insan sayisi cok oldugu icin cozum olmadigini iddia edenler de varmis, bunlari da gormus olduk.
olduruyorlar mi? bir daha gondereceksin. kurt turk ayirt etmeden. ogretmen mi öluyor? dahasini gondereceksin. pes etmeden ama, duzgunce.
guneydoguda gorevli yuzbasilarin mal varliklari arastirilsin madem, guneydoguda gorev yapip izmir' de binalari diken yuzbasilar, binbasilar arastirilsin. devletin renosuyla uyusturucu tasiyanlar, kimliklerini gostererek arabalarini arattirmayanlar arastirilsin.
bir de cozum icin konusan insanlar farkli goruslerde bile olsalar ayni taraftadirlar, birbirimizi dusman olarak gormezsek, kurt- turk, amasya- diyarbakir olarak ayirmazsak sorun daha cabuk cozulur kanaatindeyim.
oldurulen her ogretmeni, her emniyet mudurunu pkkya baglamamak gerekir. gaffar okan' i pkk mi oldurdu mesela? ordaki savasin bitmemesinden kimler kazancli cikiyor? kimler servetini katliyor bunlara bakmak lazim. samimiyseniz madem, ordaki burokrasiyi bozmak lazim once, uyusturucu ticaretine girmek istemedigi icin koy agalari tarafindan batiya surulen - evet, batiya surulmek- subaylari arastirmak lazim.
askerlere yapilan her elestiriyi hainlik olarak gorursek bir cozum koyamayiz ki ortaya.
pkk nin gece yakalanan silahlarinin gunduz koy agalarina satildigini, o agalarin da o silahlari yine sinirdan kolay gecebilen insanlarla - kimler acaba?- pkkya ulastirdigini bilmeyen kaldi mi?
cozum istiyorsak bunlari da konusacagiz. askeriyeyi elestirenleri de hain diye damgalamayacagiz.
bolgedeki kurtler pkkya yardim ediyorlar malesef. ama yardim etmeme gibi bir secenekleri var mi acaba? ben bunu tartisalim diyorum. " gerekirse olsun, yine de etmesin pkkya yardim" demek kolay tabi ki. ihbarci bir kadinin girtlagini kesmisti pkk koyun birinde, ardindan da tum koyu atese vermisti. bakin bunlari tartisalim diyorum.
halk pkk sempatizanidir diyelim sizin dediginiz gibi. ama aralarinda bir tane bile pkk karsiti varsa, o adami pkkya karsi gelmeye tesvik edecek bir durum var mi ortada? bunu saglayabilirsek basaririrz saniyorum.
he unutmadan, dag kadrosunu kuzey irak' a kadar kovalayip talabani' ye emanet etmek gibi aptal askeri hatalar yapacaksak surdurmeyelim bu savasi. abd ye verelim topraklarimizi, olsun bitsin.
hainlerdir. destekleyenler de ahmaklardir falan filan. ama bu destegi zorunlu bir destek olarak gormeyenleri nusaybin' e, cizre' ye bekleriz. gorsunler neyin ne oldugunu detayli bir sekilde.
pkk sorunu ile kurt sorunu farkli seylerdir. bunu kimse inkar edemez. bir bolgeye egitim, saglik, sanayi destegi goturebilmek icin once o bolgeyi teroristlerden arindirmak gerekir. yoksa bu siyasi bir teslim olustur. bugun tartistigimiz sorun pkk sorunu ya da kurt sorunu, ikisi de tamamen sosyolojik sebepleri olan, zamaninda tsk nin yanlis taktikleri sonucu buyumus sorunlardir.
somut bir adimi 30 yildir bu ulke ortaya koyamamis, ben dusuncelerimi soyleyeyim ama.
birincisi koruculuk gibi pkknin ekmegine yag suren bir olusum kaldirilmalidir. bugun korucularin silahlarini hangi amaclarla kullandigini bellidir.
pkkya ihanetin bedeli Ölümdur bolgede. bu o kadar gercek ki su aralar. pkk kurtlere zarar veriyor demiyoruz bosu bosuna. bu bir surectir, kac senedir var bu dava? kac senedir kan dokuluyor? iki uc gunde bitmesini bekleyemeyiz tabi ki. osman pamukoglu gelince biticekmis gerci. nah biter.
askeri operasyonlarla cozum saglamaksa amacimiz, bin kisiyi oldururek bir cozum olmayacagini hepimiz biliyoruz. dagdaki kadroyu komple bitirecek bir cozum olmadigi surece yapilan sadece siyasi masturbasyondur, alttan yenilerin cikmasini onlemek lazim.
e tabi pkkya silah akisini da durdurmak lazim. abd den gelenleri kastetmiyorum, pkknin elindeki korucu silahlarindan bahsediyorum.
bir de pkk nin silahlarina el koyup pkk ya parayla satan rutbeli askerler var tabi ki. e bu savas nasil biter o zaman? dtplilere kufur etmek bu gercekleri ortbas etmiyor malesef.
jandarmanin koylerde hakimiyeti nedir su aralar? karakol kurmakla koye hakim olmak bir degil malesef. pkk nin koylerde baski yapmadigini kim soyleyebilir? kim inanir buna? bogazi kesilen ispiyonculari ne cabuk unuttu bu devlet?
sosyolojik tespit yaptigini sanip hicbir siyasi cozum ortaya koymayanlari, bayrak edebiyati yapanlari ise cozum cozum diye bagirirken gormek cok samimiyetsiz geliyor bana. cozum istiyorsaniz somut bir sey koyun ortaya, orayi biraz daha iyi bilin en azindan. olenler tek cocuk degil demek ne tarz bi cozum anlayisidir, hangi amacla yapilmis bir tespittir anlam veremedim ben. uzgunum.
tabi ki pkknin olusumunu baskiya baglamaya calismiyorum. dag kadrolarinin hepsinin baski sonucu oraya ciktigi fikri inandirici gelmiyor bana da. bir insan baski ile daga cikmissa ondan verim beklenmez zaten. pkk bunu daha iyi biliyor. ama koylerde pkkya yemek veren insanlar, pkkli gordugu zaman jandarmaya ihbar etmeye cekinen insanlar - ki 15 yil oncesinde cekinmiyordu bu insanlar. pkklinin cesedini karakola biraktiklarini bilirim ben- simdi ayni seyleri yapmiyorlar tabi ki.
bunun sebebini jandarmanin kontrolsuzlugu ve pkk nin baskisi olarak nitelendirmeyeceksek neyi nitelendirecegiz?
kurtlere " dtpye karsi cikin" cagrisi yapmak da o kadar basit degil malesef. kurt koylerindeki pkk hakimiyetini yok etmek lazim once. pkk ya ihanetin cezasi ölümdür o koylerde. devlete ihanetin cezasi ise itirafci olursaniz odullendirilir, maas bile alirsiniz. bu durumda kim pkkya ihanet eder sonunun ölüm oldugunu bile bile?
kurtlerin sadece %20 si dtpye oy vermistir. bu %20 nin ne kadari kendi rizasiyla vermistir oyunu tartisilir.
tipki dagda olen kurt cocuklarinin -*hepsinin- daga cikmalarinin kendilerinin tercihleri olmamasi gibi.
karakolun 1 kilometre otesindeki bir kurt koyunu basiyor pkklilar, adamlarin girtlaklarini kesiyorlar sirf pkklinin birini jandarmaya teslim ettiler diye. jandarma karakoldan cikmiyor, sabah gidip cesetleri topluyor.
boyle bir ortam orasi, once devletin sahip cikmasi lazim. gece karakola gidince jandarmalar diyarbakir' da hayat yeni baslamis oluyor. kelleler gidiyor orda, pkklilar kurtleri katlediyorlar.
kesile kesile bi boka benzememiş ifade. orjinal hali " avea da şimdi hani onunca dakikalara girerkene erken kapatmaya çalıyoruz ya hacı, heh işte sevgiliye çaktırmadan konuyu telefon kapatmaya getirme çabası" olacak tabi ki. ama işte karakter sınırı. lanet olsun.
- sevgilim neyse kapatalım artık biz.
- aaa biraz daha konuşalım amaaa.
- olmaz bitanem işim var [ yarrak işin var göt lalesi. on dakikayı geçmesin diye kısa kesiyor. işi varmış kodumun. ne işin var lan anten?]
- aman tanrım. yoksa sen on dakikayı geçmesin diye mi gayret ediyorsun? inanmooruuum.
- yok ceyda ne alakası var ya. [ hassiktir. ulan dokuz buçukuncu dakikaya giriyoruz. yarra yedik]
- off ya irençsin iki kontörün hesabını mı yapıyosun defol yaa.
- ya hayatım ne alakası var [ iki kontör kaç para biliyon mu mına kodumun?]
- üff defoool.
- neyse sonra ararım o zaman tatlım. [ hasss... 09.56]
- hayv...
dııt dııııt dıııt.
arama sonlandı: 09:58.
kahramanımız gururla, büyük bir özveriyle kendisine verilen görevi tamamlamıştır. iki kontörünün cebindee kalmış olmasının gururuyla deri ceketini ve güneş gözlüklerini giyip yeni maceralara yelken açar. bir yandan da halay çeker tabi. sevindi götoş. iki kontör olm boru mu. caney caney caney, tililili. halay da başı kirvem çeker, tey tey tey.
dusunun ki anneniz aile planlamasi icin kapi kapi dolasiyor ankara' da. bir yere giriyor ve " ne aile planlamasi loo pkkya adam yollayacagiz biz" diye bir tepkiyle karsilasiyor. sonra annenizi sokagin basina kadar kovaliyorlar. siz de bundan sonra geceleri pelerininizi takip bilgisayar basina geciyorsunuz ve ulvi bir amac ediniyorsunuz kendinize; kurtleri kotulemek.
ben sabah kalkip babamin isyerine gidiyorum. harac toplamaya gelen pkklilara s.ktirimi cektikten sonra evime gelip bilgisayar basina geciyorum. bakiyorum anama sovulmus. ne kitligim kalmis, ne salakligim.
hangimiz daha haksiziz acaba? ben de pkkli degilim, sen de pkkli degilsin. senin kanin mi seni benden asil ve akilli yapiyor? eger boyle dusunuyorsan gercekten akillisin demektir nada. yersen.
istedigini seversin, istedigini sevmezsin. ama sevmediklerine, pkkya degil kurtlere " pis, kaka" dersen orda dur deriz sana. cunku senin kardesin doguda gorev yapmis, benim abim tunceli' de gorev yapiyor. farkimiz yok yani. ben de vergimi veriyorum, sen de.
farkimiz var ya aslinda. ben mitinglerde pkk ile catisiyorum, pkkya harac vermiyorum. sen klavyeden atip tutuyosun. ben senden daha asilim, senden daha cok seviyorum bu vatani. ama kurtum iste, kusurum bu sana gore.
senin online oldugun bi zamanda yazmak isterdim ama kurtlar vadisi' nin bitmesine cok var daha. dayanamadim.
dagilin simdi.
[ kahramanimiz " dagilin simdi" derken cok karizmatik oldugunu sanmaktadir. sisli ve karanlik vadide gunes gozluklerini takar, deri ceketini ustune giyer. lakin iki metre onundeki tastan habersizdir. kalabaliktan bir kahkaha sesi yukselir, kahramanimiz sislerin arasina girip kosarak uzaklasir ve gizemli bir sekilde kaybolur]
onlarin eksilenmesi bizim s.kimizde olmadigi icin rahatlikla mallar seklinde nitelendirebilecegimiz insanlar surusu. insan derken bile tuylerim diken diken oldu inanin.
lan olm bize ne sizin oylarinizdan? eksilenmenizden? bizim cok mu umrumuzda senin o kici kirik entrylerini oylayan ibneler? merak etsem bakarim acip, " aa cocugu eksi oylamislar vah vah" bile demem. yine s.kimde olmaz. ama siz cildirtiyorsunuz adami.
her seferinde su moderne guzel bir entry bulma umuduyla geliyorum ve kafayi yemenin kiyisindan donuyorum. google reklamlarina " ahahah ne kadar uyumlu yahu" diyen andavallar, eksilenmesinin fotosunu koyanlar, " server has gone, sozluk kafayi yedi" seklinde bes yuz tane goruntu. offf. yazarken bile tiksindirdi bunlar. kafayi yicem.
demem o ki canlar, sizin eksilenmeniz bizim s.kimizde degil. bu son uyari, bir daha koyarsaniz eksilenmenizin ekran goruntusunu, kafayi korum. kafayi korum ve donup arkama bile bakmam.
feysbukuslara gelmiş yazar. herkes okusun olm, boşver feysbuk falan. al, burda.
- en sevdiğim kadın hoşça kal bile demeden gitmişti.
+ demek ki en sevdiği adam sen değilmişsin.
- umarım en sevdiği adamın yanındadır şimdi. ve yine umarım, en sevdiği adam, onu en azından benim kadar seviyordur...
aylardır kafamı karıştıran, ne yapmam konusunda bir türlü karar veremediğim bir konunun çözümünü bu diyalog göstermişti. ya da bu mesajlaşma...
şairin de dediği gibi;
Ben seversem birini ya evlidir, ya birkaç güne evlenir.
Hoşça kal bile demeden gidebilen en çok sevilen kadın, yeni yaşına girecek birkaç saat sonra. pek duygusal olamıyorum artık. galiba bazı duygularımı onda unuttum.. bir ara verse iyi ya, vermese de olur.
yaklaşık bir senedir kendi de yok. çok değil doğum gününden 1 ay kadar sonra gitmişti. ben unutmuştum tabi doğum gününü. hatta ne unutması, doğum gününü bilmiyordum bile. evet en çok sevdiğim kadının doğum gününü bilmiyordum. aşk dedikleri, yani aslında murat abinin de dediği gibi 'tarihin en büyük yalanı' olan aşk, belki buydu.
her neyse. çok lazım değil bundan sonra aşk. dedik ya gönül işlerini bırakıp, yürek işlerine bakıyoruz artık. Korkmadan! vakitsiz bir sonbahar akşamında, efkan şeşen den dinliyoruz, vakitsiz'i.. ve ortak sancılarla ortak baharları bekliyoruz... hem de imlasız...
yeni yaşına girecek bir kaç saat sonra... normal olsak; sağlık, mutluluk, para vs gibi bir sürü lüzumsuzluklar dilerdik biz de. normal olsak; ayrılmış da olsak, hani böyle aslında dandik olan, özel günlerde bir merhaba derdik. söylenmemiş o kadar şeyden sonra, söylenememiş bir sürü sırdan sonra, bir merhabanın da pek bi önemi olmaycaktır aslında.
hatırlanmak güzeldir, her ne kadar hatırlanmamış olsak da. bir güzellik yapıp bir merhaba diyesim var ya, yok yok belki rahatsız olur. hani en sevdiği adamın yanındaysa...
rahatsız olmasın, rahatsız etmiyorum. ama mutlu olacaksa, hatırlanmak hoşuna gidecekse, bir tebessümü görecekse ayna da, bilsin ki hatırladık bir yerlerde. bilsin ki, doğum gününü bilmesek de sevmesini bildik. becerememiş olsak da. kimin suçuysa...
ömrümün sonuna kadar affedemeyeceğimi biliyor. zaten benim anlamadığım, onu ömrümün sonuna kadar nasıl affedemeyeceğim değil, onun, onu ömrümün sonuna kadar affetmeyecek olmamı göze alması. benim bildiğim bunu göze alamazdı.
sus salak!
sen neyi doğru bildin ki...
-
Ayağı kayan bir çocuk
Kadar şaşkınım, bilemedim
Düz yolda yürümenin imlasını
Kanayan dizlerime bakıp da
Ağlamayı öğrenemediğim gibi
Sevgilisi değildim kadınlarımın
Bir papağan tüneğiydim belki
Ama birkaç sözcük öğrendiysem
Kadınlardan öğrendim, yine de
Bilemedim sevgilim diyebilmeyi
Büyülendim ama büyüyemedim
Aklım ermedi aynalara ve suya
Yüzümü gösterip kalbimi neden
Sakladıklarını öğrenemedim
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
Ahmet Telli
-
vakitsiz bir sonbahar akşamı. biraz şarap şöyle en kırmızı olanı... o yeni yaşına girmeden birkaç saat önce...
zirve fotoğraflarına bakınca farkettiğim acı gerçek. malesef kızlı erkekli sözlük gençlerimiz zirvelere giderken roll- on kullanmıyorlar. nedir bu terbiyesizlik? ben zirve fotoğraflarına bakınca sizlerin koltuk altınızdaki ıslaklığı görmek zorunda mıyım? tahammül edemiyorum inanın ki.
açıyorum zirve fotoğraflarını, göz gezdiriyorum. ama o da ne? her baktığım resimde koltuk altı ıslaklığı, aynı iğrençlik. yeter ulan.
napıyosunuz lan zirvede bu kadar terleyecek? halay falan mı çekiyosunuz? koltuk altlarınızla mozart falan mı çalıyosunuz yoksa? anlamadım ki. ben de terliyorum da hiçbir zaman dışardan belli olmamıştır terlediğim. o derece mübarek bi insanım. ama sizinki? ıyyy.
bi dahaki zirvede koltuk altı ıslak olan birini görürsem sopaylan vurucam omzuna omzuna. kırıcam burunlarını, küfür bile edebilirim. bilmiyorum. o anki ruh halime bağlı. bilemiyorum ya. belki de etmem. edebilirim de ama. dikkat edin kendinize ve koltuk altınıza.
OnurKul - tematik bir ankara zirvesidir. 2 ayaklıdır
onurkul ırkdaşımızın dediği gibi iki ayaklı bi zirvedir.
ikinci ayak sürprizlere gebe gibi. yine de ganyanlara baktığımızda fare arkadaşımız sevdiği mesafede koparır gibi geliyor bana. onu chatin ve ekürileri - özellikle son zirvelerine bakıldığında sürpriz yapabilir- zorlayacaktır tahmin ediyorum.
yemin ediyorum böyle acıklı okunmaz ezan. ağlıcam lan o adam okurken. dertleniyorum, içim gidiyor. adam ezana başlayınca böyle şark sofrasını hazırlayıp " nemruduun kızııı yandırdıı biziiii" şeklinde söyleyesim geliyor, içim cız ediyor. " boşver be imam, ko götüne, hiçbir şeyi dert etmeye değmez" şeklinde teselli edesim geliyor imamı.
cem adrian şarkı söyledikçe böyle ağzına terlikle vurmak, ağladıkça bi daha vurmak, sonra bi daha, bi daha. böyle ağzını burnunu kırmak, sonra kırılan burnu ağzıma sokmak falan filan işte yahu!
- yaaamuuuur, yamuuur, vur yüzümeea...aaah!
- ah ya, eşşek herif. sabahtan beri s.ktin kulağımızı. adam ol lan. cıvımadan söle şu şarkıları!
- vuur yüzümeeeğğğğ!
- bak hala!
cem adrian nın sesi kulaklarında yankılandıkça sinirleri gerilen yazar serzenişi. ellerim titriyor ya, böle vur yüzümeğ dedikçe çak azına, ağlasın öyle. ağlayınca bi daha vur yüzüne, bi daha vur yüzüne.
düşünebiliyor musunuz rezillliği? efendim. her zamanki gibi bir elimde bekir coşkun 4ever, diğer elimde kahrolsun şeriat, yaşasın laiklik pankartlarıyla otobüse bindim. o da ne? bir türbanlı. nasıl şok oldum, elim ayağım titredi böyle bir an. bu türbanlı hanımkızımız - ki dilim varmıyor hanım demeye- oturmuş koltukta. ooh babasının kahvehanesi sanki. şeriat sesleri kulağımda çınlıyor, yaşasın laiklik diye bağırmak istiyorum ama nafile. türbanlı oturmuş orda. delireceğim.
be ne yaptım? gittim oturdum bende. böyle baktım suratına suratına, oh olsun dedim. elimdeki bekir coşkun fotoğrafına bakarak böyle elimi çeneme koyup sırıttım. ona da gösterdim böle bekir coşkun' u. korktu tabi böyle yüce bir türk büyüğünün resmini görünce. şeriattan gözleri fırladı yuvalarından.
hayat ne garip? kahrolsun şeriat. yaşasın laiklik.
burda taksiyle kısa mesafeye giden türk gencinin içinde bulunduğu gerilimi anlatacağız sizlere. hemen o ana gidiyoruz:
- migros abi!
bu kadar lan. diyeceğiniz sadece bu. migros! ama migrosa giden taksinin sadece 4 ytl yazdığını taksici de siz de bildiğinizden öyle bir gerilir ortam. utanırsınız, yüzünüz kızarır.
ayıp lan. gerilme değil de ayıp cidden. adamı sırasından etmek falan. cidden. sanki böyle adam " s.ktir lan ibne yürümeye mi eriniyosun koca kıçlı" diyecekmiş gibi geliyor bana. demiyorlar allahtan. şu taksiciler ne iyi insanlar.
yavşağın önde gideni, her türlü küfrü hakeden ibnetor.
mühendis edasıyla bindiğiniz tahterevallideki karizmanızın mına koyan, o güzelim ambiyansı bozan, hatta geleceğinizle oynayan arkadaş demeye bile bin şahit isteyen lanet herif.
düşünün lan, güvenmişsiniz arkadaşınıza. canınızı emanet etmişsiniz, yukarı çıkınca kendinizi kuş gibi hissetmişsiniz, titanik misali yere çakılışınızı hazırlayan ipne ise o an içinden ne hain planlar yapiyormuş. o an, işte o an. kıçınızın sert toprakla buluştuğu, oturduğunuz demirin kıçınızı zorladığı, hayattan koptuğunuz o an.
peki o ipnetor ne yapar? arkadaşı havada süzülürken, mutluluğun doruk noktalarına ulaşmışken, aniden iner ve kahkaha atar. gel de bu çocuğun ailesine, yakınlarına küfür etme. arkadaşıyla birlikte oluşturduğu ambiyansın değerini bilmek ve bu doğrultuda en üst seviyeye ulaştırmak yerine, yavşaklığın en güzel örneğini sergilemeyi yeğler. bunlar büyüyünce de, tam siz oturacakken, sandalyeyi altınızdan çekmeye yeltenen sevgi pıtırcığı, denyolar olur. daha çocukken bu durumun farkına vardım ve arkadaşlıklarımı buna göre belirledim. amına koyayım hepsinin diyebilmeyi çok istiyorum ama anılar, yaşanmışlıklar, buna engel oluyor. neticede çocukluk arkadaşı.
her şey öyle güzel bitmişti ki o gün. james halay çekiyor, lars zılgıtlar atıyordu. tüm metalciler hep bir ağızdan " lorke lorke lorke lorkeee" diye bağrıyor, kendimizden geçiyorduk. oh bebek. geçiyorduk.
derken james " mitralyöz" diye bağırdı. hepimiz bakakaldık lök gibi. " mitralyööööz mitralyööz halaybaşııı mitralyöööz lilililililiiii" şeklinde girince hepimiz afalladık. halayın temposunu düşüremediğimizden 4 metalci yoldaşımız şehit oldu.
ergenlik çağına girince sadece burnu büyüyen çocuklar var bu ülkede. neden bilmiyorum lan. herif ergenliğe bi girdi. amanın. bakıyoruz burun büyüyor gittikçe. doktora falan götürdük hormonlarında mı var bi şi diye. yok abi. türklere özgü bi şi bu. adam ergenliğe girince çükü büyümüyo, burnu büyüyo.
burnu büyük olanın çükü de büyük olur teorisine ters bi durum bu haliyle. sonra minnacık çocuklar türüyorlar etrafta. olmuyor, yakışmıyor.
bi de kafası büyüyenler var. adam ergenliğe bi giriyo, bakıyoruz kafa büyümüş komple.
ergenliğe girince burnu büyüyen çocuk çok dertlidir, kardeşimdir. ühüh.
- ayten başım çok dönüyır!
- aa hemen tansiyonunu ölçelim senin.
lan olm bi durun lan, iki dakka ölçmeyin tansiyon. nolur bak, yalvarırım.
tüm annelerin, anneannelerin yakalandığı hastalık budur. tansiyon ölçtürme hastalığı. halbuse ölçtürmeseler hasta da olmayacaklar. ilginç şeyler bunlar. hmmmm ok.
bu diyalogta işaretlediğimiz üç noktalarda insan gerilir. nolursa olsun, yol bomboş olsun istiyosa. yine de gerilir insan lan. böle sanki biri gelip vuracakmış gibi. korkunç bi şi lan. ühühü.
sevgili ile gidilen pazarda sevgilinin elini cebine atmaması için patlıcan parasını ödemek.
var lan böyle bi şey. hani anadolu erkeez ya, maçoyuz. kıza patlıcan parasını bile ödetmiyoruz. süperiz lan.
- bi kilo patlıcan verir misiniz?
- buyur burdan al kardeşşş. [ kardeşşş. ihihihi]
- saçmalama serkan ya!
- olmaz kızım. ben sana para ödetmem. o kadar! bi kilo patlıcan alıyosun burdan.
- aa serkan kattiyen olmaz.
- al al abicim burda. al!
- serkan saçmalıyosun!
- bi sus .mına koyim ya sabahtan beri serkan serkan. 3 lira lan patlıcanın kilosu. yeter lan serkan serkan kafamı s.ktin. oh beaaaaaaaa!
cavsın müziği ekmek çarpsın. insanın kulağına böle böle çınlar bu müzik. hemen dönüyoruz 10 dakka öncesine:
- lan olm evde misafir var. kapı kapanmıyor, lakin midem. üff.ühhühü.
hemen şu ana dönüyoruz:
kıçınızdan ter akıyor lan. ya biri girerse, ya şu an şraaak diye açılırsa kapı. oooo may gaaad! allahım elim ayağım titriyo lan. o kadar müthiş gerildim ki. dııı rım, dııı rım, dııırııım...
böyle bi şey kaç senedir aklımda. neden? çünkü bu soru kurcalıyor aklımı hep:
atatürk e öğretmeni kemal değil de jiyan adını verseydi ne olurdu ?
düşünün lan. o öğretmen kürt asıllı olsaydı, atatürk e senin de ismin mustafa, benim de mustafa. senin ismin mustafa jiyan olsun deseydi?
acaba ne olurdu? neler değişirdi hayatımızda?
şimdi ordan iki üç ibibik çıkıp " atatürk e laf ediliyor, atatürk e hakaret mikmik" diyebilirler. bi şey demiyorum. anlayan anlamıştır zaten. işte öyle lan.
türkiye nin en büyük insanının ismi jiyan olsaydı? tüyleriniz bile dik dik oldu di mi atatürk ü faşistçe sahiplenen kesim? süper olurdu be. ah be hocam. ah!
sosyalist devrimden sonra bayrak masrafından kısmak için yapacağımız süper şekilli türk bayrağının yapılışı.
şimdi türk bayrağında zaten yıldız var, bu bayrağı ters çevirip hilale de çekiçi koyduk muduur? nolur? olm resmen sosyalist türkiye bayrağı olur lan. fotoşop bileydim şreaak diye göstercektim size de yok işte.
hilalin ortasına çekiç yerleştirirsek şerefsizim tam müslüman sosyalist ülke oluruz. ne laik-antilaik kalır, ne türban sorunu. heyt be!
- abi nasılsın?
- ii :D
- sana anlattım mı ben noldu bugun?
- :D
- abi iyi misin?
- :d
- sonra konusalım meşgulsün galiba
- :D <--------
ok işareti ile gösterilen, meşgul olduğu halde bunu dürüstçe söyleme medeni cesaretine sahip olmayan ib.ne,şerefsiz, namussuz, ırz düş... pardon lan. sinirlendim bi an. heh. ne diyoduk, bu tarz insanlar toplum tarafından dışlanmalı, hor görülmeli. barındırmamalıyız bu tarz insanları toplumumuzda. iğrenç, şerefsiz, namuss...lan?!
iki yüzlülüklerini nasıl kapatacaklarını, buna nasıl kılıf uyduracaklarını şaşırmış kargalardır bunlar.
düşünün ki sözlükte bi yazar ölmüş, şukela ya basıyoruz, hoooop. o yazarın entrylerı geliyor karşımıza. neden peki? daha önceden şukelaya basınca gelmeyen entryler neden şimdi, o kişi öldükten sonra geliyor? bu ikiyüzlülük değil de nedir?
bi de tırt tırt entryler geliyor ya, ona deliriyorum. hadi o neyse de, merhum olmuş birinin entrylerini şukelaya taşımak hangi amaçla yapılmıştır anlam veremedim. sanki şukelaya basınca gelen entrye bakıp " aa ne iyi moderasyonumuz var, adam ölünce entrylerini hemen şukelaya koymuşlar ihihi" şeklinde teletaaabizimsi tepkiler mi vereceğiz?
anlamıyorum insanları, bak olm dağa çıkıcam diyorum, bolivya diyorum hiç tınlamıyosunuz. aaa!
silik yazarın nickaltına şiirler döşeyen, ağlak entryler yazan, " gidersen beni de götür yiğidim" şeklinde nidalar savuran ağlak akbabalardır.
düşünün ki bi kişi silik oldu, hemen hooop. bakıyoruz nickaltına, elli tane şiir yazılmış, ağlanmış, ağıtlar yakılmış, liliililililiiiii zılgılar çekilmiş, kurbanlar kesilmiş, türk bayrağı bile yarıya indirilmiş, doğan bebeklere o yazarın ismi verilmiş, bebeği olmayanlar bile o yüce insanın ismini ölümsüzleştirmek için sevişmeye başlamışlar.
yeter lan. kafa s.ktiniz ama he. bundan böyle silik yazarın nickaltına şiir yazan olursa karşısında önce beni, sonra allah ı bulur. vealeykümbulur!
edit: ne çok eksilendi bu entry, sözlüğü bırakıyorum ben. cidden bak, ağlayın lan hadi. gitme deyin. bak gidiyorum he, bırakıyorum lan. hşşşt, alooo!
şimdi yanınızda kızla otobüse bindiniz değil mi? heh binin. otobüste para vermeye kalktınız, sıçtınız. kalkmadınız,sıçtınız.
şimdi kızın parasını veriyorsunuz leydizen centilmene bi erkek olarak.
- iki kişi alır mısınız?
- ya üff saçmalama yaa almayın nüffen!
- al al çekinme !
- ya üf serkan yapma ne gerek var!
- yaparım bilirsin ceyda.
- üf saçmalıyosun ama.
- ...
- bak valla olmaz.
- ...
- ya ama olmuyo böle!
- bi sus .mına kodumun kızı lan! s.ktin kafamı sabahtan beri. .mına koyim 1.25 ytl lan, sabahtan beri dırdır. ver mına koyim parayı ver hepsini ver. oh beee!