Çoğu kişi arkadaşlığın ve dostluğun kıymetini bilmeden, kendini aşk denen çemberin içine atıyor.
Özellikle gençlerde gözlemlenen durumun, aslında bastırılmış cinsellik güdüsünün ortaya çıkardığı bir davranış biçimi olduğunu düşünüyorum.
Neden mi?
Arkadaşınızla kahve içebilir, sinemaya gidebilir, gezip tozabilir, saatlerce dertleşebilir. Kısacası cinsellik anlamında yakınlaşma dışında her şeyi birlikte yapabilirsiniz.
Ve siz bu güzel birlikteliği (dostluğu) her seferinde bu cinsel güdüleriniz yüzünden nahvediyorsunuz.
Sonuç olarak ortada sürekli birbirinin hayatına karışan, olur olmadık şeyler yüzünden birbirini tribe sokan, birbirine hesap veren ve birbirinin hayatını bok eden bireyler haline geliyorsunuz.
Çünkü beklenti en başından beri bu bastırılmış duyguların tatmin edilmesi. (Kişi kendine itiraf edemese de öyledir)
Aşık olmak, sevmek, birine ilgi duymak çok güzel bir şey. Ama bunu gerçekten sağlıklı bir biçimde yürütmek ve duygulara olduğu kadar mantığa da önem vermek gerekir.
ilişki uzmanı falan değilim. Tüm bunları eteafımda gördüğüm ilişkileri analiz ederek söylüyorum.
Sadece sex için evlenen erkekler ve sadece evlenebilmek için kapanan, sonrasında kocişim de kocişim diye instagram da hikaye atan kadınlar var bu ülkede. Bunları hepimiz biliyoruz.
Bu yüzden dostluğun ve arkadaşlığın, sevgili olmaktan daha değerli olduğuna inanıyorum.
Konu elbette eleştiriye açıktır. Fikirlerinizi yazarsanız, tartışır ve birbirimizden bir şeyler öğreniriz.
masada taşları karıştırıyon, rasgele 14 tane taş alıyon
elindeki taşları önceden seçme şansın yok.
o 14 taş ile oynamaya çalışıyorsun (hayatın sana verdiği taşlar ile bi bok yapmaya çalışıyon işte)
bazılarının eline doğrudan çifte okey geliyor. bazılarına da 2 tane yan yana koyacak per gelmiyor amk
ne yerden çektiğin yarıyor, ne elden düşen
sonra tam toplamaya çalışıyorsun.. hop beklediğin ara taş karşıda çıkıyor.
sonra bozup yeniden başlıyon.. hooop gene karşıda çıkıyo yeni beklediğin ara taş
derken sen daha 2 per yapmadan, adamın biri çıkarıyo okey atıyo açıyo amk
8 puan!
haşırttttt diye giriyor
hayat da böyle.. yani ben böyle olduğunu düşünüyorum.
anneni babanı sen seçmiyon; aileni, dilini, doğduğun yeri sen seçmiyon
vatandaşı olduğun ülkeyi sen seçmiyon.
sen ben fakir bir ailede doğuyoruz
ilkokul 1 den itibaren salak gibi büyütülüp
hem işe hem okula sürülüyorsun
her türlü çocuk istismarına uğruyorsun
çocuk işçiliği, eğitime erişim, maddi ve sosyal olanaklar, taciz maciz, her boku yaşıyon amk
sonra da senden sağlıklı, aklı baliğ bir birey olmanı bekliyorlar..
gene de yılmayıp sen işin içinden dürüst, çalmayan, çırpmayan, öldürmeyen, suç işlemeyen bir adam olarak çıkabiliyorsun.
ama o amına koduğumun taşı bir türlü gelmiyor!!
şansın bir türlü dönmüyor
yandaki taşı da çalmak istemiyon. ortağından falan yardım istiyon. o malın kendine hayrı yok..
Normali iş veren tarafından söylenen biz sizi ararızdır.
Ama bazen tersi de olabiliyormuş.
Bir keresinde bir mağazaya ön muhasebe elemanı olarak başvurmuştum. Mağaza da Mobilya ve beyaz eşya mağazası.
Çağırdılar ve görüşmeye gittim. Şartları çok boktan gelince de istemedim adam resmen köle arıyor.
Muhasebe dışında arada satışa da bakacaksın.
Ayda 1 gün izin.
Asgari ücret.
Bu ne lan..!
Yeminle adama bi hee tamam desem. Hemen başla diyecekti.
Zaten ben adamı değil, adam beni ikna etmeye çalıştı.
Ayrılırken de bir düşüneyim ben sizi arar haber ederim dedim.
Edit: başlığı biraz yanlış yazmışım kusura bakmayın. Telefondan girdim.
gecenin yarısı sabahın körü demeden ha bire bir şeyler yazılan gruptur. Sessize de alamıyorsun biri bişey sormuştur adın geçmiştir diye ara ara bakıyorsun.