a kapısından girip b kapısından çıkabilene direk diploma verilebilecek bir bina tasarımına sahip olup akademik disiplin ve eğitim yönünden çoğu mühendislik fakültesinden çok ileride olan fakülte.
bu öğrenci velisinin söylemlerine tepki olarak öğrencininde velisine karşı söylediği bir takım söylemler vardır. hatta bir tane söylem efsanedir, şöyle ki; "yaa hoca yaz okulundan gelecek para ile arabasını değiştireceği/yeni ev alacağı için sınıfın alayını bıraktı."
bilmem hangi william shakespeare sonesinde geçmekteydi; hatırladığım kadarı ile şöyle yazmış shakespeare: "doğmuş bir çocuğu yeniden doğurmaya çalışmak imkansızdır". bununda üstüne yazılmaz zaten.
tercihi hayır olanların işine gelen bir boykotdur. nitekim boykot yapılmaz ise barış ve demokrasi partisine(bdp) gönül verenlerin tercihleri büyük bir çoğunlukla evet olacaktır. evet olacaktır diyorum çünkü;
1- bdp ye oy verenlerin büyük bir çoğunluğu adalet ve kalkınma partisine(akp) dinsel açıdan kendilerini daha yakın hissederler. bundan dolayı evet.
2- bdp ye oy verenlerin büyük bir çoğunluğu asker zihniyetine karşıdır ve referandumda öngürülen anayasa değişikliğinde askere sivil yargı yolu açılması ile birlikte darbecilerin yargılanması onlar için büyük bir zafer olacaktır. bundan dolayı evet.
3-bdp ye oy verenlerin büyük bir çoğunluğu cumhuriyet halk partisine(chp) sıcak bakmazlar. chp ne diyorsa onlar tam tersini benimser ve işlevselleştirirler. bundan dolayı evet.
sonuç olarak bahsi geçen bu boykot yapılmaz ise evet lakin yapılır ise hayır tercihinin referanduma yansıyacağı şüphe götürmez bir gerçektir.
"yetmez ama evet" nasıl bir mantıkdır leyn. eğer YETMiYORSA YETMiYORDUR. resmen teslim olmaktır YETMEZe evet demek. asgari ücret düşük YETMiYOR ama yinede olsun, razıyım ben demek gibi.
umarım gereksiz sözlüklerine birşey olmaz lakin olursa o gereksiz sözlükte yazan gereksiz insanların diğer sözlüklere zıplamasında çekiniyorum açıkcası ki uludağ sözlükde son zamanlarda inci tarzında başlıklar açılmasından ve rağbet görmesinden ayrıca rahatsız olmaktayım.
sanırım atanan, atanamayan, atama bekleyen, sözleşmeli, ücretli, son sınıf eğitim ve teknik eğitim fakültesi öğretmen adaylarının 7 gün 24 saat kulaklarını çınlattığı şahıs.
seni asıl yönetenler değil günde 5 vakit ömürleri boyunca namaz kılmayan amerika ve avrupanın kapitalist güçleridir. büyük patronlardır, para babalarıdır hepsi. muazzam uçak ve gemi filoları vardır. bir ellerinde viskileri diğer ellerinde sevgililerinin göğüsleri vardır. bundan dolayı ey başlığı açan zihniyet; kemel kılıçdaroğlu'nun kılıp kılmadığı namazdan önce, sen kendi beyninin günde 5 vakit çalışıp çalışmadığına odaklan.
meb tarafından, eğitim ve öğretim ile ilgili kadro, yönetmelik, müfredat, plan, program vb. hususların işleyişini sağlamak amacı ile güdülmüş bir politika türüdür.
bununla birlikte köy enstitülerinin kapatılması (1954) ile birlikte günümüze kadar yaşanan süreçte sürekli aksak bir politika sergilenerek nice aksak okur - yazar türü yaratılmıştır. neresinden başlasam bilmem ki;
günden güne artan seviyesiz öğretmen kitleleri ki bunda bütün sorumluluk tamamen ilgili eğitim fakültelerinden kaynaklanmaktadır. bu seviyesiz öğretmen kitlelerin okullarımıza atanmasında kpss adı verilen bir sınav ile sadece bilgiye dayalı platformda ölçülmesi dengesizliğin başlıca sebebidir. oysa öğretmen sıfatını taşıma ehliyeti sadece bilgiye dayalı değil aynı zamanda öğretme ruhuna da bağlıdır.
efendim bir başka canımı sıkan husus da ingilizce eğitimidir. ilkokuldan tut lise bitene kadar bütün ingilizce kitapları "what is your name?" ve "my name is michael." formatında başlar ve bu format bütün okullarda sevinç ile karşılanır. oysa dil eğitimi bu değildir. bu kalıplaşmış yanlış dil müfredatının sonu politikanın kendisi gibi aksak olmaya mahkumdur.
her sene ücretsiz verilen ders kitaplarının temelinde yatan mantık ne acaba? ulen tam dedik ki; "helal olsun ücretsiz ders kitabı veriyorlar" lakin bir baktık kitapların içi boşaltılmış ve kendi ideolojik düşünceleri sistematik olarak genç beyinlere nakledilmek istenmekte. ne kadar acı.
gel gelelim şu meslek lisesi muhabbetine. mesleki ve teknik eğitim kavramı ülkemizde yıllarca düzeyli ve düzenli şekilde işlemekte ve bu liselerden mezun olan bireyler teknisyen olarak ülke sanayisinin gelişimine katkıda bulunmaktaydı. ancak şu dillerden düşmeyen katsayı meselesi ile birlikte son 10 yıldır bu liselerde okuyan gençlerin alayı mağdur edilmiş ve bundan dolayı meslek lisesine olan rağbet ortadan kalkmıştır. bu durum liselere atanan teknik eğitim fakültesi mezunu teknik öğretmenleri etkileyerek zaten yeterince az olan atama kontenjanlarını sıfıra indirmiştir. böylelikle koca bir neslin afedersiniz ama hamua koyulmuştur.
peki ya öğrencilerin davranışları; muazzam bir özgüven ve ancak muazzam bir cehalet. bilim ve sanat adına herşeyden uzak anlam veremediğim ne idüğü belirsiz bir gelecek nesil... milli eğitim politikasının sebebiyet verdiği yüzlerce problemden sadece bir kaçını yazmakla yetiniyorum.
mersin üniversitesi öğretim üyesi. makine eğitimi anabilim dalı başkanı, prof. dr. ünvanına sahip akademisyen. özellikle kaynak teknolojileri alanında ortaya koyduğu çalışmaları ve yayınları ile gerek ulusal ve gerekse uluslararası bilim camiasında söz sahibi, gerçek bir bilim adamı.
bilim, gökyüzünü maddesel açıdan ele alırken; din, manevi açıdan ele alır. yani bilim, gökyüzünde neler olduğunu açıklamaya çalışırken; din, oraya soyut olarak nasıl erişebilirim sorularına cevap arar.
kara çarşaflı kızların eline samuray kılıcı verilsin ve ninja kızlar kavramı oluşturulsun. ninja kızlar yer alsın kutlamalarda, şenliklerde hatta milli maçlarımızdan önce sahaya çıkıp gösteri bile yapsınlar. belki devlet kamu kurumlarında kadroda verir bunlara.