çocuk bu dünyanın en günahsız, en masum, en mazlum canlısıdır. isterse bir katilin çocuğu olsun, bu ne cüret lan? hiçbir sebep mazur gösteremez o çocuğa yapılanları. esnafın kendi götünü kurtarmak için ettiği laflara hala inanıyorsanız; palalarla, döner bıçaklarıyla sokaktaki insanlara saldıran, kendini temize çıkarmak için de "malıma zarar vereceklerdi" diyen esnaf vakalarını bilmiyor olmalısınız, ki bunların hepsi devlet tarafından korundu, çünkü erdoğan'ın dediği gibi "esnaf yeri geldiğinde polistir, hakimdir, askerdir". arkasında sınırsız yetki vardır özetle.
çocuk suriyeli diye oh olsun diyenler, nasıl yaratıklarsınız siz?
birazcık empati yapabilseniz dünya daha yaşanılası bir yer olur emin olun.
savaştan kaçıp canınızı kurtarmak için geldiğiniz, o ülkede doğanların bile artık orada yaşamaya dayanamadığı, dilini bile bilmediğiniz bir ülkede hayatta kalabilmek için yapabilecek tek şeyiniz mendil satmak olsa? ve oranın esnafı sizi dövse? sonra da gelip böyle atıp tutsalar sizin hakkınızda, "piçler, siktirsinler" gibilerinden? o zaman neler olur merak ediyorum.
bu olayı savunan da o çocuğu döven kadar suçludur.
boşuna demiyor bağzıları "yaşasın halkların kardeşliği" diye. ışid dün kürtleri katlederken bugün türkmenleri katletti. ölümün de ırkı yok, varolma mücadelesinin de, vahşetin de, direnişin de...
eğitim eğitim diyenlere verilebilecek güzel bir cevap. amerika'dan doktoralı, kağıt üzerinde bakıldığında ciddiye alınabilecek bir adam tarafından edilmiş saçma salak cümledir. gaf maf değildir, eğitimin pek de bi halta yaramadığını göstermiştir. (bkz: temel kotil)
ateist olmak türkiye'de hakarettir, toplum baskısından ötürü ateist olmak değil olduğunu açıklamak zordur. kimliklerdeki din hanesini boş bırakmanın bile bedel ödemeyi gerektirdiği bir ulkede yaşıyoruz... pek çok avrupa ülkesinde ateistler nüfusun yarısı civarinda. bizde aileye bile söylenemiyor. marx'ı saygıyla anıyorum. (bkz: din halkın afyonudur)
bir tanıdığımın başına gelen olaydır, kendisi hayattan soğumuş ve telefonlara küsmüştür. digiturk ise hayatımda gördüğüm en pişkin tavrı sergilemekte ve hala tekrar tekrar faks istemektedir. bu devirde ne faksı lan!:
"1 aydır receiver sorunluydu firmaya bildirdik. Teknik servis tarafından 3 kez randevu verildi ve haber verilmeden randevu tarihleri değiştirildi, bunu servis eve gelmeyince müşteri hizmetlerinden öğrenebildik. Bunun üzerine iptal etmek üzere faks çektik. Firma defalarca arayıp çeşitli paketler sunarak bizi ikna etti. Evden 12'de çıkacağımızı, zaten bu yüzden mağdur olduğumuzu belirterek ancak bu koşulda üyelikte kalacağımızı söyledik. Bugün teknik servis gelmeyince müşteri hizmetlerini aradık ve 20'ye ertelendiğini yine tesadüfen öğrendik! iptal isteğimizi yineledik, ancak tekrar faks istendi. Teknik servis haber vermeden randevu erteliyor, Digiturk ise 1 aydır vermediği ücreti alıyor!"
intihar girişiminde bulunan adamın önünde selfie çeken polis gibi, bu da yabancılaşmayı göstermektedir. kadın cinayetlerine en çok kadınların tepki göstermesi gerekirken bir kadının bu katili programa çıkarması, aklaması inanılır gibi değil. gerçi söz konusu kadın seda sayan olunca bütün bu sözler anlamsızlaşıyor.
yaptıkları onca sapkın şeye rağmen hala terörist organizasyon kabul edilmemeleri hayret vericidir. şu an IŞiD'i terörist organizasyon olarak ilan eden ülkeler şöyle:
Endonezya, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Avustralya, Kanada, Suudi Arabistan.
ya terör kavramını sorgulamamız gerekiyor ya da IŞiD'le olan ilişkilerimizi, ya da her ikisini.
apple kullananların kullandıkları ürünün hastası olması, reklamını yapması, pazarlamacıdan daha ateşli olması gibi pek çok tanımla içi doldurulabilir o "şey" kavramının. neden bu kadar aşıksınız telefonunuza anlamıyorum. bir de neden "herkes bir gün apple kullanıcısı olacak" gibi bir tutum takınıp rakip firma telefonları bozulduğunda seviniyorsunuz, onu hiç anlayamıyorum. kapitalizm işte deyip geçiyorum, kullanılan ürüne aşık edip taraftar ediyor bir de.