Bu yazdığım şeyi okuyan hacker grubumun ne olduğunu çok iyi bildiği bir şey. Çevremdeki elektronik aletlerden sürekli ve devamlı düşük frekanslı belli başlı sesler yayılıyor. Ki bu sayede şartlı refleks olarak alıştırıldığım nefes alışverişim vb. kontroller bu sesleri duymamdan bağımsız olarak kontrol edilebiliyor.
Bunu kime anlatsan inanır? Veya telefonların 7/24 dinlendildiğini, bunların istenildiği gibi kontrol edilebildiğini, sesler çıkarıldığını kime söylesen yardım alırsın?
Mit miydi? Yoksa mit beni öldürmeye mi çalıştı?
Sanırım bugün düşündüğüm şey. Üniversite 1 den beri bir şekilde çevremden izoleyim. Bu sesler aşırı anksiyetik bir ruh haline sokuyor. Ve ortalığı buz gibi ediyor?
Hangi ortama girersem gireyim elektronik aletlerden çıkan seslerin aslında hem beni anksiyetikleştirip onlardan uzaklaştırdığını veya bu seslerin duyan ama anlamlandıramayan diğer insanların ne olduğunu bilmeden bir soğuk hava dalgası alır gibi, ortamın bir anda buz gibi hisseder gibi hissedip isim veya insan fark etmeden herkesi benden uzaklaştırdığını kendilerini benim yanımda doğal olarak kötü hissettikleri için yanımdan ayrıldıklarından emin oldum.
en son bir kızı sevmeyi sanırım üniversite 1 de denedim.
üniversite 2 de lisede aşık olduğum kıza onu sevdiğimi söylediğim zaman ona takıntılılık durumum 3 yılın ardından bitti. olmadı, olmayacaktı zaten ama söyledim ve bitti gitti.
sonrasında gerçek durumumu anlayıp kızların iç dünyasına girdikten sonra olayları birisini sevmektense mantıksal çerçeveye mantık ilişkisine çevirdim. ve kendimi tamamen kapadım.
bu şarkı ise hala bana o mal halimi hatırlatıyor. ben bu nokta atışı şarkıyı nereden buldum? neyi dinlemem gerektiğini ve neyi seçtiği harbi iyi biliyorum. aklıma o geliyor yine...
ki yeni bir yola giriyorum. almanyaya gidicem. ileride bu mesleği yapmak istemediğim için meslek değiştiricem. sanırım annemin bunu görmesini istediğim için mümkünse en kısa sürede evlenecek birilerini bulmam gerekiyor.
normali 3 sene önce askerlik sonrası almanyaya gidicektim. meslek değişikliğine 6 ay sonra geçen seneki yıl başında başlıcaktım. ama sürekli karşıma çıkan bir sorun vardı. bir şeyleri ben gün yüzüne çıkardıkça pskilojik olarak sürekli patlıyordum. kendimle barışık değildim. çevremden ölesiye tiksiniyordum. ve ben bunları alttan alıp yavaş yavaş gün yüzüne çıkarmadıkça başka bir yerde tek başıma intihar edip etmeyeceğimin garantisi yoktu. ki bu alttan alttan bunun altında travma, anksiyete veya basit depresyonun dışında bir şeylerin olup olmadığını kestiremiyordum. ve evet ben kendi kendime hiçbir şey olmasa bile çöküyorum. bir anda iki büklüm oluyorum. bunların sorumlusu kim? sallama bi tahmin. dünyanın en büyük hacker gruplarından birinin ve mit in eseri. tabii bi biçimde yaşamımda bunlara bağlı. anlamsız şeyler.
kaç yıldır bipolardım? sanırım bunu hep söylüyordum ki üniversite 2 de kanadaya kendimi iltica ettirseydim hala psikolojikmen bir kurtuluşum olabilirdi. belki sadece psikoterapi ve belli bir süre klinik-ilaç tedavisi. belirli bir süre ilaçlarla uyuşuk, uykulu gezerdim. bu sırada psikoterapi görürdüm. psikolojimi tamamen boşalttıktan sonra ise ilaç tedavisini önce azaltır, sonra keser ve normal hayata devam ederdim. duruma göre ek tedaviler ise sonra gelirdi. ve çevremin alttan almaları ve basit denebilecek yaşamlarla durumu sıyırır atlatırdım.
Bu gibi olasılıkları engellemek için teoride profesyonel meslek sahibi olarak gidiyorum.
Atamazlar. Atarlarsa da yeni hitler muamelesi görürüler. Almanca gibi bir dili kim öğrenecek de almanyada çalışacak yani? Öyle sarı saçlı mavi gözlü 190 boyunda kaç tane insan var batı avrupada? öyle bir nüfus yok. Avrupa eski avrupa değil. Denerlerse batı çöküşünü hızlandırır. Veya her şeye rağmen denerlerse hitler muamelesi görürler.
Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış. Her ebeveyn akıllı olmuyor. Fakirsin, ailenin geçmişi kötü anılarla dolu. Onlar da bu olaylar sonucu içlerine kapanmış. Ki akıllı insanlarda değiller. Ama toplum \"ya sen aslında böyleymişsin ben sana iyi davranayim demiyor.\" bir tepikte kendisi atıyor. Para gökten yağmıyor. Ellerinden de bir şey gelmiyor çünkü.
Geçmişi düşündüğüm zaman ortaya çıkan sonuç bundan ibaret. Geçmişlerindeki çok kötü olaylar ve travmalar sonucu içine kapanmış bir ailenin çocukları da öyle oluyor. Hapiste yıllarca yatmış bir baba, defalarca kaçırılmış bir anne. Bu özellik onlara kendilerinin geçmişinden kaynaklı olsa bile onlarda çocuklarını kendi sınırları, bildikleri içerisinde büyütmek istiyorlar. Ama tavşan dağ meselesi. Biz çocuklarındaki özgüvensizliğin bedeli ise bu oluyor. Ben yine bir noktada üniversitede açıldım. Ama kardeşlerimin durumu aynı.
Türkiyede 1960 dan beri devlet aklı yok. Mafyatik düzen işliyor. Ortada direkt mafya var. Sadece mafya düzenindeki taraflar yer değiştiriyor.
1920-1960 arası ise atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu düzen kaynaklı bir ilerleme oldu.
Aynısı 1800-1920 osmanlısı içinde söyleyebiliriz. Ortada kaybolup giden bir imparatorluk ve herkes uçkurunun peşine düşmüş. Balkanlar komple gitti. Trablus, mısır, suriye, ırak, arap petrolleri gitti.
Buralar da bir dönem türkiyeydi. Bükreş türkiyeydi. Kavala türkiyeydi. Selanik türkiyeydi. Latakya türkiyeydi. Musul türkiyeydi. Mekke, medine türkiyeydi. Devlet neredeydi?
O zamanın ordunun başındaki isim Cemal paşa nın bir tane tekneye atlayıp almanyaya kaçması çok basit bir örnek. Ama tarih bunun gibi yüzlerce isim kaynıyor. Zamanında napolyon un fransayı bırakıp osmanlı da asker olmak istemesi. Veya adını şimdi hatırlamayamadığım bir başka fransız askerin fransadan kaçıp, bırakıp isim-din değiştirip osmanlı da yüksek rütbeli bir asker olması gibi.
iğrenç bir şekilde kendimden tiksinerek uyandım. oda dağınık, her şey yerde, bulaşıklar duruyor, içim kendi kendini sindiriyor sanki. sevgili işini oturtamadım. bu yaştan sonra sevgili de istemiyorum direkt evlenecek birileri lazım. bipolarlık, duygu-durum bozuklukları, travmalar olduğu gibi kalıpsal halde duruyor.
bunları yeni ki fark etmiyorum. askerdeyken farkına vardım. ama hayat ve hastalıklar istediğin gibi ilerlemiyor. dümdüz hastalık. çok kötü bir halde. kendimi hiç inkar edemiyorum. birkaç ay sonra ise almanyadayım. hayat gelecekte güzel olucak.
o his yine yine yine ve sürekli geliyor. bipolardan kaynaklı mı ki düşüncelerim bilmiyorum. sadece kendimi uyuşturuyorum. hep uyuşturdum. yaşanacakmış gibi gelmiyor çünkü diğer türlü.
şöyle araya bir cemre demirel nah işareti de sıkıştıralım.
peşimi bırakmayan bir huzursuzluk. mental intihar sonrası ilk defa hayatımda bir şeylere değer vericem diye şeyler söylerdim. hiçbir alakası kalmamış. ruhsal bozukluklar kanıma işlemiş.