internet siteleri kullancıların içerik üretmesi ile trafiklerini arttırmak isterler. fakat kullanıcıların yazdığı her şeyi kontrol etmek ne yazik ki mümkün değil. bunun için genelde ilk sayfanın iyi bir şekilde gözden geçirilip arkadaki sayfaların kontrol edilmeden kullanıcıların yorumlarına ve tartışmalarına yer verilmesi stratejisidir. detaylı bilgi için şu makaleyi okuyabilirsiniz: http://www.simonowens.net...tegy-to-attract-new-users
aslında bu strateji uludağ sözlük`e de entegre edilebilir.
Nereden duydum bu sözü hatırlamıyorum ama Türkçe`de en çok sevdiğim söz heralde budur. Günümüzde ülkemizdeki birçok sosyolojik olayı o kadar güzel açıkliyor ki bu sözün üzerine tez bile yazılabilir.
1970`lerde yapılan yüzlerce tahmini toplayıp bunların doğru olup olmadığını değerlendiren bilim adamı. çalışmasından çıkan sonuç beni gerçekten şaşırttı. Yaptığı çalışmaya göre uzmanlar tarafından yapılan tahminler bile yaklaşık olarak %80 oranında yanlış.
Bu yüzden siz siz olun televizyonlarda ya da sağda sola uzmanım diye gezen herkesin görüşüne itimat etmeyin.
Abdi ipekçinin ismet inönü ile atatürk hakkında yaptığı röportajı içeren kitapdır. ayrıca bu kitapda inönünün atatürke ve atatürkün ona yazdığı mektupları da bulabilirsiniz.
islam oportünizminin öncüleri aynı zamanda kendi menfaatleri için bütün bir ülkeyi ateşe atacak kadar cani gruba verilen addır.
15 temmuzda olan kanlı darbe girişiminin üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra buraya uzun bir yazı yazmaya karar verdim. özellikle zaman geçmesini bekledim çünkü bu olaydan sonra fethullahçı terör örgütünün (fetö) nasıl hareket edeceğini gözlemlemek istedim. açıkcası gözlem yapmaya çok da gerek yokmuş, her zaman olduğu gibi beni şaşırtmadılar. aynı şeyleri deneyerek sonuç almaya çalışıyorlar. darbeden sonra bu örgüt öncelikle yurtdışında hızlıca lobi faaliyeti yapmaya başladılar (tabi bu lobi faaliyetlerini yıllardır anadolunun garip çocuklarından söğüşledikleri himmet paraları ve garip olmayan iş adamlarından al gülüm ver gülüm hesabına dayanan paralarla darbe öncesinde de yapıyorlardı). kendilerinin haklı olduğunu, herhangi bir olaya bulaşmadıklarını, türkiyedeki hukuksuzluklara karşı cesurca mücadele ettiklerinde (!) başlarına kötü şeyler geldiğini vb. hızlıca yaymaya çalışdılar.
yurtdışındaki çeşitli medya kuruluşlarının bunların lehine yayınladığı yazıları ve videoları dikkatlice okudum ve seyrettim. bunlar genelde içerik olarak benzer, yabancılar tarafından kaleme alınmış ya da hazırlanmış makale ve haberler. işin ilginç bir tarafı var. resmi gazetede yayınlanan 672 sayılı KHK ile bunların içinde olan 2346 akademisyen ihraç edildi. bu listelerde diyelim ki 10%luk bir hata olsun. geriye 2112 kişi kalır. bunun yanında bunları destekleyen yurtdışındaki çeşitli ülkelerde de akademisyenler var. fakat ne hikmetse bir tanesinin bile bu konu ile ilgili yayınlanmış adam akallı yazısı yok. ama zaten istelerse de yazamazlar. bunun iki nedeni var:
1. oyle bir yetenekde adamlari yok. tek kaynağa dayalı belirli kitapları okumaktan hepsi zombileşmiş. bunun yanında bu insanların hepsi özel bir görevi yapmak için yetiştirilmiş birer asker. içlerinde bir tane bile olayları derinlemesine yorumlayıp, analiz edecek bir tane bile adam yok.
2. içlerinde az da olsa yazabilecek kişiler belki olabilir. ama onlar da yazamaz. çünkü anlatılan şeylerin doğru olduğunu biliyorlar. yani yedikleri hatların farkındalar.
bu örgüt bir sivil toplum kuruluşu değildi. sivil toplum kuruluşu içindeki insanlar kod adı kullanmaz. kod adı ile kim iş yapar: 1. devletin resmi istihbaratı, 2. yasadışı iş yapan örgütler.
çakma akademisyenleri gibi millete kendilerini hoş göstermek için yaptıkları işlerin tamamı da fasondu. türkçe öğretiyoruz diyorlar acaba kime nasıl türkçe öğretiyorlar merak ediyorum. türkçe olimpiyatlarına katılan öğrencilerin tamamının bile türkçe bildiğinden şüpheliyim. heralde azerbaycanda kendi okullarından mezun olan çocuklardan bahsediyorlar türkçe öğretiyoruz diye ! ama onlarda zaten bu okullara gitmeden de türk kanallarından filan türkçeyi öğrenmiş oluyorlar.
bugüne kadar kaç tane fakir öğrenciye burs vermişler bunu da merak ediyorum. adamlar sınav yapıp başarılı öğrencileri alıp bedava okutuyorlar sonra da fakir öğrencilere burs veriyoruz diye ortada reklam yapıyorlar. üniversitede okurken kredi yurtlar kurumuna bağlı yurtlarda kalmıştım. ne hikmetse devlet yurdunda kalan öğrencilere genellikle belediye bursu çıkmazdı (bizim zamanımızda bu burs vardı, daha sonra iptal oldu). bu burs genellikle bu örgütün evinde kalan çocuklara verilirdi. bunlardan da bu parayı tabi gazete dergi parası diye söğüşlerlerdi.
yani kısaca hak yolunda bir iş yapmadılar, üstelik bir sürü gariban adamı da mahvettiler. bundan sonra böyle dini kullanarak adam sömüren ahlaksız, omurgasız grupların önünü kesmek için ciddi yasal düzenlemeler yapılmalı. yasal düzenlemelerin yanında sosyolojik olarak da ciddi çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Nevzat Tarhan tarafından hedef uğruna duyguları erteleyebilme beceresi olarak tanımlanan kavramdır. Zaten öz denetim sözcüğü dürtüleri kontrol etme anlamına gelmektedir. Buradan yola çıkarak farklı durumlar karşısında hedefimize ulaşmak için duygularımızı kontrol altına alma şeklinde de yorumlayabiliriz.
Disiplinler arası çalışan- enerji, ekonomi, çevre vb. konularda kitapları olan Kanada`da yaşayan akademisyendir. Kitaplarında çok anlaşılır bir dil kullanır ve anlattığı konuları somutlaştırmak için sayıları ustaca kullanır. özellikle günümüzde tartışılan konular hakkında somut elle tutulabilir bilgilere sahip olmak istiyorsanız okumanızı tavsiye ederim.