cizgilerin cigligi
159 (çikita muz)
on birinci nesil silik 5 takipçi 68.10 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    mariana

    36.
  1. Doğum günü kutlu olsun, hayatında hep mutluluklar ve başarılar dilerim biricik dostum.
    2 ...
  2. ölmek

    377.
  3. misafir olan ruhu evine, özgürlüğe göndermektir, yokluğa.
    1 ...
  4. sözlük yazarlarının ruh halleri

    10414.
  5. elveda eden bir ruh. misafir gibiydi.
    1 ...
  6. sözlük yazarlarının itirafları

    135891.
  7. bir adet, insanlar için "yük" olabilecek vasat bir varlık taşıyorum. vasat oluşumu anlamak sanal alemde dahi basittir. burada böyle saçma sapan karamsar, duygu içerikli yazılar yazıyorum. bu da onlardan birisi işte. o kadar düştüm ki sanal alemden medet bekliyorum. beklediğim medet ne ki ? ne istediğimi bilmiyorum, amaçsızca dert yakınma, sanki karşımda birisi var gibi. hani derler ya, iç güzellik önemli filan. bu gayet anlaşılır basit bir itiraftır: içim dışımdan bile kötü. beğenmediğim her şeyden daha berbat bir haldeyim...
    bir vakit, tüm ölü bedenimi diriltip, tüm cesaretimle gideceğim. korkak, kendisini korumaktan aciz, fakat içinde şikayetleri bitmeyen, itici bir insan haline geldim. insanların bana duyduğu tüm peşin hükümlerin doğruluğunu kabul ediyorum. haklı olduklarının altına imzamı atıyorum.

    (bkz: #30732459)
    3 ...
  8. paxera

    56.
  9. 1 yıldır içtiğim ve bende hiç bir faydasını görmediğim, nasıl bırakmam gerektiğini bilmediğim ilaçtır. sadece bu değil yine bir sürü ilaç içtim. sonuç ne ? ben haklı çıktım. psikolojik rahatsızlık diye adlandırılan bazı hastalıkların olmadığını, sadece göreceli birer iç kabullenme olduğunu ve yaşam şekli olduğunu kendime ispatladım. anksiyeteymiş, depresyonmuş, okb, bko, kob, bok adı her ne haltsa bunların hepsi içimizde birer yaşam mozaiği, dinamiğimiz. bize ait olan hislerle asla mücadele etmeyin, kendiniz bunu kabullenerek yaşayın. doktora filan asla gitmeyin zira bunların isimlerini de yine onlar uyduruyor. aptalca 3-5 teselli cümlesi ve "paxera"... bu ilacı içtiğimden beri bazı yetilerimi kaybettim. ciddi ciddi diyorum, doktora asla ama asla gitmeyin ve ilaçlar içmeyin!!!
    3 ...
  10. ne için yaşıyoruz

    74.
  11. iki insanın yaptığı bir eylemden dolayı, tüm özelliklerimizin rastgele oluşuyla dünyaya geliyoruz. sonra hayatımızı, rastgele bulunduğumuz toplumun sosyal olayları vs. belirliyor. sonra da bir şekilde yok olmak üzere doğaya karışıyoruz, ölüyoruz. ben inançlıyken bu soruya "imtihan dünyası, öbür tarafa hazırlık için bu dünyayı yaşıyoruz" derdim. sonra bir şeyler başlayıp bitti zihnimde.
    tamamen gereksiz bir canlı olduğumuzu öğrendiğiniz de ilk kabullenemiyorsunuz fakat sonra alışmanın ve hayatın monotonluğunun vermiş olduğu duygusuzlukla sanırım eskisi kadar üzülmüyorsunuz da bu duruma. ben de alıştım gibi, biyolojik faliyetlerimi yerime getirip, diğer sorumluluklarımı da yapıp öleceğim anı bekleyeceğim. sürekli şikayetçi olsam da herşeyden, tamamen gereksiz varlığım için yaşıyorum oysa. burada bu giride yazılanlar gibi düşünen, inançlı inançsız belki bir sürü insan var. umuyorum, onlarda buna alışıp huzursuzluğa karşı hissiz olurlar.
    5 ...
  12. bilge adam salih

    44.
  13. ne tanıdım, ne gördüm fakat müthiş üzgünlük duyuyorum burada ki her arkadaşlar gibi. hakikaten yazacak hiç bir şey bulamıyorum üzgünlüğüm için. ancak kanser vak'aları her yıl artıyor, kime denk gelirse. bunun baş sorumlusu gözü dönmüş gıda sektörüdür.
    4 ...
  14. lösemiyim ilik nakli için gönüllü verici bekliyorm

    168.
  15. elimizden geleni yapacağız, herkesin başına gelebilir. 10 dakikalık işlem için hayatlar kaybedilmesin. bu arada başlığı güncel tutalım, görmeyen kalmasın sözlükte.
    12 ...
  16. lösemiyim ilik nakli için gönüllü verici bekliyorm

    129.
  17. yanındayız mert kardeşim, yalnız değilsin.
    1 ...
  18. lösemiyim ilik nakli için gönüllü verici bekliyorm

    86.
  19. bulunduğum yerde kök hücre bağışlama birimi yok, kan alma birimi var. kan alma birimi de oluyor mu ? özel mesajla birisi bilgilendirebilir mi rica etsem ?
    1 ...
  20. mert için sen de imzala

    3.
  21. lösemiyim ilik nakli için gönüllü verici bekliyorm

    78.
  22. umarım en yakın sürede sağlığına kavuşursun kardeşim. bir şeyler yazalım buraya, ne kadar kişiye ulaşırsa o kadar iyi.
    3 ...
  23. tanriya diklenen zencefil

    13.
  24. sanırım kendi iradesiyle silik olmuş. az buçuk konuşmamıza rağmen neden gittiğini anlayabildiğim sözlük yazarı.
    1 ...
  25. özgüven eksikliği

    54.
  26. böyle kavramlar uyduruluyor işte. depresyonmuş, özgüven eksikliğiymiş falan filan. hep başkalarının hükümleri bunlar. bir insan toplumdan kopuk diye onu bu şekilde nitelendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. belki de bir insan kendini fiziksel ya da kişiliksel bakımdan kusurlu buluyorsa ona göre davranmalı, meydan maskotu olmamalıdır. isterse kutunun içinde yaşar, sana ne bundan ? hayır yani onu teselli edip " sen iyi birisin, aslında hoş birisin, güzelsin" gibi teselli cümleleri ile hayata bağlamak daha saçma bir şey. yapmacık. çünkü o insan bunların anlamsız olduğunu biliyor, biliyor ki ona göre yaşıyor. toplumsal açıdan bir zararı var mı sana? yok. bir köşe de tek başına yaşıyor. kendisini ifade etmek zorunda değil ki. ya da sürü gibi arkadaş grubu kurmak zorunda da değil. neden rahat duramayıp da onu hayata döndürmeye çalışıyorsun ki zorla? insanlar nasıl rahat yaşıyorlarsa öyle takılmaları gerek. yeter ki başkasını rahatsız etmesin. özgüveni eksik olup da ölen birini görmedim henüz.
    depresyon, özgüvensizlik, asosyallik, sosyallik vs. bunlar boş şeyler.
    1 ...
  27. ölü canlar

    23.
  28. Nikolay Vasilyeviç Gogol’un bitmemiş, bitemeyen ölümsüz eseridir “Ölü Canlar”. Bitmemiş diyoruz çünkü Gogol eserinin ortalarında, sahip olduğu psikolojik rahatsızlıklardan dolayı yazdığı bazı bölümleri yaktığı söyleniyor. Gogol her zaman çevresinde ki insanların dürüst, ahlaklı kimseler olmalarını istemiştir. Sanırım, bu kitapta Rus insanını biraz mizahi bir dille taşlamış diyebiliriz. Biraz mı? bence yerden yere çaldığı gibi, aslında sadece Rus insanını değil, tüm insanlığı taşlamış olduğunu düşünüyorum Gogol’un. Bizim ülkemizde ki insanları da göreceksiniz bu kitabı okuduğunuzda.

    Kahramanımız, Pavel ivoniç Çiçikov'un, Briçkasıyla bir hana girmesiyle başlıyor hikâyemiz. özellikle birinci Cilt bittikten sonra bazı eksik kısımlar çıkacak karşımıza, ama anlaşılabiliyor bazı kısımlar yine de. birinci Ciltte genelde hikayenin kapalı kısmı yine gizemini korurken, Çiçikov, yerel halkla kaynaşıyor. Aslında kitabın sonlarına doğru, ama asla sonunda değil çünkü kitabın sonu yok, gizem biraz biraz çözülmeye başlıyor. Çiçikov’un akıbeti tam belli olmasa da olayların gidişinden çıkarımlar yapılabiliyor.
    1 ...
  29. asosyalliğin insana kazandırdıkları

    163.
  30. hiçbir şey, aslında sosyal insanlarla asosyal insanlar arasında hiçbir fark yoktur bence, tercihler dışında. bu tercihlerinde doğrudan bir getirisi, artısı yok. insanların kalıplaştırmasından başka bir şey değil ayrıcada asosyallik.
    "ne istiyorum" sorusuna "arkadaşlarımla sinemaya gitmek" cevabını veren biri sosyaldir ve sağlıklıdır, fakat aynı soruya "evde durup sözlükte yazmak istiyorum" cevabını veren ise asosyal ve düşüncesel hastalıklıdır algısı oluşturulmuş artık. yapacak hiçbir şey yok.
    0 ...
  31. sözlük yazarlarının ölmek istediği yer ve şekiller

    115.
  32. doğanın, ormanlığın içinde ücra bir yer*. mümkünse insanda hüzünlü bir yeri de anımsatmasın. ruhsuz, duygusuz ürkütücü bir orman. ölme şeklim, açlıktan olsun aç ölmek, bir kaya parçasının üzerine bitkin düşmek. yapayalnız, kimsesiz bir şekilde ölmek, insanda hiçbir üzgünlüğe sebep olmaz diye düşünüyorum. insanlardan tam bağımsızca ölmek bu. bir köşede iskeletimin üzerinde minik karıncalar dolanıp oynasınlar. üzerimde böcekler gezinip dursun. ne biliyim, belki köpekler kemiklerimle oynarlar toprağa gömerek. ya da o an bedenim parçalanır yaban domuzları tarafından. doğaya karşı işlediğim suçlar azda olsa affedilir umarım.
    1 ...
  33. 17 şubat 2016 ankara patlaması

    165.
  34. ölenlerin yakınları neler hissediyorlardır, ne acılar yaşıyorlardır kim bilir... bunları burada anlatmaya sözcükler yetmez, üzgünlüğümüzü anlatmaya yetmez... fakat;
    bu olayın bir kaç güne unutulacağını, hatırlayanlarında vatan hainliği, bölücülük ve akp lügatinde ne kadar dışlayıcı itham varsa onlarla yaftalanacağını düşünüyorum. sonuçta bu patlayan ilk bomba değil, bu gidişle son katliam olacak gibi de durmuyor. suruç'ta, ankara tren garında, istanbul'da bir sürü canlarımızı kaybettik, duyarlı insanlarımız hepsi için tepkiliydi. peki ya, bu cani düzeni destekleyen "kefeni giyip yola çıkanlar" ne yapıyorlardı tıpkı şimdide hükumeti koruyup kollamaktan başka ? hiçbir şey yapmıyorlardı. tarihte hiçbir şey olarak kalmayacaksınız sadece, cani ve katil olarak da yazılacaksınız.
    0 ...
  35. özgecan aslan

    624.
  36. eminim bir çoğumuzun gözleri hala doluyordur özgecan’ı düşündükçe, acaba ailesi ne kadar üzülüyor ? düşünemiyorum… buraya yazacak bir şey bulamıyorum, türkiye’de ki her vahşete, her katliama yazacak hiçbir şey bulamıyorum. Fakat şunları demeyi içten istiyorum:
    mahallede, okulda, işte, sanal alemde, üniversitede, metroda, otobüste, pazarda, çarşıda, sağda solda, gördüğü her kadını rahatsız eden, kadınların bedenini eğlence unsuru olarak gören*, kadınları sadece sırf giyiminden ötürü cinsel obje olarak gören, tacize yeltenen “abaza yaratıkların” böyle vahşetlere sebep olabilecek potansiyele sahip olduklarına inanıyorum. bir yıl önce özgecan’ı kaybettik, fakat hala ülkemizde özgecanlar ölmeye, şiddet görmeye devam ediyor…
    5 ...
  37. hiçbir yere hiçbir şeye ait olmama hissi

    199.
  38. hiçbir tercih hakkına sahip olmadan, rastgelelilik sonucu doğduğumuz, büyüdüğümüz ve yine bir şekilde öldüğümüz düşünülürse gayette doğal bir histir. varlığımızı belli bir temele dayandırmak zorunda değiliz. oysa devingen yapılı hayatımızda pek çok şey değişebiliyor, hayat her bakımdan güçlü insanları seçip yaşamasına göz yumuyor. sürekli kaybetme ve kazanma zarları atarken hayat, neye ve nereye ait olabiliriz ki? özellikle güçlü değilsek, sahiden kendimizi kocaman dünya da nerede bulabilir ve oraya ait olabiliriz? her şey değişiyor, en başta kendimiz değişiyoruz. değişim varsa o noktada "aitlik" gibi sabit kalma durumu söz konusu olamaz. en basit örnek duygularımız. onlar bile belirli bir şeye uyum sağlayıp kalamıyor. bugün anlamsızca mutluydum, lakin 2 gün sonra ne olacağını biliyorum. zihnime düşünceler hücum ettiğinde, yapabileceğim tek şey insanları kendimden uzakta tutmak. ve kimseye ait olamamak.
    4 ...
  39. insancıklar

    43.
  40. Dostoyevski’nin, insancık denen canlıyı ve onu çevreleyen olguları, insanı derinden sarsarak ve insanın ruhuna hitap ederek yorumladığı eseridir. Aynı zamanda ilk eseri olarak bilinir ve ilk olmasına rağmen popüler olmasında bayağı katkısı olduğu düşünülüyor.
    romanımız karşılıklı mektuplaşma şeklinde ilerliyor. Bazen, bazı mektuplarda akıbeti belli olmayan durumları epey merak etmiştim okurken. En çok etkilendiğim kısım, varvara’nın mektubunda anlattığı, petenka ile birlikte geçen anısıdır.190 sayfalık aşk kokan bir kitaptır, lakin buna zıt olarak aşkın manasız bir uğraş olduğunu da kanıtlar nitelikte olduğunu düşünüyorum.
    -----kitaptan bir alıntı----
    “sizi götürüyorlar, gidiyorsunuz. Sizi benden ayıracaklarına keşke göğsümden kalbimi çekip koparsaydılar…”
    0 ...
  41. öylesine yaşayan insanlar

    4.
  42. ilgi çekmek için yazayım, ezik birisi de olarak ve bunu kabul ederek. benim bu. buradan giden insanlar hep bana asil gibi geldiler. bense boş ve biçimsiz olarak gideceğim.
    3 ...
  43. neden yaşadığını anlamamak

    3.
  44. çok çok önceden normaldim, oysa şimdi neden yaşadığımı hiç bilmiyorum. uzun bir süredir, tüm direncimi ve yaşama hevesimi kaybettim. kendimi, sözlük gibi bilgi içerikli yazılar yazılması gereken yere, ilgi budalaları gibi, acıklı şeyler yazabilecek kadar aciz, ve boş hissediyorum. evvelden, bir ideal uğruna yaşayan ben, şimdilerde ise bedenimin biyolojik olarak yaşama ihtiyacına cevap vermek için yaşıyor gibi olsam da bu anlamsızlıklara alıştığımı düşünüyorum. güne hep aynı düşüncelerle uyanmanın, günün her monotonluğunu ibadet eder gibi yaşamanın bana haz vereceğini hiç düşünmemiştim. ansızın bir yok oluş ziyaretime gelmezse, hayatımın geri kalanı, sanal alemlerde boş boş yazılar yazmakla ve de sızlanıp durmakla geçecek gibi... neyse ki ülkemizde ansızın, hiç bir sebep yokken ölmek kolay bir şey.
    3 ...
  45. ben bu yazıyı öylesine yazdım

    1782.
  46. yazları, masamın üzerinde ansızın bir iki tane minik siyah karınca gezerdi. ara sıra onları izler, nereye gittiklerine, ne yaptıklarına pek anlam veremesem de, onlar benim bedenime bürünüp insan olsalardı, kesinlikle daha anlamlı şeyler yaparlardı diye düşünürdüm.
    4 ...
  47. ikolojik denge

    23.
  48. sözlükte dertleşebileceğimiz ender insanlardan biridir diye düşünüyorum. gönlü iyiliklerle dolu, yardımsever 11. nesil yazarımızdır. kendisine buradan sevgilerimizi ve saygılarımızı iletiyor, mutlu ve umutlu yarınlar diliyoruz.
    0 ...
  49. sözlük yazarlarının itirafları

    132994.
  50. Bir zaman aralığında içimde bir düşünce beliriyor. Periyodik olarak bu zaman aralıkları tekrarlanıyor. Genel de söylemeye anlatmaya utanıyorum, bazı düşüncelerimi. Bunların hakikaten var olup olmadığını, gerçekten bana nasıl hâsıl olduğunu bilmiyorum. Ama git gide bu düşüncelere bağlanıyorum, bana hayata dar eden düşüncelerimden vazgeçemiyorum. Bir yandan da içimden bir ses bunların hayatta mutlak hakikat olduğu, kendimi bunlara göre belirlemem gerektiğini, aslında etrafıma baktığımda içinde bulunduğum durumu hak ettiğimi, ayrıca da bunlara göre yaşarsam hayatımın dar olmayacağını seziyorum. Bu kadar ne düşünüyorum? Bazı kişilere bunları fısıldadım çevremde ve bana aptalca şeyler söylediğimi dediler. Oysa bunlar benim hakikatim, en çokta kelimelerim. Sabahtan geceye yatamaz gibi olup, uyanıp, yine kesin bir kararsızlıkla sabahladığımda aslında, git gide yok olduğumu düşünüyorum. Eriyorum.
    8 ...
  51. saçların dökülmesini izlemek ve bir şey yapamamak

    10.
  52. (bkz: fiziksel çöküş) içinde olan bireyin durumlarından sadece biridir.
    2 ...
  53. mariana

    16.
  54. değerli görüşlerini aldığım, dertleştiğim naif ve anlayışlı yazardır. ayrıcada burada kalmama vesile olan biricik dostumdur. yeni yıldaki ilk girimde ona hep mutlu ve başarılı yıllar diler, hayatında hep kendi gibi iyi insanların denk gelmesini temenni ederim.
    4 ...
  55. bir varoluş sorunu olarak anlamsızlık

    0.
  56. çok çok eskileri bilemem elbette ama uzun bir süredir gözlemlediğim ve içlerinde kendiminde olduğunu düşündüğüm büyük bir güruh, oldukça karamsar,mutsuz hatta hayattan bağlarını kesip tamamen yok olma derdinde gibi. açıkçası aşk ya da maddi sıkıntılarım yok. gayet aklım başımda. benim derdim sadece, kendi varlığımın bir şeyler yapmaya çalışmasını, bu yolda emek harcamasını anlamsız bulmasıdır. tüm bir gece kendi aklımca varlığımı ve amaçlarımı sorguladım. mutlak sonumuzun ölüm, yani yokluk olduğunu bildiğim için, bir şeyler yapmanın manasız olduğunu düşünüyorum. sadece ben değil, tüm insanlar acınası halde. yani ben sadece bir örneğim bu durum için. aslında hepimizin çabalamaları anlamsız ve boş. yani aklınıza ne geliyorsa, her şey boşluk. inançlardan milliyetlere, ideolojilere, aşklara kadar. sekste boş. bir ara saplantı olduğunu düşündüğüm bu düşüncelerden, kurtulmaya çalıştım ama saplantı olmadıklarını, aslında hayattaki gerçek hakikatın bu "boşluk"lardan oluştuğunu anlayacak kadar gerçek olduklarını idrak ettim. bu tarz düşüncelere sahip bir çok yazar vardır aranızda, bunları aşabildiniz mi yoksa sizde bıraktınız mı bir çok şeyi ?
    tabi "her şey boş, gidin intihar edin" demiyorum. ama ortalıkta dolanıp durmayın anlamsızca. evlerinize/odalarınıza çekilip sadece düşünün.
    9 ...
  57. sözlük yazarlarının itirafları

    132284.
  58. yazacak bazı şeylerim var sanıyorum. kendimi müthiş bir şekilde kandırıyorum. ne istediğimi, hangi düşünceyi istediğimi bildiğim halde, "o"nun benle alakası yokmuş gibi davranıyorum. oysa içimde "o"nu yaşamaya ve yaşatmaya karşı elzem hisler var. "o" dediğim şeyi bazen düşünürken bile ruhumda acı duyuyorum. bir yandan bu düşünce bana o kadar yakışıksız kalıyor ki, hiç bir şeyi hak etmediğimi düşünüp kendimi bir yerlere saklamayı, sadece saklamak da değil, mümkünse ebediyen her şeyimi, hayata ilmek ilmek işlenmiş her bağımı hayattan sökmek istiyorum.
    kendimi en minik değer de, bir düzlemde ya da uzayda vasıfsız bir nokta olarak gören ben, nasıl olur da ruhumu "o"nla bütün kılıp iç huzura erebilirim ? en kötüsü, artık daha vahim şeyleri de düşünmeye başladım. bir gün o ilahi huzura ersem dahi acı sonumuz "yok olmak" var. sonu belli bir şey için çabalamak tıpkı rüyasında hapisten salındığını gören, lakin hapiste müebbet kalacak bir mahkümün gözlerini açtığında yine kodeste olması kadar acı vericidir.
    neler yapsak, neler yazsak, "ne" kadar boşuz.
    4 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük