eziklik emaresidir, sen hödüksen kimseyle tanışamıyor telefon numarasını alamıyor veya alıp da arayamıyorsan bunda telefonun, karşındaki insanın ve rehberin suçu ne. bu kafadan uzaklaşın arkadaşım bak abi tavsiyesi size.
güzel sevişilir, eski sorunlar tekrardan yaratık gibi baş verene kadar "lan niye ayrıldık ki biz" sorusu sorulur. ama sonrasında eski tas ve hamama dönüldüğünden yine eski kavgalar ve hesaplara dönülür, "ya ama sen niye o kıza bakıyosun" gibi sorularla muhatap olununca yine yol verilir fazla kafayı bozmadan.
ex'ten next olmaz. kısa vade için olabilir, öyle hissediliyor en başlarda da sonra eğer karşındaki değişmediyse yine aynı tarih tekerrür ediyor.
diğer belediyeler yapıyor mu bilmiyorum ama beyoğlu belediyesi bunu sıkça yapıyor bu aralar. işten pek yorgun ve argın dönülmüş, yatağa girip uyumak baş ve kıç hedefken eve gelip anahtarı açtıktan takribi 5 dk sonra uyuklamaya başlandığı anda yan sokaktan gelen müzik sesi ve insan bağırtıları ile dürtüleyazılmak hiç hoş değil. küfrede küfrede "nooluyo lan yine kim krize girip mahalleyi ses ve müzik seline boğdu" diye kafayı seyirttiğinizde sokak boyu dizilmiş masalar ve oradan oraya koşuşturan zabıtaları görünce insan hafiften kızıyor. dün yokken ondan önceki gün yokken niye bu gün, niye ben uyuyacakken tam... diyorsunuz lakin durum manfiş. karşı atraksiyon olarak slayer'i ses sisteminden bağırtarak sokağa yaymak geçiyor, geçiyor geçmesine de bu durumun benim uykuya bir faydası olmayacak. camı çerçeveyi kapatıp klimayı sonuna kadar açarak misliğe adım atmaktan başka seçenek kalmıyor doğal olarak.
zordur ama kendinden fazla değil 5 yaş küçük birisiyle çıkmaktan daha kolaydır. ergen ergen triplere girilmez en basitinden. ama buradaki sıkıntı bu kadınların size eninde sonunda evlenilecek erkek olarak bakmasıdır ki bu genç bir erkeği en sonunda boğar ve sıkar, ilişkinin de köküne kibrit suyu ektirir. boris vian'ın sözünü hatırlayalım hep beraber:
- genç bir bayanla birlikte olmanın faydaları say say bitmez, boktan taraflarını saymazsak tabii. kendinden yaşlı bir bayanla birlikte olmanın da yararları say say bitmez, boktan taraflarını görmezsek tabii. kısacası bir kadınla beraber olmanın yararları say say bitmez. boktan taraflarını saymazsak tabii...
işe yakın olması sebebiyle öğlen yemeklerini yediğim cafedir, akşamları da sevgilini alıp gidebileceğin yerlerdendir. salataları ve et yemekleri bol porsiyondur, çeşidi de boldur. alternatifi için mephisto'yu öneririrm.
içelim ab-ı hayatı,
Neşe verir bedene
Ne mutlu bunu icat edene
Bunu icat eden bir pir
Akşamları iki
Sabahleyin bir
Artsın eksilmesin
Taşsın dökülmesin
Allah kimseyi
Meyhanesiz memlekete düşürmesin.
tuhaf uygulamadır sonuçta. niye devam ediyor bilmem nerede yazılmış böyle bir uygulama olması ramazanları onu hiç bilmiyorum. sabahın üçünde sevgilinle yataktayken arkaplanda mani falan söylenmesi davul olayı falan çok fantastik oluyor o kadarını biliyorum sadece.
ilk haftası tamamen ot gibi geçen ottur. kaynatılır falan dense de gnc'nin kapsüllerini yutmak daha mantıklıdır. akabinde çok da faydasını görmedim ben onu belirteyim, etkisi kişiden kişiye değişir.
çok özel bir sebep yoksa nevizade'deki krependeki kadirin yeri varken gidilmemesi gereken mekandır. fazla pahalı bir rakı sofrası için. altın seri, mezeler ve kebaba adam başı 100 vererek kalktık en son. kadirin yeri ise hem kalite açısından hem de fiyat açısından daha uygundur. ha ama özel bir misafiriniz gelmiştir, o zaman gidilir. ortamı güzeldir - tarihiliği her yerinden bellidir.
hollanda'dayken gidip aslanlar gibi heineken varken bu birayı içen zevksizdir. fakir demiyorum bak, bira zaten ucuz. birayla yapılan elitizme de kafam girsin afbuyurun. kabul öğrenci barlarında şuursuzca satılır, direkt musluktan içersiniz ama gerçek bira için gidin guinness veya heineken için. gazoz içmeyin birası haso memlekette.
toy insanın yaşadığıdır. hayat devam eder, ayrılık da hayatın içinde bir şey. fazla takılmamak lazım, zira o ardından kendini yediğin hatun var ya fazla değil 2 ay sonra yeni sevdiceği ile facebookta sırıtır, bu bir gerçek. kabul edip yelken açacaksın bu kadar basit.
kolpa sözdür. bu söze inanarak kendisini ikinci bir cem yılmaz olmaya çalışanlar var hala, çok acıyorum. arkadaşlar tamam espri muhabbet için candır, güzeldir, sessiz oturmaktan iyidir ama "çokomiğim ehehe kesin vericekler" gibi bir düşünceye girmeyin. yok öyle bir şey. iki hatun için ortamın şaklabanı olmaya gerek yok.
metodolojisi çok laf söyleyen ama iş çözüme geldiğinde tırtlayan filozoftur, felsefecilerin rockstarıdır hatta. kitapları ve söyleşilerinde durum analizini çok güzel yapar, kuburdan ideoloji tahlili falan güzel şeyler şimdi insanları eğlendiren şeyler. ama "e hacı tamam, durum bu nabicik?" sorusunu sorduğunuzda kalır o sözler havada. "benim derdim durum tahlili yapmak" der susar zizek üstad.
gerçi bu durumun kökünde lacancı psikoanalitik teori yatıyor kabul. psikoanalitik teorinin temel hedefi hastanın durumu idrakini sağlayıp katharsise ulaşarak psikozlarını gidermek - en azından benim freudcu metottan anladığım bu. ama bunu kavramlara uyguladığınızda ortada böyle bir katharsise ulaşacak bir bilinç yok. dolayısıyla fıs. okurken etkileyici olsa da bunu gözönünde tutmak lazım.
birisi bu şaşkaloza "abi kızlar x, y, z'ci insanlara teklif ediyormuş" diye bir yalan sallamıştır bu da hepsini kollektif olarak bünyede topladığını iddia etmektedir. canım, sana bir abi tavsiyesi, git bir banyo yap en başta. leş gibi kokuyorsun o deri ceketin altında. ben bile zor duruyorum yanında. git o saçları bir derle topla. adam gibi ateist mi olacaksın komünist mi olacaksın ondan sonra karar verirsin, hadi canım.
günümüzün sahilde gitar çalan gencidir bu mesleği icra ettiğini iddia edenlerin çoğu. hepsinin boynunda penis gibi objektiflerle sallanan birer makina, pis sakal, gözde ufuklara dalan bir poz. bakıyorsun sabah 12 güneşinde flaşla çekiyor ayı. sonra da fotoşoplayarak fotokritiğe koyuyorlar ya hastasıyım o tribin. hadi yine iyiler instagram sayesinde, artık photoshop "kreklemeye" gerek de kalmadı sayesinde.
kendi ezikliğini kıza vurduran erkek tipi bu. bakıyorsun böyle bir afralar tafralar sen bilmezsincilikler. toyluk biraz, belki de eziklik diyorum ya. böyle davranan bir erkek resmen etraftakilere "ben yalnız olmayı hakediyorum noolur noolur" diye çığlık atan bir çocuktur sadece. gereğini yapmak doğanın kanunudur.
çok ergendirler. hani gözünüze kestirdiniz, hasbelkader sevgili de oldunuz. o benmerkeziyetçilik ve herşeyi bilirimcilik kafasına tecrübesizlik ve toyluk eklenince afet-i devran olsa gözünüze durmuyor öyle diyeyim. sonra ergen muhabbetleri "kendimi öldürürüm"cülük oynuyorsunuz çok neşeli oluyor ayrılma sonrası tripleri. dikkat derim.
sanırım avrupa birliği ülkeleri arasında türk olduğunuz için pozitif ayrımcılığa uğrayabileceğiniz nadir ülkelerdendir. insanları çok sıcaktır, havası güzeldir fazla ölümcül bir sıcağı yoktur. otel ve yiyecek fiyatları ucuzdur, ancak bir romanya değildir. varşova'da mutlaka eski şehir'i dolanın. dondurma yiyin, güzel bir kahve için. rahat bir ortamı vardır polonya'nın. kızları güzeldir, ya beyaz tenli afetler vardır ya da esmer bombalar. muhabbet etmeye çalıştığınızda da buradaki tepkiyi almazsınız, rahat olun az gülümseyin iki satır ingilizce biliyorsanız çok rahat anlaşırsınız. erkekleri de mert çocuklardır şimdi, belirtmeden geçemem. otobüsü kaçırdınız diyelim, çocuk, babasının arabasını alarak sizi olzstyn'den varşovaya bırakır - benzin parasına da ortak olmaya çalışırsınız çok zorla alır. güzel memlekettir kısacası.
schengen vizeniz varsa bir hafta giriş hakkınız olmasına rağmen buna bile sorun çıkartan gümrük görevlileri vardır bu güzel ülkenin. yeterince ve kibar bir dille durumu açıklarsanız rüşvet vermek zorunda kalmazsınız. fiyatları çok ucuzdur, beş yıldızlı bir restoranda sevgilinizle yemek yiyip (gayet ama şarap marap açtırıp) toplam 60 lira verip kalkarsınız. akşamları itleri dolanır ve saldırgandırlar. fazla dolanmayın. suikasını mutlaka deneyin.
devasadır. duty free'si kocamandır. mind your step ablası efsanevidir. gittiğinizde duyacaksınız zaten trilyon defa o yüzden bozmuyorum süprizi. aynı zamanda tren istasyonu havaalanının altındadır, biletleri de üst katta sağdaki bankodan veya otomatlardan alırsınız. trenler manyak gibi beklemez buradaki gibi, zaman çizelgesinden kerterizleyip gelen trene atlayın. yoksa beklerseniz dursun tam diye kaçırırsınız.
bizim istanbul üniversitesi gibi şehrin içerisine yayılmış bir üniversitedir. sosyal bilimler binası en yeni binadır, diğer binaları resmen tarih kokar. özellikle zernike bilim parkına muhakkak gidilmesi gereken okuldur. dersleri zordur, yani erasmusla not yükseltecem diye seçmeyin burayı onu belirteyim. kantini o kadar fantastik değildir, sandviç satarlar paso. kahvesi çok iyidir, çayı falan sallayıp kahveye dadanın. türkiye'de benzerini bulamayacaksınız.
ayrıca dutch values for erasmus students diye bir ders var. alın onu muhakkak. "hollanda kültürünü inceliyorum ben" diyerek çok muhabbet açarsınız, normalde sorulmayacak soruları sorabilirsiniz.
eğer gidecekseniz erasmusla falan http://housingoffice.nl vasıtasıyla hemen yurt bulmanız gereken ev ve otel fakiri şehirdir. ha eğer öncesinde hollandalı bir kız arkadaşınız varsa yurt beklerken geçen süre çok keyifli geçebilir. küçüktür, merkezi yerleri yürüyerek 1,5 saatte dolanılabilir. şehirle orantısız olarak devasa bir mediamarkt vardır, eğer ucuza ipod falan kapatmak istiyorsanız bir bakın muhakkak. nüfus olarak gençtir. özellikle grote markt'taki drie gezüsters'i tavsiye ederim. birası iyi ve ucuzdur, ortamı da güzeldir.
içilecekse eğer kadıköy'deki belfast'da kesinlikle içilmemesi gereken güzel içkidir. james joyce daha iyidir, belfast tuhaf bir sıvı veriyor guinness ile alakası pek olmayan. hayır gerek hollanda'da gerek irlanda'da içtim cidden hiç alakası yok ya. bir de şaka gibi 15 istiyorlar ne idüğü belirsiz sıvıya.
ağlaklık meşgalesi. yalnız olan bir insanın kendisine bakıp "niye yalnızım lan ben" sorusunu sorması lazım, yanıt orada gizli daha çok. nedir, gidip kendini engelliyorsundur - "ay tanışacağım ama reddedilirsem" falan diyorsundur ben sana diyeyim. geç bunları, aş bunları. reddetsin, bardan da atıl ne olacak, tecrübe tecrübedir. dene, en azından "lan denedim" dersin, denemeden ağlak atıp "yalnızım ühühühü" demeyin.
kasmamak gerekir, illa ki üzülünecek, illa ki ağlanılacak (zorunlu ritüeller bunlar) ama akabinde herkes kendi yoluna gidecek bu bir gerçek. erkeklere notum şu bu noktada, kız üzülecek diye üzülmeyin (biliyorum lan yapıyorsunuz bunu) 3 senelik ilişkinizi şak diye bir haftada yeni birisini bularak atlatacak birisinden bahsediyorsunuz, neye üzüleceksiniz. bitmesi gerekiyorsa biter. rahat olun.
saftriktir. zira eş denilen şey hatunun "artık evlenmek lazım" dediği anda gözüne kestirdiği "oturmuş" karakterli salak erkektir. bunu da eski sevgililerimin evlendikleri erkeklere bakarak söylüyorum, hayır konserden çıkışta bağıra çağıra seviştiğim kız gidip banalitesi her yerinden akan birisiyle evleniyorsa ben bunu derim hacı en basitinden.
ergen ve ergen kafalılarla mesai arkadaşı olmak sabır gerektiren bir şey bu gerçek. kendini herşeyden üstün gören, ben bilirimciliği kaide edinmiş adam ve kadınlarla 9 saat geçirmek işkence olabilir. aynı zamanda bu sıfattaki hanım arkadaşlarımızla bir ilişki yaşarsanız 1-2 gün içerisinde bütün kurum bunu bilir, triplere gelirsiniz. yapmayın etmeyin. sabır ve sebatla oturun.