Furkan Süperdoğan
@cometoyourself    186 (mavi jojoba tanesi)
onuncu nesil yazar 18 takipçi 134.58 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    geç kalmışlar

    5.
  1. ilkinde 20 yılımı aldı alışmak
    zor geliyor yeniden başlamak
    şiire sempatim arttı
    son günlerde
    bir kalem bir kağıt
    başkaldırıyorum evrene
    haykırıyorum, kusuyorum, saldırıyorum dünyaya
    sadağımda ucu tüylü kelimelerle
    yayım hep gerili
    duyan olmaz, işitilmez incinmişliğim
    yıllar sonra yeniden denedim
    uçurtma yapmayı,
    rüzgar aldı götürdü.

    nefesim yetmiyor üflemeye
    kıyameti dindirmeye
    haram diyenlere inat
    düşelim meye
    sabaha hatırlamayız belki
    önceki gecelerimizi
    saysam ne defter yeter
    ne alışveriş listesi
    olmayanları, yoklarıi eksikleri
    gözlerini gözlerime kapatabilrsin
    yüreğin açık olsun kafi

    geçmişim ağır bir yük oldu sırtıma
    tanıdık yerlerde, yabancı kimseler dolu
    unutmam lazım, unutmalıyım ama
    azrail orağıyla kapatmış yolu

    vakit daraldı
    bir tabela bile koymadan
    mutfağın ışığı yanmıyor
    gül kokuyordur şimdi odan
    haybeye uğraşıyorum değil mi?
    affet boşa çektiğim kürekleri
    ne balık tutabildim
    ne muz topladım
    bir daha düşündüm de
    ıssız adada bile bakamam sana
    hakkıyla

    sen ol çok isterdim
    bu yağmur boşa yağmazdı
    bu şarkı boşa çalmaz
    bu sözler unutulmazdı
    sen olsaydın
    uyuyor olurdum.
    koynunun sıcağında

    kalemim ikiye kırık
    defterim tozlanmış olurdu
    ne gerek vardı değil mi
    seni anmaya madonna
    hatırlamak gerekti
    nakil kalp, suni teneffüsle
    bağışlanmış kan, serum torbasıyla
    seni hayatta tutmaya çalışıyorum
    biliyorum
    ilk ben denerdim
    ötenazi serbest olsaydı
    doktor keyifsizdi
    seve seve alırdı canımı

    ...olmamalıydı
    ...olmadı
    ...olsaydı
    ...olmazdı

    04.2019
    1 ...
  2. geç kalmışlar

    4.
  3. oturdum, gelmedi aklıma
    varolmadığını unuttum, yeniden
    bir ustamın kart sesi kulağımda
    vazgeçmek geliyor içimden

    allahın belası bir ağacın
    hiç gereği olmayan meyvesinin içinde
    bir ufak manasız çekirdeğin
    öğütülüp değirmende
    konuyor fincana
    kapkara, apacı bir su
    hatrı var
    hem de 40 yıl
    nefrete ne gerek vardı
    hiç sevmiyor olman
    hiç sevmemiş gibi olmanı mı lazım kıldı

    1 gün bile mi kalmadı hatrım, nazım
    vazgeçme ustam
    beni yalnız koma
    halen varsa avuç açmaya değer bir şeyler
    sen vardın zamanında
    yeni baştan alamam zamanı
    kendi dünyamın bile olamam hükümdarı
    amerikan bezi alındı
    3 metre
    toprak yüzlerce yıldır yaptığını yaptı
    örtündü izar, lifafe

    toprak hep kuru burada,
    ne ilk öldürülenim ne son
    kanım yetmedi sulamaya
    çacuklar şadırvandan su getirdi
    2 bidon
    soytarı olsaydım, kellem vurulurdu
    mühendis olabilseydim, kendi gemimle
    boylardım suyun dibini
    romantizmin okları gerçekmiş
    bu akan kızıllık benden gelmiyor mu?
    mahur bakma
    sonun geleceğini bilirdik
    yahut senin karşılaşmanmış yazılan
    tren istasyonunda
    benim uzaktan bir akrabamla
    bir elinde seninle aynı
    mahur bakışlı, yavrum.
    artık aynı bebek bezine uzanmamız
    kabil değil.

    iyi şarap güzel şişe ilişkisi
    ardında yalnız başdönmesi bırandır
    iyi şarap
    senin gibi
    bir ufak titremiyorsa bile ellerin
    yazıklar olsun benim gibi adama
    utan benim adıma
    başkasının yerine utanabilme erdemine
    erdiremediysem, yuh ki ne yuh
    rezilmiş, boşunaymış yaşamam

    bitiyor dediydim kaç sene evvel
    uzadı da uzadı
    şimdi bırakıyorum kalemi kağıda
    bir daha gelebilir miyim bilmiyorum bu dünyaya.

    04.2019
    0 ...
  4. geç kalmışlar

    3.
  5. beklemeye gelmiyor artık şiir
    hemen bozuluyor
    demek ki katkısız hala bir şeyler içimde

    karanlık gece yükselir
    ankara, adımlar soyadımın arasından daha büyük
    göç etme isteği var içimde
    ama ne deve var ne at
    arabada mazot yok
    ayağımda takat
    tembellikten kıçım yosun bağladı
    yazmalıydım, yazmasam delirirdim
    kimi gözler benim için çok ağladı
    yazmadım yine de
    demek ki taburcu olmama çok var

    var olalım bu gece
    birlik, beraberlik, kenetlenme zamanı
    kimsenin çözemediği bir bilmece
    yağalım, ıslatalım kurumuş dünyayı

    kendiminkiydi katıldığım son cenaze
    son görevimi yerine getirdim kendime karşı
    tüm parmaklarım tamdı gömülünce
    yeniden doğsam yine yaşayamam gönlümce

    sevdalandık iyi kötü
    vardık yaşadık üstün körü
    her 3 mühendisten biri şairmiş
    öldük altı üstü

    03.2019
    0 ...
  6. geç kalmışlar

    2.
  7. yazmam lazım
    birini daha kaybettim
    nüfus politikası
    mukadderat
    bol toprak
    cennet mekan
    baş sağlığı
    boş ayran kutuları...

    hükümete kinleniyorum
    hiçbir şey yapılmıyor
    kurtarılmamız için
    intihar günah
    cinayet yasak
    katliam etik değil

    yardım eli boş
    kurtarma ekibi geç
    destek hatti meşgul çalıyor
    bizi ölüme terketmişler
    çare sizdiniz
    çaresiziz
    edilmiş laflar bunlar
    siz yeni şeyler duymak istersiniz
    çıkıp bir bidon benzinle
    kendimi yaksam meclisin önünde
    2 gün konuşulmaz.
    şairin eli bağlı
    muhalifin aklı kıt

    bugün bir masum
    mahkum, enfeksiyona
    gitti, kurban
    tıp ilermeyi bıraktı
    şifa, duaların arasına sıkıştı
    babannem ölmeyi unuttu
    ben 20 lerimde taktım
    kafayı azraile
    bırak ulan yakamı
    ensemde nefesi, hırıltılı
    teslimiyetim reddedildi
    suçum kabullenildi.
    savunma yapmaya gerek görmedim
    jüri idama karar kıldı
    hakim kuyruğunu yaladı
    siyah cüppesinin altında
    varolmamız neyse de
    yaşamamız müstehak mıydı?

    03.2019
    1 ...
  8. geç kalmışlar

    1.
  9. ilk olan hep en zorudur. bebek gözleri ile göz bebekleri aynı şey değildir. ilk kez oluyormuş gibi şaşırıyorum, çünkü alışmak insanı öldürendir. yokluğa, kısıtlamalara alışamadım. bir dünya yaratılmıştı benden evvel bir türlü ayak uyduramadım. bir numara büyüktü her şey. yine de dar geldi bana ankara. bir küçüğüyle değişemezdim, yokmuş, böyle yaşanırmış burada. standart üretilmiş buralar hep. tek bedenmiş, ama herkese "o başkadır" denmiş. kanuna veyahut daha acımasızı, ahlaka aykırı sayılan hor görülmüş, örselenmiş.

    ormancı kurt sanıp büyük anneyi deşmiş. içinden hiçbir şey çıkmamış. insanlığını bile sindirmiş yaşlı kadın, ormandki evinde yalnızlıktan. çok mu şey istemiş kurt. sepetten bir kurabiye de kurda çıkmamış. kaptanlar korkarmış isyandan, fırtınadan bile fazla. iki çay biri açık. biri kapalı, biri terli, biri pasaklı, biri uykucu, biri bilge, biri öfkeli. yedi cüceler pamuk prensesi. aç kalanı hani bana hani bana dedi. o da yenildi. mutlu mesut yaşadılar. onlar erdi muradına, biz yavaştan kalkalım. son bir çay, son otobüsü kaçırmadan.

    karacadoğan derki;
    "kahpe feleğin çemberine
    atladım da geçemedim
    gonca güldün elimde
    suladım da ekemedim

    güneş açtı gülüşünle
    gölgelerden kaçamadım
    sen bahardın bense güz
    yeşerdim de açamadım."

    yeni kalemler, yeni defterler aldım kendime
    dün bir uyandım uyanış o uyanış daha uyuyamadım
    bir ses çalındı kulağıma mutfaktan
    aradım aradım da seni bulamadım

    bulaşık yığılmış iyice dağ gibi
    çamaşırları içeri almalıyım yağmur başladı
    yanaklarım kurusun da gülelim diye serdiydim
    kokuştu içimiz, çürüdü karardı

    beni yıkarsa bu şiirler yıkar
    sana son bir kez okuyamamaktan
    muzdaribim şu aralar

    2018
    1 ...
  10. yeni başlayanlar için yeniden başlama rehberi

    4.
  11. "cehennem dertleri var cennetimde
    ben yaşarken ruhum ölmüş içimde"

    sarıp sarmalayın beni
    kefenle değil kundakta gömün beni

    tok ölmek istemiyorum
    çıkarın serumları sınav yapalım
    yıkamayın beni ölünce
    temiz yaşamayan adamı, kirli koyun çukura
    mezar istemem, kimse kabrimi bilmesin
    mermer israfına son.
    kurda kuşa yem, toprağa gübre olayım
    yeniden doğayım ağaçtan çiçekten
    pek farkım yoktu zaten tezekten

    mezar taşı isterim
    üstünde adaım değil
    "zendagi migzara" yazsın
    raif efendi gibi
    görmek isteyence görüneyim.

    ruhuma elfatihalar değil
    zeki müren şarkıları okunsun
    cenaze namazı da kalsın
    vebali benim boynuma
    miras kavgasın filan olmasın ardımda
    zaten yoktu malım mülküm
    boşuna dememiş yunus
    "mal da yalan mülk te yalan
    gel biraz da sen oyalan"
    ben o yalandım işte
    birinizi bile kandıramadım

    ömür hızlı geldi, çabuk geçti
    bir türlü yakalayamadım

    11.09.2017
    0 ...
  12. yeni başlayanlar için yeniden başlama rehberi

    3.
  13. durmuyor zaman biliyor musun?

    sen yoksun ve hala akıyor. yüzsüzlüğümün ben de farkındayım, bu yüzden yazıyorum bunları. sana bunları söyleyecek yüzüm yok ne yazık ki.

    "inan..." gibi cümleler kurmayacağım artık, anlamışsındır inanmaman gerektiğini. mumum ikindiye kadar bile yanmadı. saf ve temiz olamadım çok üzgünüm. aşkı basitleştirmeyi kimden öğrendim bilmiyorum. bunun için de kızmazsın umarım. gerçi sen bu cümleleri anlamayacaksın zira anlayabilecek olan da okuyamacak. yalnızlık bana mahsus sanardım, allah'ta öyle düşünürmüş.

    son 4 liram kaldı. eğer zaman makinem olsaydı geçmişe, yani bir paket uzun anadolunun 3,75 olduğu zamana gider, ablama sigara alırken kendimi vururdum.
    senin bu satırları okuyacağın yok, benim de sana gösteresim. işte bunun gibi bir sürü şey birleşince ben de yazmaktan vazgeçiyorum...

    2017
    1 ...
  14. yeni başlayanlar için yeniden başlama rehberi

    1.
  15. sana sevgimi gösteremem
    çok derinde kalbim
    üstünde ciğerlerim,kemiklerim, derim
    bir de ellerin var

    sana sevgimi gösteremem
    çok derinde kalbim
    üstünde toprak,mermer, güllerim
    güneş sağımdan doğar, tepemde batar.

    2015
    0 ...
  16. deneme denemeleri

    5.
  17. (şiir) deneme 33

    sofradan aç kalkmaktan bıktım
    hep tuvaletim geliyor
    gelince kaldırmış oluyorlar sofrayı

    bilirsin ben seni sonbahar-kış gibi
    sevmiştim
    yazı göremedik
    güneşi,cemreyi,karneyi.
    otobüs camları buğulu kalmadı belki
    ama cami de silinmedi

    sen gelirsin aklıma, yeniden sevemem derim
    ne dersen de
    ben at gözlüklü bir yobazım
    bencil düşünür, boş konuşurum
    susarım dinlemem, konuşurum anlatmam
    beni tanı diye değil
    kendimi tanıyayım diye yazarım
    tutamazsam daha fazla
    altıma yaparım

    gocunmam,gücenmem, alınmam
    alın dersin yine alınmam
    ayna tutarsın tanımam

    seni gördüm ben
    aklımı bulamıyorum halen
    aşkın urganı boynumda
    çıkarıp ta atamıyorum
    nerede bu hayvan hakları
    kızılay, selanik, bestekar
    kuğular hep seni sorar.

    dünya aids günün kutlu olsun.

    24.1.19
    0 ...
  18. deneme denemeleri

    4.
  19. deneme 30

    kusuruma bakma nolur, ben de duygusal bir girizgahım olsun isterdim ama kedi kuyruğuyla deftere mumumu devirdi. gönül isterdi ki bu da bir teşbih olsun ama nerede bende o edebi hayat. kalın çorap giymesem ayağım üşür benim. ucuz kurşun kalem almışım ikide bir ucu kırılıyor mesela. gel de sen yaz şimdi bu şekilde daha iyisini. akşam yemekte tavuk pilav vardı...

    açık olalım istiyorum. benim hayatım üzerindeki ilahi gücünü ve etkini inkar edeme artık. her şey gün gibi ortada. mum devrilince ışık farkedilir derecede azaldı. yazım çirkinse de affola, göremiyorum yazdıklarımı. allah kalbimizi kör etmesin de göz görmese de olur ama değil mi?.

    bugün ilk konserime çıktım. kalabalık sayılırdı. seni göremedim. bakınmadım değil, göremedim ama. kuliste masama bir not yahut nohut tanesi bırakılmamıştı. esasında masama ne bırakılırsa bırakılsın ben senden geldiğini düşünürdüm, ama masam yoktu. ne var ki kulis bile yoktu. erkek soyunma odasına da kıllı, terli, atletli adamlar dolmuştu. gücenmedim sana yani, hani şartlar elvermiyor sana da biliyorum. üzgünüm biraz.

    tesadüf mahiyetinde dayatılan zorba mesajlar hayatı yorucu kılıyor.

    18.1.19
    1 ...
  20. deneme denemeleri

    3.
  21. deneme 24

    hastanenin bayık ve hastalık kokan virane bir odasında ölümün pençesinden bana mısın demeden uyanmış ta, o esnada serumumu kontrol eden eşiyle boşanmanın eşiğinde ki gece vardiyasında gizli gizli görevli harici girilmez odasında sigaraya başlamış hemşireyle gözgöze gelip, derdini unuturcasına şaşırarak koştura koştura nöbetçi doktoru çağırmaya gittiğinde, çevreme anlamsız anlamsız bakarken geçirdiğim feci kazada tenekeye dönmüş arabanın görüntüsü gözümde canlanıp ambulansta duyduğum tek sağ çıkanın ben olduğumu söyleyen ilk yardım ekibinin sesleri ile sirenin acı çığlığılayla başımın ağrısınıdan bayıldığımı ve allahtan ümit kesimez cümlesinin ardımda kalanlarda bıraktığı kesif gerçekliğin tesiriyle damarlarımdan geçen azraili mağlup etmiş olmanın verdiği haklı yorgunluktan muzdarip kanı ve yokolmayı dahi becerememenin dayanlmaz ağırlığıyla ezilen ruhumun boy hizasını geçmeyen derinliğinden gelen inlemeleri arasında kolumdaki iğneyi ve şakaklarımdaki elektrotları çekip atmış, iç çamaşırlarıma kadar geçmişime ait ne varsa arındırıldığım hasta önlüğümden giren soğuğa aldırış etmeden, acil çıkış merdivenlerinden çatıya çıkmış ve aşağıya sanki ana rahmine düştüğüm ilk andaki samimiyet, sıcaklık ve güven duygusuyla kendimi aşağı bırakmak üzere gibi hissediyorum bu aralar. sen iyisindir inşallah.
    0 ...
  22. deneme denemeleri

    2.
  23. deneme 21

    bana bir masal anlat. sonu herkese mutlu olsun. hiçbir cadı kraliçe ölmesin. hiçbir kurdun karnı deşilmesin. hiçbir domuzcuğun evi yıkılmasın. bana bir masal anlat. ben inanayım, sen mutlu ol. içinde şeker ve balıklar olmasa da olur, yeterki sen anlat. uyumak zor oluyor bu aralar yine. gerçek tokat gibi iniyor yüzüme, sıçrayarak uyanıyorum. düşe dalıyorum, gerçek oluyorsun, 3 el tavla oynuyoruz, mars üstüne mars oluyorum. her attığım hep yek, her pulum kırılıyor tek tek. bana bir masal anlat, rüyalarımdan güzel olsun. ezan okundumu gerçeğe dönüyorum. artık aşina olduğum bir ses "namaz uykudan hayırlıdır. kalk ulan eşeoğlu eşek." diye bağırıyor. aklım karışıyor. sen bir el atsan, hani bu kavmi adam etmesen de, bir masal anlatsan. daha çekilir kılarsın burayı. ben gerçek ederim onu düşümde. sen yeter ki bir şeyler anlat, ben maceradan maceraya koşarım, yanımda senin hayalin. karanlığı yırtarım, aydınlığa çıkarız. ejderi yenerim, medeniyetler kurar, cehaleti alt ederim. yeter ki bir kıvılcım ateşle meşaleme. kafama bir odun at, ben tutuşurum. bana bir damla yağ, ben taşarım nasılsa. kanadından bir tüy yol ver, bulutlara karışayım. bitsin bu lanet, kahrolsun sefalet ve melamet. sen bir masal anlat, biraz merhamet, gerisi kerevet...
    3 ...
  24. deneme denemeleri

    1.
  25. deneme 12

    oynak bir şeyler koy da
    neşemizi bulalım
    yahut bir metal dedektörü
    yardım et, neşemi kaybettim
    katı tadım, bir not bile bırakmadan.
    tuz ekiyorum ne bulursam
    belki biraz tatlanır.

    buralarhep böyle bu aralar.
    mahşeri kalabalık, si bemol karar.
    hengame, cümbüş, tantana.
    hep aynı bu aralar buralar.

    hani şair diyor ya
    herkes var, sen yoksun diye.
    herkes yok, sen de yoksun işte.

    artık tadı da kalmadı bu acının.
    kelimeler seferberlik ilan etmez oldular.
    ben onlara ölmeyi emrediyorum,
    onlar vuruluyor ben şehit oluyorum.

    kalemimin artık tekbire yok takati.
    kendimi kınaladım, uğruna kurban edildim.
    masada kazandığım zaferi,
    gözlerinde kaybettim.

    9.10.18
    2 ...
  26. biraz yalnız kalayım mı

    1.
  27. Madonna' ma

    Nereden başlanır, ne denir bilmiyorum. Ne düşünüyorsun, ne haldesin, iyi misin bilmiyorum. Bilmediğim çok şey var ama bildiklerim de var. Senin yüzüne bakmaya yüzüm olmadığını biliyorum mesela. Sana bir şeyleri izah etmek için yazdığım onca yazıyı ikinci kez bile okumaya cesaret edemediğimi biliyorum. Domates olsam utancımdan kızarırdım ama ne var ki kaderde hıyarlık varmış.

    Sana yazmıyor değilim sana okutamamak gibi bir hastalığa tutuldum bu kez. Artık okumak bile istemezsin gibi geliyor ama anlatmalı bazı şeyleri.

    Neden insan olmayalım ki dedim ben kendi kendime. Yapabilirmiyiz bilmem ama sevmeyi bir kenara bırakalım bu seferlik. Senden yegane isteğim gerçek olsun, iyi ol istedim. Sen hastalanma, üzülme, dert çekme, üşüme, aç kalma... Ben gerekirse senin sobanda yanarım. Nasılsa odunum, nasılsa kurudum, nasılsa yanıyorum. Elimden gelse canımdan verirdim sana, al yeter ki sen iyi ol. Yeter ki insan olabilelim. Sonunda oldum da insan. Ama bu hayal kırıklığı neden? Meğer insan olmak üzmekmiş, kırmakmış, yalan söylemek, saklamakmış acziyetini.

    Hani komik olmadı desem yalan söylemiş olurum. Seni çok aradım sende o akşam. Ne kadar değişmişsin öyle. Olur mu hiç, değişir mi Madonna dedim; ellerine baktım, parmakların beni haksız çıkarmak için, bile isteye kalınlaşmış gibi. Sen kasten yemişsin de (affedersin ama) yağ tulumu gibi olmuşsun. Gözlerin bile renk değiştirmiş. Hani "ne olacaksa gözlerin gözlerime değince olacak" cümlemi yalanlamak adına sanki. Duruşun farklı, kokun bile başka. Bir gülüşün aynı. En azından bana olan gülüşün, bana olan ki gibi. Ve bu yetiyormuş benim Madonna' mı görebilmem için. (Ne dersen de ben sana inanırım demiştin, hadi bakalım buna da inan.)

    Ben böyle olsun istemedim. Seni üzmek istemedim. Hiç kimseyi üzmek istemedim. Hala bazen sarılırken sıktığın kemiklerim sızlıyor. Sanırsın mengeneye almışlar vücudumu. Hala ayakta duramaz oluyormuşum, dizlerimin bağı çözülüyormuş, onu gördüm. Sağ yanağımla, boynum da su topladı senden sonra. Köz basmışlar gibi acıdı aylarca. Ben bunları yaşadıysam kim bilir sen nasıldın? Senin göğüs kafesinde neler oldu?

    Sana yaptığım son kötülüğüm özetiydi bunlar benim için ve senden tümü için özür dilerim. Benim yüzümden döktüğün her damla gözyaşı için özür dilerim. Hani bu bir veda mıdır bilmem. Bunu okur musun yahut nereye kadarını okursun, nereden sonrasına tahammül edemezsin bilemem ama ben özür dilerim hepsi için.

    Ha bu arada akıllılık etmişsin mektupları getirmemekle ama bir daha böyle bir şansımız olur mu onu da bilmiyorum. Hani demiştim ya "Ankara büyük ama olur da bir gün bir yerde karşılaşırsak düşmanlıkla değil pişmanlıkla bakalım birbirimize" diye; artık yüzüne bakacak yüzüm olmadığı için pişmanlıkla bakmanı gerektirecek bir şey kalmadı.

    Yanlış anlama beni. Bu bir veda değil, hem öyle hem değil. Ben sana yazarım yine, okumazsan alınmam, okursan sevinmem. Ama ben sana yazarım, buraya da koyarım üşenmezsem. Sen hala benim için yazılmaya değer, anlatılmaya layık ve... Hala körelmeyen, sönmeyen, dinmeyen azalmayan en güzel hatıramsın. Sırf bu saygımdan bırakamam sana yazmayı. Demin aynı yerde oturdum çay içtim, şimdi aynı kapıdan metroya bindim. Olur da karşılaşırız, yüzüme tükürecek fırsatın olur.

    Hikaye konusunda da artık söz veremeyeceğim. Yazarsam bile gönderir miyim bilmem. Gelecek karanlık görünüyor burada ama senin yarının hep aydınlık olsun.

    Sevgiyle kal
    Furkan
    1 ...
  28. düşüş dönüşüm

    22.
  29. DURUŞ

    Hani, zaman geçiyor, anladım onu nihayet.
    Sen gidersen zaman durur sanıyordum.

    Mesafeler değişiyor.
    Yıldızlar, gezegenler, galaksiler uzaklaşıyor birbirinden de,
    Seninle ne ara uzaklaştık biz.
    Ben duruyorum yerimde.
    Elimden gelse 1 tam turumu,
    365 günde tamamlarım, senin çevrende.
    Ben duruyorum ama,
    Sen nasıl bu kadar hızlı gidebildin.
    Ne çabuk unuttun, neyin acelesi bu.
    Duruyorum ben.
    Bir adım atmayı düşündüm senden uzağa,
    Bayılıyordum az kalsın.
    Ne ara yabancı olduk birbirimize.
    Ne ara bu kadar değiştik.
    Sil baştan başlamak, bu kadar kolay olamaz,
    Daha hafızamızı silecek makine yapılmadı ki.
    Ben buna dayanamıyorum.
    Sen bana dayanamıyorsun.
    Bitiyor yine.
    Alışamıyorum.
    1 ...
  30. düşüş dönüşüm

    21.
  31. DÖNÜŞ

    Hadi bakalım. Bir bilinmeyenli birinci dereceden bir denkleme dönüştü sorun iyice. Cevap yakında, hissedebiliyorum. Cevap burnumun ucunda bile değil, içinde. Çocukken üstüne yazıp cevabı, burnumdan beynime kadar soktuğum peçete parçasında. Ve çözülüyor nihayet, kafamda dünyaca ünlü bir ekip kazıp çıkardı peçete topağını ve çirkin yazımı deşifre etmeye çalışıyorlar. Fısıltıyla anlamaya çalışıyorlar yazanı. Sümkürsem, yılların emeği heba olacak. Bir nezleye bakıyor, bir çuval incir. Sabırdan da öte artık bu bekleyiş, alıştık hepsine. Ne kadar deli saçması fikrin varsa alıştık. Ve anlamsızlığın kavuştuk.

    Cevap içerde, terslik bu ya bu seferde ben dışardayım. Omuz atarak kırıp, kendi içime gireceğim bir kapı yok önümde. Kilitler beynime vurulmuş yıllar önce, kendi ellerimle. Ama son yakındır, gelişinden anlaşılır. Görünen köyün kılavuzuna bakmaktan bir türlü görememişim. Genişleyen bir spiral şeklinde daireler çizmişimde bunca zaman, başım bile dönmemiş. Uzaklaşmışım durmadan, zaten kendimde olandan. Vakit nakitse, son kuruşuma kadar harcamışım, bir an olsun anlamadan.

    Madem hırsızlık haramdı, niye bir kişi olsun ellerime vurmadı. ”Sahtekar ben değilim.” le “Sahtekar değilim ben.” arasında ne kadar büyük bir fark var. Dinleyen olursa dinlerim, dinlenen olursa dinlenirim, dinen olursa dinerim. Son bir nefes, sonra kendim sönerim zaten. Dönen olursa bir plak gibi, dönerim. Dönen olursa bir plak gibi, dönerim. Dönen olursa bir plak gibi, dönerim.

    iyi geceler efendim.
    0 ...
  32. düşüş dönüşüm

    20.
  33. SIKILIŞ

    Fırtına sonrası kuzuların sessizliği. Denizlerim çarşaf gibi. Gökyüzü pürüzsüz. En ufak bir hareket yok dünden geriye kalan tek eser; ağaç kütüklerinden yapılma salımda ellerim ensemde sırtüstü yatmış parlak yıldızları seyreden ben gibi. Düşünüyor gibiyim ama aklım bomboş. En ufak bir ifade yok yüzümde, bir şarkı çalıyor ama mırıldanmak bile geçmiyor içimden. Rüzgar esiyor, uğul uğul. Birkaç kuş daireler çiziyor üzerimde. Karaya yaklaşmış olmam gerek. Kafamı kaldırıp bakasım bile yok ama. Kimsenin olmadığı bir adaya düşsem, ne değişir ki. Suyun içindeki ayağımı köpekbalıkları kapsa, bir balina takla atsa yanımda, alabora olsam kuşlar aç kalır. Ben geceye doyamadan boğulsam yazık olur verdiğim bunca savaşa.

    Parça parça anılar şeklinde hatırlıyorum dünü; devasa bir dalga geliyordu üzerime, nefes nefese salımın iplerini doluyordum kendime. Şimşekler ıskalıyordu, bulutlar analarına küfretmişim gibi sinirliydi (ki ettim). Yağmur değildi yağan, deniz önce göğe yükseliyor, ölüm emrini aldıktan sonra bulutların ardındaki komutanından, hızla devriliyor gibiydi.

    Üstüme bir sakinlik, bir rehavet çöktü yine. Uyumaya çalışsam uyuyamam da. Su uyumaz, düşman nasıl uyusun. Güneş doğacak birazdan, kavgamız kaldığı yerden devam edecek, yıllardır olduğu gibi. Kuşlar yarın gece yine gelecek, köpekbalıkları bulur beni belki bu kez. Belki senin karalarına vurur salım. Beraber çıkarız yola sonra, birlikte savaşırız kalan her şeyle. Beraber kayıplar veririz, beraber yatarız geceleri. Hem ben o zaman gökyüzünü, yıldızları değil de senin gözlerini izlerim. Umutla bekleriz yarını, kuşların benim ölümümü beklediği gibi.
    0 ...
  34. oysa ne iyi olurdu

    25.
  35. Cehennem dertleri var cennetimde
    Ben yaşarken ruhum öldü içimde.

    Sarıp sarmalayın beni.
    Kefenle değil, kundakta gömün beni
    Tok ölmek istemiyorum.
    Çıkarın serumları, sınav yapalım.
    Yıkamayın beni ölünce.
    Temiz yaşamayan adamı, kirli gömün.
    Mezar istemiyorum, kimse kabrimi ziyaret etmesin.
    Mermer israfına da gerek yok.
    Kurda, kuşa yem olayım,
    Çiçeğe, ağaca gübre olayım.
    Pek farkım yoktu zaten tezekten.
    Mezar taşı isterim.
    Ama üstünde adım yazmasın.
    Boş bir resme bakan Raif Efendi gibi.
    Görmek isteyen görsün beni.
    Ruhuma el-fatihalar değil,
    Zeki Müren şarkıları okunsun.
    Cenaze namazı istemiyorum.
    Vebali benim boynuma.
    Zaten ölmüşüm artık, günah yazılsa da fark etmez.
    Miras kavgası filan olmasın ardımda,
    Zaten yoktu benim malım, mülküm.
    Boşuna dememiş Yunus,
    Mal da yalan, mülk te yalan.
    Gel biraz da sen oyalan.
    Ben o yalandım işte.
    Birinizi bile kandıramadım.
    Ömür hızlı geldi, çabuk geçti.
    Bir türlü yakalayamadım.
    0 ...
  36. düşüş dönüşüm

    19.
  37. GÜLÜŞ

    Sarhoş olasım var bugün. Ayık kafayla çekilmiyor, harabelerde harap olmuş bunca şarapla sarhoş. Bitik gecelerde yenik köfteler, ezik ruhları beslemeye yetmiyor. Sabahakarşı kafayı çekip çekip, yakasım var sokakları. Bağıra bağıra içsem şarkıları, söylesem sigaraları. Bir bir yansa ışıklar, el ele tutuşsa, itfaiyelerde mahsur kalanları, ağaca çıkan kediler kurtarsa. Bir şeyler düzelir mi acaba bu şehirde. “Açılın ben hastayım” diye bağırsam okulda, suni de olsa bir teneffüs zili çalar mı kulaklarımda?

    3 kul hürse, 1 el hemen vurur enselerine. Yasak kardeşim işte anlayın sizde halden. Allah’ın ve devletin yasakladığı işlerden kaçınırken kendimi böceğe dönüşmüş buldum. Sonra ilaçladılar zaten. Çocukken bir aşı yaptılardı, kızamık. Kızamıyorum bile artık. Ruhuma zayıflatılmış bir virüs olarak verdiler seni. Hepimizin ortak bağı, şıklığı güçlendirmek için moda diye bir şey icat ettiler. Bir türlü ayak uyduramadım. Kaldıramadı vücudum bak, yuvarladım lafları yine.

    Ne diyoruz biz, ne yiyoruz, ne saçmalıyoruz Müzeyyen. Cevaplar sorulara hamile, ultrasonda gördüm. Nurtopu gibi bir anlamsızlığımız olacak.

    Çalıntı araçlardan çıkma parçalarla yaptım kendimi. Furkankeştayn’lığa oynuyorum. Aynı yere iki kez çaktı şimşek, can buldum. Pasta-cila-kaportacı Metin abiyle konuştum, elinde çok iş varmış ama beni de araya sıkıştırabilirmiş. Tak etti canıma araya sıkışmak, rahat rahat oturup kalkamaz oldum. Kalabalığa düşmüş hindi çaresizliğindeyim. Canım sıkılıyor. Sensiz uyumaktan bitap düştüm, gel de kaldır beni hadi. Sensin sendeki kastım, alın artık şu lafı üstüne. Görmezdeysen gel, gelemiyorsan ben görmeze geleyim, beraber görmezden gelelim.

    Bağışlanmam gerek. Belki bir iki kişinin derdine dert olurum ama bu organları ben hiç hak etmedim. Hepsini bağışla lütfen. Özellikle de kalbimi. Alan olmazsa eğer seyiple gitsin. Seninle barınamadıktan sonra uyutsanız da fark etmez.

    Beklemem gerek diyor benden içerdeki bir ben. Başka da tek laf etmiyor. Bir başka ben de vakit geldi diyor. Bas uçlu kaleme veya çek tetiği diyor. Diğeri tatsız bir yolculuk telaşında, valiz hazırlıyor. Başköşede oturmuş sessizce zikir çekiyor biri, elinde uzay taşlı tesbih. Her kafadan bir ses geliyor, kendi içimde azınlık durumunda hissediyorum.

    Elimde urgan ipi, bir sehpanın üzerinde duruyorum. Düğümü atayım derken kör oluyorum, düğüm zaten kör. Sehpa dengesini kaybedip düşse adalet yerini bulacak. Ağlayasım vardı, o da kaçtı korkudan. Seyretmek için en ön sıradan bir yer buldu kendine. Elinde patlamış mısır, 3 boyut gözlüğünü takıyor. Hayata son bir el ve daha düşmeden sehpa: Gülüyorum sonunda. Keyifle ve hüzünle, mutlulukla ve acıyla, huzurla ve kederle, kahkahayla ve sessizce, içten ve sahte, ilk ve son defa; gülüyorum, elveda.
    1 ...
  38. düşüş dönüşüm

    18.
  39. KOPUŞ

    Fısır fısır fısır fısır…. Ne dediğini anlamadığım bir ses çınlıyor kafamda. Tanımadığım biriydi, tanıştık ama adını da anlamadım. Bir şey anlatmaya da çalışmıyor sanırsam. Derdi delirmediği mi kanıtlamak gibi. Eğer ne dediğimi anlamış sayılırım. Ama anlaşılmayan şeyler duyuyorsan, östaki boruna bir şey kaçmıştır. Ya da çekiç-örs-üzengi’nin üzerinde bir salyangoz örselenir, çekiçle ilgili çekici bir şey bulamamaktan. Yarım, anlamsız, eksik bir şey mi var ki hayatımda?

    Bir şey söylüyor ama çok rüzgarlı hava, ne dediği anlaşılmıyor. Mikail uyukluyor yine görev başında. Bir demli çay rica etsem, gelene kadar soğur mu bu dünya?

    Bir şey diyor bir saniye. iyice yaklaştırsam kulağımı sanki öpüp kaçacak gibi şerefsiz. Uyumam lazım benim. Dünkü bu vakit geldi. Haydi rastgele. He eğer duyarsan onu sen de benim gibi, ona benim için şu cümleyi söyle:

    Her şey atomik bir kalp makinesiyle hayata bağlanmış hamile bir kadının gazete manşetlerine çıkmasıyla başladı. Dünyanın annesini ya da dünyanın kalbini düşünmek istiyorsan ineklerle başlık arasındaki bağlantıyı da görürsün.
    0 ...
  40. düşüş dönüşüm

    17.
  41. SIÇIŞ

    Sen bana bakma, ben iyi değilim. Sen iyi olmaya bak, iyi birilerine bak, mutlu ol, mutlu olsun. Hayat böyle yaşanmıyormuş, haklıymışsın. insan ölemiyormuş bile böyleyken. Biraz ağır bir yük bir başkası olmak. Belim ağrıyor demem boşuna değildi yani. Sen kendin olacağın bir yerde dur.

    Bazen gölgem önüme düşüyor. Göz göze geliyorum kendimle, bir ağrı saplanıyor alnımdan. Ben yolumu yolsuzlar kesmiş gibi hissediyorum, ruhum kararıyor. Gölgem utancı yüzüne vurulmuş gibi kızarıyor bir anda beni görünce.
    Bir bok olduğu yok buralarda bu aralar. Sessizlik hâkim vicdan mahkememde, her suçum idama sebebiyet veriyor. “KARAR” diye bağırıyor sessiz hâkim, kararıyorum. Yüzüme tükürse veyahut alay etse halimle, hak veririm hâkime. Sustum ama neyleyim, yalan söylüyorum sandınız.

    Çobanlığa puanım yetse, koyun psikolojisinde doktora yapardım. Her an kurt kapabilir diye, bir an ayrılamadım sürüden. Sen nereye ben oraya dedim. Sonra yürümedi ilişkimiz, sürü benden ayrıldı. Ha kaptı ha kapacak diye beklerken, kurda olan inancımı yitirdim. Kimsenin kimseyi kaptığı yokmuş meğer. Bu neyin aldatmacası çözmüş değilim. Korkmadan yaşamanın neresi suç, biri anlatır umarım bir gün.

    Neyse sen bana bakma. Ben yıkılıyorum giderek, temelimi sağlam atmamışlar benim ki, erken çöküyorum. 30’lu yaşlarımdayken 80’leri hissediyordum. Kaç yaşındasın diyenlere, kaçma yaşındayım diyordum. Şimdi ölme yaşına bastım, gözünün yaşına bakmadan. Bir hayaldir bu kapıldığın dediler, geçermiş. ilaçlar, doktorlar, kocakarı muskaları fayda etmedi. Bir kurşun döktüler bana, çıkarmak çok tehlikeli diye içimde bırakıldı sonra.

    Biraz sabırmış meğerse peygamberin sırrı. Beklemeyi bilen değil de; beklemeyi becerebilen, tahammül edebilen, boyun eğebilen erenmiş, ermiş denmiş. Bizimkiler yasak denilen meyveyi yerken, ötekiler yerin çektiğine tanık olmuş. Birileri kızdırmış doğa anayı, 7 yıllık kuraklık başlamış. Ruhuna yağmur yağmayanların bardağında buzlu viskisi hazırmış. Çalmış sazlar, oynamış kızlar. Gününü dün edenler mutlu yaşamın sırrına ortak olmuş. Sinirli değilim ki. içimi dökmeye çalışıyorum ama tek damla olmayan plastik ruhuma ne fayda.

    Sen bana bakma. Ben bir yangın sonucu neslini kaybeden bir ateş böceğiyim. Adım bile yalandan. Benim Kuran-ı Kerim’im, incil’im, Tevrat’ım, Zebur’um…

    Neyse sen bana bakma. Günlerin bedenime geçişini hayretle seyrediyorum. Çözecek problemlerim var. Havuzlar, işçiler, yollar, karlı zararlı problemlere sahibim. Bildiğim bir parmak hesabı var, onda da işlem hatası yapıyorum. 3 kuruşluk aklımla milyonların işine karışıyorum. Bir dümen dönüyor gibi geliyor, bir tezgâh kurmuş birileri bana. Yoksa böyle bozuk bir sistemi kimse kuramaz.
    Bildiğini biliyorum. Bilmediğin yerden vuruyorsam söyle, bileyim. Bileyim ki sivril, keskinleş, tek seferde öleyim. Yoksa mundar olacağım bak. Sırat köprüsünde taşıyamam hiç kimseyi o zaman. Kendimi sana kurban etsem, sadakatimi ve teslimiyetimi temsilen, kabul olur muyum ki? Dilekçeyle başvursam, çok canın acır mı acaba? Bir şarkı çıkar mı acaba ruhumdan, hani içimdeki pisliği boşaltsan, sirkeli suda bekletsen sonra temizce yıkasan, sarımsaklı sarımsaklı yesek bir güzel. Ben de hiç anlamam işkembeden ama paça benim işim bak. Yanına bir de beyin salatası, sadrazamın arkadaş ağı.

    Sen bakma bana. Ben de hiç anlamıyorum ne olduğunu. Şalterler atmış, elektrik yetmiş, sen seksen, ben toksam, herkes yüzer, yan komşudan bir yüzlük istesek onda da yoktur. Sayı tekerlemem tekledi, tekerleğim dönmedi. Gülmek ile solmak benzer şeylermiş Gülüm. Madonna’nın Duyguları karışık Müzeyyen.

    Ben de hiç anlamıyorum ne dediğimi. Sıvamak yıllarımı aldı ömrümden. Şimdi birilerinin tuttuğu, birinin pişireceği, birinin yiyip birinin de “Hani lan bana!” diyeceği tavuğu yoluyorum. Dikecek tüy arıyor gibi gibiyim. Bilinmeyen numaralara sorsam, sen ne ayaksın der. 45 demeye utanıyorum, Van Gölü canavarı gibi bir şey oldum hepten.

    Sen bana bakma, bende baktığın yerden çekileyim artık. Pes edesim var ama işte içimde bir şey seni bekliyor. Eksiklikler var işte nasıl diyeyim, çapraz bağlarım kopmuş gibi. Ne alakası var yine diyebilirsin, ya da merak yine nasıl bağlayacağımı merak edebilirsin. Merak et sen kaç yazar? Hani pazarlık ederim ama hiç param yok onu baştan söyleyeyim.

    Çocukken aşık olduğum kızla el kızartmaca oynardık. Ne cesaret ama düşünsene. Ellerini tutmak için ellerim patlayana kadar vurmasına izin verirdim. Tek fiske atamazdım ama sonra sanki onun elleri kızarmış gibi alay ederdim. Sonra tekrar, tekrar, tekrar. Bir de acımasızdı ki gavurun kızı. O gün sevilmemenin ne demek olduğuna tanık oldum. Ama işte çocuk aklım ermemişti ne anlama geldiğine. Sevilmemenin ne demek olduğunu, sağ olasın en iyi sen anlattın bana. Herkesi kendin gibi sanmanın insanı nasıl bir gaflete düşürdüğünü o gün fark ettim. Sonra uyandırıp beni, herkes gibi hissetmem gerektiğini söyledin. Ben uykulu uykulu yine hiçbir şey anlamadım. Sonra kendimi herkes gibi sandım. Piçin biri oldum, çıkamadım. Mazur gör istedim, bakma kusuruma işte. Gerçi sen bana hiç bakma.

    Hayrola inşallah, bu sığ halin. Anlatsan dinlerim, ortak olurum sıkıntına ama işte aynı anda aynı yerde bulunamamak gibi bir sorunumuz var. Kader çizgilerimizin bu denli farklı düzlemlerde olması, hayra alamet şey değil bence doğrusu. Paralel evrenler kadar uzağız ama o denli aynı. Bir gün insan klonlamama izin verilirse, o gün kendimi klonlayıp çeker vururdum kendimi. Ama hangi kendim hangi kendimi vururdu orasını bilemem. Kendi kafama sıkarken hangi kendimin canı acır, ya da ne hissederim bilmiyorum. Çaresizlik te burada başlıyor sanırım. Hani bilmemekte filan değil. Burada, defterin arasında yani. Çarem olsaydı çaresiz olmazdım. Kelin ilacı olsaymış kendi başına sürermiş ama o zamanda kıllı bir kel olmaz mıydı? Kafamı kurcalayan sorular var.

    Sen bakma bana.
    1 ...
  42. düşüş dönüşüm

    16.
  43. iZLEYiŞ

    Öylece duruyorum sen önümden geçip giderken. Ne elimi kaldırıp selam verebiliyorum, ne gözlerimi kısıp hoşça kal diyebiliyorum. içimden merhaba ile elvedayı aynı anda söylemek geçiyor, içimden ikisini birlikte söylüyorum ama işte sen içinden selamımı da almıyorsun vedamı da görmüyorsun.

    Beklemek huy oldu iyice. işi gücü bırakıp bekler oldum sağda solda. Geçen arabaları, otobüsleri, trenleri sayarken uyuyakalırım, belki seni beklediğimi görürsün de uyandırıp kaldığım sayıyı söylersin kulağıma. Çok uçuk hayaller değil be müzeyyen. Biraz imkansız, biraz na-mümkün ama elimden başka ne gelir ki? Yok ciddi soruyorum bunu. Elimden başka ne gelir. Bir kalem tutuyor işte. Ah bir de senin elini tutsa. “Hoşt ulan” diyor içimden bir ses. Yavaş gel diyor. Çok mu ileri gidiyorum. E sana yetişemiyorum ki nasıl ileri gideyim. Duy be artık şu satırları müzeyyen. Duy içimdeki kuş çığlıklarını, orman yangınlarını. Kurtlar uluyor içimde çizgi filmlerde ki gibi seni düşündükçe. Hintçe bir ilahi çalıyor kulaklarımda. Huzura ereceğim bu sabaha karşı, -35 derecede.
    2 ...
  44. düşüş dönüşüm

    15.
  45. HiSSEDiŞ

    Hiç oluyorum giderek, durarak, oturarak ve yaşayarak. Sonu pek hoş olmadı yine ama olsun. içim fesat benim evet ama seninki de pek temiz değil anlaşılan. Hava 41 derece, dondurucu bir sıcak. Çifte donmuş biri, epey alçak. Uymuyor kelimeler sıkıştırdığım satırlara, ya biraz dar geliyor, ya çok bol. Satır araları gözüme batıyor, eksikliğini hissettiriyor. Bir duman salınarak kayboluyor göz hizamda. Kör kütük çatırdıyor Müzeyyen, duymuyor musun gerçekten? Azıcık yaklaşsan neler duyarsın bir bilsen. Boşuna delirmedim ben, defterlerde. Mırıldanarak eşlik ediyorum çöküşümden gelen gürültüye. Bu bencillik midir bilmem ama sana okutma niyetinde değilim artık pek. Okuduğundan da şüphe duymaya başladım zaten. Yani ben olsam okumazdım, sen olsam da okumazdım, marangoz olsam okurdum belki ama muhtemelen anlamazdım o zaman da. Ben insan olsam okumazdım galiba bu saçmalıkları.
    Hepiniz haklısınız. Hepiniz yenilen hakkınız yüzünden mağdursunuz, her biriniz yalnız, herkes birinden kazık yemiş anlıyorum. Bu kadar ama, siz de beni anlayın filan demeyeceğim, ne gerek var şimdi bir de olmayan birinin dertlerini bindiresiniz sırtınıza. Bu işi bitirmeye karar verdim. Hatta ne kadar yarım işim varsa bitirmeye kararlıyım. Bir son olacaksa, hiçbir yol çıkmaz olarak kalmamalı. Senden haber bekliyorum. Mektuplarımı istiyorum. Fazla bir şey değil kurban olduğum, Raif olduğum. Yıllarca bekletme beni durduk yere, çoluk çocuğa rezil olmayayım daha fazla.
    2 ...
  46. düşüş dönüşüm

    14.
  47. Dur bakalım ne olacak. Belirsiz bir arayış, sonsuz bir bekleyiş ve yuvarlanıp gidiş hali söz konusu. Bir boka bastım ve içine çekiyor gibi giderek. Bir şey bulmam gerek, bir dal tutunacak. Filmlerde ki gibi olsun istemiyorum. Son saniyede biri tutsun elimden istemiyorum. Kurtulacaksam eğer biri tarafından, bu boğazıma kadar gelmeden önce olmalı. Kimse gebermemi beklememeli. Ben umudun bittiği yerde hayata dönmek istemiyorum. Umut fakirin ekmeğidir. Ben fakir, umut ekmekse; sen beni açlıkla sınama yarabbi. Bir bok yapamıyorsan da, izleme benim yok oluşumu. Arkanı da dönme, ben de seni izlemeyeyim. Bunun adı avanaklıktır heralde. Başka bir şey bulamadım.
    0 ...
  48. oysa ne iyi olurdu

    23.
  49. sevmek farz, beklemek sünnet, özlemek vacipti
    farzı kılıp çıktık.
    uyku haram, unutmak mekruh, dokunmak caiz değildi
    günahkar olup çıktık.
    3 ...
  50. oysa ne iyi olurdu

    22.
  51. Başka yardım etmek isteyen var mı?

    Binlerce şarkının nakaratı aynı anda çalıyor kafamda. Gürültü kirliliği değil bu beynimdeki, biri almış eline enstrümanını kıyameti haber veriyor. Ne ciğer varmış mübarekte de, bir nefesle dünyayı tersine dönmeye ikna ediyor. O kadar belden aşağı felçliyi ayaklanmaya davet ediyor kafamda. Eğer hakikaten varsa bir ruhum, sigara yanıklarından delik deşik olsa gerek. Tek tabanca, yalnız kurt, tövbe estağfirullah ama yalnız ona mahsus olana benzer bir yalnızlık.
    Ben aklıma düşen her kelime kırıntısını katıp dilime cümle aşuresi yaparken araya girdi. Olur öyle. Ne olur öyle lan. Ne olur. Kafayı yiyememek olur mu hiç. Delirmeme bile müsade etmediniz. Olur mu lan böyle iş. Bir çekin de elinizi bizde kendi kendimizi tüketelim. içine atıyorsun atma dediniz. Üstünüze kussam sanki daha iyi olacak aramız. Boktan şeylere takılmayakmışım, değmezmiş, kendi kendime zindan ediyormuşum. Evet kardeşim millet kendine saraylar yapar, ben bir mahpus inşa ettim ama gardiyanları ben atamadım kendi başıma. Hayatın iyi yanlarını görmeye çalışayım tamam eyvallahta bu hayat denen nane iki boyutlu ve şeffat bir şey yokki yanları. Bildiğin yok yani yandan bakınca bir çizgi görüyorum ben. Çizgiye alttan bakayım belki iç çamaşırı giymemiştir diyorum bu seferde bir tane nokta görüyorum. Lan bari noktanın içine gireyim diye adım atıyorum. Lanet kara lekeye yaklaşamıyorum ki içine sığayım. Hayır tamam kafayı yemiyorumda, sinir minir bırakmadınız ki. Olur öyle ne lan. Çivili bir yatak verdiniz al burada yat diye, çarşaf marşaf vermediniz. Nevresim diye diyeNevrim döndü. Bir bir gittiniz, biriniz dönmediniz. Hayır halimi hatrımı merak etmiyorsunuz anladımda bari bırakında halimin hatrımın nasıl olacağına ben karar vereyim.
    Gitme fikrimi söylemeye çekiniyorum. Gitsem nereye gideceğim diyorum susturup oturtuyorum kendimi. içime üç harfli bir şey kaçmış benim SiZ. Beni bir salında rahat rahat rahat edeyim. Olur öyle ne lan. Allahınız yok mu be. Hani inananlarınıza değil lafım. inkar edenlerinize diyorum. Hakikaten yok mu? Hiç mi yok veya da?
    1 ...
  52. oysa ne iyi olurdu

    20.
  53. Kapısı kapalı

    Benim yolum dağdan geçer, ben açarım duble yollar. Benim yolum senden geçer, sen kapatırsın onlar açar. Pipetim kayıp, kulbum kırık. Tek dalım düşer, dudaklarıma kayıp. Nefes boğazımdan akıp, ciğerlerimi sıkar. Sen şarjörü doldurursun, onlar sıkar. Tek tabanca gezerken, kesersin önümü sen. Sen bu beni istemez, gerine gerine yerime yenimi bulursun. Hayat şarkısı son nağmelerini fısıldarken, bir ezan patlak verir, çeker sağa camiler. Ne kriko beklediğin gibidir, ne isletme istediğin. Diploma töreninde okulu bıraktığını, bir ben bilirim. Nedenli sorular aklımı kurcalar? içini açar, kablolara bakar, üfler püfler kapatır yine çalışmaz. 20lik dişlilere bir şey kaçar, sonra uğraş dur. Gamzemde bir tabela, çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileyen. Görmediğin gibi, olmuyor hala Sen beni hatrında tut ben seni, ben seni cüzdanımda. Ne şiir oldu, ne şen yerine geldi. Abuk sabuk mu yoksa tek saçma bir sapan mı beni yaralayan. Sen beni unut, bir dilim kıranboğazlı pasta ye.
    0 ...
  54. oysa ne iyi olurdu

    19.
  55. Bir sorun var

    Bir sorun var hocam bunu görmezden gelemeyiz. Ya bu sistemde bir sorun var ya bende bizde bir sorun var. Benim sindirim sistemim bunca çer çöpü sindiremiyor. Bağışıklık sistemim bunca mikroba karşı koyamıyor. Sinir sistemim kaldıramıyor artık bu aceleci dünyayı. Kendimi sistemin dişlerinin arasına kaçmış maydonoz gibi hissediyorum. Sanki ölmüşümde karşıdan karşıya geçerken, mezarıma trafik lambası dikmişler gibi hissediyorum. Hissediyorum allahım, her allahın günümde yükselen altını hissediyorum. Koluma bir damla bebek maması damlasa, kemiklerim eriyecek gibi hissediyorum. Öyle aç ki bu insanlar, tokun halinden anlamıyorlar. Hava öyle kavurucu ki, iki dakika karışmasak dibimiz tutacak gibi hissediyorum. Bir sorun var. Sende farkındasın belli her halinden.Bir kibrit çöpüymüş dünya. Bir kirli kirpirciğin sırtında. Soru işaretindeki nokta kaybolmuş, ikircikli biriciğin aklında.
    Kaybolmuşuz. Hiç gitmediğimiz bir yerde hemde. Hiç bulamamışız yolu oraya gidecek ve kaçacak. Yumurtanın kabuğunu içindeyken kırmak çok zor sanırım. kendine bir mezar kazmak kendi mezarından kaçmaktan daha kolaymış. Öyle dedi üstat. Arabanın latiğini içerden değiştirmek gibi bir şey bu yaptığım farkındayım. Ama derdim lastiği değiştirmek filan değil. Patlak bir lastikle gittiğimizi anlatmaya çalışlıyorum. Bir tekerimiz çukurda...
    3 ...
  56. düşüş dönüşüm

    13.
  57. KAYBOLUŞ

    Gün doğmasına yakın bir çığlık yankılanıyor. iyileşmeye çalışan bir şizofren gibi hissediyorum son zamanlarda. Duyduğum sesin gerçek mi yoksa bir yanılsama mı olduğunu ayırt etmeye çalışıyorum. Çığlık çok yakından geliyor, giderek yükseliyor ve yaklaşıyor gibi. Kendim bile bağırıyor olabilirim, uyanık biri olsa ona soracağım sen de duyuyor musun bunu diye. ama onun gerçek olup olmadığını nereden anlayabilirim ki. Sesi kaydetmek istiyorum ama ya kayıt cihazım sağırsa. Gerçeklik birbirine kenetli zincir halkaları gibi. Biri kırılırsa, tek bir doğru çökerse, tüm gerçeklik ayrılıyor birbirinden. Yaşadıklarımdan hangisinin hayal, hangisinin hayat olduğunu söyleyecek, gerçekten gerçek bir süzgece ihtiyacım var. Gerçek süzgecinden sadece gerçekler geçebilir. Uydurma anılar, kafadan atılma acılar ya da sevinçlerle doluyum. Senin de dediğin gibi, körebe oynarken gözlerini açamazsın, çünkü göreceklerin kimseyi memnun etmeyecektir. Ama gözlerimi sıkıca bağlamadan oyunu başlatmışlar. Oynamak için benim bilerek gözlerimi yummam gerek. Belki bu da oyunun bir parçasıdır bilmiyorum. Ne saçmalıyorum onu da bilmiyorum. Kim bu kuralları, normalleri, sorumluluk gereklilikleri üreten. Bir bozukluk var. Eksik bir parça var. Allah kahretsin, kim bu çığlığı atan. Allah korusun, ya sen bile yoksan. Ya ben bile yoksam. Kim yazardı bu satırları.
    1 ...
  58. düşüş dönüşüm

    12.
  59. DENEYiŞ

    “Bu saatte rüyanda mı gördün beni de
    Oturdun şiir yazıyorsun mübarek?”
    Demediğini duymaz gibiyim

    Güzel laflarım yok, her zamanki gibi.
    iki kelimeyi bir araya getiremem
    Ben getirsem bile, bu seni bana getirmez

    Aslında çok hisliyim bu aralar
    Ama dökemiyorum içimi bir türlü
    Bir süredir hep böyle bu durum
    Ne yazsam çürük, ne yazsam ölü

    Dokunmak istiyorum aslında kalemimle
    Eğer olmasaydı hiç, bu amansız hastalık
    Çoktan başarabilirdim belki
    Fakat kalemimin ucu kör artık
    Mum sönük, çay bardağım karanlık ve kırık.

    Hamurumda yokmuş demek ki şairlik.
    Zaten bir bok becerebildiğim de yoktu
    Artık şiir de yazamıyorum.
    Ne kafiye tutuyor, ne hece uyumu.
    Benzetmelerim de bir boka benzemiyor
    Kime ne rahatsızlık veriyorsa onu söylüyorlar.
    Kimseye dokunmayan bir yılan olmak istiyorum.
    Derdim uzun ömür filan değil.
    Kimse kuyruğuma basmasın, vallahi çok canım acıyor.
    Soğuk diyorum, üstünü kalın giy diyorlar.
    Kimse sarılmıyor ama, senin gibi.

    Yoruldum ben iyiden iyiye.
    Kimseden bir yardım beklediğim yokta.
    En azından uykuya söyleseniz de, birazcık gözüme girse.
    Neyse, yine çenem düştü, özür dilerim, senin de uykundan çaldığım için.
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük