cinayetsebebi
603 (haşmetmeab)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 23.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    nazlı çelik

    49.
  1. sunduğu haberlerin arkasına ince ince ayarlar serpiştiren başarılı spiker.
    2 ...
  2. bu tarz benim

    281.
  3. futbol ezilen halkların mutluluğudur

    2.
  4. mantıklı bir söz. aynı alkol gibi, televizyon gibi, magazin gibi. futbol da tüm bu saydıklarım gibi ezilen halkların, hadi insanların diyelim, sahte mutluluğudur. örnek vermek gerekirse; uyuşturucu da sahte bir mutluluk verir insana. kendinizi iyi hissettiğinizi sanırsınız. ama etkisi geçtiğinde anlarsınız ne olduğunu. tıpkı 90 dakika bittikten sonra sizinle aynı maçı izleyen, ama size hiç benzemeyen futbol yorumcularını dinlemeyişimiz gibi açarsınız gözünüzü gerçek hayata. bir sonraki maça kadar ezilmeye devam edersiniz.
    2 ...
  5. pazar gününü evde geçirmek

    35.
  6. gerçekleştirmek için çaba gösterilen eylem. pazar günü nedir bilir misiniz? koltuğa yayılmak, televizyon kumandasını ele almak, arada bilgisayarla haşır neşir olmak ve kesintisiz göbeği kaşımaktır. aksini iddia edenleri gördükçe üzülüyorum. mesela pazar günü için beni dışarıya davet eden herkese yalan söylerim, hasta numarası yaparım, yeri gelir kabaca reddeder, sert bir dille de döverim. cumartesi akşamını eğlencenin doruk noktasına ulaşılan kutsal akşam olarak bilen nesle de aşina değilim.
    0 ...
  7. star tv nin yeni logosu

    162.
  8. şaşırtıcı bir şekilde dikkat çeken logodur. her gün sol framede başlığı duruyor, çevremdeki insanlar üzerine konuşup duruyor. sağlam ilgi çeken logo. ha, bu arada ben pek beğenmedim. ama biraz da beğendim gibi hani. öyle.
    1 ...
  9. devrimci recep tayyip erdoğan

    3.
  10. moda

    84.
  11. sadece istanbul'da bir semt adı olarak kalması istenilen kelime. kendimi bildim bileli moda kavramına sinir olmuşumdur. insanların kılık kıyafetlerini belirli kıstaslara göre belirlemesine, sadece kendi beğenilerini yeterli bulmamalarına sinir olmuşumdur. adımız at hırsızına, çapulcuya çıkmışsa keyfimizden değil efendiler!
    0 ...
  12. sekizinci nesil bir yazara eziksin bebeğim demek

    4.
  13. uludağ sözlük'teki nesil kavgalarının vazgeçilmez eylemlerinden birini gerçekleştirmektir. en çok altıncı nesil çekmiştir bu çileyi aslında. ve bu olay türkiye'de her mecrada var. her yerde sizden daha önce gelmiş birisi vardır ve sizi daha sonra geldiğiniz için kötüler. ama bazıları da hak ediyor bu kötülemeyi. nice mantıksızlar, dili bozuklar gördük lan.
    4 ...
  14. hülya avşar ın ses yarışmasında jüri olması

    8.
  15. şaşırtmamıştır. ne olacaktı? bu tür programlarda sese, oyunculuğa, yeteneğe değer verilmez. yarışmacılar da bunun farkındadır. ama bir umut çıkarlar sahneye. bazılarının başka çaresi yoktur. karşınızda sizi değerlendirecek kişiler kim olursa olsun "eyvallah" demek zorunda kalırsınız.
    0 ...
  16. yaşlandıkça mal düşkünlüğünün artması

    1.
  17. yaşlılığın getirilerindendir. bazı insanlar yaşlandıkça mala mülke değer vermemeye başlarlar. bazılarıysa tamamen tersi yöne giderler. ikinci yolu seçen yaşlılar insana hayatı zindan eder. ama önce kendi hayatlarını kendilerine zindan etmekten çekinmezler. mal, mülk, para en değerli şey olur çıkar. bu üçlüyü elde etmek için her yol mübah gözükmeye başlar. eğer çevrenizde böyle bir yaşlı varsa, geri dönüşü olmayan bir yola girmişsiniz demektir.

    peki ne yapmalı? *

    valla imkanınız varsa, yaşlıyı hacca falan gönderin. belki hidayete erer, malı mülkü önemsemez. ters de tepebilir, bu yüzden bu yol tehlikeli.

    isterseniz başka bir akrabanızın yanına gönderin. hiç değilse kafanız rahatlasın değil mi?
    0 ...
  18. kalkana gel abla kalkana diye bağıran balıkçı

    8.
  19. kalabalığın içinde ruh ikizini arayan balıkçıdır. o kadar kalabalıkta mesajını ortalığa salmıştır, o mesajı alabilecek bir karşı cins varsa mutlaka yolları kesişecektir.
    2 ...
  20. yumurta kapıya dayanana dek aldırma gönül aldırma

    3.
  21. "yan gel yat!" albümünün en başarılı şarkılarından biridir. arkasından "sıçtın mavisi" isimli şarkı gelir. o da çok güzeldir.
    0 ...
  22. acun ılıcalı nın ekşi sözlük yorumu

    11.
  23. fazla kafaya takılmaması gereken yorumdur. acun ılıcalı da her ünlü gibi yeri geldiğinde sözlüklere kin kusacaktır. hem haberiniz yok mu? ayın belirli günlerinde ünlülerimiz üzerlerindeki stresi, sıkıntıyı atabilmek için biraraya gelip sözlüklere saydırırlar. e tabii, çok stres yüklü insanlar. ıssız adalarda milleti yarıştırmacalar, kutu açtırmacalar, diablo'larla uğraşmacalar... her babayiğidin harcı değil.

    neyse, olayın espri bölümünü bırakıp, çizgiyi aşma olayına gelelim. nedir bu çizgiyi aşmamak için yapılması gereken şey? entryi yazmadan önce acun ılıcalı'dan ya da kim hakkında, ne hakkında yazılıyorsa ondan izin almak mı gerekiyor? bırakın artık ya. gören de sözlüklerde ünlülere ana avrat küfürler ediliyor sanacak. televizyonlarda ne gösteriyorsanız, kendinizi nasıl gösteriyorsanız o şekilde yazılıyorsunuz, bunu kabul etmek gerekir.
    1 ...
  24. belinde silahla okula gelen öğrenci

    13.
  25. okulun kuytu kişilerinde silahı kendisi gibi mal olan arkadaşlarına sergileyecek öğrenicidir. ama o silahı o kuytu köşeler haricinde çıkartamaz. hatta, alnında boncuk boncuk terler hasıl olur, eli bir şekilde beline gider. yanından sessizce geçtiğinizde "yusuf... yusuf..." seslerini duyabilirsiniz.
    0 ...
  26. darwinistlerin ısrarla cevap veremediği sorular

    32.
  27. her çocuk geleceğe atılmış bir tohumdur

    1.
  28. her birlikteliğin de bir geleceğe uzanış projesi olduğu düşünüldüğünde doğruluğu anlaşılan cümle. ya da düşünmeyin. bu cümlenin doğruluğunu anlamakla uğraşmayın. başka işiniz mi yok?

    dünyadaki bütün kötü adamların; seri katillerin, soyguncuların, tecavüzcülerin de bebekliklerinde çekilmiş eski fotoğrafları vardır. her kötünün de annesi babası olmuştur. ya da olmamıştır. bu da güçlü bir ihtimal.

    her anne baba bir çiftçidir. dünyaysa tarla. anne babalar o tarlaya tohum atarlar. bir ya da birden fazla. o tohumlara iyi bakarlar ya da kötü bakarlar. bu da o tohumun geleceğine yön verir. her birey de yeri gelir dünyaya yön verir. iyi ya da kötü.

    ***

    ulan, onu bunu bırakın da hala aynı her şey. aynı boktanlıkla devam etmekte. bazen iyi şeyler de oluyor, gülümsüyorum, ardından birden aklıma geliyor o. mal gibi kalıyorum tabiri caizse. sinirim bozuluyor. çiğdem çitlemeye dalmışken birden ağızı ateşe veren garip, kara, kuru kuruyemiş benzeri şey gibi.

    ve sen, yine aynı umursamazlıkla geziniyorsun ortalıkta. aynı amaçlarınla, aynı ses tonunla, aynı sevginle. sevginle.

    ve ben, mal gibiyim biliyorsun burasını zaten. ben, hala seviyorum seni. akşamlarım asık suratlı, gecelerim garip bakışlı. terastan bir şeyler fırlatıyorum, komşulara hareket çekiyorum. çünkü, çünkü seninle sevgili olamayacağız. çünkü, büyük ihtimalle senin benim seni sevdiğimden haberin olmayacak. murathan mungan diyor, yeni türkü söylüyor ya; "bırak bana anlatma imkansız sevgimizi / sevmek birçok şeyi göze almaktır." diye.

    çok doğru diyorlar lan. bana bakma, benim göze alacak bir şeyim yok. sana aşık olduğumdan beri umursamıyorum. evet, hiçbir şeyi umursamıyorum. senin göze alman gereken şeyler var. ama, senden bunu isteyemem. buna hakkım yok. senin sevdiğin biri var. hani attila ilhan diyor ya; "çöp gibi bir oğlan ipince / hayırsızın biriydi fikrimce." diye. bence senin sevdiğin adam da öyle. yani, onu hiç görmedim ama, kesin böyle biridir.

    ve, 5 yıl önce hayatıma kastetmiş o hıyar.
    ben, her şeyden habersiz beş sene önce.
    "k" harfini kafama fırlatmışsın bir bulutun üstünden,
    kafam yarılmış, hissetmemişim.
    kanamış, kanamış, akmamış yere.
    içine atmış kafam, ben üzülmeyeyim diye.

    ve 5 sene önce,
    sen aşık olmuşsun birine.
    ve uykumda bıçaklamışlar beni,
    sigara paketlerine basmışlar o halimi,
    gören vazgeçiyormuş sigaradan.

    ve 5 sene önce,
    yaşlı bir adam yolda devrilmiş kalmış.
    babasından sevgi görememiş bir çocuğun,
    herkesten nefret ettiği gibi,
    nefret ettim sayende herkesten.

    seni suçladığımı düşünme,
    aşık olmak benim hatamdı.
    ardından beş sene önce,
    yağmur güneşi ıslatmış.
    güneş utancından çıkamamış günlerce dışarıya.
    yağmur anlamış hatasını,
    ama özür dilememiş güneşten.

    ve beş sene önce,
    sen aşık olmuşsun birine,
    ve bir mızrak yollanmış,
    güneşin doğduğu yere.

    ***

    puh, şiirler üstüme döküldü.
    0 ...
  29. erkeklerin elleri cepte yürümesi ve durması

    8.
  30. bazı erkeklerin mecburiyetten gerçekleştirdikleri olay. mesela ben de yürürken ellerimi ceplerime sokarım. yoksa rahatsız oluyorum. ellerim öyle boş boş sallanıyorlar falan. tercih meselesi diyelim.

    o değil de, kadınlarda da var mı lan böyle bir şey?
    1 ...
  31. top ve tüfek sanata işlemez

    1.
  32. doğruluğu yaşanmadan anlaşılamayacak ya da zor anlaşılacak cümle. *
    çoluk çocuk demeden katliam yapan orduların, sahte mesajları ve sahte gülümsemeleriyle haber kanallarında açıklama yapan katil liderlerin önüne geçemediği tek dalgadır sanat. sanat, ne olursa olsun toparlanmayı bilecektir, durduralamayacaktır.

    bir ressamın ellerini resimlerinden dolayı kırabilirsiniz. ama, bu eyleminiz o ressamın resimlerindeki anlamı karartamaz. o resimler, yıllarca aynı anlamları ifade edecektir, aynı sloganları atacaktır.

    bir yazarın da ellerini yazdıklarından dolayı kırabilirsiniz, yazdıklarını yakabilirsiniz. bu da anlamları, ifadeleri karartamaz.

    bir müzisyenin müzik aletini parçalayabilir, ağzını burnunu dağıtabilirsiniz. o müzisyenin şarkılarının kulaklara dolmasına engel olamazsınız.

    kısacası, güç kullanarak her şey yapılabilir. insanlar öldürülebilir, konuşanlar susturulabilir. sanat için aynı şeyler söz konusu değildir. sanat, er ya da geç zalimleri insanlara anlatacaktır.
    0 ...
  33. hayatta sahip olunan etiketler

    2.
  34. samimiyetten ve gerçeklikten uzak etiketlerdir. insan, psikolojisiyle, duygularıyla ele alındığında etiket kabul etmeyen bir varlık olarak görülmelidir. ama, hayat siz istemeseniz de, alnınızın ortasına "şlak!" diye yapıştırır etiketi.
    0 ...
  35. küs olduğun yan odadaki eşine koşup sarılmak

    0.
  36. belki ağlayarak izlenen bir film sahnesidir. o değil de, sigara paketinin üstünde yatakta birbirlerine yüzlerini dönmüş bir çift varken ve bu ikili tam karşımdayken, duygusal entry giremiyorum.
    1 ...
  37. leyla ile mecnun

    199.
  38. türk komedi dizilerinin arasında birincilik koltuğuna oturabilecek dizi. * yeterli kitleye ulaşmaması bir sorundur belki ama, benim çok hoşuma gidiyor. hele bu büyük (!) kanallardan birine geçerse, iyice yan basar demektir. ne diyelim, inşallah popüler olmaz.
    6 ...
  39. su içilen bardağa hapsolmak

    1.
  40. sahip olunan şeyin esiri olmaktır. sadece bir örnektir, örnek alınmaması gereken örneklerdendir. belki de, verilen bütün örnekler böyledir. neden bir şeyleri örnek alma ihtiyacı duyarız? anlamam.

    ***

    tepemde bir ağırlık hissediyorum.
    benimle birlikte yerin dibine gitmek isteyen bir ağırlık.
    ve, aynadaki hıyarın her pis sırıtışında gözlerim yanıyor.
    sebebi sen değilsin, olmamalısın, sen olsan şaşırmam aslında.
    sen acı veriyorsun, ağrı veriyor tepemdeki ağırlıksa.

    ***

    bardak... garip bir kelime değil mi? kökü, kökeni nereden gelir merak ettim şimdi. ama öğrenmek istemiyorum. su dolu bir bardak. ateş dolu bir bardak. yarısı boş bir bardak, ya da yarısı dolu ne fark eder? içindeki işine yaramayacaksa, o bardak orada değildir, görmezsin bile. çünkü, nankördür insanoğlu. ihtiyacı olanı alamadığında, en eski dostluklarını, aşklarını sildiği gibi, su içtiği bardakları da siler.

    ***

    günde kaç kere yanından geçiyorumdur kim bilir...
    ben, hep farkındayım.
    hatta, amacım senin yanından geçmek, seni görmek.
    peki, sen farkında mısın bunun?
    değilsin.
    peki, ben bunu düşündükçe neden delirecek gibi oluyorum?
    neden, kendimi aşağıya atasım geliyor?
    seni sevdiğim için olsa gerek.

    ve hiçbir şey umurumda değil.
    bu da aklıma gelmezdi daha evvel.
    belki de içimde silip atma arzusu duyduğum insanlar,
    kalbime yerleşen ve boşluk bırakmayan aşkınla birlikte,
    zar zor tutundukları yerlerinden sökülüp gittiler,
    bu da bir ihtimal.

    ***

    peki, "sen nasılsın?" bu soruyu cevaplarken düşünmek gerek. oysa, hepimizin hazır bir cevabı var bu soruya. ne kadar acı değil mi? hak ettiği değeri vermiyoruz, nasıl olduğumuza belki.

    ***

    bizler kötü insanlarız aslında ama azımız farkındayız.
    bu da kötülüğümüze kötülük katmaktan başka bir boka yaramaz.
    çevremdeki her şey, sigara paketleri bile beni tehdit ederken,
    iyi olmayı beklemem saçma.
    tehdit etmek kolaydır.

    hüzünlü bir müziği duyar gibiyim.
    sen kim bilir ne yapıyorsun...
    ben, senin sayende gözlerimi kapatarak yazmayı öğrendim.
    gözleri kapatarak kullanılan bisikletlere benziyor bazı yazılar.
    ben, senin sayende alnımdaki kırışıklıkla tanıştım,
    ve her zaman, her şeye hazırlıksızım senin sayende.
    sınavlara, çalışmadan giren öğrenci gibi,
    depreme banyo yaparken yakalanan insan gibi.

    ama, yine de seviyorum seni.
    aşk nedir? sorusunun cevaplarından birisin benim için.
    bir ressam resmimizi çizsin,
    evet, bu kalıcı ve güzel.
    senden güzel olmasın.

    ***

    bir bardak suya ne dersin doktor?
    0 ...
  41. terbiyesizliğe doğru

    1.
  42. bazı insaların yaşayabileceği gidiş süreci. geri dönüşü var mıdır peki? vardır, ama çok zordur terbiyesizliklerden geri dönülmesi. bir kere ağızdan, bedenden firar edince terbiye yoksunluğu, önüne geleni yıkar geçer, kırar geçer. silah arkadaşını kaybetmiş asker gibi. hocasının gözünden çoktan düşmüş öğrenci gibi.

    terbiye nedir? toplumun kurallarıdır. toplum nedir? garip garip kurallar koyan evrensel küme midir? yok, o kadar basit değildir. belki de...

    ***

    neyse, bırak şimdi terbiyesizliği de. hiçbir şey olduğu yok. göz göze de gelmedim bugün, gelebilirdim aslında. garip bir şey oldu, kaçırdım gözlerimi birden. o yine, gülümsüyordu, yürüyordu. ben de yürüyordum. ama, olmadı.

    onu görmediğim günlerde, yani bir iki gün falan görmediğimde, moralim daha bir düzgün oluyor sanki. ama, öyle de bir eriyor ruhum, anlatamam. hoş, onu gördüğümde de eriyor ama, garip işte, bilirsin aşk gariptir, pistir.

    bugün yine birkaç salak gördüm, suratlarında o yavşak ifade. o yine sabırlı. sinir oluyorum ulan, gıcık oluyorum, öldüresim geliyor o yavşakları. ama, ben neden bahsediyorum? kız, beş senedir bir başkasını seviyorken, ben neler saçmalıyorum?..

    çok kötü. berbat, rezalet bir durum bu. ne umut var, ne bir ışık. her şey dursa, unutulsa birkaç saat. sadece o ve ben kalsam. herkes donsa, dünya dursa. sadece o ve ben. sonra, ben anlatmaya başlasam, o hiç korkmasa, kızmasa. rahatça konuşsam onunla her şeyi. burada anlattıklarımı anlatsam. zaman dursa...

    ***

    aynaya bakıyorum, göremiyorum bir şey. gözlerimi kapatıp açamıyorum. kapatıyorum, açamıyorum. açıyorum gözümü, ışıklar sönüyor. sonra, bir şey oluyor, ben koltukta oturuyorum. herkes aynı işlerle uğraşıyor. devam ediyorum, ilerliyorum.

    sizi sevmeyeceğini bildiğiniz birine aşık olmak nedir? bir günahın bedeli olabilir, bir hatanın telafisi, bir ahın geri dönüşü olabilir. hepsi olabilir. bir zehir var, dolaşıp duruyor, bir de konuşuyor sinirim bozuluyor.

    ***

    off...

    hadi bitsin artık her şey. böyle bir teklif sunulsa, "bitsin mi?" denilse, hiç düşünmeden "bitsin" derim. umurumda değil zaten hiçbir şey. aileymiş, arkadaşmış ne önemsiyorum, ne düşünüyorum.

    bir yazarın/yazının tıkanma anı... üç noktaya sığınmak, boşluklara sığınmak. ifade veren bir suçlu gibi, habersizce ölüme sebep olmuş gibi. zor durumlar, zor anlar. gecenin bir saatinde karabasana kapılmak gibi, gecenin bir saatinde anlaşılmayan şeyler anlatan bir bebek gibi.

    ***

    evet doktor. ben hala saçmalıyorum, hala aşığım ve o hep bahsettiğim alışma mevzusu var ya, daha doğru düzgün oturmamış. unutamam biliyorum, tek sığınağım alışmak.

    o da olmazsa bittim demektir. her aşk böyle mi peki?

    *

    hadi terastan bir şeyler fırlatalım.
    0 ...
  43. aref in bu kadar tartışılmasının nedenleri

    6.
  44. insanlardaki sırlı olay merakının da arasında bulunduğu nedenler silsilesidir. tabii, bunu yapan da genç kızların sevgilisi konumunda biri olunca durum iyice kontrolden çıkıyor. bir iki sene önce fenomen diye bir program vardı. parapsikolojiyle ilgiliydi diye hatırlıyorum. aynı aref yaygarasının daha küçük versiyonu da o programda vuku bulmuştu.

    birkaç tane karizmatik adam beyin gücüyle ilgili şeyler yapıyorlardı. sonra bu adamların adlarına fan sayfaları açıldı, ana haber bültenlerinde gösterildi, gazetelere manşet oldu.

    kısacası, ilginç gelen her zaman ilgi çeker. *
    0 ...
  45. arife günü aref le araf filmi izlemek

    5.
  46. vatan tv

    2.
  47. canciğer muhabbetler isimli bir program yayınlayan kanal. kaliteli türkü dinlemenin çok zor olduğu şu günlerde kesinlikle tavsiye ederim.
    1 ...
  48. sebahat tuncel

    100.
  49. bebeklerden bahseden vekil. bu arada neyin, kimin vekili olduğu da tartışma konusu. bebek olayına geri dönmek istiyorum.

    haberlerde izledim, bebekler için polise kızıyordu. bebeklere gaz sıkıldığından bahsediyordu. bunu sebahat tuncel'in söylemesi ne kadar garip, trajikomik değil mi?

    (img:#122601)
    (img:#122602)
    3 ...
  50. ada zombilerin düğünü

    58.
  51. iyi bir komedi filmi. kafa dağıtmak için çok uygun. diyaloglar zorlama değil, karakterler birbirleriyle uyumlu. ayrıca, filmi izlerken bir sinema filminden çok, arkadaşlarınızla taşşak muhabbeti yapmak için çektiğiniz görüntüleri seyreder gibi oluyorsunuz. bu da filmin amaçlarından biri zaten.
    1 ...
  52. hayatın şanssız insanları

    1.
  53. sokakta yanından geçtiğimiz, aynı dolmuşa bindiğimiz insandır. tabii şanssız olmasının nedeni bizimle aynı yolda yürümesi, aynı dolmuşa binmesi değil. neden olsun? bu kadar önemli miyiz? bir insanı şanssız duruma düşürecek kadar acımasız mıyız?

    evet, şans önemlidir. varlığını, yokluğunu tartışacak değilim. şurada rahatlamak için birkaç satır bir şeyler yazıyorsak, üzerinde yıllardır konuşulan, samimiyetsiz tartışma programlarında bilim insanlarının tartışmaktan ziyade, kavga sebebi yaptıkları konuları konuşmaktan kaçınmakta fayda var.

    ***

    bazı insanlar belirli bir yaştan sonra dünyaya uyum sağlamakta zorlanırlar. bazılarıysa doğuştan tutturamazlar bu uyumu. boyunlarına kordon dolanır vs. ilk gruptakiler daha "şans"lı gibi.

    büyürler biraz sonra. gerilerinde başarısızlıklarını, kırılmış kalplerinin parçalarını bırakarak büyürler.

    dikiş tutturamazlar bir türlü. aileleriyle araları bozuktur, arkadaşlarıyla araları bozuktur. sevgilileri... belki vardır, belki yoktur. karşılıksız aşk adamıdırlar/kadınıdırlar genellikle.

    sonra, seçilmeyen kişi olurlar. arkadaşları başarıyı yakalar, göze girer. bizimkiyse öylece kalır orada.

    ***

    zor iş. neyse, anlatasım vardı gitti. bir yazarın klavyedeki tıkanma anı... hayatın şanssız yazarları... kendimizden "yazar" olarak bahsederken, birçok önemli şahsiyete hakaret mi ediyoruz? sanmam, onlar hiç tıkanmamışlar mı? yoksa elleri, elleri hiç durmamış mı? gözlerinden bir iki damla yaş düşmemiş mi boşluğa?

    peki, gülerek hatırlamak konusunda ne diyeceksin? mantıklı bir açıklaman var mı? varsa paylaş benimle, ihtiyacım var. benim de ileride hatırlayacaklarım var. "neden suskunsun?" sorularından başka, "seni doktora götüreceğim." tehditkar çözümlerinden başka duymak istediğim şeyler de var. evet, onun sesini duymak istiyorum. evet, şimdi yanımda olmasını istiyorum.

    365 günü 5 rakamıyla çarpmış olması benim için ne kadar korkunçsa, onun için de o kadar değerli. kızamam... kızmam. buna hakkım yok.

    ben yine seyirciliğimi konuşturacağım. seyirci olmak şu dünyadaki en zor işlerden biridir. oyunculuğu çıkartan seyircidir, anlattıran, yaşattıran seyircidir.

    ben bu filmi ağlayarak seyredeceğim. öfleyerek izleyeceğim ve küfredeceğim. aynalara söveceğim, dik merdivenlere söveceğim, televizyonlara söveceğim. altındaki ıslaklığı farkeden 70lik dedeler gibi. yenilgi sonrası toplu halde caddelerde yürüyen taraftarlar gibi.

    ve neredeyse her gün onu göreceğim. küçük gülümsemelerle, selamlaşmalarla saniyelerimi süsleyeceğim. bütün bu gülümsemeleri kaydedeceğim. gözyaşlarıyla ıslatmak üzere. ben bu son cümleyi başka bir yazarın entrysinde okusam iğrenirdim. evet, aşk böyle dandik. iğrendiğiniz şeylerin alasını yapmaya başlıyorsunuz.

    neyse doktor, gitmem gerekiyor.
    5 ...
  54. pencereden dışarı baktığında kendisini gören insan

    1.
  55. bir tuhaf insandır. ayrıca karakter sınırlaması bu zamana kadar kaç zenci hamurundan yapılmış uzun uzun başlığı sallandırmıştır bilinmez. kaç yazarın keyfi kaçmış, kaç tanesinin şevki kırılmıştır bu sınırlama yüzünden. "pencereden baktığında dışarıda kendisini gören insan" olacaktı. iki karakter lan.

    camdaki yansımadan bahsetmiyorum. aynalardan da bahsetmiyorum. eli cetvelli öğretmeninin karşısında iki büklüm, elleri önünde birleşmiş öğrenciden hiç bahsetmiyorum. o eli cetvelli öğretmen, ne öğretmiştir?

    insan bağlanan ve alışan bir varlıktır. bağlılığın boyutları ne kadar büyük olursa olsun, alışma faktörü devreye girdiğinde bütün tutku yavaş yavaş aşağıya düşmeye başlar. gökdelenin tepesinden atlayan depresyonkar gibi.

    zor bir durum yalana maruz kalmak. yalan söylemekten daha zor. çok zor. bir de aslında insanları, dışarıdaki dünyayı fazla önemsemiyorsanız, durum daha da zorlaşıyor. nasıl bir tavır takınacağınızı, ne yapmanız gerektiğini kestiremiyorsunuz. kaçışta buluyorsunuz çözümü.

    bugün yine göz göze geldik. yine karşılaştı gözlerimiz birkaç saniye. o yine sabırlıydı, sabırla dinliyordu karşısındakini. karşısındakiyse bir o kadar samimiyetsiz ve yalakaca anlatıyordu. yaşın getirdiğinden olsa gerek. aslında bu da bir kanundur. yakın görmekten kaynaklanır, yalakalıktan kaynaklanır.

    ben karşısından geçtim, etrafında gezindim, gözlerine daldım. ben yine aynı şeyleri tekrarladım. ben ne yapacağım? bunu bir türlü anlayamıyorum. bu çok zor bir durum, ben giderek daha da kötüleşiyorum. hayatta karşılaşmalar var. ben de karşılaştım birisiyle, bir şeyle. "aşk" diyor içimdekiler. "hadi ya" diyorum. kendimden utanıyorum. kendime kızıyorum.

    kısacası doktor, yavaş yavaş ölmeye devam ediyorum.
    4 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük