geçende evin oradaki küçük tekelde gördüğümde beni şaşırtan içki.
19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı batı dünyasında sanatı yönlendiren iksirin adı. yapımında kullanılan baskın bitkiler anason, vermut (pelin) ve rezenedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında ilkin fransız ordusuna sıtmaya karşı kullanılması için verilmiştir ve kısa zamanda inanılmaz popülerleşmiştir. orjinalinde standart olan %82 ve üstü alkol seviyesi artık ancak çek cumhuriyeti'nde ve isviçre'de üretilen absintlerde mevcuttur. dünya çapında yasaklama hareketi bildiğim kadarıyla 1909'da hollanda'da yasaklanmasıyla başlamıştır. direk halüsinojen etkileri kanıtlanmasa da (ki zaten alkol ne oranda alınırsa alınsın tek başına halüsinojen değildir) de ucuz üretimlerde katılan bazı ekstra maddelerin meşhur la fée verte efsanesini ortaya çıkarmış olabileceği düşünülmektedir. van Gogh'dan Oscar Wilde'a, hatta Frank Sinatra'ya kadar sağlam bir içici tayfaya sahiptir. popülaritesini yeniden 1990 civarında aslında ingiltere'nin absinti hiç yasaklamamış olmasının fark edilmesiyle yakalamıştır. şu an batı ülkelerinin hiçbirinde yasak değildir (vatikan v.b. hariç).
türkiye'de genelde %60-%70 alkol oranlı absintler satılır. finlandiya gibi bazı ülkelerde de belli bir yüzde üzerinde alkol içeren içkiler yasak olduğundan onlar da bizim gibi içerler.
kitap-konuşma işleri iyi gittiğinden 2008 sonunda oxford'daki (fonksiyonu tartışmalı) public understanding of science profesörlüğünü bırakmış, efsane konuşmalar yapabilen, biyologluğundan, etologluğundan ve zoologluğundan çok ateistliğiyle bilinen royal society üyesi.
kendisine sidekick edindiği lawrence kraussla türkiye'de yapmaya kalkışsa önce taşlanacakları sonra yakılacakları organizasyonlar/konuşmalar yapmaktadır. ateizmi agresifleştirmesiyle (aslında doğru söylese de) zamansızlık sebebiyle halk tarafından (türkiye'den ziyade amerika ve avustralya'da) yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadır, fakat aslen iyi niyetlidir.
bu kadar gündem olmasının esas sebebi ateistliği değildir. tarihte ünlü ateist bilimadamlarının ardı arkası kesilmez. esas sebep ''herkesin dini kendine. ben neye inaniyorsam inanırım, benim inancımı eleştiremezsin.'' genel kanısına karşı çıkması ve dinin ilkelliğini ve gereksizliğini milletin kafasına kafasına kakmasıdır.
tabii bir steven weinberg değildir ama kendisiyle konuşması, daha çok steven weinberg'ün konuşması sebebiyle belki de, fena değildir.
kadıköy'de kanımca en güzeli barlar sokağından aşağı doğru inen sokaklardan birinde bulunan (viktor levi'nin hizasından sonraki) sadıkpaşa konağı'nda bulunan tütün ürünüdür.
minibüs caddesindeki incir adlı mekanın şaraplı nargilesi içtiğim en güzel nargiledir. denenesidir.
sigara ve alkol gibi, tüketilmesinin çok da abartılmaması gerekendir. bu kadar da takmayın kafanızı bu zımbırtılara, ey tüketmeyenler.
bahsedilen uygulama bir yasaya bağlı değildir, verilen linkte de yazdığı gibi sadece ricaya dayanır, sebebi de din değil, centilmentlik ve anlayıştır. konsol'un dediği gibi trenlerin aşırı kalabalık olmasından kaynaklanmaktadır:
ayrıca japonya'da din büyük oranda kültürel bir aktivitedir. dinlerini aktif olarak yaşayan budistler ve şintolar %25-35 arasındadır.
akademik kariyer peşindekiler için yurtdışında vuku bulanı en makbül olandır. hatta sonra akademik uğraşlar için dönmeyiniz, oralarda kalınız, bilim dünyasına bir katkınız olsun. bu şekilde ülkeye de katkınız olur, reklam yaparsınız. yaptıktan sonra dön diyenleri dinlemeyiniz.
tıpta uzmanlığı doktora kabul eden rezillik abidesi sistemimizin bu saçmalığından çıkar sağlayaraktan üniversitelere kapak atan, kendini iki case study yayınlayıp bir ders verince bilim adamı sanan cahil ve götü kalkmış hekimlerimizin uzak durduğudur bir de. (bkz: içim şişti sözlük)
en yüksek akademik ünvana götüren eylemdir. (sınavının akademik olmadığı) doçentlik, doçentlikten sonra beklenerek alınan profesörlük akademik ünvanlar değildir, aslen kadro türleridir.
yurtdışında doktora yapmak isteyenler:
öyle gidip bilmem ne yurtdışında eğitim falan diye ortalıkta dolaşan firmalara gitmeyin kendi araştırmanızı kendiniz yapıp öyle başvurun (bkz: madem doktor olacan)
yurtdışında (amerika'da avrupa'da neredeyse orada) yapmak isteyenlerin, kabul edilmek için istedikleri program hangi dildeyse o dilin üni. tarafından istenen yeterlilik belgesine, lisans yüksek lisans vs. transkriptlerine ve tev gibi kurumlardan ve/veya gidilecek yerde (üniversitelerin sitelerinde yazar) doktorandlara burs veren yerlerden bir burs temin edilerekten başlayabilecekleridir. istenen notlar genelde üniversitenin sitesinde yazar, ama bazen motivasyon ve eğer zorunluysa mülakat notlardan daha etkili olabilir. genelde hangi konu, hangi hoca gibi sorularla karşılaşılır, motivasyon yazısı verilmesi gerekir (başvurduğunuz yerin akademik kadrosunu, çalışmalarını vs. iyi okuyun). hocalarınızdan alabildiğiniz kadar referans alın, gerekiyorsa çevirtin, onları da isterler.
çoğu avrupa ülkesinde doktora programlarının çok çok büyük kısmı size üniversitede yarım kadro vererekten güzel para da kazandırır. türkiye'de genelde böyle bir sistem olmadığından bilmenizde fayda var.
hekim arkadaşlar:
buradaki uzmanlığınız yurtdışında akademik bir ünvan olarak görülmemektedir. siz burada doçentliğinizi profesörlüğünüzü almış olabilirsiniz/alıp sonra yurtdışında akarım diye düşünüyor olabilirsiniz, ama doktoranız yoksa siz dünyanın geri kalanında akademik anlamda sadece bir lisans mezunusunuz. lütfen doktora yapın. md phd'nin havasından geçilmez. yoksa haddinizi bilin ve hastanenizde paranızı kazanmaya devam edin. ilginç vakaların yayınını yapın. saygılar sevgiler.
fransızca tiyatro okuyormuş gibi yapan-iphone kullanan-kaşlarını aldırmış-kulaklıklı-sakallı-dar pantolonlu-kemik çerçeve gözlüklü-atkılı-cahil entelektüel.
yahudiliğin müslümanlığı ve hristiyanlığı geçerek erdiği mertebedir.
tevrattaki tesniye ve samuel kitaplarında tanrı israiloğullarına onlara bahşettiği topraklarda yaşayan milletlerin şehirlerinde nefes alan varlık bırakmamalarını, midyanitoğullarını ve amalekitleri dünyadan silmelerini emreder. yine tevrattaki vaiz kitabında sevmenin ve nefret etmenin, barışın ve savaşın zamanı vardır denir. exodusta da denir ki ''rabbiniz savaşın rabbidir. adı yehovadır.''
hoş, müslümanlık ve hristiyanlık da saldırganlıktan nasiplerini gayet almışlardır. hiçbir dinin saldırganlığı emretmediği masum ve çocukça bir düşüncedir, yanlıştır. avrupanın laikliğe bu kadar sarılmasının altında yüzlerce yıllık, din/mezhep savaşları adı altında hristiyanların birbirine düşmüşlüğü vardır. 4. haçlı seferlerinin asıl sebebi doğu ve batı avrupa arasındaki mezhep savaşlarıdır. ilk binyılda aryanlar-agonistikler-donatistlerden başlayıp albigeois-katharlar, katolikler-protestanlar arasında v.s. yapılan mezhep savaşlarında yüzbinlerce insan ölmüştür. müslümanların savaşlarını anlatmaya gerek yok zaten.
3 büyük dinden hiçbiri pasifist değildir. kitapları okumadan yorum yapmamak gerekir. (bkz: kitab i mukaddes)
iddianın aksine abitur'da bu sene tam 10 tane 1.0 çıkarmış lisedir, ki öğrencilerinin büyük kısmı yurtdışı düşünmediklerinden abitur'a çalışmaz.
abitur'a doğru düzgün çalışan her sene ortalama 30 öğrenci olduğundan, ve öğrenciler almanya'ya sadece en iyiler gitsin diye öğretmenler tarafından (genelde) çok zorlandığından bu başarı gerçekten çılgın bir olaydır. almanya'da öğrencilerin ortalama %1'i 1.0 almaktadır.
abitur dışında sat falan yapan arkadaşlar da zaten harvard'a mit'ye falan gitmiştir.
ayriyetten, 10. sınıf ve sonrasında öğrenci yelpazesiyle üniversiteyi aratmayan, kız popülasyonu gittikçe artan, alt dönemlerin bodybuilding sevdasına anlam veremediğim, öğrencileri tarafından bolca sigara alkol nargile tüketilen, fakat okuldan fırsat bulduğunda namaz kılan öğrencinin rakı-balıklı sınıf yemeğinde eğlenebildiği, milyonerinden zar zor geçinenine, müstakbel sosyoloğundan müstakbel matematikçisine, vejeteryanından (bkz: vejetaryen ne amk) sığırına, yugoslav göçmeninden rizelisine çeşit çeşit insanın genel itibariyle gül gibi geçinip gittiği lisedir.