götümle güldüğüm boykottur. kim boykot ediliyor burada, bankalar mı? haydi o zaman yastık altındaki paralarımızı harcıyoruz bugün. internet bankacılığı ve atm'leri de kullanmıyoruz.
hem gelirinden çok harcayacaksın, bunu da cebindeki en az 3-4 kredi kartı ile yapacaksın. belki senede 1 kez alabileceğin 500 liralık takım elbiseyi faizsiz 8-10 taksit sayesinde rahatlıkla alacaksın. ondan sonra da kredi kartı aidatları çok rörerö. yıllık kart aidatı 750 lira olan kredi kartları da var. insanlar bu kartları da kullanıyor çünkü onun da taksit yapmaktan çok daha farklı avantajları var.
tam da benim benimin koordinatlarıdır. ben daha bu sebeple üzerime atlayan bi kıza şahit olmadım şahsen, değil seksi filan. tıraşta zorluk yaşatır doğru, lakin senelerdir öyle alışmıştır ki bünye, jilet üzerine gelince kayar gider, kesmez. ergenlikte az kanatmışlığım yok tabi.
her insanın kullandığı normal şemsiyeden ziyade, ıslanmamak uğruna hayvan gibi plaj şemsiyesi gibi bi şey taşıyan insan evladıdır.
yahu nerden buldun onu arkadaşım, resmen çadır taşıyosun yanında, 5 kişi aynı anda ıslanmadan içinde yürüyebilirsin. tek başına almışsın kalabalığı yara yara geliyosun kamyon gibi. tabi ki hiçbi yeri ıslanmaz bunların o da ayrı.
kapitalist düzenin gereği olarak bankacılar da tüm plaza veya avm çalışanları gibi modern kölelerdir. ancak acınası durumları bu kölelikten ziyade, bu çalışma koşullarına rağmen aldıkları ücrettir. dışarıdan bakıldığında gayet güzel ve pahalı giyindikleri gözlemlenebilen bankacıların aksi bir şekilde kredi kartı limitleri hep doludur. acınasıdır evet.
bir de göz teması kurmanıza rağmen cevap vermeyen anguslar vardır ki aklınca meydan okuyordur. günaydın dedin, ben de cevap vermedim eki eki modundadır.
genellikle karadeniz yöresinde yapılan turşu kavurmalarından yine karadeniz yöresinde en az bilinenidir. turşu kavurmalarının kralı olan dal turşusu kavurması, dal turşusunun yağ, soğan ve salça üçlüsü ile kavrulması suretiyle yapılır.
bırak sadece iç anadoluyu, karadenizi, sadece benim annemin bildiğini zannettiğim turşudur. turşudan ziyade, soğan-yağ-salça üçlüsüyle yapılan kavurması erkek adama aşerdirir. über bi tattır. rakının yanında süper bi mezedir. zira acı biber ve sarmısakla kurulmuş turşunun kavurmasını siz düşünün. genelde bilinen fasülye turşusu kavurması ise bu tadı bilenler için ikinci sınıf olmaya mahkumdur.
tuvalete girdiğinizde bayılmanıza sebebiyet verebilecek iğrenç bir kokudur. yahu arkadaş mecidiyeköy deki tuvaletten bahsetmiyorum ya, bok gibi paraları olup yatırım şubelerinden çıkmayan, bütün işi gücü kağıt* alıp satmak olan insanların kullandığı tuvaletlerden bahsediyorum. hiç mi yıkanmazsın birader, hayır o elin o sifonu çekmeye niye gitmiyo e be öküz! paran pulun olmasa tamam...
yalnızca askerdeyken memleketten uzakta bayram geçirmiş birisi olarak yadırgadığım durumdur.
gurbette yaşıyoruz, anne babayı zaten senede iki defa bayramlarda görüyoruz. gençler size söylüyorum, anne baba bayramda yalnız bırakılmaz, doğrudan duygusala bağlarlar, üzülürler. tatil planlarınızı bayram harici vakitlerde yapın, adam olun.
yeşil ışık yeni sönmüş, sarı daha yeni yanarken acı bir frenle duran insan modelidir. dikkat edin sarıdan kırmızıya geçerken filan değil, daha sarı yeni yanarken.
ulan basmış gaza gidiyoruz, trafik de yeni açılmış. yokuş aşağı kaptırmışız önde mal, arkasında ben. sarı daha yanarken öyle bi frenledi ki yavşak, arkadan vurmamak için çırpındım resmen. biraz sövdüm tabi kendisine. arabadan gözlüklü cücemsi bi şey indi. çok da kibar olarak, sen sarıda geçersin ama ben geçmem filan diyip bağırdı girdi arabaya ama nasıl kibar. gülmekten adama cevab veremedim o derece. allah seni nasıl biliyosa öyle yapsın dedim artık.
neyse demem o ki dikkat, sonra bunlara çarpınca suçlu oluyosun.
ısrarla ense tıraşı olmayan erkektir. hadi saç kestirmeye en iyi ihtimalle iki üç ayda bir gidiyosun diyelim. be adam, o ensendeki saçları -artık tüy olmaktan çıkmıştır- arada bi aldır yahu. örecek misin anlamadım ki. arada bi ekstra ayna yardımıyla kontrol et ulan şu enseni. uzuyor arada.
bir meslek gibidir nihayetinde. cümlenin gelişinden belli, üniversite öğrenciliği, inşaat mühendisliği gibi misal. neyse...
en boktan şehri bile güzel kılacak bir hayattır aslında. izmir'de okuyan izmir'i tek geçer, eskişehir'de okuyan eskişehir'i hiçbir yere değişmez. üniversitenin ilk yılı liseden mezuniyet yılıdır. vahşi doğaya salınmış aslan gibi her şeye saldırırsın önce. her şeyden çok yapar, çok istersin. bol sevgili, bol içki, bol eğlence, uykusuz geçen dersler.
asıl ikinci yıl adapte olmuşsundur aslında. muhtemelen yurttan eve terfi etmişsindir. çevrendeki mal arkadaşları elemiş, kafana göre kankalar edinmişsindir. artık her şey daha keyiflidir. sevgilinin daha güzelini, seksin daha iyisini yaşamaya başlarsın. ilk senedeki kendini bilmez telaş, artık zevke bırakmıştır tamamen. ders kısmını geçiyorum, dünyanın en kolay sorunu üniversite öğrencisinin sorunudur. tek olayı sınav zamanı kasıp dersleri geçmek, olmadı alttan ders almak, yaz okulu vs.
üçüncü sınıf artık olgunluk evresi. iki ve üçüncü yıllar en keyifli yıllardır. nice anılar bırakır hafızalarda. ne çılgınlıklar yaşanır. sonra son sene gelir. işte o senenin tamamı hep "son sene" gibi geçer. hep bir hüzün hakimdir. en boktan senedir üniversite öğrenciliğinde.
gel gelelim mezun olduktan sonra anlar insan yavaş yavaş, hayatın yaşanası en güzel anları muhtemelen geride kalmıştır artık. arada fotoğraflara bakıp ne çok saçım varmış, ne yakışıklı adammışım ulan diyip iç geçirilir. en güzeli de üniversite öğrenciliği dönemi arkadaşlarla buluşup eski günleri yad etmektir. videolar fotoğraflar açılır. gülmekten ölünür.
başkadır üniversite öğrenciliği. kariyer basamaklarının aslında ilkidir. sonuna kadar yaşamak gerekir. burada artık durulur, klavyeye bir damla yaş damlatılır, sayfa kapatılır.
yurdum kadınlarının yeni keşfidir. gece alkol aldığında, tak baş örtüsünü geç direksiyona. alkol muayenesinden yol veriyor polis. sırf bunun için gece çıktığında arabasının arka koltuğunda tam teçhizat türbanlı kıyafetleri ile dolaşanlar var. erkek versiyonu henüz tedavülde değildir.
ülkede cehaleti geçtim, okuma yazma bilmeyenlerin oranı gayet de fazla iken, yalnızca hukuk uzmanlarının ve ülkenin küçük bir kesiminin okuduğunda anlayabildiği bir metnin, üstelik de tamamının birden oylanmasının ne kadar içten pazarlıklı yönetenlerin olduğunu gözler önüne seren, sermesi gereken durum tespitidir. önemli konuların değişikliğini içeren bir anayasa metni nasıl olur da referandum konusu olur. koskoca meclis, 550 tane adam ne iş görür acaba orada. toplumsal uzlaşının, muhalefetin bu kadar uzağında, bu kadar körü körüne, partizanlık dolu bir oylamanın nesini oylayalım.
sadece metroda değil, serviste, vapurda yani fırsat bulduğu her an kitap okuyandır. ama artist değildir. olsa olsa aktristir o. pelin batu olabilir misal.
özellikle acemilik döneminde banyo işi büyük sıkıntıdır. gün boyu idman yaptığınız ve bol enerjiye ihtiyaç duyduğunuzdan her gün tatlı çıkar öğünlerde. lakin gel gör ki yiyemez mehmetçik bunları. gece gece kamyonu devirirse banyo yapamamaktan korkar asker. tam bir irade testidir bu, zor iştir. bu nedenlerle öğünlerde çıkan tatlılar bi tutam alınsa da, genelde uzak durulur.
ne emir komuta, ne güvenlik, ne de 50 kişilik koğuştur en büyük sorun. kimilerine göre askerlikte alışması en zor şey tuvalettir. afedersiniz düzenli sıçan bi kişiyseniz, iş yerinde dahi kolay kolay tuvalete gidemiyorsanız, vah halinize. özellikle ilk 1 ay * ne doğru dürüst zaman bulabilirsiniz, ne de tuvalet. sonuçta göt bu, söz dinler mi, olur olmadık yerlerde gelir kakanız *, hayata küstürür insanı. askerde komutandan çekmedim tuvaletten çektiğim kadar.
anı anına tutmayan sözlüktür. bazı zamanlar kaliteli başlıklardan geçilmezken -illa bilgi içermesi gerekmiyor, esprinin de troll lüğün de kalitelisinden bahsediyorum- bazı zamanlar yerlerde sürünüyor. burasını bir eğitim merkezi gibi düşünebiliriz. zira uçurulma veya çaylak yapılma olayı ekşi dekinin yanından geçemez. öyle olunca da yazarlar yaza yaza öğreniyor. artık moderasyon mu az, yoksa uludağ ın vizyonu mu bu bilemem. eğer ki mantık zaten az yazarımız var, ekşi gibi katı olup pat küt uçurursak elimizde yazar kalmaz ise bu durum düzelmeyecektir. ekşi den uçurulanların yazdıkları yer olarak devam edecektir yazık ki.