sözlüğü açıp üye girişi yaparken, sağ tarafta çıkan balık, tarla, ot, çiçek gibi anlamlı resimlerdir. az önce kardeşime turuncu bir japon balığı, bana ise tarladaki bir kız çocuğu denk geldi. * güzel bir uygulama, ufkumuz açıldı sözlüğe girerken.
So you think that you got it all figured out
I told you, you have no idea what it is all about
Now you want to cling to the next big thing
Be part of the scene and ride the big machine
Well it aint gonna work out that way
Now you want to cling to the next big thing
Be part of the scene and ride the big machine
Well it aint gonna work out that way
What, who, where were you when I was down on my luck you know you never gave a f*ck
You just cast me aside
What who where were when I needed you,
You know you never came through
And now you want to come along for the ride
I told you I know you as well as you think you do
I'll show you just how easy you are to see straight through
Now you want to cling to the next big thing
Be part of the scene and ride the big machine
Well it aint gonna work out that way
Now you want to cling to the next big thing
Be part of the scene and ride the big machine
Well it aint gonna work out that way
What, who, where were you when I was down on my luck you know you never gave a f*ck
You just cast me aside
What ,who, where were when I needed you
You know you never came through
And now you want to come along for the ride
Nothing to me your nothing to me
Now you want to cling to the next big thing
Be part of the scene and ride the big machine
Well it aint gonna work out that way
Now you want to cling to the next big thing
Be part of the scene and ride the big machine
Well it aint gonna work out that way
türkiye'deki milli eğitim bakanlığı'a bağlı okullarda uygulanan müfredatın amerika tarafından belirlenmesine dayalı sistem. gerçektir. "bizim çocuklar", gavur ne derse onu okur.
yine saçma sapan sözleri ahh, ohh gibi inlemerle süsleyerek önümüze koyan avril ablamızın bir şarkısı. under my skin'den...
şarkının sonunda "I am small and the world is big But I'm not afraid of anything" der.
Türkiye´de "Zakkumcu Doktor" olarak tanınan Dr. Ziya Özel'dir. özel, çeşitli suçlamalarla karşılaştıktan sonra ABD´ye göç etti. 1992´de ABD´den zakkumdan elde edilen "Oleander" maddesinin bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi üzerine patent alan Dr. Özel, 1995´te bu konudaki araştırma haklarını bir ABD firmasına sattı.
Cleveland Kanser Kliniği´nde gerçekleştirilen ve zakkumdan elde edilen hammaddenin tümörlere karşı etkili olduğunu gösteren klinik çalışma Amerikan Klinik Onkoloji Cemiyeti´nin 2001 yılında düzenlediği konferansta da sunulurken, irlanda´da bazı durumlarda ilacın kullanılmasına izin verildi. Honduras´ta ilaç eczanelerde satılıyor.
"Tribolojinin Türk dehası" Prof. Dr. Ali Erdemir de icat ettiği karbon kaplama teknolojisiyle bilimde çığır açtı. Prof. Dr. Erdemir, yıllar önce iş aradığı Türkiye´de resepsiyon memurluğu uygun görülmesi üzerine Türkiye´yi terk etti. *
Zoran Zivkoviç, 18 Mart 2003 tarihinde, selefi Zoran Cinciç in bir suikastla öldürülmesinden birkaç gün sonra, Sırbistan başbakanlığına atandı. Demokratik Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cinciç in yakın bir müttefiki olan Zivkoviç, reformları sürdürme ve Cinciç öncülüğünde başlatılan örgütlü suçlarla mücadelenin sürdürüleceğini taahhüt etti.
Zivkoviç, 22 Aralık 1960 ta Niş te dünyaya geldi. 1983 te Belgrad Ekonomi Koleji nden mezun oldu ve beş yıl sonra kendi şirketini kurdu. Zivkoviç, Cinciç in Demokratik Parti sine 1992 de katıldı. Miloşeviç rejiminin yılmaz bir muhalifi olan Zivkoviç, Miloşeviç in 2000 yılının Ekim ayında iktidardan düşmesini sağlayan gösterilerde başı çeken kişilerden biriydi. Zivkoviç, parti hiyerarşisindeki basamakları birer birer çıkarak partideki ikinci adam konumuna yükseldi.
1993 - 1997 yılları arasında Zivkoviç Sırbistan Meclisi üyesiydi. Bu arada, Zayedno (Birlikte) adlı muhalefet bloğunun 1996 da belediye seçimlerinde sağladığı başarının ardından, Sırbistan ın üçüncü büyük kenti Niş in belediye başkanı oldu.
Kosova daki çatışmaların ardından, kış mevsiminde petrol gereksinimini karşılamak için Zivkoviç ve birçok başka belediye başkanı AB nin desteğinde bir "Demokrasi için Enerji" programı geliştirdi. Zivkoviç bu program için "Eğer güçlü ve gururlu olmakla 10.000 çocuğun okullarına devam edebilmesini sağlamak için yalvarmak arasında bir seçim yapma yetkim olsa, insanların ne dediğine bakmaksızın yalvarmaya hazırım" ifadelerini kullandı. Hükümet bu programı engellemeye çalıştı; bunun üzerine Zivkoviç oturma eylemleri düzenledi.
2000 yılında Yugoslav Federal Meclisi nde milletvekili olan Zivkoviç, iki kez Federal içişleri Bakanlığı görevi yaptı. Söz konusu görevde 2003 yılının Şubat ayına, Yugoslavya yerine Sırbistan-Karadağ kuruluncaya değin devam etti. Ayrıca, 2000 yılında Savunma ve Güvenlik Konseyi üyeliğine, 2002 yılındaysa BM Savaş Suçları Mahkemesi yle işbirliği Ulusal Konseyi üyeliğine seçildi. 2002 yılında Zivkoviç aynı zamanda Terörle Mücadele Konseyi ne de başkanlık yapıyordu.
Cinciç in ölümünün ardından Demokratik Parti onu yeni Başbakan adayı olarak gösterdi. Sırbistan Meclisi nce 18 Mart 2003 te bu göreve getirildi. Zivkoviç ülkedeki tüm partilerden siyasi istikrarın yeniden sağlanması ve reformlar için çaba harcamalarını istedi. Yaptığı konuşmada "Dışişleri konusundaki kısa erimli amaçlarımız Avrupa Konseyi ve Barış için Ortaklık Programı üyeliği ile birlikte AB ye üyelik müzakerelerine başlamaktır" diyen Zivkoviç, ancak Birlik le daha yakın ilişkiler içine girerek Sırbistan ın eski gücüne kavuşabileceğinin altını çizdi.
snatch filmindeki, turkish karakterinin diline pelesenk olan söz. alman arkadaşıyla konuşuyorken kullandığına göre, ah siz almanlar gibi bir anlamı olmalı... *
Dünyanın görmediğim kadınları için
Bir sigara daha yaktım, bir dal incittim
Görmediğim kentleri için
Eskiye dair hatırlayacaklarımı yazdım
Bütün güzel kadınların siyah saçları vardı,
Yaşlı adamın intihar ettiği yerden başladım
Esrik bir Nisan sabahı hiç beklenmeyen yerden.
Ve sizleri hatırladım
Şaşırmış mıydınız, sizleri hatırladım.
Üstünüzü örttüm
Üşümüştünüz.
Ürkekti bakışlarınız, emin değildiniz
Korkuyordunuz belli ki
Anlayamıyordunuz
Kesinlikle anlayamıyordunuz
Kötü davranmışlardı size
Kötü davranacaklardı size
Anneniz yanağınızdan bir kere öpmüştü
Sizleri hatırladım.
Sizi ben de ne diye sevecektim ki
Daha vardı
Zamanınız gelecekti
Eni konu bir keşkeydi hayatınız
işe yaramaz bir Nisan yağmurunda
intihar eden yaşlı adam kadar keşke.
Çirkindiniz, arkadaşlarınız da.
Bir kara parçasıdır yaşlı adamın bu ölümü;
Hiçten parça parça..
Üstümde yine aynı ceket vardı
Yine aynı sararmış fotoğraf cebimde
Yine aynı dişlerim, parmaklarım
Aynı gözlerim vardı
- Sizi ilk kez gören bu gözlerim -
Yine uyuyordum
Hiçten parça parça, en çok da gölgesi...
Benzi solmuş aynalara
Hayatını anlattı yaşlı adam
- Aynalar mıydı tek onunla yaşlanan -
Donuk yeşil paltosu - ona benzeyen -
Bin dokuz yüz otuz dokuz yılında
Savaş çıkacaktı belki de - yine bir ayna söylemişti -
Paltosu ve kimbilir nerede bir ayna,
Hiç evlenmedi yaşlı adam.
Bir sigara daha yaktım
Yaşlı adamın
Dünyanın görmediği kadınları için
- Dünyanın görmediğim kadınları için başka başkadır herkese, durağan -
Yakmasa mıydım?
Öyle ya belki de yakmasa mıydım;
Ama ne farkımız kalırdı o zaman
ilkel dağ tanrılarından
Ağaca yeşil ol, rüzgara es diyen.
Ölmek çok uzaktaydı o zaman.
Yağmurda ıslanan bir köpekten korkmuştu yaşlı adam
Kimbilir nerede şimdi bir ayna
Anneniz ve siz
Ağlıyordunuz
Hüngür hüngür ağlıyordunuz
Kendinizden geçmiştiniz; çığlık çığlığa
Hakim olamıyordunuz kendinize
Duramıyor daha da ağlıyordunuz
Gözyaşlarına boğulmuştunuz
Devamlı ağlıyordunuz
Her aynanın ayrı bir hikayesi vardı
Her Eski bir mektubun
Ağlıyordunuz.
Genç, diri ve de çok güzel
Hem de şiirler yazan o kızın
Bin dokuz yüz otuz dokuz yazında
intiharından ödünç aldığı
Nefesini üfledi aynaya,
Taşlar dokunulmayı beklerdi bir sonbaharın ardında
Bütün güzel kadınların siyah saçları gibi.
Hiç evlenmedi o yaşlı o adam.
O zamanlar çoğu insan küçüktü; hatırlamazlar,
Tarsus semalarında
Gece gündüze son mavinin eşiğinde
Herkesin bir annesi ağlardı.
Hele ki gün ışısın
Anneleri ağlar, onlar şiir yazardı
Tarsus semalarında
Bir gün daha biterdi böylece bir gün daha
Ve sizleri hatırladım ben yine.
Annelerinin bile hatırlamadığı sizleri
Bir papatya tutan elleri belki de sizleri
Çaresiz miydiniz
Kırbaç kırbaç bakışları sizleri...
Zamanlar oldu, çeşitli, çok, uzun
Büyütüldük, aksine uzun sürdü çocukluğumuz.
Greta Garbo'yu öpmüş müydü yaşlı adam
Belki de sadece kendi halinde bir müfettiş
Hala tam bilemedik tanrıyı, büyümüştük.
- siz değil ama, sizler çirkin -
- sizler annesinin bile özlemediği çocuklar -
Geniş zamanla geçmiş zaman arasına sıkıştık.
Korkak olduk, yorgun olduk
ilkel değildik, tanrı hiç, büyüyememiştik
Yalnız bir camiinin hüznü yeşerdi içimizde.
Yerleşti, anlayamıyorduk,
Aradık, bulamadık.
Aradık, bulamadık.
Aradık, bulamadık.
Bulamadık.