Ben beğendim. özellikle 20 sene sonra aynı oyuncuları, aynı konseptle görmek, devam filmleri açısından bir öncü olabilir. Düşündüm de olmayabilir, ilginç, güzel ilk filmi sevenler muhtemelen etkilenecektir.
I am the night I am the moon at your window
Everyone knows the fool that I am
Like a bird making roads for winter
Can you recall we used to be friends?
I am the day I am the sun in your garden
Maybe I'll light the way to your heart
Like a song playing after evening
Everyone knows the fool that I am
Love is coming 'round again
Have you spent your chances 'fore the end
or need a friend
Everyone's looking for something
Everyone's looking for someone
Fool...
I am the smile that was secretly offered
No hesitation for your delight
Before hurt before love was questioned
And we believed in love at first sight
Love is coming 'round again
Have you spent chances 'fore the end
or need a friend
Everyone's looking for something
Everyone's looking for someone
Fool...
Fool that I am
But I can see you tumbling and turning
Never learning
I don't understand
Fool, fool...
Love me forever fool that I am
Be at your service fool that I am
Fool that I am
"hayatım boyunca kendimi bir yazar, bir şarkıcı, bir düşünür, ne bileyim bir sanatçıyla özdeşleştirmek istedim. kendisini her televizyonda gördüğümde, eserleriyle 'hah tam benim kafamdan birisi...' diyebileceğim biriyle karşılaşmak istedim. ama kısmet değilmiş. böyle birisi şimdiye kadar karşıma hiç çıkmadı. aslında yalan söyledim. hiç bir zaman kendimi özdeşleştireceğim birisini aramadım. o zaten her zaman yanıbaşımdaydı. ama ne yazık ki bu durumdan çok utanıyordum. bir süre ona uğramamaya, yanına yaklaşmamaya, ondan kaçmaya çalıştım ama olmadı. en sonunda gerçeği kabul etmeye karar verdim. ben insanlar gibi bakış açımı jim morrison, john lennon ya da dostoyevskiyle özdeşleştirmiyor, kendimi onlar gibi göremiyordum. ben ne yazık ki sokaktaki bim marketiydim. sattığı ürünleri bir reyona koymak yerine kolilere istiflemesiye dağınık, özensiz ama samimi yapısıyla tıpkı bana benziyordu. bauhaus ya da migros gibi müzik yayını yaparak müşterilerin daha çok alışveriş yapmasını sağlayacak kadar kurnaz değildi. olması gibi sessiz, durağan ve ucuzdu. evet belki bir migros değildi, ama bir aydınlar bakkaliye de değildi. ne tam şehirli ne tam köylüydü, arada sıkışmış acı çeken bir hali vardı bim'in."
filmde ki guy pearce'ın oynadığı karakterin aşırı derecede the wall filmindeki bob geldof'ın oynadığı role benzemesi, adamı gördükçe the wall'u izler/dinler bir etki uyandırtmıştır.
ben senin derdini anlamışam...sen eski bilo'yu arıyorsun.o yok artık. öldü. sağolun. el birliğiyle öldürdünüz garibi.saflığı, temizliği, insanlara sevgisi, sevdası, namusuyla gitti garibim... bakın ! geride bu kaldı..namıssız bilo ...