150 kere izlesem 150. kez de ağlayacağım gelmiş geçmiş iyi türk dizisi. malesef ki bu dizide ortada karşılıklı bir aşk yoktur. aşık olan gerçek biri varsa o sadece bihter ziyagil'dir.
günlerdir kafamda "ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum" repliği dönen türk televizyonlarının en özlenen, en aşık karakteri.
üniversitedeyken liseyi özlemekle başlar bu, çıkarsız ilişkileri en dertsiz tasasız günleri özlemektir. lise demek sabahın 7'sinden akşamın 4'üne kadar bütün gününü dört duvar arasında belli bir insan grubuyla geçirmek demektir. zamanla aile olursunuz çünkü zaten o kişileri ailenizden bile çok görüyorsunuzdur. yaşınız daha 16-17'dir ve bu da hayattaki ilk saçmalıklarınızı o insanlarla yaşamışsınız demektir. Lise en özel, en güzeldir.
Lakin üniversite bitince bu geçmişi özleme durumu yine vuku bulur. Her ne kadar üniversitedeyken bunu hissetmeseniz de kendi başınıza en özgürce davranabildiğiniz, en büyük partilere gidip en delice eğlendiğiniz dönemi geride bırakmışsınızdır.
Buradan sonra hayat sanki yokuş aşağı gidecek gibi hissedersiniz. Sanki bir daha asla o kadar eğlenemeyecek, asla o lisedeki kadar sımsıcak arkadaşlıklar kurulamayacak ve sorumsuzluğun o en tatlı hali asla bir daha yaşanamayacaktır.
En acısı da nedir biliyor musunuz? Malesef bu varsayımların hepsi gerçektir bu yüzden de geçmişi özleme durumu hayat boyu insanın peşini bırakmaz. En arkaya bakmadığını düşünen insanlar bile bir küçük şarkı, bir parfüm esintisiyle sürekli kendilerini "ah.." derken bulur..
dünyanın en çelişkili durumlarından biridir herhalde. kız bunu öğrense anında kaşar damgası yersiniz (ki o da kendine göre haklıdır) ancak sizin günahınız yoktur çünkü en az onun kadar siz de kandırılmışsınızdır. Burada erkek kısmına edilecek küfürde sınır yok elbet hatta "e sormadın ki?" diyerek kendini pek zeki zannedenleri de mevcut ki düşürüldüğünüz duruma çığlık atarak ağlamak istersiniz.
çok özlediğim, türk televizyonlarına gelmiş en güzel dizidir. farkında mısınız bilmiyorum ama aşk-ı memnu bittiğinden beri onun kadar insanı ekrana kitleyen hiçbir dizi çıkmadı.
firdevs seni çok özledim bebeğim. O telefonları taktik olsun diye geç açmalarını, sen bihter ziyagil'sin aptallık etme! diyişlerini..
nihal ve adnan sizi hiç özlemedim inşallah yeni evinizde soğuk nevale matmazelle sıkıntıdan patlıyosunuzdur.
behlül senin allah belanı versin herşey senin yüzünden oldu zaten.
bihter'cim.. ah bihter'cim..
gözün arkada kalmasın bitanem sen gittiğinden beri hürremmiş, ferihaymış, fatmagülmüş, cemreymiş, yağmurmuş hiçbir kadın karakter senin yerini dolduramadı.
bu konuda büyük konuşulmaması gerektiğini düşünürüm hep. "aldatılırsam asla yüzüne bakmam" diye keskin cümleler kurmanın ne kadar tehlikeli olduğuna inanıyorsam "ben asla aldatmam, aldatanlar bıdı bıdı.." demeyi de o kadar sakıncalı buluyorum. evet bir gün kendinizi hiç beklemeden o durumun içinde bulabilirsiniz, o güne kadar aldatmanın ne kadar iğrenç olduğunu düşünmenize rağmen hem de. sanmayın ki her bunu yapan "ahahahah sevgilim de ne salak" diye düşünüyor ya da sanmayın ki hepsinin içi huzur dolu. oluveriyor işte hayatın insanın önüne ne getireceği belli olmuyor bazen. belki senin aldatıldığını öğrendiğinde çektiğin acının 10 katını çekiyor hatta, inan bana. ama diyorum ya oluveriyor bazen, bazı şeylerin önünü alamıyorsun.
twitter hayatımıza girdiğinden beri söylemek istediğimiz herşeyi çarçabuk twit atıyoruz gelip burda başlık açmak, aramak düzgün imlayla entry kasmak yerine. e oy almak derseniz favorite, retweet sayesinde onu da yapabiliyoruz. baktım da son entry'mi 4 ay evvel girmişim ki sebebi net olarak twitter.
sözün özü , twitter sözlüklere gelen büyük ve ciddi bir darbedir dostlarım.
4-5 sene sonra nostaljisi yapılmaya başlanacak olan yıllardır (kastettiğim 00'lar). ve sahiden de sanki daha dün girdiğimiz milenyumun üzerinden tam 12 yıl geçmiştir. şu an bir 90'lar değil desek de 2020'lere yaklaştıkça 00'lar da tıpkı 90'lar gibi kıymete binecektir.
hush hush'ı söyleyen cansu adlı kızın bildiğin "haşhaş" dediği bununla da kalmayıp kendinden emin şekilde haşşşhaaaaaş diye bağırdığı yarışma. seçilseydi facia olacaktı. gariptir ki bir de elenince ailesi de o da triplere girdi.
edit : hayır nesi eksileniyor anlamış değilim gidip aksansız korkunç söyleyen haşhaş diye çığlık atan kız mı seçilecekti diğeri gayet güzel söylerken?
aşk-ı memnu hertürlü yıktı ortalığı günahını almayın yahu şike mike. behlül bihter diye tüm sosyal platformlar çalkalanırken iyiydi. şimdi şikeciye çıkmış adı.
üzerinde tartışmaya gerek yok ilk bölümünde gerçekten sesler yarıştı ki o da adaletsizdi zira son dönemde çıkanlar grubumda zaten var böyle ses diyerek elendi falan ama şu anki düellolar ve daha sonrasında sadece rating getiren yükselecek. ses mühim değil tip, ışık önemli.
bugünkü bölümde kerim bulunduğu evle köyün arasının 45 dk yürüme mesafesinde olduğunu söyleyince bir an gerçekten 45 dk yürüme sahnesi çekeceklerini düşündüm.
şu kabul edilmelidir ki sadece bir akrep kadını burçlarla ilgisiz biri tarafından bile "ya sen akrep misin?" sorusuna maruz kalır.
yüz metre öteden o kadının akrep burcu olduğu anlaşılır. kendine has belirgin özellikleri vardır. kıskançtır, kuşkucudur, kincidir tamam hadi istediğiniz olsun iğrençtir falan ama bu gerçek değişmez. o yüzdendir ki bir ortamda "akrebim ben" dediklerinde erkekler vaay demesine rağmen kadınlar bok atmaya başlar.
-kızsan power rangers'da pembeyi, erkeksen kırmızıyı tutmak hatta daha fazlası kendini o hissetmektir.
-capri sun vişnelinin tadını bir daha hiç alamamak. uyduruk bir meyve suyu içmenin sonraki patlatma aşamasından mütevellit zevkini bir daha alamamaktır.
- çılgın bediş'e hasta olmak, her yaya ye koko caamboo sözünü duyduğunda o dizideki diskoda hissetmektir.
- evet kız halinizle bile o dönemki abuk subuk ülkelerden futbolcuları tanıyor olduğunuzu fark etmenizdir. futbolcu çıkartma alnümleri tam bir fenomendi.
- sanal bebeğiniz öldü diye 5 gün ağlamanızdır. ve hatta öğretmen kızıyor diye beslemesi için zorla annenizle onu işyerine yollamanızdır.
- en sevilen şarkı listesinin bir yerlerinde illa ki abone'nin bulunmasıdır.
münazara falan iyi hoş da türkçesi daha düzgün olan öğrencileri çıkarsalarmış daha iyi olmaz mıymış? açıkçası şive de olsa istemsiz de olsa kulak tırmalıyor ve tekleyen, temiz olmayan türkçe kanal değiştirtiyor.
sanki sürekli konuşuyorlarmış gibi bir his gelir aklıma ilk. devamlı öyle anlatıldığından herhalde. italyanlar hiç ingilizce anlamaz ve 7/24 konuşup dururlar.