bir süre dünyadaki en yakışıklı, en önemli, en zeki, en vazgeçilmez erkek ''o'' imiş gibi davranın.
sonra vazgeçin.
ona hissettirdiklerinizi kimsenin hissettiremeyeceğini anlar ve sizi hep yanında ister.
erkekler de şımartılmaktan hoşlanır.
''çok özlüyorum özlemimin yoğun olduğu çoğu zaman seni hissediyorum sanki. sende o an beni düşünüyormuşsun gibi hissediyorum '' demiştin ve gerçekten o anlarda bende seni özlüyor olabilir miyim diye sormuştun.
ben hiç cevap vermemiştim.
keşke şunları söyleyebilseydim sana
bende hissediyordum seni. aynı durumda olduğumuzu anlayabiliyordum bir şekilde senin gibi
uzun zaman oldu ama hala dinlediğim şarkılarda izlediğim filmlerde seni buluyorum. ne üzülüyorum artık heba ettiklerimize ne de pişmanım yaptıklarımdan. ama malesef kalbimde gizlendiğin yerden çıkarıp atamıyorum bir türlü. her gün evden çıkarken seni görecekmişim gibi çıkıyorum. çok bağlanmışım sana. bu bağı koparamıyorum.
yine de bu bağa rağmen farklı bir yol çizdim. her şey farklı olabilirdi tek sözüme bakardı evet.
ama unutma yıkılma sebebi benmişim gibi görünse de bu enkaz senin suçun.
öğrencinin çilesidir.
yılda genellikle iki kere yaşanan bu hadise yüzünden birçok öğrenci akıl sağlığını yitirme tehlikesi geçirmektedir.
öğrenci sayısı belli siteye girecek kişiler belli buna göre bir altyapı oluşturamadılar.
youtube'larda facebook'larda bütün dünya geziyor, biz bir kaç bin üniversite zavallısı sefalet içinde gecenin bir vakti site çökertiyoruz.
bir de nasıl oluyor da benden sonra siteye giren arkadaşlar derslerini alıp da gidiyor anlamıyorum.
ve derslerini alanlar size sesleniyorum zaten dersinizi almışsınız, çıkın siteden ders programını da yarın incelersiniz.
sözlük bana oyun oynuyor sanırım
'ben' butonuna bastığım zaman nickname'im 'basiret' olarak göründü ve hemen altında bulunan
'son iyi oylanan entry'ler' --> 'oğlu iyi oylanan entry'ler'
'son kötü oylanan entry'ler' --> 'oğlu kötü oylanan entry'ler'
olarak gözüküyor ve üzücü bir şekilde yazının burasına gelmişken farkettim ki çevirebildiklerini ingilizce'ye çeviriyormuş meğersem köftehor nasıl da şaşırttı beni gece gece...
derhal çevredeki insanlara sorulmalıdır.
çevrede kimse yoksa kayıp bürosuna bırakılmalıdır.
o da yoksa para; cami, okul gibi yerlere hayır niyetiyle verilmelidir.
sınavı test yapacağım deyip önce sevindirip sonra 6-7 şıklı sorular soran hocalardan nefret ediyorum.
hem de, ben okumaya üşenirken, kalkıp 730 sayfa kitap yazan hocalardan daha çok.
biraz öğrenci dostu olunsa ne olur sanki.
otobüsler bile öğrenciyle tamı ayırt edebiliyorken.
küçükken hasta olduğumda ateşim 39° ye falan çıkardı. cayır cayırken üşürdüm. heryerim uyuşuk, beynim bulanık, tamamen hissiz olurdum. kolumu kaldırmaya mecalim olmazdi, istemezdim de.
işte o boşluğu özledim. şimdi her saniye aklımda takılı birşeyler var. ne yapsam, ne daha iyi, hayatım nasıl düzene girer, beni mutlu eden şeyler ne kadar süre etkili olabilecek, sonu nereye varır... diye düşünüp duruyorum.
Şimdi daha iyi anlıyorum.
Farkındalık bir yerden sonra yoruyor insanı.
bir kedi vardı. sokak kedisi. isim falan koymadım benim de değildi sokağa aitti ama bağlıydık birbirimize.
yaz tatilinde her sabah 10.00' da gelirdi balkonun önüne bende hep aynı saatte çıkardım balkona. sofrada ağzına layık ne bulursam toplardım. balkondan beslerdim o kediyi her gün.
sonra okul başladı. anneme tembihledim her gün on da balkonda ol diye.
bir hafta sonra kedi gelmemeye başlamış.
öyle dedi annem.
intihar girişimidir.
bütün arkadaşları, ailesi yaz bitimiyle ya ölmüş ya da kaçmıştır. hayatta kalmanın suçluluğuyla ebedi huzur olan ölüm için bir yol aramaya başlar.
bir insanoğlunu, kendisini öldürmesi için kışkırtır. asıl amaç budur ve çoğu zaman başarıya ulaşır.
Bugün yürüyen merdivene adım attığımda merdiven beni geri tepti. Oysa ki tek amacım usulca aşağı inmekti. Meğer merdiven yukarı çıkıyormuş.
Gören varsa takmıyormuşçasına birlikte gülmek için telaşla etrafa bakındım.
Neyse ki pek işlek bir istasyon değildi.
Hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden uzaklaştım.
Umarım mobeselere yakalanmamışımdır. Son dakikalarına haber bulamamış bültenlerde '2014 ocak ayından gülümseten kareler' adı altında yayınlanmak istemiyorum.
pastanede çalışırken her müşteriyi 'afiyet olsun' diyerek göndermeye alışmış bünyem yüzünden mesai bitiminde müdüre 'iyi aksamlar' diyecekken yanlışlıkla 'afiyet olsun' dedim.
otobüse yetişmek için acele acele evden çıktım. asansöre doğru ilerlerken annemin yırtıcı kahkahasıyla kendime geldim. ayakkabi yerine cafcaflı ev terliğiyle koştuğumu farkettim ve dönüp gereğini yaptım. -iyi ki varsın anne-
bir kere de misafir olarak gittiğim evde ev sahibine 'hoşgeldiniz' dedim.
ve en çok yaptığım dalgınlık;
koridorun başında bulunan masadan kâğıtları almak için yürümeye başlıyorum koridorun sonunda masayı geçtiğimi farkedip geri dönüyorum.
ağrıyı gidermek için önce gerçek nedeni bulun.
günlük oturma pozisyonlarınıza dikkat edin.
işiniz masa başındaysa bilgisayara yukarıdan bakmayın. bu durum sırt ve boyun ağrısına yol açar. devam ettikçe kamburluğa doğru gider. ekran göz hizanızda olsun.
yürürken omuzlarınız dik dursun. hem asil görünürsünüz hem de sağlıklısı budur.
sırtınızını direk gelen sıcaklıktan uzak tutun - kalorifere yaslanmak gibi- bu tür ısılar sırta ağrı yapar.
bu akşam gelen misafir çocuğun emziğini üstüne basmak suretiyle ben kırdım. sonra bir kenara attım.
farkedilince de renk vermedim ama hafiften bir vicdan azabı duymuyorum değil.
3-5 kızla birden çıkıp kalitenizi düşürmeyin. ağır olun biraz klas olun ki değeriniz artsın.
unutmayın eğer uslu olursanız bir gün gerçek aşkı bulduğunuzda kaybetmezsiniz.
- halkla ilişkiler miydi senin bölüm ?
- yok teyze uluslararası ilişkiler.
- o nasıl oluyormuş rusyayla mı mektuplaşcan. adamakıllı bi bölüme yetmedi mi puanın ?
- ...