sevdiği kişi uğrunda canından vazgeçecek kadar sevmektir. taparcasına sevmektir.
not: günümüzde böyle bir şeyin olduğuna inanmıyorum. en son kays* bu kadar sevmiş olmalı
not 2: akıllara şu soruyu getirir: acaba kimse bu kadar sevilmeye layık mı?
aşık ol, değer ver vs değildir. erkeğin gitmesine sebep olan şey çoğu zaman heyecanın gitmesidir. genelde kadınlar çok sıradanlaştı diye şikayet eder ama asıl erkeklerin sorunudur bu monotonlaşma.
adam işten çıkmış, senin için yolunu uzatıp sana çiçek almış, sen "üff yine mi çiçek?" bakışıyla teşekkür ederim der isen, adamın en sevdiği mekana giderken yine mi orası? dersen adam ne yapsın? çiçek yerine hayvan mı alsın? senin için en sevdiği mekanı mı değiştirsin? yalnız bir husus daha var ki erkek de biraz yaratıcı olmalı ve azar azar göstermeli. birden gösterince bütün maharetleri bu sefer ileriye bir şey kalmıyor.
önce hak etmediği halde sırf amı var diye şımartılan kızın götü kalkınca onlara kezban demektir.
kabul edin gençler bu gerçeği kendimiz yarattık. hayatında kız olmasından başka hiçbir özelliği olmayan, sıradan olarak bile sınıflandırılamayacak kızları baş tacı etmeye çalıştık. sonra da bu kendini ne sanıyor? diye kızdık, sinirlendik.
egosu olmayan, insan olarak da değeri olan kızlar sizin hakkınızı ödeyemeyiz. bağışlayın.
her meslek grubunda olduğu gibi bazıları yata yata hak etmediği kadar kazanır, bazıları da emeğinin karşılığını alamaz.
(bkz: adalet diye bir şeyin olmaması)
muhatap alınıp konuşulurken bir anda kişinin gözlerini pörtleten kızdır.
tamam sık, herkes parfümü sever kadında ama öbür duyu organlarını geçersiz kılacak kadar değil. bizdeki de burun yani bir sınırı var.
rendelenerek pasta ya da bilimum tatlı üzerine dekoratif olarak kullanılabilir. gerçek anlamda portakal kabuğundan bahsediyorum. kadınları rendelemeyin. zaten rendeleyince de geçmez.*
derindir. keşke yalnızca gözlerden yaş akması olsaydı. keşke yalnızca kimyasal bir şey olsaydı. lanet olsun ki değil. victor hugo doğru demiş: Ağlamak için Gözden Yaş mı Akmalı?