1907 yılında istanbul fatihte şekerci hanına yerleşip kapısına ''Burada her suale cevap verilir, fakat sual sorulmaz.''
diyebilecek kadar bilgi,birikim,donanım ve Allah vergisi bir deha sahibidir.
Bu cümle birçoklarının damarına dokunur,
Hatta ona deli gözüyle bakanlar bile olur...
Bir gün Dehri lakaplı,
istanbul alimleriyle yaptığı münazaralarıyla tanınan bir zat,
Şekerci Hanı'na gelir ve Üstadın karşısında durur...
Ardı ardına birçok sual sorar...
Fakat iş düşündüğü gibi gitmez...
Çünkü hayret ki, sorduğu bütün suallere istisnasız cevaplar almıştır...
Nihayet münazara sonunda Dehri'yi bir telaş sarmıştır...
''Ya şimdi Bediüzzaman da bana bir soru sorarsa ne yaparım?'' diye düşünür...
Oradan uzaklaşmak için hemen müsaade alır...
Tam kapıdan çıkacağı sıradır...
Bediüzzaman:
''Siz Hoca mısınız? Yoksa talebe mi?''; diye sorar...
Dehri oldukça telaşlanır...
''Efendim, ben talebeyim'' diye cevap verir...
Hocalığı da Dehri'liği de bırakır...
Ve süratle Şekerci Hanı'ndan ayrılır...
Bediüzzaman'ın ilmi, Hocaları bile talebe yapmıştır...
trafik kazalarıdır, zira bu yılın ilk 6 aylık döneminde 147 bin 623 trafik kazası yaşanmış. 828 ölümlü kazada toplam 1031 kişi hayatını kaybetmiş. 95 bin 823 kişi de kazalarda çeşitli yerlerinden yaralanmış.
Osmanlı arşivlerinde yer alan 1856 tarihli belgede, yüzyıllar boyu "yük hayvanlarına haftada bir gün izin verildiği ve hayvanların o gün binek olarak da kullanılmadıkları" belirtilmiştir.
Ne hazindir ki şuan birçok insanımız bu haktan mahrumdur..
fizik öğretmeni sormuş:
soru:Hacim nedir?
cevap:Hac'dan gelenlere ''hacim'' denir.
cümle içinde kullanmak gerekirse; ''hoşgeldin hacim''
şeklinde verilen önce yaran sonrada çileden çıkaran cevaplardır.
"edipler edepli olmalı hemde edebi müteeddibe ile edeplenmeli" insanların özgür iradelerini ağza alınmayacak kelimelerle yerden yere vurarak ona katılan veya katılmayan arkadaşların okumaları gereken başlığa ilişkin yazılmış entry
sabah uyandığında (tabi sana göre sabah) saate bakıp akrep ve yelkovanın
birbirini kovalarcasına iki sularını geçip üç'e doğru koşar adım
gittiğini görünce ''tüh ulan ne uyumuşum niye kimse beni uyandırmadı (sanki uyandırsalar uyanacak ya) diyen kişidir...
-çaylaklıktan kurtulursam;
-sadaka vereceğime..
-hergün aç bir insanı doyuracağıma..
-15 dakika tek ayak üstünde bekleyeceğime..
-her internet cafeye gittiğimde ''şuan nerdeyim ya?'' diyene kadar entry gireceğime..
-''olmuyu ülen'' diyene kadar dirseğimi dilimle yalamaya çalışacağıma..(denesenize bi başaran olursa haber etsin..)
namusum ve şerefim üzerine and içerim. şeklinde yapılan yeminlerdir...
dua; anam inşallah bu entry'den sonra çaylaklıktan kurtulurum...(amin)
konuşma dilinde inatla ve ısrarla yapılmaya devam eden ama yazı dilinde allaha şükür kurtulduk diyebildiğimiz tamlama bunun en bariz örneğidir..
''eski devlet bakanı''
doğrusu ''devlet eski bakanı''..