AKP muhafazakâr demokrat bir parti olduğunu söyleyerek ortaya çıktı. Ancak gelinen aşama gösteriyor ki otoriter bir islamcı parti olduğu aşikar.
Bu parti oyle yırtık dondan çıkar gibi kurulmadı. Milli görüş cephesinden erbakan'a rağmen ne kadar kadro varsa hepsini peşlerine taktılar. Daha sonra "biz artık milli görüşcü değiliz" deyip hıristiyan muhafazakarlardan esinlenerek yani kopyala yapıştır yaparak "efendim biz de muhafazakar demokratız canim" demişlerdir.
Ak partinin böyle allah büyük, din, islam dediğine bakmayın. O söylem sadece erdoğan'a ait. Akp, kapitalist sistemin vahşi taşıyıcısındadır.(alır, satar ve borçlar) Bonapartist, otoriter,milliyetçi, Makyavelist, sağcı bir partidir. islam ile ilişkisi sadece araçsaldır. Islamda itiraz vardir; haksızlığa adaletsizliğe karşı bir duruş. Hiçbir topluluğu dışlamayan, kapsayıcı bir ilkesi vardır. "Islam bu degil" derken herkrsin bildiği ama açıklayamadığı şey budur işte.
Kamusal alanda yaptıkları her icraatte bir adaletsizlik var. Bütün ihaleler birkaç şirkette mesela. Yda misal. Zengin oldular zengin. Memur alacaklar sadece kendi adamlarının haberi oluyor. Araştırma görevlisi seçecekler, alacakları adamın tezini şartlar içinde gösteriyorlar. Ingilizce bilmeyen adamı doçent yapmışlar. Yanlışlïkla bölüm başkanı olmuş. Derse giremiyor çünkü bilmiyor. En kötü tarafı bilmediğini de kabul ettiği halde gitmiyor.
Adaletsizlik, lidere mutlak bağlılık, menfaatçilik islamcı olmalarından kaynaklanmıyor. Miras bırakmadan ölmüş bir peygamberin takipçisi olmak saray kültürüyle, şaşaayla,kapitalist heveslerle, milyarder oluşturmakla ne alakası var? Sizin adınıza ben utanıyorum.
Ekonomik anlamda eşitlenmeyi, herkesi refaha taşımanın yolu "kişi başına düşen bikbik.."tan mı geçiyor? Birilerini milyarder yapıp(boydak), artık seni sevmiyorum sen teröristsin deyip elinde avucunda ne varsa alıp başkasına vermekle mi oluyor? 80 milyon insan. Herkes biliyordu. Simdi Terörist dedikleri ahlaksız herifin en büyük destekçisi kimdi? Hepiniz biliyorsunuz. Herkes biliyor. Ünlü değilsiniz kimse tanımaz diye rahatsınız. Sanmayın tarih sizi yazmayacak, sanmayın allah sormaz.
15 temmuz gecesi. Herkes evinde,korktu. 250 kişi hayatını kaybetti. Türk askeri üniforması, kendi annesine, babasına, kardeşine sıktı. Seyrettiniz ve kaçtınız. Aradan bir iki hafta çıkardınız 60larïna gelmiş iki naneyi, bir hafta onu haber yaptırdınız. Bir ay da koli koli dosya gõnderdik iade için. Sonuç? Adalet?
Son 16 yılda bu ülkede bir tane vatandaş yoktur ki haksızlığa uğramasın. Ama 40 50 yıldır iktidar olmamış partiye, benzer düşüncelere sahip insanları sürekli suçluyorsunuz. 40 yıldır muhafazakar sağ partiler yönetiyor bu ülkeyi. Edep yahu.
Çaldığınız için haksızlığınız için adaletsiz olduğunuz için suçlu hissediyorsunuz. O yüzden sürekli suçluyorsunuz. Ortak oluyorsunuz. Yalana, hileye ve riyakarlığa.
bir samsunlu olarak hezeyan içinde dinlediğim haberdir aynı zamanda. kadın ve erkeğin horon oynamasının günah olduğunu ve bunu acayip bir üslupla dile getirdiğini görüyoruz. olayın ilginç tarafı: yorum yaparken "ben bile yapmıyorum" demesidir. ey ademoğlu! sorarım sana; sen madem bu kadar ilim irfan sahibi olarak müftü oldun da, islamın mümin ayırdığını nereden okudun? "ben bile" ne demek lan? her açıdan çok komik.
hani olaya yabancı olunur da mecburiyetten bir şeyler sorma gereği duyulur. tam da bu sanırım. hep iyi niyetten ama 4 duvar arası nasıl olabilir ki arkadaşım?
havuz varmış. bir de sauna filan. "allah seni inandırsın senden daha iyi durumdayım" demeyi bekleniyor herhalde. eh işte bunların hepsi "aman içim rahat olsun" bencilliklerinden.
sadece bir hayal. görsek de sesimiz çıkmaz. bu ne şanssızlıktı bu adamın başına gelenler? sakatlıklar, acayip acayip fikstürler, transferlerin bazılarından verim alamamak, hatta göz göre göre zarara girmek. şimdi de arsenal... bu adam içmesin de kim içsin?
sahip olduğu en büyük hastalıktır. o bilindik ön sıra muhabbetleri filan var ya hani. bizim sınıf 41 kişi. en önde bir kız oturuyordu. hatun bölüm birincisi filan. kopyalar olsun, not muhabbeti olsun her şeyi gidip ötüyormuş. yardımcı olmak namına hiçbir şey yapmıyor imiş. daha fenası kıza 4 yıl boyunca bir kere bile merhaba diyemedik. hiç arkasına bakmıyordu. muhtemelen beni de tanımıyordu.
alttan fazla hava vermişler herhalde dediğim şey. bunu siyasi olarak algılamayın. gbt veya başka bir asayiş, trafik veyahut herhangi bir zımbırtıda insanlara epey üstten bakmayı kıyafet gibi giymişler. tamam ortama hakimsin, tamam kanun namına oradasın ama el insaf!
olayı aynen aktarıyorum. sigaram bitti ve benzinliğe yürüyerek gidiyorum. devriye yanımda durup "napıyorsun?" dedi. böyle bir şey var mı arkadaşım? bundan sonrası daha vahim. kimlik de yok yanımda. evimi tarif ettim çıkma sebebimi söyledim: -
- sen gel bakiyim şöyle.
- ağabey kimlik numaramı versem baksanız?
- yok yok sende bir şey var gel...
devamını anlatmama lüzum bile yok. insanı direk zan altında bırakmakla kalmayıp sürekli bir ortam gerilir mi? gergin olmayan adam niye bu saatte dışarı çıksın? sen niye geriyorsun?
"mecliste kavga, mecliste yumruklar konuştu, milletvekilleri birbirini darp etti" haberlerine karşı yaptığım bir çağrıdır. adamlar ayda yılda bir meclise gidiyor onda da kavga ediyor. bari düğüne gider gibi gidin de adam sansınlar dediğimdir.
bu gidişle çok yakında görebileceğimiz hayal ürünü bir ilandır. insanlar o derece kafayı yemiş ki, kent merkezlerinde bu tarz şeyler görülmese de -özellikle ilçelerde insanlar "mimli" adı altında bazı araçları satın almaktan vazgeçiyor veya kötü gözle bakıyor vs.
yaz aylarında sıkça karşılaşılan durumdur. sineğin kendisi bir şekilde alınsa bile kanı kalıyor bazen. duvarlar beyazsa ve kız arkadaşınız gelecekse derhal poster asıp geçici çözüm üretebilirsiniz.
bir de herkese bakıp gülümsedikten sonra size bakıp ağlaması vardır ki bu durum can yakar. zan altında bırakır. adeta insan kendisini sorgular. "acaba tipsiz miyim? bir şey mi yaptım?" diye paranoya yapabilir. o nedenle ben kendim bebeklerden hep uzak dururum. o annenin zar zor susturduğu bebeği ağlatırsak hiçbir iş rast gitmez.
görüyorum ki, herkes bir şekilde seviyor veya seviliyor. aynı zamanda yaşadıkları deneyimler bağlamında ya çok mutlu oluyor ya da mutsuz. hal böyle iken çok mutsuz olanlar karşı tarafın hatalarından dem vurur, çabalamamaktan veya çok uzak olmasından bahseder.
belki tersi vardır hani. hani birini mutlu olmaya zorlamak nasıl bir iyiliktir? nasıl bir sevgidir vesairedir? bir şeyin peşine düşüp insanları sıkıştırmak, bunaltmak, yapışmak... bunlar sadece sevginin içinde olmayan şeyler. aidiyetsizlik, sahipsizlik... hepsi var içinde.
"girerken han kapısı değil ki çıkarken iğne deliği olsun" demişler.
bir isyan cümlesi olduğu kadar da artık karşı tarafın zorlamaması gerektiğinin apaçık beyanıdır.
sadece "o" olduğu için sevilecek bir yaşam kalmadı. hayat adeta bir benzetme maratonu. kim kimi en çok kendisine veya istediği şeye benzetip tüketebiliyorsa o kadar mutlu. herkes için söylemiyorum. sürekli güncelleme, popülist yaşam. zorunluluk, aşktır sevgidir; temelsiz yaklaşımlar, yoksaymak değildir.
evet. aslında olan budur. ilişkiler seviye atlamalıdır. önce dışarı hayatı olur. şans varsa bitmez ve az buçuk ev hayatı yaşanır. işte orada erkek sevgili sevdiceğine yeterli bir güveni vermek zorundadır. yoksa o ilişki biter güzel kardeşim. tutamazsın, koruyamazsın. şimdi buradan bir takım eller görüyorum önce ahlak savunucuları geldi, sonra kadınlar bir bir sen ne demek istiyorsun diye soruyor biliyorum. ama biraz düşününce ne demek istediğimin de anlaşılacağını düşünüyorum.
seks, duygulanımın en yüksek seviyesidir. eğer ilişkilere seviye atlatmak gerekiyorsa bu son aşamadaki sınavı da vermek gerekiyor. daha sonra istersen pişman ol ya da olma. konu bu değil. sonradan "nasıl olurdu acaba diye?" düşündüğünde daha ahlaklı olmuyorsun.
veya 5-6 olsun. nereden bakarsan bak güvensizliktir. yani 10 yıldır bir şey olmamış şimdi mi olacak dostum? o zaman sende kendi arkadaşlarına kötü gözle mi bakıyorsun şimdi yani? sorulacak çok soru var tabii. insanın şu hayatta yaşayabileceği yıllar belli. neyi ne zaman yaşadığı da. bu kasmak niye? olumsuzluklardan beslenmek niyedir güzel kardeşim?
saatler boyu içilemeyen sigaranın yemekten sonra adeta yenmesi, yalanıp yutulması durumudur. efkar ve sevinç karışıklığı içerisinde böyle bir sigara içmek, böyle bir sevmek.
tüm müslüman ahalisinin birbirine aşırı derecede kibar ve centilmen olduğu ramazan ayının eşsiz ve diğer aylara benzemeyen güzellikteki, keşke sürekli ramazanda olsak dedirttiği atmosferdir(!) insanlarımız zorlukların bir bir üstünden gelirken çevresiyle pozitif bir etkileşimde bulunur mesela bu ayda. trafikte kırmızıya kalmış bir yayaya ve bir araca öncelik verilir. asla ağızdan küfürler dolusu cümle çıkmaz. böyledir ramazanımız. amin.
sevgilinin çok sevecen arkadaşlarıyla yaptığı ikili sohbetlerde sevgilisi hakkında iyi bir şey söylenmemesinin akabinde oluşturulduğu düşünülebilir. belki odundur, belki olmamıştır fakat bazı insanların üstünde inanılmaz derece bir arkadaş etkisi olabilir. bu da genelde gençliğin ilk çağlarında başı çeker. yoksa 30'una gelmiş adama/kadına koyacak şey değildir kanımca.
bir türk erkeği klasiğidir. göbek çevresinin etrafına dönerek kendisine yol bulan bu gereksiz tüyler göbek deliğinin içine kadar girerek hem sahibini hem de partnerini hayattan soğutur. bazılarında saç gibi çıkar. tıraş etsen nafile. alüvyon toprakları gibi yeşerdikçe yeşerir. bu bir serzeniştir.
rahat edecek pozisyona bir türlü girememekten kaynaklıdır. biraz salonda kanepede, kucakta bacakları ısıtan pc ile soğuk terler eşliğinde bir sigara yakılır ve yarın için planlar düşünülür vs. sabahtan akşama kadar dışarıda olunsaydı misal, şimdi mis gibi uyuyor ve böyle saçma sapan şeyler düşünülmezdi. israf.
ses güzel, kendisi çekici. fakat bir ortamda bu kadının ismi söylenemiyor. telaffuzdan mı korkuyorum nedir hep bir çekingenlik yaşıyorum ben. söyleyemiyorum o yüzden sevdiğimi. hep sona kalıyor sonra da "siktir et" diyorum. tüm sorunum bu şuanda. herkes bunu dert etmeli.
"nietzsche olsaydı ne derdi?" dediğimdir. gerçekten çok merak ediyorum. insan, yegane ilaç olarak bütün üst metinlerde "zaman" kavramını işlemiş. çok yanıltıcı bir şey. şu anda olan da 'zaman'dan sayılmıyor mu yani?
medya özerk değildir. bugün medya patronlarına baktığımızda adamlar aynı zamanda beyaz eşya filan da satıyor. yani koskoca holding yöneticileri bunlar. nasıl hükumet yanlısı olmasınlar? ertesi günü vergi müfettişleri kapıda biter yeminle. işte sorunun kaynağı buradan doğar. basın özgürlüğünün olduğu ülkelere bir göz atıp durumun farkına hemen varılabilir.
kimse fark etmeyeceğinden, sinirin az da olsa "işte bir şey yaptım" dercesine yapılmış bir kandırmacadır. bir zaman sonra uyuyorsun. sabah olunca "açayım lan nolcak" deyip hayatına kaldığın yerden devam ediyorsun. çok güzel.
karakter sınırlamasından dolayı söyleyemedim. iki karısını da öldürmüştür adam. bunu hepimiz gördük bir zaman önce ama şimdi aklıma geldi. sahi ya. bir kanalın sırf reyting uğruna ortaya attığı el bombasına bir bakar mısınız arkadaşlar? kimin elinde patlayacaktı o acaba sosyal medyada bu kadar konuşulmasaydı? medya ve devlet el ele vermiş vatandaşıyla taşak geçiyor resmen. çok sinirlendim.
bunu bir politika olarak gözetmeyi pek tabi anlayabiliriz. ama artık işin boku çıkmıştır. işin doğrusu şu hükumetin orta doğu'da türkmenlere yapılan zulümlere bile kayıtsız kaldığını görüyoruz. bir bakıyoruz kendi vatandaşlarımız yılda en az bir kez toplu halde ya kaçırılıyor, ya alıkonuluyor... hani bunlara bu kadar ses çıkartamıyorken gidip israil'e dil uzatınca bir inandırıcılığı kalmıyor be kardeşim. hani bunu siyaset yapmaktan çok günlük aktüel bir dille eleştirme gereği duydum. çünkü insanlar siyaset gereği ideolojinin içine sıkışınca illa böyle ters bir şeyler söyleme gereği duyuyorlar. anlaşılacak şey değil. özneleri, nesneleri değiştir kendi hayatına uyarla bir şekilde tüm bunları en azından be kardeşim.
bizim dedelerimiz, nenelerimiz sevdiğine kavuşamayınca tebeşir tozu içer hastalanırmış. ne öyle dönemlik sıkıntılarda uyuşturucu bağımlılığına kapılmak? yakışmıyor. biz 2023 türkiye'sini böyle hayal etmiyoruz kardeşlerim.
tepki gelmedikçe eziliyor, siniyor sanarak her türlü sıfatla karşı tarafı nakavt etmek. ya da öyle yaptığını sanmak anlamında söylüyorum. karşı taraf belki hiç umursamıyor arkadaş. adam bıkmış artık. şu entry'nin manevi değeri kadar değeriniz bile kalmamış gözünde.
