alıntıdan hareketle tanım : 23 Ağustos 1921'den 23 Ağustos 2016'ya uzanan süreçte Türkler'in tekrar saldırıya geçeceği , hem ruhsal hem de küresel savaşı kastederek muhatabını uyandırmaya çalışan soru.
**** Spoiler ****
23 Ağustos 1921'i hatırla !
Gazi Mustafa Kemal'in tabiriyle "Melhame-i Kübrayı".
Bitap düşmüş , ALLAH’IN ASLANLARININ , 13 Eylül 1683 Viyana Kuşatmasından bu yana ilk defa savunmadan SALDIRIYA geçtiği günleri hatırla !
Requiem For a Dream misali legal uyuşturucularla beynimizin sulandırıldığı , halkların Black Mirror'daki gibi "hiç bir amaca hizmet etmeyen işlerde daha aşağıya düşmemek için çalışarak ve hedefe sadece ünlü olmayı ve daha KONFORLU hayatı koyarak" yaşatıldığı ; şüphenin paranoyaya öfkenin gözü dönmüşlüğe ; adalet arayışının intikama dönüştürülmeye çalışıldığı SiSTEMi DÜŞÜN !
TÜRK adını ortak kimlik kabul etmiş bu halkın ; Ömer Lütfi Mete’nin tabiriyle iBRAHiM MiLLETi’NiN , sistemin onca saldırısına ve YOKSUN bırakmasına rağmen Alevisiyle,Sünnisiyle ; Dindarıyla,Seküleriyle ; Kürdüyle Arabıyla Lazıyla Çerkeziyle ; Zenginiyle,Fakiriyle ve hatta ATEiSTiYLE MORFOGENETiĞiNDE Allah sevgisini ve Devlet birliğine olan inancı taşımasının BiR iŞARET olduğunu gör !
Şimdi şaşırmaktasın “ateistte nerden çıktı” diye ? Yahu BRE HAM SOFTA ! Sen Ateisti Allah’tan hariç mi sanırsın ? Emri dışında yaprak kımıldamayan YÜCE KUDRET Ateist’e La ilahe kısmını söylettiyse vardır bir HiKMETi ! Sen de iLLALLAH demesine vesile ol ki MÜMiN DÜNYA DÜZENi yaşasın !
15 Temmuz'un bir zafer değil , Küresel Şer Şebekesine ARMAGEDDON'un ilk tokadını VURUŞUMUZ olduğunu ; rehavete kapılmamız ya da ganimet kavgasına düşmemiz halinde YERLE YEKSAN EDiLECEĞiMiZi anla artık !
Sen FETÖ ile uğraşırken PKK'nın daha çocuk bedenler üzerinden sana tuzaklar kurması ; Sen PKK'ya bilenirken DAEŞ'in hareket geçirilmesinin tesadüf olmadığını biliyorsun da ; DEVLETiN israil'in Ulusalcı Kanadıyla anlaşırken seni iç politikada desteksiz bırakmak isteyen Küreselci israil'in Gazze'yi vuruşunu ANLAMIYOR MUSUN ?
Rusya Ordusunda Putin'in onca ULUSALCILIĞINA rağmen , OLiGARKLARIN denizaltı satabilmesinin ; KUZEY IRAK'ı bombalıyoruz diye görsel şov yapan komutanların ABD'nin Küreselci kanadı ile MÜHiMMAT KAYMAĞI yemesini yanyana düşünemiyor musun ?
Türkiye'de PARALEL DEVLET var da ; ABD'de , iSRAiL'de , iNGiLTERE'de , ALMANYA'da ve bilimum şer ekseninin hizmetçilerinde Devlet içinde Devlet , iradeye Tahakküm Kurmaya Çalışan BÜROKRATiK BiR OLiGARŞi Yok Mu Sanıyorsun ? Kul basamağında ŞiRKi enjekte eden iSLAM ÜMMETiNiN SiYASi YAPISINDA şirki unutur mu zannediyorsun ?
Eğer devletlerde iç çatışmalar yok ise CIA Pyd’ye silah verirken , PENTAGON’un Muhaliflere yardım etmesini nasıl akla mantığa sığdırabiliyorsun ? Eğer Amerika’da neden darbe olmuyor diyorsan ; J.F.Kennedy’nin ve ardından yerine seçilen kardeşi Robert Kennedy’nin de öldürülmesinin eline silah almış bir meczubun işi olduğuna mı inanıyorsun ? Eğer Amerika’da bir kanat diğer kanada operasyon çekmiyor diyorsan , 11 Eylül Saldırılarını, Yeşil Kuşak Projesi kapsamında bizzat ABD tarafından yetiştirilmiş EL-KAIDE’nin o boyutta bir işi destek ve koruma almadan , yönlendirme yapılmadan gerçekleştirebileceğini mi düşünüyorsun ?
ARTIK UYAN !
15 Temmuz’daki başarımızla övünmeyi bir kenara bırak !
Ve birkaç yüzyıldır Şeytanın Sözcülüğünü yapan BiRLEŞMiŞ MiLLETLERiN ; Sana Kuruluş Döneminin Osmanlısını Vaat ediyoruz diyen KRALiÇELERiN , sana yükseliş döneminin HiLAFETiNi teklif ediyoruz diyen FULLER’lerin , JAKOBEN BATICILIĞIN tanımı olan KEMALiZMiN ve Batının oyuncağı olmuş SAHTE DiNi YAPILARIN ve ŞiMDi de Arvasi Hazretlerinin mezarı başında kanlı elleriyle duaya yeltenerek TÜRK-iSLAM dünyasında LiDERLiK BALINI ağzımıza çalan Alexander Dugin’lerin elinde BEYNiNi KULLANMADAN PARYA OLDUĞUN YETER !
ingiliz Tarikatlerinin , Amerikan Cemaatlerinin , iran Alimlerinin ve Vehhabi Fetvacılarının beynini bulandırmasına ARTIK iZiN VERME ! Faşist sağ ideoloijlerin de , Goşist sol düşüncelerin de oyununa gelme !
Kemalizm’den kaçarken FETÖ TUZAĞINA DÜŞTÜN ! Şimdi fetö’den kaçarken , tekrar KEMALiZM tuzağına düşme !
islamcılık üzerinden kahramanlık devşirmeyi bırak ve EZANA KULAK ver önce !
Önce şu vaktin namazını bir eda et !
Tabi okuduğun duanın anlamını , yaptığın ibadetin ilahi manasını bilmediğin için NAMAZ sana yavan gelecek ilk başta ! Hamaset ile , para hırsıyla , makam doymazlığıyla kararttığın kalbini KUR’ANA açmak için , iRADENE VE KONFORUNU TERK ETMEK iSTEMEYEN BEYNiNE boyun eğdireceksin !
Durmayacaksın , öyleyse NAMAZın ardından KURAN’a yöneleceksin. Yıllardır yüzünden okuyarak HURi KAPTIĞINI sandığın o fantastik dini anlayışını bir kenara bırakacak ve ALLAH’IN BANA YAZDIĞI MEKTUBU ANLAMAM FARZ diyeceksin !
O Ahlak Abidesine ( S.A.V) Binlerce Selam ve Dua olsun; lakin sen hindular misali kehribar taşları çekerek Peygamberimize SALAT ettiğin tatminine varmayacaksın ! SALAT selam olduğu gibi daha önemlisi O DAVAYA yardımdır ! Fakiri giydirmek , açı doyurmak , yanlışı düzeltmek , haksızlığın karşısında HAKKI savunmaktır ; kimi zaman sevdiğin kimi zaman ailen kimi zaman siyasi çevren pahasına da olsa HAKK’ı tutup kaldırmaktır !
Tabi fikirsiz aksiyon intihardır , bilgi olmadan fikir cehaletin en koyu damarıdır ! Hayallerin yoksa ütopya kuramazsın ; prensiplerin yoksa ilkeli yaşayamazsın ! Öyleyse IKRA emrine binaen okuyacaksın. Selman Kayabaşı’dan Ömer Lütfiye ; Mahir Kaynak’tan Mehmet Eymür'e ; Platon’dan ibn-i Haldun’a , Necip Fazıl’dan Nazım’a kadar seçerek okuyacak ; seçimlerinde ÖNYARGI tuzağına düşmeyeceksin. Ezberlemek için değil ; beyit okuyup sosyal medyada caka satmak için hiç değil ! Anlamak için , hatta varsa aklına-gönlüne yatmayan , eleştirmek için okuyacaksın !
Sokakta serseriye , iş yerinde doymaz patrona , devlet dairesinde kibirli memura , yolsuz siyasetçiye , sahtekar hocaya , torpilli yöneticiye , sendikal ağaların gölgesindeki işçiye, uzun sakalın arka planındaki servete , gülen yüzün şeytani planlarına , ağlayan gözün timsahvari oyunlarına ALDANMAYACAK, NEFSiNi HESABA KATMADAN KARŞI DURACAKSIN !
Ve bundan sonra VATAN iÇiN ÖLMEYECEK , BiZATiHi VATAN iÇiN YAŞAYACAKSIN !
YOK ETMEYi DEĞiL , VAR OLMAYI ; iMHA ETMEYi DEĞiL iKNAYI ; MAKAM KAPMAYI DEĞiL HAKETMEYi ; SADAKATTEN ÖNCE LiYAKATi ; iDEOLOJiDEN ÖNCE AHLAKI ; SECCADEDEN ÖNCE ABDEST ALDIĞIN SUYUN HELALLiĞiNi ARZULAYACAKSIN !
15 Temmuz gecesi ŞEHiT KARDEŞiM tankların paletleri altında kavuştu ya RABBiMiZE ! Bırak artık güzellemeler yazıp , hamaset pompalamayı !
SEN SiSTEMiN ÇARKLARI ARASINDA PARÇALANMAK PAHASINA DA OLSA ÇOMAK SOKMAYA VAR MISIN ?
Sadece DAEŞle , PKK ile , FETÖ ile değil ; senin makamın üzerinden ; senin paran, senin zevklerin ,senin çocukların , senin zaafların , senin hayallerindeki malikaneler ÜZERiNDEN gelecekler sana ! Hatta toplumda nezdinde senin onurunu iki paralık etmek için KASETLER tertipleyip , bin türlü çamur ile bulayacaklar AK yüzünü!
Bütün bu “SEN'lere” baş çevirip , ALi ŞERiATi’nin dediği gibi “her ne veya kim ise , onu MiNA’ya getirip ellerinle KURBAN etmeye ; SON ASRIN HEM KÜRESEL HEM RUHSAL ALANDA CEREYAN ETMEKTE OLAN BÜYÜK SAVAŞA HAZIR MISIN ?..
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının 15 Temmuz 2016'daki FETÖ darbe girişimi sonrası Türk Milletinini demokrasiyi savunmak adına tankların karşısında durmasıdır.
* First of all, I’m not sorry about being not wonderful about using “English Language”. As one of our best comedians once said “If one day an English tourist speaks Turkish as good as a Turkish Taxi Driver when he/she takes a taxi to go to Blue Mosque, I promise to speak in English as fluent as an English Anchorman.” * On 15th of July 2016, Fethullahist Terror Organization (FETO) tried a Coup to control Turkey and take down our democratic system.But TURKISH CITIZENS stayed in front of tanks and guns of COUP , to protect DEMOCRACY ! Lots of them became marty! And also lots of them were seriously wounded. * FETO used its secret agents for its secret agenda in Turkish Army. * They always say "We are muslim and respect all the people in the world. Peace, love and brotherhood.". But they shot people, destroyed cars by tanks, they opened fire from helicopters on Turkish protestors who has nothing except Turkish flags. * While they were killing civil protestors and also Turkish police officers, the name of their coup is "Peace at home". What an Irony! * FETO is an organization which shows itself as Gandhi Movement, works like OPUS DEI, always talk about Al-QA’IDA (thus, FETO could show itself against terrorism and earn legitimacy from Western Media), manipulate as GLADIO and kills people like ISIS. * Leader of FETO, Fetullah Gulen, has psychological disorders. He says "Our movement is just like Messiah Jesus. So we love christians, jewish and so." But on the other hand, he says "I'm the dog of God (as kerberos in Greek mythology). He manipulates his organization by religious motivation and a faith above "wish for heaven". Can you imagine their brainwashing? Against Kemalist Extremists, to Hands of FETO: “Jump out of the Frying Pan into Fire” * FETO lied to Turkish families and said them "If you want no more coups, more democracy for Turkish muslims, you should send your children to our schools. In this way, they will be able to join the army, police department, justice department, etc.". Because you know, all other coups in Turkey were from "Fanatic Secularists". In the time of Fanatic Secularists, if your mother wear hijap and your father doesn’t drink alcohol, it means that you are an “Islamic Extremist" in the eyes of them. By this motivation, Turkish people send their children to their schools. * Think that how an Islamic organization can use the name of “hercules”? FETO's TV channel is “MILKY WAY”. Also the name of their newspaper is “TIME (KRONOS)". These names are all mythologic. * FETO is just like a mix of Al-QA’IDA, ISIS and OPUS DEI. FETO has rich sympathizers, lots of students, universities, companies, secret polices, secret soldiers and 'kamikaze' people who can easily use their power to kill lots of people while they know they can’t escape imprisoning after this attempt. * FETO works with GLADIO, that’s why we are still in streets. There can be another coup attempt by GLADIO (Ergenekon) while we are trying to stop FETO (Ötüken). * In the near future, they will try to kill 9 000 famous people in Turkey (this is their 2nd plan). Then, if they can’t be successful they will show this as a plan of government. But why a government with the support of 49 % of all electors do that? Why the government try to destroy national economy and the security? Think about it! And know, illegal military activities are slowing down and economy is going better by the strategies of government from 2012 to Today! * Also FETO is trying to show our government to International Media “Turkish Government can’t stand any criticism!". But i'm an officer in one of government companies and I can write against Erdoğan in my facebook account. Although M. Kemal has passed years ago, nobody can criticize him “openly” in the social media; because of “peer pressure”. But you can’t still say any good things about Erdogan near your “aristocrat friends”, because if you say some good words about Erdoğan, they can easily call you as an “Anatolian Watchdog”. You can see lots of entries about “being Anatolian Watchdog” in https://eksisozluk.com * Cartoonists can always have fun with Erdoğan. There are some special newspapers to criticise every movement and every statement of Erdoğan and his party. Some of their statements are like as follows: “Sun isn’t on the sky in these summer days, did you sell it Tayyip!”, “No rain for a long time, it is because of Tayyips bad works!”, “Economy went bad, because of Tayyip”, “Economy gone better because Tayyip sold everything that Ataturk established and had lots of Money, but it will finish soon!”. * Also you can make a video about our leader Erdoğan and say “We will kill you”, and justice department says that it is not a big thing. Can you imagine? People say “We will TRANSFIX him!” while pulling a halter on hands! Do you know him? He is Gökçe FIRAT, the editor of Turkish Internationalist Magazine, who says “Don’t eat ‘lahmacun’, because the cookers are KURD (just like PEGIDA! Remember that PEGIDA says “Don’t eat kebap because Turks earn money from Kebap!”). And he is a good friend of FETO journalist Ekrem DUMANLI. FETO's militants in justice deparment set him free! And FETO's newspaper and some of Erdoğan haters said “If justice deparment doesn’t let him free, this means Turkey is controlled by Erdoğan’s dictatorship!!!! Gökçe FIRAT (beaver) and Ekrem DUMANLI is together! What a coincedence! Democratic(!) FETO journalist and Transfixing man are so close to each other after FIRAT talked about Transfixing ERDOĞAN! * FETO always talks about “humanity”. But their satanic plan is brought into force by their secret soldiers as an extensive example of insanity! * On the other hand, they control billions of dollars. So they can easily publish manipulations about Turkish Democratic Protestors. * And now, there are millions of people in streets. Kemalists, conservatives, Sunni Muslims, Alevi Muslims and also non-believers. FETO killed not only conservative citizens, but also the people coming from bars, who come to protest the coup attempt while they were drinking beer. * Not only Erdoğan supporters but also Republician Party supporters and Patriot Movement Party supporters are in the streets. * Women wearing hijap and women wearing pants and shorts are in the streets. * Also African people living in Turkey support Turkish Democratic Protest against Coup Movement. * Citizens from Europe and USA! All people from East to West and South to North! Stop Believing What You See In Internet Or Tv, Immediately! * As J. F. Kennedy said in his last speech, before he was killed: “For we are opposed around the world by a monolithic and ruthless conspiracy that relies primarily on covert means for expanding its sphere of influence… It is a system which has conscripted vast human and material resources into the building of a tightly-knit, highly-efficient machine that combines military, diplomatic, intelligence, economic, scientific and political operations. “Its preparations are concealed not published. It’s mistakes are buried not headlined. Its dissenters are silenced not praised. No expenditure is questioned, no rumor is printed, no secret is revealed.” * This Global Evil Organization sometimes uses AL-QUIDA in the USA, sometimes OPUS DEI in Europe, sometimes FETO and PKK in Turkey, sometimes ETA in Spain like IRA in England as YPG in Syria... And this Global Satanic Organization always uses two tools “media” and “bias”! * Think that HITLER and his NAZI MOVEMENT killed millions of Jewish, but nobody can say that all Germans or Catholics are EVIL? Or Stalin killed so many people too, but it is not fair to blame all Russians or Orthodoxes from this? Or think about “ku klux klan" which burned Afro-American people ? * What about the things done in Algeria by French General Jacques Massu? Can we have a BIAS about French people for these massacres? Or can we say bad words about Judaism or Jewish people because of GAZA massacres? * What do you think, my American Brothers and Sisters? Can Muslim people have bad feelings about you, because of what your government did in IRAQ? Real Photos From Iraq by American Soldiers: Totally Sadistic! Jewish, Turkish, American, English, German, Nigerian, Palestinian, East Turkistan Turks, French, Algerian, Egyptian, Japanese, Indian, Chinese, Atheist, Orthodox, Sunni, Shiah, Budist, White skin etc... All of Us are the owner of this world! Nobody is slave! Nobody deserves to be killed! Nobody deserves to be poor and hungry! We, The good people, have to be as BRAVE as the bad ones! We have to be AWAKE all the time! We have to be in touch with different people from different cultures and beliefs! Let pray for us, send you government delegates to TURKEY against COUP, change your profile pictures on facebook as you do when ISIS attacted PARIS ! Pray For Democracy of Turkish Republic and learn more about how 70 million Turkish Democratic people stand against tanks,helicopters and guns of COUP , we called this as: “TURKOCRACY”.
15 Temmuz tarihinde ülkemiz tarihinde 1960 ve 1980'de darbe ; 1997'de post-modern darbe ; 1970 ve 2007'deki muhtıralarla birlikte tarihimize kara leke olarak geçmek üzereyken , halkın sokaklara inmesi neticesinde savuşturulmuş aşağılık girişimdir.
aslında ne oldu diye düşünürken :
***spoiler***
"......2012’de Mit’i ele geçirmek , Hakan Fidan’ı cezalandırmak ve Hakan Fidan üzerinden “Erdoğan’ı dolayısıyla Milli Yapı’nın Perde Önündeki Temsilcisini” hizaya getirmek için harekete geçtiler. Milli Yapı karşı hamle olarak “Ulusalcı Kanadı” oyuna dahil etti. Yani Küresel Şer Ekseni’nin 2 kanadından biri olan Ulusalcı Kanadı diğer Kanat olan Küreselci Kanada karşı kullanmaya başladı. FETÖ’nün tabiriyle “Erdoğan Artık istişareye Yanaşmıyordu”. Ardından da Erdoğan Zokayı Gönderdi : “Dersaneleri Kapatacağız ! Bu mesaj hem Gizli Düşmanları Meydana Davet Etmek , hem de FETÖ’nün Gerçek Yüzünün görülmesini sağlamak içindi.
Zoka yutuldu. Haziran 2013’te FETÖ’nün “Cicada Böcekleri”, olayın farkında olmayan vatandaşları da provoke ederek “Gezi Kalkışmasını Harladı.” Kalkışmanın başladığı tarih , başladığı yer hatta başladığı meydan , hatta “Türkçe Olimpiyatlarında Erdoğan stada gelince okuttukları şarkı bile mesajdı. “
“17-25 Aralık Süreci” bilindiği gibi yolsuzluk operasyonu değil , Selam-Tevhid operasyonuydu.FETÖ Artık Açıktan Savaş ilan Etmişti. Zira 2016 yılında tamamlanacağını düşündükleri “Altın Nesil Fantezisi” bunu gerektiriyordu. “Tavan” Küreselci Kanadın tehdidini biliyor , “Taban ise Bu Fantezinin Dersane Kapatma Aracılığıyla Engelleneceğini Düşünerek Motive Ediliyordu.”
-Kardeş Azerbaycan’dan dolayı-Enişte Uçağının düşürülmesi ; küreselcilerin Wall-Street Kurtarıcısı Afro-Amerikalısının Türkiye’ye Suriye’de hareket alanı bırakmaması ; Küresel Kanadın Operasyonu olarak karşımızda duruyor ; karşı hamle olarak “Cenaze’de” Perinçek ile tokalaşıp , ardından Rusya ile apar topar barışılıyor ; Alman ulusalcılığının temsilcisi Merkel sık sık Türkiye’ye ziyarete geliyor ; hatta israil’in ulusalcı lobisiyle ABD’deki uzun görüşmelerin ardından israil’in ulusalcı kanadıyla ( bakın israil devleti , hükümeti ve halkı apayrı kavramlardır. Bu odaklara hakim olanlar zaman zaman “Küresel Şer Ekseni’nin” ulusalcıları , zaman zaman küreselcileridir. Siz küreselci kanatla kapışırken , ulusalcı kanadıyla anlaşmalarınız devam eder. ) barışmasılmasıyla “Tüm Bu Sürecin Finali” yapılıyordu.
işin bittiğini anlayan FETÖ , 15 Temmuz’da “Terminal Evresine” girdi. (Tıpta ölümden önce hastaların bir anda iyileştiği sanrısı yaşadığı dönemdir ) Zamanın da “Ebabil Kuşu” olarak tweet atanlar yetmediği için , “15 Temmuz” gecesi “Altın Suyuna Batırılmış Teneke Parçaları” sözde altın nesil için halka bomba yağdırdı. Tanklarla, tüfekleriyle, hipnoz edilmiş kadrolarıyla, ellerinde bayraklarından başka birşey olmayan , son ana kadar “sen benim askerimsin bana sıkamazsın” inancıyla hareket eden , toplumun her kesiminden insanımızı “Amaç Füruata Feda Edilmez” düsturuyla katlettiler.
Dedik ya Oyun içinde oyun vardı. Ve hala bu oyun devam ediyor. Siyah –Beyaz renklerinin yanına artık “Turuncu” ve “Mavi” kavramlarını da eklemenin vakti çoktan gelmişti ey okuyucu , kafan karıştı , ancak unutma! Bulanmadan durulmaz !
5 Ağustos 2016’ta “Perinçek Darbe Girişimi’ne” hazırlıklı olmamız gerektiği uyarısında bulunuyor ; FETÖ’yü temizlerken “Ergenekon” yanlışına düşülmemesi gerektiği hususu üzerinde ısrarla duruyorum. Masum Ahı Alırsak Rahmani Ruhu Kaybederiz."
harçların kalkmasıyla birlikte açığa çıkan soygundur.
an itibariyle aöf eğitimi lisans hatta yüksek lisanstan daha pahalıya gelmektedir.
harç öncesi 204+45 öderken ,harç kalkmasıyla birlikte bu durum aöf'nin 205 tlsini sözde kitap defter parası olarak çatır çatır soygunculuk yaptığını ortaya koymuştur.
işin garip tarafı , ki rekabet doğasıdışı olarak türkiye'de hep halka zarar vermiştir , istanbul'da açılan aöf daha pahalıdır.
hükümete her fırsatta çakmak leziz olabilir , ancak aöf noktasında gerçek hırsız net olarak ortaya çıkmıştır.
antep saldırısı sonrası tüm cümlelerin tükendiği yerde - mahir kaynak referanslı olarak - ortaya çıkan düşünce.
hakkariden edirneye kadar türkiyeden vazgeçmek istemiyorsak
türklerimiz antep'i , kürtlerimiz izmir'i seviyorsa,
malum sınırlar içerisindeki demokratik özerklik veya federasyon tarzındaki çözüm önerilerinin tam bölünmeyi tetikleyeceğinde hem fikirsek ,
kuzey ırakta söz sahibi olmak istiyorsak ,
ortadoğu'da güçlü olmak istiyorsak ,
terör sorununu çözmek ve kürtlerle birarada yaşamak istiyorsak ,
pkk'nın ve savunucularının elindeki son kozu bitirmek istiyorsak ,
kuzey ırak'ın türkiye'ye bağlandığı , ve türkiye'ye bağlı federe bir devlet olarak yaşamını devam ettirdiği bir çözüm neden olmasın...
selman kayabaşı ve mahir kaynak tarafından hazırlanan kitaptır.
Üstü örtülmüş geçmişin perdesini aralayıp , sızan ışığın yardımıyla umutlu bir gelecek tablosu çizer Türkiye adına.
Rabbimizle birlikte dualarda peygamber efendimizin de isminin geçmesi ,
camilerde rabbimizin adıyla peygamberimizin adının yanyana ve secde ettiğimiz yöne doğru asılı olması , p
eygamberimizin hadislerinde ve Kur'an-ı Kerim'de geçmediği halde "Allah dünyayı peygamberimizin yüzü suyu hürmetine yarattı" nevinden fikirler ortalarda dolaşması sonucu
aklımda beliren "islam'a Hristiyanlığın düştüğü Hz.isa Tanrı-insan'dır inancının yansıması bir inanç aşılanmaya mı çalışıyor sorusunun özetidir.
"şefaat" konusunun Kur'an-ı Kerim'de anlatılışı ve bize analtılan "peygamberimizin şefaati" anlayışının çelişkisi de incelenmelidir.
peygamberimiz tabii ki örnek alınmalıdır ve yüksek sevgi saygıyı haketmektedir.ama bu uğurda sevgiyi aşıralaştırıp , en büyük günah olan "şirke" doğru bir yöneliş kımıldaması bile imanımızı nasıl tehlikeleye düşürmektedir ?
ismi henüz bilinmeyen bir yazar ( vedat çelik ) tarafından kaleme alınmış fakat hakettiği değeri elde edememiş politik kurgudur.
çok ilginç konuları , gerçek-kurgu arasındaki sınırı aşarcasına , insanı sıkmayan bir dille ve ilgi çeken bir dizilimle sunar.
Hz.Adem ile Hz.Havva'nın şeytan tarafından kandırılıp , hataya düşmeleri ve dünyaya göndermeleri üzerine , kimi zaman ayetleri de referans göstererek yorumlarda bulunmakta ve bunu roman kurgusu içerisinde gayet güzel işlemektedir.Burdan yola çıkarak , insanın temelde yegane tutkusu olan "ölümsüzlük- tanrılık iddiası" üzerine kimi karanlık güçlerin nasıl çalıştığını ve neleri bahane ederek bu çalışmaları sürdürdükleridir kitabın özeti.
fakat bununla ilintili olarak farklı konulara değinmeyi de ihmal etmez.
mitolojik karakterler üzerinden , sözü geçen karanlık güçlerin nasıl mesajlar verdiklerini anlatır mesela.
peygamber efendimiz (s.a.s) karşı olan sevgimizin "kimi kaynaklarca" ve "bilinçli" olarak nasıl da çarpıtıldığını ilk defa ortaya koyması açısından dikkate değerdir.
***
peygamber efendimizin ismiyle , rabbimizin ismi yanyana durur camilerimizde ,aynı ebatta , aynı yerlerde...
***
***
"tüm kainatı senin sevgin için yarattım" diye bir ayet yoktur.peygaberimizin'de Allah'ın ağzından bir sözü bu şekilde aktarması mümkün değildir, öyleyse bu söz hadiste değildir.peki bu tür kalıplar kimler aracılığıyla ve niye islama sokulmaktadır ?
***
öte yandan illuminati'ye onlar meclisi adı altında değinmektedir.
dinlerarası diyaloğu objektif olarak ele almakta , avantajları olduğu gibi , çok dikkatli olunmaması halinde oluşacak dezavantajlarını ve islama vereceği zararı da ortaya koymaktadır.
nokta yayınlarından çıkan ve kitapyurdu.com'da oldukça uygun fiyata bulabileceğiniz bu kitap , hem birşeyler öğrenmek hem de film izlercesine bir akışa kendini kaptırmak ve üstüne kitabı bitirdikten sonra acabalarla birlikte türlü düşüncelere dalmak isteyenler için birebir.
560 mhz grafik saati , 1120 mhz işlemci saati , 800 mhz bellek saat hızı , 128 bit bellek arabirimi , 1 gb ayrılmış bellek ve 2 gb sistem belleği daha kullanabilen ekran kartı.
core i7 işlemcili bir laptopta iş görüyor sözkonusu kart.açamayacağı 2010 oyunu olmaz diye düşünüyordum.henüz yalanlamadı beni.fakat bi açıdan hayalkırıklığına uğrattı.
nfs hotpursiut ( 2010 ) oyununu laptop ekranımın çözünürlüğünde oynayamıyorum.zira çözünürlüğü oraya ayarladığımda , oyundaki araba ve yolda sıkıntı olmamasına rağmen ağaçların görüntüsü birbirine girmeye başlıyor.1024 çözünürlükte sıkıntı yok fakat o da ekranı tam olarak doldurmuyor.
bir yerde sorun var.ya da ben bu karttan fazla beklenti içine girdim...
bugün itibariyle 3 gün süreyle yapılacak olan sınavdır.
benim gibi ağustos 12'de askere gidecek yd.sb. aday adaylarının girmesi zorunludur.
test ve mülakat merkezine giderken ;
askerî birlik ve kurumlara cep telefonu, çağrı cihazı, kayıt ve yayın yapan cihaz götürmeyiniz.
sabah çok erken saatlerde test ve mülâkat merkezinde bulunmak zorunda değilsiniz. sabah 08.00de test ve mülâkat merkezinde bulunmanız uygundur.
test ve mülâkat işlemleri bir gün içerisinde bitirildiğinden, sağlık sınıfları hariç aynı gün geri dönmeniz mümkündür.
test ve mülâkat merkezinde yapılacak açıklamaları dikkatle dinlemeniz, testten sonraki hareket tarzını öğrenmeniz gereklidir.
test ve mülâkat merkezine giderken varsa; dalgıç, balıkadam, uçucu, planör, paraşütçü, spor branşları veya meslek ve sanatınızla ilgili sertifika ve belgelerin fotokopisini birlikte götürünüz.
test ve mülâkat neticesinde tespit edilen sınıf ve statülerinizi test ve mülâkat merkezlerince size tebliğ edilen tarihte en yakın askerlik dairesi başkanlığı veya test ve mülâkat merkezi komutanlığından öğrenebilirsiniz.
edit : hacı abi bunun neresini eksiledin ? ben mi zorunlu hale getirdim lan askerliği.
birkaç aylık borcunuzu ödemediğiniz takdirde internetinizi kesmesi ve buna karşın borcu ödemeye gittiğinizde , size internet hizmeti vermediği ayların da parasını faiziyle istemesi olayıdır.
şu sıralar birbiriyle bir hayli içiçe geçmiş konulardır.
uzun zamandır süren Türkiye'nin ortadoğuda lider ülke olma politikaları açıktan israil'i , gizliden de iranı rahatsız etmekte.
iran bunu dünya devletleriyle olan "nükleer" sorunu sebebiyle gündeme getiremiyordu fakat ermenistandaki sözde soykırım anıtını ziyaret etmeyi programına koymuştu bir aralar..
neyseki Türkiye "arabulucu" rolüyle "rakibi" olan iran'ı hem dünya kamuoyuna kabul ettirme şeklinde harekete geçti , ve öte yandan ortadoğunun dünyadaki sözcüsü benim dedi.
brezilya'nın da katılımıyla gerçekleşen bu durum abd'den daha çok israili rahatsız etti.zaten 1 yıldır süren rte'nin çıkışları , birtakım dizilerdeki - ki bunlar daha önce yapılabilen şeyler değildi - israilin yaptıklarını tartışmaya açma sahneleri israil'in bir hayli tepkisini çekmişti.
iç siyasette ergenekoncuların içeri alınması , 1997'de israil ekseninden dışarı çıkaran erbakan hükümetinin devrilmesini sağlayan zihniyetin tasviye edilmesi de , küresel sermayenin yardımıyla gerçekleşen bir operasyon olarak "ulus devlet - neocon - savaş yanlısı" israil hükümranlarını rahatsız eden başka bir boyuttu.
tüm bunların ardından , israil'in dünyanın boyun eğdiği ambargosunu delecek yardımların Türkiye menşeili bir hareketle gemilerle israile götürülmesi israil için bardağı taşıran son damla oldu - ki bu uzun bir süredir planlanan bir gelişmeydi -
şimdi malum israil saldırısı , bundan sonra sadece dış dengeleri değil iç dengeleri de etkileyecek.
israil saldırısına "48 saat içerisinde gemilerimizi ve vatandaşlarımızı teslim edip , tazminat ödemeyi ve özür dilemeyi kabul etmezseniz sonuçları çok ağır olacaktır" minvalinde bir tepkiyle karşılık verilmezse - ki israil buna cesaret edemeyecektir -
1 - ortadoğuda lider ülke portresi suya düşecek
2 - rte'nin oluşturulan karizması sarsılacak ve dış politikadaki başarılarla "hoşgörülen" iç sorunlar gün yüzüne çıkacak
3 - durumdan vazife çıkaran israil pkk'yı iyice azdıracak
4 - bunların sonucunda yapılacak seçimlerde akp hezimete uğratılacak
5 - başa getirilecek , içinde chp'nin olduğu bir koalisyonla , herkesin suçu birbirine atacağı bir şekilde - tıpkı idam kararının kaldırılmasında olduğu gibi - ergenekoncular dışarı çıkarılacak
6 - 2. 28 şubat süreci ve ergenekonun intikamının alınması gerçekleştirilecek.
Pkk'nın israil'in yavru köpeği olduğunu açığa vuran açıklamadır.
***
terör örgütü pkk, 1 haziran itibariyle saldırılara yeniden başlayacağını duyurdu. terör örgütü son dönemdeki saldırıları bazı grupların "inisiyatifi"nde savunma amaçlı eylem olarak niteliyordu. -milliyet.com.tr-
***
herkes gandi'nin kim olduğunu bilmek zorunda değildir elbette.
fakat "toplum mühendisliği" çalışmalarının başarısızlığına , ve insanımızın kıvrak zekasına dair güzel bir numune taşımaktadır kanımca verilen cevaplardan biri.
- gandi ne demek efendim ?
- yavrum , peygamberimizin "gandili" diyorlar ya ordan geliyor işte
Henüz hayat dair yaşanacak çok yıl varken ; bugüne kadar yaşanmış olanlardan hareketle , onca çabanın pek de beklendiği kadar sonuç vermediğini görerek ruhun umutsuzluğa kapılması , aklın tutulması , yüreğin boşluğa düşmesi ve hemen akabinde vücudun dünyayı taşıyormuşcasına bir bıkkınlık hissetmesi durumudur.
nesnel : yaşanılan , es geçilen , ya da gözlem yapılan "kadınlar" üzerine yorum yapılacağını bildiren ifadedir.
öznel :21. yy'da kadınlar tüm gençlik dönemlerini pervasız bir özgürlük içinde yaşadıktan sonra , serseri aşklarından ve gelecek vaat etmeyen sevgililerinin kollarından , "çocuklarına baba olabilecek " , rahat bir geçim sağlayabilecek ve karısının kontrolüne müsaade edebilecek eşlerlel nikah masasına oturmayı "evlilik" sanıyorlar.Dolayısıyla kurulan sözde aile yapısı "sahtekarlığı ve benciliiği" genlerinde taşıyarak , aynı özellikleri tüm yaşamına aktaran ahlaksız çocuklar üretiyor.
Bir köşe yazarının ,sözde "normal" alışkanlıklarımız üzerinde düşündürücü değerlendirmesidir
******
normal nedir? bir uygulamanın yaygın olması, bu uygulamanın normal olduğunu mu gösterir? herkesin trafik kurallarını yaygın bir şekilde ihlal etmesi, trafik kuralı ihlalinin normal olacağını mı gösterir?
kafamızın içinde bir sürü 'normal' tanımlaması var ve bu normal tanımlamalarının tamamını gözden geçirmek, ideal bir 'normal'e ulaşmamızı sağlayabilir.
çocukken okula gidince fark etmiştim; birçok türk ailesinde banyo günü pazar günüydü. diğer bir deyişle, haftada bir yıkanmak normal kabul ediliyordu. yine aynı şekilde sadece banyo yapılan gün iç çamaşırlarının değiştirilmesi normaldi. insan da çamaşırları da haftada bir temizlenirse kokar yahu. beş vakit abdest alanlar da çoraplarını değiştirmediği için kokuyor. kişi kendini haftada bir temizleyecek şekilde programladığında bunu normal kabul ediyor.
çayhanelerde, kafeteryalarda çay hemen her zaman iki küp şekerle servis yapılıyor. çayın yanında şeker normal. açıkçası 2008'den beri çay demleme sürecine özel ilgi gösterdim ve doğru şekilde demlenmiş kaliteli bir çayın şeker istemediğini keşfettim. insanın kendini şekersiz çay içmeye alıştırmasından söz etmiyorum. şekerle çay içmeye alışmış birinin dahi, doğru düzgün demlenmiş bir çayı şekersiz içebildiğinden söz ediyorum. hatta tatlıyı tercih eden çocuklar bile, iyi demlenmiş bir çayı şekersiz içebiliyor. çayın yanına şeker koyuyoruz, çünkü çay gerçekten kötü. çayın kötü demini düzeltmek için şeker kullanmak sorgulanamaz şekilde normalleşmiş.
hayatımızdaki en korkunç yaygın uygulamalardan biri de televizyon. eve gelir gelmez kumandayı elimize alıp televizyonu açmak, gece yatıncaya kadar televizyonu açık tutmak ve izlemek yine normal. ikinci sınıf diziler ve eğlence programları için günde ortalama 3,5 saat zaman harcıyoruz. haber bültenleri insanı bunalıma sokar nitelikte. geçtiğimiz günlerde bir otelin kahvaltı salonunda televizyon açıktı ve maalesef sabah haber bültenlerine maruz kaldım. kahvaltı bittiğinde haberlerden o kadar olumsuz etkilenmiştim ki, kalp krizi geçireceğimi sandım.
hayatımızdaki bir başka normallik de geç yatma ve geç kalkma sevdası. birçok kişi dokuzlara, onlara ve hatta öğlene kadar uyumayı matah kabul ediyor. özellikle cumartesi ve pazar günü için bu geçerli. erkenden kalkıp tatil gününü en etkili şekilde değerlendireceğine, öğlene kadar yatmayı ve günü yaşamamayı normal görüyor.
eğitim merkezimiz okull istanbul'a gelenlere bir anket yapıyoruz, yılda kaç kitap okuyorsunuz diye. şaşırtıcı sayıda insan yılda 6 ve daha az kitap okuduğunu belirtiyor. diğer bir deyişle iki ayda bir kitap okumak normal.
bir okulun mezuniyet gününde, bir öğrenciyi tanıştırıyorlar. "melih bey, zeynep süper bir öğrenci, o kadar sessiz ve sakin ki okulda varlığı ile yokluğu belli olmaz." demek ki, okulda normal kabul edilen, kendini hiç göstermemek. çocukların haftada yedi saat ingilizce dersi görüp sınavları geçip liseden ingilizce bilmeden mezun olmaları da normal.
bir süredir sürekli kulağıma gelen , fakat mantıklı ve dürüst bulmadığım firmanın foyasının yavaş yavaş ortaya çıkmasıdır.
http://www.zaman.com.tr/h...i-titanlayip-dolandirmisb
******
ülkemizde birçok genci tuzağına düşürerek çok büyük miktarda haksız kazanç sağlayan hong kong menşeli quest şirketinin sahte bir saadet zinciri olduğu ortaya çıktı. internet üzerinden zenginlik vaat eden hong konglu quest.net sitesinin abd başta olmak üzere i;ran, arnavutluk, sri lanka, malezya, endonezya ve afganistan'da yasaklandığı belirtiliyor.
cihan muhabirinin hong kong'da yaptığı incelemeye göre, bir tabela şirketi olan quest, hong kong gibi yasal düzenlemelere çok dikkat eden bir ülkede lüks ve ayrıcalıklı ürünler sattığını öne sürerek birçok insanı dolandıran bir kuruluş. abd ve hindistan gibi büyük ülkelerde de faaliyet gösteren quest, özellikle kamboçya, sri lanka, bangladeş, afganistan, iran, malezya, endonezya ve nepal gibi fakir ülkeleri hedef seçmiş.
quest şirketinin türkiye'deki yapılanması, buz dağının sadece görünen yüzü. aynı firma nepal'de bir oluşum içine girerek yaklaşık 15 bin kişiyi dolandırmış. birçok fakir genç kandırıldığını öğrenince iş işten çoktan geçmiş. sri lanka'da ise özellikle de köy ve kasaba kesimlerinden 3 bin ile 5 bin genç kandırılmış. mağdurlar paralarını geri alamamış; ama firma ülkede yasaklanmış.
özellikle fakir asya ülkeleri hedef seçiliyor
abd ve hindistan gibi büyük ülkelerde de faaliyet gösteren quest, özellikle kamboçya, sri lanka, bangladeş, afganistan, i̇ran, malezya, endonezya ve nepal gibi fakir ülkeleri hedef seçmiş. bu gibi ülkelerde politikacı ve iş adamlarına görkemli partiler veren ve bu sayede tanınmayı başaran firma, sri lanka'da bazı politikacılara monaco'da bedava tatil imkanı sunarak fakir insanların gözünü boyamış.
nabza göre şerbet veren firma özellikle hindistan'da yaygın bir inanış olan hinduizm'deki fil başlı tanrı pillayar'ı kolye başlıklarına basarak insanların dini duygularını istismar etmiş ve büyük satış rakamlarına ulaşmış. hindistan'da halkın altın ve ziynet eşyasına düşkünlüğünden yararlanan firma, bununla da kalmayarak bu ülkedeki adını, dikkat çeksin diye şirket ismini gold quest diye değiştirmiş. türkiye'de ise quest şeklinde faaliyet gösteriyor.
iran'da 600 bin kişiyi; dolandirmiş
firmanın yaptığı en büyük vurgun ise iran'da gerçekleşmiş. yaklaşık 600 bin kişi zengin olma hayalı ile bu firmaya üye olmuş. daha sonra hükümetin yasaklaması ile quest iran'daki faaliyetlerine son vermek durumunda kalmış. firma, yurt dışında topladığı paraları garantiye almak için hemen hong kong'a aktarıyor.
dünyada ve ülkemizde faaliyet gösteren bu gibi firmalar mlm yani multi level marketing (çok kademeli pazarlama) olarak adlandırılıyor. vaat edilen saadet zincirinin üst seviyesindeki bazı insanlar para kazanırken, üyelerin büyük çoğunluğunu oluşturan orta seviye katılımcılar ise milyonlarca dolar zarara uğruyor. hesaplandığında katılan üyelerin yüzde 95'i zarar ederken, yüzde 3 gibi bir rakam az miktarda kar ediyor, piramidin en tepesindeki yüzde ikilik kesim ise çok büyük para kazanıyor. söz konusu mutlu azınlığın önemli bir kısmı da firmayı kuranlardan oluşuyor.
sistem özetle şöyle işliyor: üye olacak kişiler önceden belirlenerek toplantılara davet ediliyor. konuyu ağ üyeleri dışında hiç kimseyle konuşmayacağınıza dair söz verdiriliyor. üye olacak kişiler daha sonra bin 750 dolar ödeyerek ağa dâhil ediliyor. ağa yeni iki üye kazandıran katılımcı, lider konumuna yükseltiliyor. getirdiği her iki üye başına 250 dolar alıyor. i̇lk başarısında 200 dolar ikramiye veriliyor.
cihan muhabirinin hong kong'daki ilginç büro izlenimleri
şirketin anavatanı hong kong'da, iki irtibat merkezi var. biri merkez, diğeri ise büro. hong kong adası, wan chai bölgesindeki ofisi, aslında yok denilebilecek büyüklükte. fenwick caddesi jübilee center 12. katta var olduklarını iddia ettikleri ofise, birçok bar ve gece kulüpleri arasından, hayat kadınlarının müşterilerle pazarlık yaptığı bir sokaktan geçerek varıyoruz. firma yasal olarak var olmasına rağmen, aslında sadece sanal ortamda mevcut ve bu ofis kolu çalışan birkaç görevlinin girip çıkması için düşünülmüş. kısa süre içerisinde binlerce dolar kazanma vaadinde bulunan bir şirketin bu kadar küçük ve sıradan bir ofise sahip olması biraz düşündürücü?
kapısına gittiğinizde tabelalarda bulamadığımız ofisi asansöre binen ve orada çalıştığını düşündüğümüz bir kişiyi takip ederek bulduk. i̇çeri girdiğimizde öncelikle ışıltılı bir vitrin göze çarpıyor. vitrinlerin içerisinde bernhard h. mayer, calvin klein, davidoff, paco rabanne ve f1 race ürünleri gibi lüks ürünler göze çarpıyor. ancak bunların hepsi göz boyama için yapılmış. çünkü daha sonra bize verilen ürün kataloglarında ve internet sitesi ürün yelpazesinde bu ürünlerin çoğu mevcut değil. amezcua marka pozitif enerji yayan ürünleri anlatmaya başlayan satıcı, çeşitli yorumlarla ürünün çok önemli olduğunu ve vücuda çok faydası olduğunu iddia ediyor.
oysa bize verdikleri ürün kataloglarını incelediğimizde, ürünün size vaat ettiği şeyler somut değil. yani, "faydası olmuştur, olabilir, katkı sağlar" gibi yuvarlak ifadelerle dolu. broşürlerde kesin bir ifadeye rastlayamıyoruz. örneğin adıva divine marka sahte mücevherler o kadar övülmüş ki, sanki gerçek mücevher satılıyormuş gibi her şey abartılmış. broşürlerde gerçekmiş hissini veren fotoğraflar bir yana, göz boyamak için sahte mücevher tarihi bile anlatılmış.(zaman.com.tr)
*****
****
28 şubat- 1 mart
dün, 1 mart tezkeresi'nin reddedilişinin yedinci yıldönümü idi: türkiye cumhuriyeti tarihinin en kritik, en hayati birkaç hadisesinden birisidir, tezkerenin reddedilmesi...
meydana getirdiği "devasa dip dalga" hala daha hiç bilinmiyor...
hayatiliği de bu noktada saklı, zaten...
sadece atlantik'in öte yanı'ndaki washington'ın değil...
aynı zamanda "ankara'daki washington"ın da aldığı "en derin yara"nın tarihidir...
1 mart 2003!
*
önceki gün de, 28 şubat "postmodern" askeri müdahalesinin on üçüncü yıldönümüydü...
bunca yıldır kıyasıya tartışıldığı, masaya yatırıldığı halde...
28 şubat süreci'nin "en kirli darbe" olduğu gerçeği henüz gün ışığına çıkmış değil!
*
28 şubat muhtırası ile özdeşleşmiş batı çalışma grubu'nun kurucu ismiydi, çetin doğan...
kaderin cilvesi...
28 şubat'ın on üçüncü yıldönümüne yirmi dört saat kala tutuklandı.
çetin doğan paşa...
balyoz kod adlı darbe toplantısını, tezkerenin reddedilmesinden birkaç gün sonra (5-7 mart 2003'te) gerçekleştirmişti!
*
başbakan yardımcısı bülent arınç, "postmodern darbe"nin on üçüncü yıldönümünde konuştu:
"-28 şubat, değil bin yıl; 10 yıl bile sürmedi" dedi.
kimileri "hala devam ediyor" dese de...
28 şubat'ın "10 yıl bile sürmediği" doğrudur.
*
mesela...
1 mart tezkeresi'nin reddedilişinin derin manasını çözebilenler...
28 şubat'ın nefesinin 2003 mart'ında tükenmiş olduğunu pekala algılayabilirler.
*
ankara'nın, kapalı kapılar ardında washington'ın boyunduruğundan kurtulduğu gizli tarih (15 mayıs 2006) üzerinden değerlendirecek olursak...
28 şubat süreci, dokuzuncu yılında nihayete ermiştir!
*
eski genelkurmay başkanı hüseyin kıvrıkoğlu...
28 şubat için "gerekirse bin yıl sürecek" demişti.
*
sadece görünürde olup bitenlere takılı kalarak, arka planı göz ardı ederek veya yok sayarak "derin olayları" doğru yorumlayabilmek mümkün değildir.
hüseyin kıvrıkoğlu, bu "ince ayar"a dayalı "ters köşe" demeci verirken, 28 şubat'ı gerçekleştiren darbecilere karşı kıyasıya bir mücadelenin içindeydi!
*
kıvrıkoğlu'nun...
kara kuvvetleri komutanı iken...
28 şubat süreci'nin en kritik aylarında...
yani, 1997 kasım'ında kktc'deki bir tatbikat esnasında "derin bir suikast"tan kıl payı kurtulmuş olduğunu hatırlayalım.
kıvrıkoğlu, genelkurmay başkanı olamasaydı...
28 şubat'ın simge ismi, çevik bir genelkurmay başkanı olacaktı!
i̇şte asıl o vakit...
28 şubat uzun süreli, kalıcı bir süreç haline gelecekti!
kıvrıkoğlu'nun genelkurmay başkanlığı, darbecilerin hesaplarını alt üst etmiştir.
*
28 şubat mgk'sı esnasında genelkurmay i̇kinci başkanı olan çevik bir'in...
1. ordu komutanlığı'ndan emekli edildiği tarih ağustos 1999'dur.
o tarihte hilmi özkök'ü 1. ordu komutanı yapan, sonra da (2002'de) hilmi özkök paşa'ya genelkurmay başkanlığı'nın yolunu açan hüseyin kıvrıkoğlu idi.
*
çok yakın tarih, meslektaşlarımız tarafından her defasında yanlış yazıldığı için...
ayrıca...
kıvrıkoğlu'nun, -özkök'le ilgili olanlar dahil- ters köşe demeçlerinin asıl anlamı algılanamadığından dolayı perde arkasında olup bitenler ısrarla yanlış okunmaya devam ediliyor!
bakınız...
hüseyin kıvrıkoğlu, 2002'de görev süresinin bir yıl uzatılması talebini ki, tuzak bir talepti- kabul etseydi...
hilmi özkök, kara kuvvetleri komutanlığı'ndan emekli olacaktı!
kıvrıkoğlu bu tuzağa düşmemiş, özkök'ün yolunu açmıştır.
*
çetin doğan'ın 1. ordu komutanlığı'na getirilmesi ise...
"balyozcu paşa"nın 2003'te bu görevden "emekliye sevk edilmesi" yani "genelkurmay başkanlığı yolunun kapanması" içindi!
*
bir de "kara kuvvetleri komutanı" aytaç yalman konusu var...
özden örnek'e ait darbe günlükleri'nde yer alan yalman'a ait şu sözlere dikkatinizi çekiyorum:
"eğer ben ona ( dönemin genelkurmay başkanı hilmi özkök'e) karşı çetin doğan ile birlikte olsaydım, onu paramparça edeceklerdi."
günlüklerin bir başka yerinde ise...
örnek, yalman'la aralarında geçen bir konuşmayı şöyle aktarıyor:
"-kara kuvvetleri'nde, sizin muhtemel bir darbeyi önlediğinize, oyunbozanlık yaparak vazgeçtiğinize ve ikili oynadığınıza dair söylentiler var!"
günlüklerde, çetin doğan'ın...
"aytaç yalman'ın hilmi özkök'e muti olmasından (itaat etmesinden) dolayı rahatsızlığını dile getirdiği" bir bölüm de yer alıyor!
*****
bundan yıllar önce daha türk kamuoyunda "tartışmanın" t'si başlamadan, bazı tespitlerimi "analiz" haline getirerek kamuoyuna aktarmış ve özellikle tsk'nın "nasıl bir sürece" gireceğini sorgulamıştım.
geldiğimiz noktada "gerçek suçlu herkes cezasını çekmeli" notunu da düşerek, olanların "marjinal kısmını anlamamız" için "o çalışmamın bazı bölümlerini" yeniden paylaşmak istiyorum...
1- bill clinton, mayıs 1997'de "yeni bir yüzyıl i̇çin ulusal güvenlik stratejisi" adı verilen belgeyi imzaladı. belgenin özü, "abd çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin", gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmişti. aynı belgede türkiye ve bulunduğumuz bölgeyle ilgili şu cümleler yer aldı: "...i̇ki yüz milyar varillik petrol rezerviyle hazar denizi bölgesi (türkmenistan, kazakistan, özbekistan, kafkasya, i̇ran, kuzey irak, doğu ve güneydoğu anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, abd'nin yaşamsal çıkarlarından biridir."
2- bölgedeki dinamiklerin ve abd'nin tavrının değiştiğini düşünen türk genelkurmay'ı, 1997'de "milli askeri strateji konsepti"ni (mask) değiştirdi ve "aktif güvenlik politikası, bölgenin bağımsızlığı, tsk'nın modernize edilerek bağımlı olduğu noktaların tespit ve iyileştirilmesi" gibi dinamiklere farklı bakmaya başladı. bu değişim aslında "ortadoğu'da yerleşme" derdini yavaş ortaya döken abd'nin ne yapmak istediğini "ilk algılayan yapı" olma özelliğinden kaynaklanıyordu.
3- mask'ın değişmesi, abd'yi herkesten fazla rahatsız etti. abd, tsk'nın "bölgede barışçıl merkezli bir yapıya sıcak bakmasından ve kararların brüksel veya washington yerine ankara'dan alınmasından" ciddi anlamda rahatsız olmuştu. ayrıca mask'ın abd'ye danışılmadan değiştirilmesi "eleştiriliyor" ve şu ifade kullanılıyordu: "...türkiye'nin bölgede bağımsız bir güvenlik faktörü olarak güçlenmesi ve artan askeri gücü, bölgedeki istikrarsızlığı artırmaktadır..."
4- aynı dönemde yazılan, sorgulamaya yönelik abd makamlarının raporlarında "türkiye'nin 2015 yılına kadar alacağı tavrın ve ülke içindeki gelişmelerin", abd'nin "ana çıkarlarının" bulunduğu büyük ortadoğu bölgesinde belirleyici olacağı belirtiliyordu.
5- bütün bunlar olurken türkiye 1999-2001 arasında tarihinin en büyük "finansal manipülasyonu" ile karşı karşıya kaldı. 57. hükümet "pasifize" edilip kemal derviş'e teslim edilirken, koalisyon ortağı partiler siyasi dinamik içinde eridi. "türkiye'nin değerlerinin tasfiye edilmesi süreci" başladı.
6- "tbmm'den geçmeyen tezkere" ve tsk'nın abd'nin istekleri doğrultusunda "büyük ortadoğu projesine" (bop) dahil edilememiş olması, okyanus ötesindekileri daha da kızdırdı. 2004 yılının nisan ayında bop'u anlatan abd dışişleri bakanı colin powel "...irak; türkiye, pakistan ve diğer i̇slam cumhuriyetleri gibi bir i̇slam cumhuriyeti olacak" dedi.
7- ortadoğu ve orta asya'da "kendi amaçları doğrultusunda" tsk'yı "tasarrufu" altına almak isteyen sadece abd değildi... avrupa birliği (ab) de aynı amaçta birçok girişim yaptı ve maalesef kâğıt üstünde bazı kazanımlar elde etti. milli savunma bakanı vecdi gönül, 2005 yılında ab savunma bakanları konseyi toplantısına katıldı ve "türkiye'nin ab muharebe gruplarında" yer almasını öngören anlaşmayı imzaladı. bu anlaşmaya göre; türkiye, karar mekanizmalarında yer almayacak ama "ab'nin herhangi bir bölgedeki olaylara müdahale etmesini" sağlamak amacıyla oluşturulacak yapıya "güç" verecekti.
8- türkiye'de sorosçular, rejimle "düellosu" olanlar ve devlet düşmanı eski "bazı fraksiyon mensupları" yukarıdaki dinamiklerle eşzamanlı harekete geçti ve tsk'ya "saldırı"da yerlerini aldı.
sonuç: yazdıklarımı lütfen "doğru anlayalım"! "darbe girişimi olmadı, herkes tertemiz" demiyorum. girişim varsa, kanunsuz işlere kim bulaştıysa, hangi makamda olursa olsun cezasını çekmeli, çekecek! söylediğim başka bir şey; olandan fazlasının "neden olduğunu" anlatıyorum! anlayana...
*****
******
geçen yazımda emek, işsizlik ve yoksulluk meselesine bir giriş yaptım... şu aralar bir yandan tekel işçilerinin eylemi tam gaz sürüyor... bir yandan askerî vesayet rejiminin sözde yasal dayanağı emasya protokolü kaldırılıyor... bir yandan gata vesilesiyle yedi yıllık ak parti iktidarının da çözüm yönünde doğru düzgün bir şey yapamadığı başörtüsü/türban meselesi konuşuluyor...
emine erdoğana gata tarafından yapılan ahlaksızca muameleyi 10 gün kadar önce kanaltürkte katılımcısı olduğum ters cephe programında öğrendim... biz konuşurken, mesele tskda bir tane bile eşi başörtülü general ya da albay var mı sorusuna dayandı... dahası eşi başörtülü olduğu için ordudan atılan onlarca subay ve astsubay, başörtüsü nedeniyle askerî tesislerin kapısından kovulan binlerce asker yakını vardı bu ülkede... karşı cephe de elbette her zaman olduğu gibi gerçekleri inkâr ediyordu... tartışma sertleşti... işte o sıra bugün gazetesi ankara temsilcisi adem yavuz arslan bu gata meselesini bana iletmek için sms atmıştı... sonradan öğrendim ki bizim tartışmayı o an seyretmekte olan emine erdoğan bu tartışmaya tepki vermiş, kendi yaşadığı bu vicdan kanatan olayı anımsamış ve ifade etmiş... o sıra emine erdoğanın yanında olan bir kişi de bu durumu adem yavuza iletmiş. adem yavuz da bize iletti... nejat uyguru gatada ziyaret etmek isteyen emine erdoğana yapılanları sonradan başbakan da ifade etti... çok şükür, türkiyenin kamu vicdanı öyle bir yere gelmiş ki bu rezaletten yana tavır alan kimse çık(a)madı...
oysa bundan sadece 10 yıl önce medine bircan başörtüsü sebebiyle hastane önünde ölünce, yani açıkça devlet zihniyeti tarafından katledilince hâlâ bu rezaleti savunabilenler olmuştu... o üniversite hastanesinin başhekimi olan utanmaz adam benim için atatürk ilkeleri hipokrat yeminimden öncedir diye haykırmıştı ekranlarda... bu alçak zihniyetin sırtını sıvazlayanlar çoktu o zaman... sonu ölüm bile olsa türbanı cumhuriyet hastanelerine sokmamakla övünen insanlık düşmanı adamlar hâlâ prim yapıyordu... şimdi bu zihniyet meczup durumuna düştü... içinden böyle alçakça dürtüler geçenler bile ifade edemiyor...
öte yandan yoksulluk ve işsizlik vesilesiyle sürekli söylenen şey şu... türkiyenin gerçek sorunu yoksulluktur, işsizliktir bu türban, kürt vs. gibi konular mağduriyet yaratmak için gündem saptıran şeylerdir... evet, iktisadi refahı arttırmak ve işsizlik sorununu çözmek çok daha gayret ve süreç isteyen işlerdir... aslında temel özgürlükler meselelerinde bir günde rahatlama olur... sadece bir günde... ama türkiye öyle garip bir yer ki bir günde halledilecek şeyler yıllarca sorun oluyor...
i̇şte emasya denen rezil protokol bir günde kalktı... bu kadar basit... bir günde üniversitelerdeki başörtüsü yasağı kalkar... genelkurmay, chp ile yarı-askerî yargı ve medya olay yaratmasın, bir günde bu mesele biter... bir günde cemevlerinin statüsü değişir. tunceli üniversitesi pir sultan abdal üniversitesi oluverir... bir günde afyon/karahisar gibi diyarbakır/amed oluverir en büyük kürt şehrimizin ismi... bir günde ruhban okulu açılır... bir günde ermeni mahallesindeki talat paşa ilkokulu ismi hrant dink ilkokulu oluverir... bunlar bir günlük işler... bu adımlar toplumda inanılmaz bir rahatlama sağlar. toplumun temel dört mağdur kesimi de o gün inanılmaz bir özgüven kazanır. geleceğe umutla bakar... bu özgürlük adımlarının hiçbir maliyeti yok... kimseye vereceği bir zarar yok... o zaman yapalım şunları... böylece akp muhalifleri de rahatlasın... akpnin elinden mağduriyet kartını bir anda alabilirsiniz sadece bir günde...
ondan sonra gerçek denilen sorunlarla hükümet partisini sıkıştırabilirsiniz... o zaman ana gündem maddesi hatta belki tek gündem maddesi bu olur... işsizlik de bir günde çözülmez... işçi ücretleri de bir günde artmaz... ya da cebri bir yasayla bir günde artabilir ama aynı gün içinde milyarlarca dolar yurtdışına kaçar... hemen altı ay içinde bu zor ve baskıya dayalı totaliter/devletçi ekonomik politikanın bedelini toplu yoksullaşmayla ödersiniz... temel sivil haklar meselesini halledersek iktisadi meseleler çok daha yoğun konuşulabilir...
son olarak belirtmek isterim ki başbakanın tekel işçileri etrafında söyledikleri çok çok yanlış ve ayıp. başbakan yine lüzumsuz öfkeye kapılıyor... ak parti tabanının en sevdiği yazarlardan olan yeni şafak yazarı salih tunanın bu konuda yazdıklarını başbakan iyi okumalı...
kimse bana tekel işçilerini kullanıyorlar demesin sakın! zira...
bu söylem bana, başörtüsünü siyasal simge olarak kullanıyorlar söylemini fena halde hatırlatıyor! diyor tuna
bu uyarı yanlış mı ey tayyip erdoğan? vicdanına sor...
*******
******
mahmut esat bozkurt'u çok severler... küçük bozkurtlar... "cumhuriyet savcısı" deyimini de o bulmuş, mucidi oymuş, öyle diyorlar. vay canına...
doğru dürüst mektep medrese görmüş olsalardı, fransa'da on dokuzuncu yüzyıl boyunca her rejim değişikliğinde, devlet kütüphanesiyle birlikte savcının sıfatının değiştiğini de bileceklerdi mesela...
"bibliotheque imperiale", sonra "bibliotheque royale", derken "bibliotheque nationale"...
ama asıl "procureur du roi" nasıl "procureur de la republique" olmuş, öğreneceklerdi.
öğrenmedikleri için, bunu mahmut esat bozkurt'un dahiyane bir buluşu sanıyorlar.
bu mahmut esat bozkurt çok büyük bir adammış, öyle derler.
atatürkçü, cumhuriyetçi, devrimci falan. "hukuk reformu" yapmış. adalet bakanı.
ona "dil uzatanlara" da küfür ederler.
bakalım bu mahmut esat bozkurt ne gibi cevherler yumurtlamış...
bakın ne demiş: "türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. saf türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır, hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı..."
bakalım başka ne demiş?
bakın ne demiş: "zamanımızın bir alman tarihçisi, gerek nasyonal sosyalizmin ve gerek faşizmin, mustafa kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey olmadıklarını söylüyor. çok doğrudur. çok doğru bir görüştür. kemalizm otoriter bir demokrasidir ki kökleri halktadır.
türk milleti bir piramide benzer. tabanı halk, tepesi yine halktan gelen baştır ki, bizde buna şef denir. şef otoritesini yine halktan alır. demokrasi de bundan başka bir şey değildir."
yetti mi? yetmedi. devam edelim:
"türk'ün en kötüsü, türk olmayanın en iyisinden iyidir."
ne kadar büyük bir adam olduğunu gene mi anlayamadınız? şu sözlerini de okuyunuz:
"türk devleti işlerini türkler'den başkasına vermeyelim. türk devleti işlerinin başına öz türkler'den başkası geçmemelidir."
ama bakın, şunu da demiş:
"ariler medeniyet kurucularıdır. idealistlik o kuvvettir ki, arilerin üstünlüğünü gösterir. yahudi, ariliğin en belirli bir zıddıdır. yahudiler göçebe değil asalaktır."
"kavgam" adlı kitabında adolf hitler mi söylüyor? hayır efendim, "atatürk ihtilali" adlı kitabında mahmut esat bozkurt söylüyor.
1943 yılında öldü. savaşın sonunu görmüş olmasını çok isterdim.
şimdi hayatta olsaydı, "savcıların özel yetkilerini ellerinden almakla kalmayalım, yağlarından sabun, derilerinden abajur yapalım" da der miydi?
çünkü önce cumhuriyetçi olacağız, halkı eğittikten sonra ileride gerekirse demokrat falan da oluruz icabında!
ama bu arada azıcık kendimizi de eğitsek fena olmayacak. halka da eğitim şart, zeki ve yetenekli genç faşistlere de!
zeki olmayanlarını hiç tartışmıyorum, onlara doktor "ne yersen ye" demiş galiba.
*****
kurtlar vadisi dizisinde , "bayrağa kan sıçratma" sahnesinden sonra , bu bölümde önceki tartışmaya gönderi yapılarak yapılan ve yeni tartışmalara yol açabilecek sahnelerdir.
***********************
israil ile türkiye arasında kriz yaratan dizide dün yine ilginç diyaloglar yaşandı.
darbe planlari vadi'de
dizi'de sözde israil ve amerikan gizli ajanları tarafından kaçırılan türk ajanın serbest bırakılması için polat alemdar müsteşarlık binasına baskın yapıyor. üst düzey israil ve amerikan ajanlarının türk müsteşar ile toplantıda bulunduğu sırada israil gerginliği yaşanıyor. sözde darbe planlarının konuşulduğu anda amerikalıların bunu önlediğini hatta israil'in muhalefetine rağmenbunun yapıldığına vurgu yapılıyor. bunuda yapılan ortak teknolojik (dinleme cihazları) yatırımlara bağlanıyor.
bayrakli mesaj
binaya baskın yapan polat alemdar elindeki bomba ile içeri giriyor. masadaki türk bayrağı'nı kaldıran polat alemdar, israil ve amerikan bayraklarını ise memati'ye kaldırttırıyor. tam da bu sırada her iki kesimede mesaj yollamayı es geçmiyor. polat alemdar amerikalı ajanı bacağından yaralayarak aron feller'in kaçırdığı türk ajanın teslim edilmesini istiyor. bunun üzerine israilli dostuyla topalantı yapan aron feller i;srail'den beklediği cevabı alınca türk ajanı serbest bırakır.
cehennemde oynayacak başka hiç bir şey yok
aron feller ile israilli dostu arasındaki diyaloglar ise daha çarpıcı bir noktaya parmak basmaktadır. israillilerin türkleri kur-an'dan uzaklaştırmaya çalıştıklarını ancak amerikalıların bunu önlediği anlatılmaktadır. aron feller ise türkleri kendi silahları ile vurduğunu anlatarak israilli dostuna mesaj verir. israilli dostunun bunun üzerine ''ateşle oynuyorsun'' diyerek çıkışmasına ise feller ''cehennemde oynayacak başka hiç bir şey yoktur''