Afedersiniz iyi güzel de, ne demesini bekliyordunuz?
20 yılda dış politika bitirilmiş, iç siyaset tükenmiş, ekonomi iflas noktasına gelmiş, "eğitim" egitim olmaktan çıkarılmış, daha dün "beraber yürüdüğün" okyanus ötesindeki hainlerle ülkenin genelkurmay başkanı dahil pek çok kişiyi kumpas davalarla iceri atmışsın, adaletin terazisini kırmışsın; kısacası satranç oyunundaki tüm taşları kaybetmişsin, şah'ını savunacak bir taş kalmamış. Heriflerin her yerden gelmemesi için bir sebep görebiliyor musun?
Elimde bir veri seti var ve buna bağlı bir hipotezim var.
Elimdeki veri seti, örneğin türkiyedeki depremlerin büyüklüğü olsun.
3.3, 2.1, 5.5, 4.0, 7.6, 2.0, 3.0 gibi. Büyük deprem tanımı da 7.0 ve üzeri olsun.
Hipotezim, büyük depremlerden sonra kısa bir süre içerisinde veya peş peşe büyük depremler olmayacağı üzerine. Ancak büyük depremi tespit edebilmem için geçmişteki verileri öyle bir algoritma içerisinde yorumlamam ve sunmam lazım ki, büyük depremi bulabileyim.
Aklınızda deprem örneği kalsın, konu aslında bambaşka bir alan üzerine.
Eğer veri bilimi ile üzerine uğraşıyorsanız, istatistikten de anlıyorsanız size belki de hayatınızın bütün maddi sıkıntılarınızı çözebilecek bir iş fırsatım var. Ancak bunun için beraber bir iki model üzerine çalışmamız lazım. Sorgulamayı bilen, ön yargısız olaylara yaklaşmayı tercih eden proje ortağı arıyorum.
Ben yazılım geliştirme uzmanıyım. Dilerim beraber çalışabiliriz.
Saygılarımla.
Şahsi görüşüm AKP kendi bacağına sıkmış olur. Yabancı yatırımcının gözü kulağı seçimlerin sonuçlanmasında ve piyasanın rahatlamasında. Ancak yeniden seçim kararı çıkarsa yabancı yatırımcı yine dolarını çeker, zaten geçenlerde yapılan TL swap olayında dili yanan yatırımcı artık sittin sene gelmez.
Fakat her şeyden önce halk "yeter artık mk ne seçimmiş" mottusyla bu seçimi AKP aleyhine ceza keser gibi imamoğluna veya diğer rakiplerine oy atabilir.
Ümraniye 1419 nolu sandıkta oy verdim BTP adına. Geçerli oy olmasına rağmen göremiyorum http://sts.chp.org.tr adresinde. Ya site verisi yanlış ya da sandıkta yanlış bir durum var.
Her seçimde hangi partiye oy verdiysem kaybetti. Bu sefer totem yaptım, eşim sayın imamoğlu'na verdi mesela. Benim oy kayıp. Şener Şen'in filmine benzedi benim oy nere gitti?
Bugün pazardayken telefonuma haber uygulamalarından bildirimler geliyor, "Erdoğan: Domatesçilere Sesleniyorum, Bir Mermi Kaç Para?". Tabii bu esnada pazarda 40 TL gitmişti çoktan..
Merak ediyorum.. ilk 10 ekonomiye 4 TL patates, 5 TL domates, 4 TL soğan ile mi giriyoruz yoksa poligonda verilen 2 TL mermi ile mi giriyoruz; onu çok anlayamadım.
barış pehlivan ve barış terkoğlu, metastaz kitabı ile devleti esir alan cemaatleri ve onun yapılanmalarını anlatıyor.
orjinal fiyatı 27.50 bu ürünü dr.com.tr veya idefix.com adreslerinde 17 tl den alabilirsiniz. Bu sabah beşiktaşta yer alan kırmızıkedi kitapevine uğradım. Görünüşü, bıraktığı izlenimlere gelince ince bir kitap olması ve bahsedildiği gibi aşırı bir fotoğraf paylaşımı yok. internetten sipariş verdim 27.50 tl vermek yerine. Elime geçince ve okuduktan sonra bu entry'i düzenlerim.
Kitap tanıtım içeriği:
- menzilci polisler ilk kez göreceğiniz fotoğraflarında ne yapıyordu?
- akp'li bakan'ın tarikat şeyhinden özel ricası neydi?
- devlette fetö'den boşalan koltuklara hangi tarikat nasıl yerleşti?
- nedir bu hüsn-ü şehadet ve fetö borsası?
- hangi cemaat kim için cumhurbaşkanı'na mektup yazarak kefil oldu?
- genelkurmay başkanı'nın “sahip çıkın” dediği isimler neden tutuklandı?
- “kurda kuşa yem etmeyin” denilen işadamı nasıl hapisten çıktı?
- fetö operasyonlarından çıkarılan "imtiyazlı ortaklar" kim?
- hâkim rüşvet alırken gizli bir operasyonla nasıl yakalandı?
- hangi gazeteci kendisini mit'çi diye tanıtıp dolandırıcılık yaptı?
- çektirdiği fotoğrafları davaları etkilemek için kullanan isminarkasında kimler var?
- fetö operasyonu yapan savcının odasını akp'liler mi bastı?
- erdoğan'ın tehdit edildiği toplantıdan yara almadan çıkan ünlüler kim?
- üstü kapatılan telefon görüşmelerinde neler konuşuldu?
dizi ilk bölümlerde oldukça sarıyor fakat finale iki bölüm kala çok saçmaladı.
tavsiyem: izlemeye değmez, izlemek için benim gibi blutv'ye gidip para falan vermeyin. içerik olarak zaten çok film veya dizi yok. ayrıca şöyle bir saçma durum daha var. Mesela yapımları ingilizce altyazı izleyemiyorsun. Mesela game of thrones'u kalkıp ingilizce altyazı izleyemezsin ama türkçe dublaj ve türkçe altyazı seçeneği koyarsın.
--spoiler--
--bak spoiler veriyorum sorumluluk kabul etmem --
Ulan bir defa nuri pamir'in iç sesini veriyorsun, anlatıyorsun, anlatıyorsun 6 bölüm, sonra sikko sikko hiçbir şey olmamış gibi saçma bir finale bağlıyorsun. O kadar bölüm izledik, ilk bölümler heyecanlı idi.
Final tam bir saçmalamasyon. Hiçbir şey olmamış gibi diziyi kesmişsin. Yazacağınız senaryoyu..
Abbas ve fikret gay. Dilara'nın dayısı da öyle. dayısı, fikret ve abbasın ilk göz ağrısıymış. Birbirlerine aşıklar ama çocukları ve dayısını öldüren abbas. Fikrette cinayetleri ortaya çıkarmaya çalışıyor, kızına bak senin baban böyle böyle böyle diyor. Finaldeki anlatmaya çalıştığım saçmalık bu değil, yanlış anlaşılmasın. Finaldeki saçmalık, nuri gözünden hikayeyi anlatıp, hiçbir şey olmamış gibi çekim yapmak. Son iki bölümdür boş boş sahneler koymak, mesela finalde emniyet amiri nuri pamir'i görevden alıyor. 10 dk saçma sapan diyaloglar var, yok işte artık eniştenin yanına işe girerim, kombi bağlarım, zaten çok para yok o işte, şöyle böyle.
Ya anlatacağınız hikayeyi de, çekeceğiniz diziyi de bilmem ne yapayım da, bilmem ne yapayım.
Herkes pek bir duyar kasar olmuş. Bir durun arkadaş.
Eşim ile evimizde üç yavru, bir anne, iki de kendi kedilerimiz var.
Hamile kediyi kış için anne kadrosundan geçici kadro verdik, sıcak sıcak iç mutfak balkonumuzda yavruları ile beraber mutlu.
Konuya gelecek olursak, anne dahil olmak üzere kendi kedilerimiz tok evin aç kedileri. Anne, anne olduğu için saygılıyız, süt veriyor falan, ona lafımız yok. Ancak kendi kedilerimiz tam açlar, hep açlar. Biri şişko diğeri de onun üçkağıtçısı.
Mama, mama, mama..
Hep veriyoruz, doymuyorlar, bizim yemeklere kadar salça oluyorlar. Hele o siyah beyaz şişko smoki yok mu, aman yemek yerken görmesin beni.
Diğeri.. Tam başa bela..
Sabah kahvaltıda salam veya akşam salataya konacak ton balığını aman görmesin..
Arada ben de derim, belki o isyanla yazılmıştır "amına kodumun kedileri" diye.
Fakat şu da gerçek, kediler olmasa biz ne yaparız. iyi ki varlar.
Yasadışı bahis sadece online olmuyor, mahalledeki her hangi bir x derneği, y vakfı, z kahvehanesine gidince de görebilirsiniz.
Sanal olarak konuşalım ve önce şuraya bunu bırakayım, haber linki
Ne diyor?
"... buna göre, yasa dışı olarak, spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis ya da şans oyunlarını oynayanlar 5 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak."
Eğer haberi dikkatli okuyup, ek olarak az daha araştırma yaparsanız "Oynamanın cezası sadece para cezası" olduğu kanaatine varırsınız. Oynatanlara veya teşvik edenlere hapis cezası söz konusu. Yani oynayanlara caydırıcılık konusunda sadece para cezası var. Minimum 5 bin ile maksimum 20 bin arasında bir caydırıcılık söz konusu. Caydırıcı olan şey maddi, hapis değil dikkatinizi çekerim. Oynayan adam zaten şu ana kadar zaten 20 bin TL vermiştir veya o kadar para döndürmüştür bile ilgili yerde.
Caydırıcılık kısımda oynayanlar için bu tartışma sınıfta kaldı. "Peki bu yasadışı bahis ile oynatanlara karşı mücadelemiz nedir?" diye sormak lazım. Bir defa iddaa politikaları yanlış. insanları yasadışı bahise daha çok teşvik ettirdiği düşüncesindeyim.
Haftada iki ve daha fazla kez iddaa bayisine gidip şansını deneyen, kıbrıs'ta aile ziyaretine gidince mutlaka kumarhaneye giden biri olarak gözlemlediğim şunlar:
-Bir defa bahis oranları ciddi derecede düşük. Yasadışı olan yerin 1.95 olarak verdiği bir oranı iddaa 1.35 veriyor. Arada büyük bir uçurum var.
-Ek bahis seçenekleri mevcut. iddaa'ya yeni geldi 1.5 alt üst kavramı, yasadışı yerlerde 5.5 üst kavramı bile var. Ayrıca korner, kırmızı kart gibi başka bahis seçenekleri var ancak iddaa'da yok.
-Minimum maç sorunu var. Iddaa oynayan biri en az 3 maç yazmalı (Önemli maçları hariç). Yasadışı yerde öyle bir şey yok ister tek maç, ister kombine oyna.
-Minimum kupon tutarı olayı var. Iddaa'da 2018 tarihi itibari ile şu an 3 TL, ancak yasadışı yerde 0.50 kuruşa bile oynayabiliyorsun.
-Canlı oynama özelliği katmıyorum bile.
Sadece bu yukarıdakileri bile değerlendirdiğinizde, iddaa aslında politikası gereği ister istemez bahis oynayan kişileri yasadışı olaya sevk ediyor.
Bana göre nasıl mücadele edilmeli bu iş ile?
-Bir hastalıkta doğru teşhis tespit edilmez, doğru tedavi uygulanmazsa, daha farklı sonuçlar getirir. Yani sen karnı ağrıyan, aslında apandist'i patlamaya yaklaşmış her kişiye ağrı kesici verip eve gönderemezsin demek oluyor. Önce durum analiz edilmeli her iki açıdan.
-iddaa özel bir kuruluş bildiğiniz üzere. Lisans hakları bittiğinde devlet eliyle yasadışı bahis firmaları ile rekabet edeceği düzeye getirmeli. Politikalar değişmeli.
-Yasadışı bahis oynatanlara, aracılık edenlere, teşvik edenlere cezai yaptırımlar en ağır seviyede olmalıdır. Oynayanlar da bu cezai yaptırımlara en ağır şekilde uygulanmalı.
-Bahis sadece iddaa demek değildir. Milli Piyango çekişi yaptır, maç bahisi yaptır, ama rulet, blackjack haram veya yasak. Bu yanlış bir düşünce. Ya komple kaldır, ya da komple uygula.
Fakat sorun nerede biliyor musunuz? elimizdekilerin kıymetini bilmemekte.
Sen Kıbrıs gibi bir yeri hiç desteklemez, öylece bırakırsan, e müstahak kardeşim sana.
Bak maltaya. Hem cennet, hem de turist kaynıyor.
Kıbrıs'a bak. Cennet ama keko çok. Kumarhaneye git, keko kaynıyor ama turist desen eh işte seviyesinde.
Yani aslında Kıbrıs'ı bir malta, bir monte carlo yapamadığın sürece, boş bu işler.
Mazhar Alanson tartışılıyor, gülüyorum. Balyoz davalarının olduğu zamanlarda, "Balyoz" videoları üretip, taşak geçercesine gündeme destekte bulunurken neredeydiniz diye merak ediyorum. Ben o zamandan beri ne dinliyorum, ne de konserine gidiyorum. He Özkan abi'yi dinlerim, o başka. Kısacası her devrin adamı benim gözümde.
Elin Amerika'sında bu dizi yapılsa tutar, bizim Türkler, "Heriflere bak süper dizi yapıyorlar, bizimkilerin yaptığına bak, elin oğlunun yaptığına" der. Bu tarz düşüncelere vakıf olan insanlar kalkmış bu dizi kötülemiş.
Kardeşim bilim kurgu beğenirsin, beğenmezsin, tamam eyvallah. Ama çıkar şu at gözlüklerini, gerçekçi bak az biraz mk.
Şahsi görüşlerimi söyleyeyim.
Eksiklikleri olsa da gayet başarılı bir yapım. Her bir bölümünde en az 1 dakika olacak şekilde istanbul'u tanıtan çekimler var. IMDB yorumlarını oturup tek tek okudum, yurt dışında yaşayan insanların çok büyük bir kısmı beğenmiş, ikinci sezonu iple çekiyormuş (Ki bence son iki bölüm eh işte tadındaydı ama merak uyandırdı bende ikinci sezon için).
Masum, şahsiyet, 7 yüz dizilerini düşününce bu yapımlar kalitesinde bir iş çıkmış. Bu arada hatırlatmam da yarar var. Amerika'dayken bir ispanyol aile ile yaşıyordum. Evdeki hanımefendi türk olduğumu duyunca çok şaşırmıştı, meğerse bizim türk dizilerini yakından takip ediyormuş. Muhteşem yüzyıla bayıldığını söylemişti. Dizi ihracatımız oldukça başarılı.
gerçeği, kendisini yakınan tanıyan ve 2009 seçimlerinde gençlik örgütünde yer almış biri olarak size ben anlatayım.
kendisi umurbey belediyesinden sonra chp adayı olarak gemlik belediye başkanlığı için seçim kampanyası yürüttü ve birinci gelerek, belediye başkanı oldu.
kısa bir süre sonra içişleri bakanlığından rüşvet ve yolsuzluk iddiası ile görevinden alındı. bkz: ilgili haber
fakat en önemli kısım başkanlığının fetö kumpası ile düşürülmüş olması. haksızlığa uğradığı ve başkanlığının düşürülmesi yasal merciler tarafından haklı gösterilmesine rağmen görevine iade edilemedi, tazminat bile alamadı. Ayrıca dava zamanı çok uzatıldı ve bir sonraki yerel seçime kadar başkan vekili avukat refik yılmaz görev aldı. Bir sonraki yerel seçimde de avukat refik yılmaz akp adayı olarak başkanlığı kazandı.
asıl trajikomik hikayesi daha detayında.
gemlik halkının güvendiği fatih mehmet güler'e kendi partisi sahip çıkmadı. yerel chp örgütü başta olmak üzere, kılıçdaroğlu'na kadar uzanan yöneticiler hiç sahip çıkmadı.
öyle ki kendisi gemlikten bursaya kadar bu haksızlığı protesto için yürümek zorunda kaldı. bkz: ilgili haber
Yetmedi, ankara'ya kadar bisiklet sürdü kemal kılıçdaroğlu'na elindeki mektubu vermek için. bkz: ilgili haber
kılıçdaroğlu, ataşehir belediyesindeki yaşanan yolsuzluk iddiasıyla "BELEDiYE BAŞKANLARIMIZA DOKUNDURTMAYACAĞIM" çıkışı yapmıştı. bkz: ilgili haber
tabii akla şu geliyor, ataşehir belediyesine sahip çıkıyorsun da gemlik belediyesi piç mi?
artık fatih mehmet güler isyan etmiş olacak ki istifa etmiş. bkz: ilgili haber
ayrıca kendisi bu süreci kaleme aldı, nasıl başkanlığının düşürüldüğünü, yapılan haksızlıkları belgeleri ile ortaya koydu. bkz: başkan düşürüldü
Cuma ve Pazar akşamları F.Altay-Çeşme trafiğinin, 3 yıldır Halkapınar civarındaki bok kokusunun, yer altı yerine yolun ortasından geçirdiğiniz toplu taşımanın verdiği trafik yoğunluğunun, izban'daki saçma sapan ücret tarifesinin ve buna benzer kararların sebebi sizsiniz. Yolun açık olmasın Aziz Kocaoğlu!
Bu önerilerde bulunanların, gençliğe hitabeyi bir kere daha okumalarını rica ediyorum.
Gerçekçi olalım, siktir edin o parti, bu partiyi.
Türkiye bulunduğu pozisyon itibari ile ateşli top misali.
Hangi ülke yanaşsa, ya o ülkeyi başka ülkelere düşman ediyoruz veya ihale bize kalıyor. Bu yüzyıllardır böyle.
Yalnız mıyız, her zaman yalnızız.
Bak, ne diyor paşam?
Muhtaç olduğum kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Yani yalnız değilsin diyor.
Bunu biliyoruz, bu cepte.
Peki başka neyi biliyoruz?
Kardeşim Türkiye çantada keklik bir memleket mi?
Amerika, bugün istese, hadi ben Türkiye'ye gidiyorum dese, Rusya için büyük bir tehdit değil midir?. Sike sike yardım etmek zorunda. Kurtuluş savaşını hatırlayın? O dönemin SSCB'si emperyalizme karşı silah yardımında bulundu.
Rusya'nın böyle bir derdi var mı Türkiye'ye gidiyorum diye? Yok, olsa bile amerika, avrupa "ne oluyor ulan, pasta bizimdi, sen nereden çıktın ulan ayı?" der.
Bunlara güvenecek değiliz, politika sonuçta bu.
Peki kurtuluş savaşını ne çabuk unuttunuz demezler mi adama?
He biz eşek miyiz, sonuna kadar affedersiniz eşeğiz.
Ülkeler çatır çatır bilime yatırım yaparken (Amerika),
Ülkeler çatır çatır teknoloji basarken (Amerika),
Ülkeler çatır çatır ticaret yaparken, hem de e-ticaret(!) yaparken (çin),
Ülkeler çatır çatır enerjiye yatırım yaparken (Avrupa),
Ülkeler çatır çatır olası savaş stratejilerini düşünürken (Rusya),
Ülkeler çatır çatır eğitim sistemlerini geliştirirken (Finlandiya),
Biz öylece baktık.
Kaçırdık.
Kürt - Türk,
Başı kapalı - başı açık,
Laik - imam hatip,
imamın polisi, imamın askeri - devletin polisin, devletin askeri
cemaat - iktidar
ve aklıma şu an gelmeyen daha pek çok şey ile uğraşmaktan biz öylece baktık, kaçırdık.
ne diyeyim..
çık yine gel samsundan sarı saçlı mavi gözlüm.
Bir ülkede ekonomi, sanat, bilim ne kadar gelişmiş olursa olsun vergi kaçınılmaz bir gerçektir. Ekonomide dönen para, elbet devlet kasasına girer, orada toplanıp, şehirlerde, bölgelerde, eğitim alanlarında ve şu an aklıma gelmeyen pek çok yerde kullanılması için devlet teşviki veya yatırımı adına bütçeler belirlenir, harcanır.
Şu adresi inceleyiniz https://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetCode=REV
Bu adreste ülkelere göre vergi yüzdeleri verilmektedir. Bakın adı sanı olan, gelişmiş ülkelerde bile vergi dilimleri yüksek.
Vergi hakkında üç önemli detay vardır.
1) verginin adil olması, gelir düzeyine göre belirlenmesi gerekir. Yani asgari ücretle(1.399 tl) yılda 16.788 TL gelir elde eden ile ayda 3.000 TL alıp yılda 36.000 TL gelir elde edenin brüt maaşından %15 gelir vergisi ödemesi saçmalıktır.
Şimdi itiraz edenler olacak net 3.000 tl alan kişinin brütte vergi dilimi artacaktır diye. Tamam bunda hem fikiriz. Ancak anlatmak istediğim asgari ücretli bir bireyin brüt maaşından %15 kesmek haksızlıktır. Çünkü bu kişi zaten en düşük maaşta çalışıyor.
2) Vergi denetlenmelidir, yaptırımı olmalıdır ve hatta vergiyi denetlemek için teknolojiye adapte olunmalıdır. Biliyorsunuz, seçimler yaklaşınca maliye, ssk vb. kurumların memurlarına pek rastlanılmaz şirketlerde. Denetime gelmezler, çünkü olası seçimlerde mevcut olan iktidarı etkileyeceği varsayılır. Halbuki yanlıştır, devlet o vergiler sayesinde çarkı devam ettirebilir veya vergilere göre yatırımlar için bütçe yaratabilir. Yaptırımı olmalı ve denetmek için teknoloji adapte olunmalı dedim. Amerika'da kısa bir süre yaşadım. Amerika'da en dikkatimi çeken şey vergiyi bilinçli ödemedi, bilinçli yanlış beyanda bulundu ise, affedersiniz götünden kan alır adamın. Oralarda bildiğiniz üzere bakkal kavramı yok. Her yer market, süpermarket veya benzin istasyonundaki market. Oralarda dikkat ettiyseniz dokunmatik bilgisayarlar sayesinde kasa/tahsilat işlemleri yapılır. Haliyle elektronik ortamda tutulduğu için hile yapılması zordur, çünkü giren mal belli, çıkan mal belli.
* * *
Senaryoyu anlatmadan önce vergi beyanlarımız hakkında bilmeniz gereken birkaç şey var.
Mali müşavir faturada yer alan her bilgiyi kendi müşavir programına girer. Ancak devlete sadece fatura tarihi, fatura seri numarası, toplam fatura tutarı, toplam vergi gibi benzeri bilgileri gönderir. Ne satıldığının bilgisini göndermez. Yani firmanın sattığı şey mal (ürün) ise bunu takip edemez, bilemez. Sadece satışı çok fazla ama alışı çok az ise incelemeye almaya başlar. Denetçileri gönderir, fatura kaleminde yer alan her ürünü gerekirse incelerler. Bir de aldığınız mal mutlaka bir yerde çıkmak zorundadır. Yani her seferinde alış faturası ile kdv toplarsanız, satış faturanızın ödenecek toplam kdvsi az ise, bu da bir şüphe çeker.
Şimdi bizim esnafımızdan yola çıkalım, oradan da 5000 tl fatura aşağısı kesen(e-fatura kullanamayan) firmaları da dikkate alalım. Esnafımıza X, mal aldığı firmaya Y, sattığı müşterisine de Z diyelim.
I- X esnafı küçük ölçekte gömlek, pantolon satıyor olsun. Haliyle mal aldığı Y firmasından toptan ürün talebinde bulunur.
II- Y firması da her bir 100 TL değerinde gömlek, pantolon vb ürün için toplamda 4.000 TL'lik (4.000 / 100 = 40 ürün için) olmak üzere anlaşmalı olarak iki farklı dönemde, ayrı ayrı toplamda iki fatura kesiyor olsun (2.000 * 1.18= 2.360 TL bir tane, 2.360 bir tane), vergiyle haliyle toplamda 4.720 TLlik fatura yapar.
III- Y firmasının mali müşaviri devlete bu faturayı bildirdiğinde, devlete 720 TL borçlanmış olur. Yani devlet 720 TL alacaklıdır.
IV- X esnafının iki tane alış faturası var mı elinde? var. Bir tanesini devlete bildirse, bir tanesini devlete bildirmese, sadece 360 TL'yi ay sonunda sattıkları malların toplam kdvsi üzerinden düşmesi gerekir.
V- X esnafı 40 üründen sadece 20'sinin satmış olsun. Satış fiyatı 210 TL olsun.
210 * 20 = 4200 TL eder. %18 kdv ile 4.956 TL'lik fatura yapar. KDV'si ne kadar bu faturanın? 756 TL.
Alış faturası olan iki faturanın birini bildirmediğini varsaydık, 360 TL.
Şimdi gelelim hesaplamaya.
756 - 360 = 396 tl vergi ödemesi gerekir devlete.
Eğer ilk faturayı devlete bildirseydi yine 396 tl ödeyecekti. Kurumlar vergisi, gelir vergisi hariçtir bu hesaplamalarda.
VI- Peki Z müşterisi olan bizler ne yapıyoruz? Fatura almıyoruz, bilinçli vatandaş gibi bir karşılık istemiyoruz. Hadi fatura aldınız diyelim, KDV'sini bile zaten ödenmiş oluyor.
Şimdi e-fatura geldi. Bir yazılımcı olarak şunu düşünüyorum, e-fatura ile bildirilen bir şeyi denetlemek, daha basittir. Alış faturası, satış faturası eksik olanları eşleştirme algoritması bile ne sonuçlar doğurur, varın siz hesaplayın.
* * *
3) Elde edilen vergi gelirleri halkın yararına olacak şekilde harcanmalıdır. Mesela deprem vergisi 1999 yılında yaşanan depremden dolayı toplanmaya başlandı bildiğiniz üzere. 2011'de van depremi olduğunda, devletin bunun için ayrılan bütçesi meğerse harcanmış. Yol, otoban, köprü olarak. Tamam, yine vatandaşa hizmet diyelim bir yere kadar(!), da, deprem vergisi. Deprem. Yani yol olmazsa, diğer yoldan gidersin, köprü olmazsa, diğer yoldan yine gidersin ama gidersin. Deprem olunca, geri gelemezsin.
Velhasıl kelam, geçiniz vergisi ülke nasıl olurduk kısımlarındaki ütopya iyidir, fakat gerçekçi olalım.
Vergi, bir devletin devamlılığını sağlamakla beraber elde ettiği geliri paydaşlara yani halka hizmet veya yatırım olarak değerlendirme sistemidir.
Neden hizmet veya yatırım olarak dönmediğini sorgulanırsa, zaten ortaya haksız vergilendirme, vergi denetimi vb. şeyler çözümlenmek için birer adımın başlangıcını oluşturur.