ankarada okuyup istanbulda yaşamak vardır ki doktora ders döneminde bir sene boyunca her hafta otobüsle gidip gelmek, yolculuk toplamında 230 gibi devasa bir bilet sayısına ulaşmak, yolu ankaradan geçen bütün otobüslere binmiş olmak (iran safferon tur dahil amk)gibi şeyler olur. dev bir turne gibi algıladım bunu, pek koymadı. böle bi halt yiyeceklere tavsiyem, yemeyin!
gazeteden takip ettiğim düz yazıları şiirleri kadar tat vermiyor. ne yazık ki bu böyle. tenekeci düzyazıda kendine uyguladığı otosansürü kaldırmalı ki bu muhafazakar camiada yazanların yakalandığı elim bir hastalıktır.
gitar değiştirmek için uzun zaman pusuda kaldıktan, elli türlü gitarı denedikten sonra tam bir ltd alacağım sırada karşıma çıkıp bana case'inden kafasını uzatıp "işte aradığın benim, burdayım" diyen canavar ötesi amerikan kasa gitarım. ulan amfisiz manfisiz çalmak bile çok keyifli yemin ederim. klayvedeki rahatlık, overdrive tonlarındaki letafet ve taravet hangi gitarda var bilmem ki. bi de üstünde seymour duncan fender edition manyetikler var, haliyle biraz cızırtı yapıyor ancak çalarken pek hissettirmiyor. şu an eksiğim iyi bir lambalı amfi, distortion ve wah pedalı. kartlardaki limiti açıp tekrar pusuyorum o yüzden.
alak arapçada net olarak askıda duran, bağlı olan şey anlamına gelir. alaka ve muallak kelimeleri de alak kelimesinden türemiştir. diğer kelimeler ve lafzen çeşitli anlamlara gelebilecek arapça kelimeler için de bu geçerlidir. alak'ı sadece örnek veriyorum. eğer arapçayı çok iyi ve sarih bir şekilde bilmiyorsanız ya da elinizdeki meal arapçanın yan anlamlılığından habersizce yazılmışsa ayetler arasında çeşitli anlamsal ihtilaflara ulaşabilirsiniz. bu yüzden esed tefsiri kur'an'ın lafzi özelliklerini de değerlendiren modern, iyi bir meal ve tefsirdir.
mircea lucescu'ya daha önce yapılan şerefsizlik eğer tekrarlanacaksa sakın ha sakın bulaşılmamalıdır. eğer geliyorsa beşiktaş küme düşse de adamın arkasında duracağını garanti etmeli demirören. yoksa luce çok da fifi deyip geçecektir bu teklife.
islam'ın caydırıcı cezalar öngörerek insanları toplumsal kargaşa yaratmaktan uzak tutmak istemesine, toplumsal adaleti bozanların en ağır bir şekilde cezalandırılması gerektiğine delil olan ayettir.
urumçi'de, kaşgar'da yaşayan, katledilen, üzerinde nükleer denemeler yapılan uygur türklerine gönderilen farazi 100 tır dolusu insanî yardımın, faşist çin tarafından bloke edilmesi halinde hükumetin, islami kesimlerin ne kadar tepki göstereceği merak konusudur.
dağılırız filan diyenlere; türk ordusunu ne sanıyosunuz lan lombaklar, demek isterim. tarrak gazetesinin gazına gelip türk ordusu hakkında yorum yapmayın. savaşa kolay kolay girmeyiz, ama girersek de sikeriz.
civan gasparyan da gidip o şarkının arkasında duduk çaldı ya. sen git erkan oğur babayla fuad gibi anıt bi albüm yap, sonra gel yediğin kaba sıç. onun sikişen dedelerin arasında atılması taraftarıyım.
birtakım kimselerin kurulunca süpergüç olacağını sandığı kukla devlet ideali. ayrıca, evet evet orhon kitabeleri gezisi istiyorum, yanımda hediye eden de gelsin yalnız, onun haritada yerini bile gösteremediği coğrafyada, ben kendi köyümmüş gibi dolaşırım, o da turist gibi gezmiş olur.*
olayın arka planında şu siyasi plan var efendiler;
kürtlere vaadedilen topraklar, bir zamanlar ermenilere de vaadedilmişti. vilayet-i sitte hesabı. gözünüzü açın sadece: wilson prensiplerinden, syces-picot anlaşmasından tutun da ab uyum yasalarının altında yatan bilince değin, doğu ve güneydoğu anadolu'da, zayıf, kendine yetemeyen, dış müdahalelere açık ancak keskin anlaşmalarla türkiye'den koparılmış, etnik milliyetçiliğin doğurduğu bir ulus-devlet kurma ideali yatar. her fırsatta karşı olduklarını haykırdıkları kapitalist güçlerin onlara vaadettiği budur. bir kukla devlette doğacak çocuklarının değil ruhunu, bedenini bile şimdiden satmak amacıyla, dağlara çıkıp bu memleketin yaşını almamış evlatlarını kırdıkları için hepsine lanet olsun!
Sivaslı he-man, önceleri kendisini superman sanmaktayken, gardaşlar dağında ziftlenen müptezeller tarafından aşağı atılmıştır. uçamadığını anlayınca he-man olmayı tercih etmiştir.* yeşil peruğu, plastik kılıcıyla sivasın süper kahramanıdır.
madencilerin kaderlerinde ölmek yok! onları ölmeye mahkum edenler var!
öyle olsa, milli gelirinin %50sine yakınını uzun müddet kömür madenlerinden karşılayan belçikada madenciler haybeden ihmaller yüzünden ölürlerdi. keza ülke tarihinde 2 3 ölümlü kaza anca olmuştur. böylesine pis ve ağır bir işte çalışan, kazmalarla ekmeklerini çıkaran, çocuğunun süt parası için ciğerlerini heba eden onca madencinin çalışma şartlarına bakın bir. göz önünde tutulması gerek ki türkiyede işçilere sağlanan çalışma ortamları son derece sağlıksız, can güvenliğinden yoksun. taksim'i 1 mayısa açmakla olmuyor bu işler maalesef. hak aranmalıdır bu çok gerekli eyvallah da bir sene de bu işçi bayramını istanbulda değil zonguldakta kutlayın, hadi olmaz da taksim yerine tuzlada kutlayın. bir şekilde buna dikkat çekin pkk gösterilerine göz yummak yerine. işlerine gelmez abiler!
ben de bir işçi çocuğuyum ve işçilerin mecburiyetlerini öyle konaklardan yalılardan algılayabilmeleri de mümkün değil. işçi babanın getirdiği, isli elleriyle böldüğü ekmeği tatmadan onu tam olarak anlayamaz kimse.
şu tv sektöründen elini çekip ne bileyim kebapçı zinciri filan tarzı atraksiyonlara girmesini, ekranlarımızdan silinip gitmesini dilediğim şahıs. (bkz: beton orçun ne aq)
ne yazık ki can yücel çok yetenekli bir şair olmasına rağmen yanlış kanalize olmuş birisi. "can baba" diye namı sayılır ya bir kaç hatrı sayılır ego budalası elini çenesine koyup fotoğraf çektirip kızlara yazılan teşaür kırmaları tarafından, ona yanılır işte. can yücel öylesine bi adamdır, sıkı solcu olmasının yanı sıra siki taşağı bir bi adamdır. lafı pektir, sıkı laf sokmasıyla, küfürleriyle meşhur, eyvallah. çok da parlak bir zekaya sahip. bir de sokak kadınlarına hayranlığına tam olarak vakıf değilim, lakin sevgi duvarı şiirindeki sevgili hiç de salon hanımefendisi gibi durmuyor. hoş öyle bir beklentiye de asla girmedim, lakin şiire nasır kelimesini soktu diye orhan veli'ye dergi sayfalarını dar edenler, ona milli eğitim bakanının oğlu diye tek laf bile etmediler. bunu da göz önünde tutmak lazım. orhan veli, o yüzden bir garip orhan veli ya.
şair midir? evet, şairdir. güzel mısralarını da takdir ederim, mesela hayatta ben en çok babamı sevdim, sıradan bir okuyucu olarak çok beğendiğim bir şiirdir. ama beylik lafları beni tiksindiriyor. aşk yaşanır, aşka emir verilmez can baba, şunu bi bileydin.
birtakım kişilerin olmasını beklediğidir. kılıçdaroğlu'nun da kaseti çıksın gibilerinden. siyasi bir liderin böyle bir skandala adının karışması onu bağlar. akp'yi yüceltmez, chp'yi de düşürmez. tayyip erdoğan'ın da şişinmesini gerektirecek kadar olağanüstü bir durum değildir. baykal'ı zerre kadar sevmem lakin chp'nin bu skandalı göğüsleme konusundaki pasifize ve bayat tavrı da olayı mide bulandırıcı bir hale sokuyor. böyle bir durum, türkiye gibi sözlü değerlerin baskın olduğu bir ülkede doğal olarak lideri devirir. ama işin acite boyutuna giriyorsanız komplonun kurulmuş olmasına ve yarın siyaset noktasında görev yapan herkesin özelinin deşifre edilebileceğini düşünerek baykal'a acıyın. adnan menderes'in yediği herzeleri onun idamına binaen unutmuş bir toplumun, dikkatini dağıtmak için deniz baykal'a suikast iddialarının atılması da enteresandır. yanlıştır demiyorum, enteresandır!
evvelden bu tipten bi tane tanırdım lisedeyken. benim kafa zerre kadar kosinüse polinoma filan basmazdı ve sikimsonik matematik sınavlarından 0 ila 10 arası puanlar alarak sıçtığım natürmort sayısal manzaraya tüy dikerdim. "götan" diye adlandırdığım herifçi de kalkıp 100 alır üstüne hocadan kağıdını alır, abide-i hürriyet gibi seyrederdi pezevenk. pazarda don satarken gördüğüm için de üzülmedim o sebepten.
edi mörfi: sonradan gördüm tabi. hem çalışıp hem okuyor diyerek halkçı manzara çizmeyin basarım 0'ı.
cumhuriyet devri türk şiirinde anadolu konusunda uzman sayılabilecek seviyede bilgi sahibi olan birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Anadolu'yu cahit Külebi kadar içten, sıcak, samimi ve lirik anlatan başka bir şair yoktur. bu yönüyle çoğu şaire de örnek olmuştur. taşradan çıkıp kentsoylu şairler arasına karışan hangi şair onun kadar anadolu kokabilir ki?
her entrysinde sürüyle hata yapan, bakınızdan oluşan entry giren, formatı katleden, moderatörlerin kıl olduğu ne kadar uyuzluk varsa yapan, gelişmeler butonunun yanmasıyla da uslanmayan yazarların biricik türküsüdür.
sivas ın dağları hüzünlü anadolu insanının aşılmaz, geçilmez bildiği, derdini yüklediği, derdiyle kıyasladığı, yüreğine oturttuğu çıplak, ağaçtan yoksun, karlı ve yüce dağlardır. dinlediğiniz her 5 türkünün 2sinin sivas yöresinden derlendiğini göz önüne alırsanız, veysel'in de, pir sultan'ın da, selimi'nin de, zaralı halil'in de, ruhsati'nin de yüreğine oturan, dertlerini yüklenen, yol vermeyen, yare ulaşmaya engel olan o dağlardır. yabancı gözler, onlardaki cisimleşmiş acıyı göremezler. onlar için sivas ın dağları basit tepelerdir.