kuşkusuz abdullah öcalan.
türkiye siyasetine bu denli yön verebilme gücüne başka hangi siyasi kişilik haiz.
başbakanların, cumhurbaşkanlarının seçim öncesinde kendisiyle "aman çatışmaları durdur yoksa sandığa gömülürüz" şeklinde haberleşmeler içinde bulunduğu artık sır değil.
yakalanır, iktidar değişir.
idam edeceğini vaat eden bir parti meclise girer, idam edemeyince meclis dışında kalır.
çatışma emri verir, iktidarlar devrilir. çatışmalara ara verir, iktidarlar varlığına devam eder.
her seçim öncesi dillendirilip abdullah öcalan sayesinde oy potansiyeline dönüştürülmek istenen vaat.
abdullah öcalan mhp'nin yegane ekmek teknesidir desek yanlış bir tespitte bulunmuş olmayız.
deniyor ki; koalisyon hükümetinde abdullah öcalan'ın asılmasını isteyen tek parti mhp'di.
bu, bir kararın altına imza atıp küçük bir muhalefet şerhi koymakla aşanlamlı bir tavırdır.
bu hem hükümette kalalım, hem de seçmenimize "bakın biz aslında apo'yu asmak istiyoduk, izin vermediler" diye ağlamaktır.
mhp idamın kaldırılması için red mi dedi, evet.
peki neden "kabul" çıkınca hükümetten çekilmedi?
neden abdullah öcalan'ın yaşaması anlamına gelen kararın altına imza koydu? faşocanlar bunun cevabını verse de öğrensek.
peki mhp tek başına iktidar olursa abdullah öcalan'ı idam edebilir mi?
nah!
bundan birkaç yıl evvel chp "akpliler bdp ile kolkola" diye feryad figan halindeydiler, şimdi ise aynı yaygarayı akp koparıyor.
özgürlükçü eşitlikçi ve statürko karşıtı görünmek isteyenlerin söylemleri bdp söylemleriyle paralellik gösteriyor, hâliyle statürko savunucuları da o partiyi "törörölerle hareket ediyorsunuz" diye propaganda yapıyor.
bdp 1990'lardan bu yana hep aynı noktada. söylemlerinde bir değişiklik yok. o zaman da kürt halkının haklarının gaspedildiğini söylüyorlardı, bugün de.
akp statürkoyu ele geçirinceye kadar aynı söylemleri kullandı, şimdi ise tam tersi şeyler söylüyor (ki fehmi koru'nun "recep tayyip erdoğan obama gibi geldi, şimdi ise bush oldu" tespiti tam da bu süreçte yapmılmıştı).
chp'de de durum farklı değil, akp'nin "demoratik açılım" günlerinde ne denli feveran ettiğini, bugün ise "kürt sevdalısı" olması aynı hastalıklı siyasi bakış açısının kanıtı.
bi sikime benzemeyen bir yapı inşa etmeye çalışmaktır.
asli unsur olarak belirlediğin kitle dışında kalan tüm insanların haklarını gasp et, hakkını isteyenleri katlet ülkeden sür.
sonra da "anne ben ulus devlet kurdum" de.
sikerler böyle mantığı. değil sabaha, geceyarısına bile bırakmadan üstelik.
haa, bu şekilde ulus olmakla övünen faşocanlar var bir de.
ulus devlet olmanın tarihçesinin katliamlarla eşzamanlı yürüdüğünü biliyorlar.
katil diyorsun doğal olarak, bu sefer de kızıyorlar.
çok eğlenceliler çok.
sadece kendisi için bitmiş bir kürt sorununu tanımlarken ettiği laf şöyleydi;
(bkz: benim için artık kürt sorunu bitmiştir)
iyi de, senin için hiçbir zaman "kürt sorunu" diye bir şey olmadı ki tayyip efendi?
tek yaptığın kürt sorununu diline dolayarak "liberal-demokrat" bir vitrin oluşturmak, ve orduyu bu yolla yıpratıp istediğin ortamı yaratmaktı.
şimdi de "kürt asimilasyonu bitmiştir" diyorsun.
bu ne demek açalım biraz.
bu, "hem inkar edeyim, hem de faşistliğimi gizleyeyim" tavrı. kıvırmanın dik alası!
neden bitti peki asimilasyon?
ne oldu da bitti?
kürtler anadilinde eğitim-öğretim mi yapıyor?
temsilde adaletsizliğin sebebi seçim barajı mı düştü?
faili meçhul cinayetler mi son buldu?
kürt çocukları artık öldürülyor mu?
legal siyasetçilerin binlercesi fikirleri yüzünden içerde değil mi?
peki böyle bir ortamda nasıl oluyor da asimilasyon ve kürt sorunu bitmiş oluyor?
ülkenin bir bölgesi sivil itaatsizlik-3 günlük yas olayındayken nasıl oluyor da, kürt sorunu bitmiş oluyor?
şaka mısın sen?
haa, çık de ki, "ben akplileştirdiğim tuzu kuru kürtlerin sorununu bitirdim", biz de eyvallah diyelim sana.
zaten o tuzu kuru kürtler senden önce anap'a, ondan önce dyp'ye, refah'a filan oy veriyorlardı.
sen o cepten alıp bu cebe koydun "merkez sağ" ayağına.
bu cenahta ise değişen hiçbir şey yok.
tuzu kuru olmayan kürtler için devlet hâlâ baskıcı ve faşist, yöneticiler de kan sevdalısı savaş çığırtkanı.
manzara bu.
kürtler ne cellatları eskitti bilemezsin.
faili meçhul cinayet dönemi kraliçesi tansu çiller mi dersin, çoban sülo mu dersin... istemediğin kadar.
bu ülkede iktidarların tükenişi daima güneydoğudan başlamıştır, biraz siyaset takip eden herkes bilir.
kürt halkı saftır, önce inanır oy verir, ama mallığı tespit etmek konusunda da pek mahirdir.
seni eskitmek zor olmayacak.
hele bir de ne olduğun anlaşılmışken.
hadise şöyle gerçekleşti;
okul bahçesinde futbol oynayan çocukları izliyorum, içimde baharın tatlı ürpertisi.
çocuklar da nasıl sevimli, her biri püskevit yemiş gibi koşuyorlar.
derken, biri topa yükseklik kazandırdı (o da ne demekse!), top dooğru atatürk büstüne doğru süzüldü. gözlerimi toptan ayırmadan izliyorum pozisyonu, derken top atatürk'ün kafaya çarpıp kaleye yöneldi. kaleci kalesinde dikkatli ama, kafa vuruşu da ulu önderden gelmiş yani boru mu?
kaleci çocuğun gözlerindeki hüzne şahit oldum o an.
öyle bir ikilemde kalmak ki, kendini antik yunan trajedyalarındaki kahraman gibi hissetmek...
tam da buydu çocuğun hissiyatı. (top hâlâ süzülüyor bu arada)
bir yanda futbol etiğine uygun davranıp, ani bir refleksle olası gole engel olup takımına maçı kazandırmak,öte yanda ata'sının atabileceği tek gole engel olup ömür boyu bunun vicdan azabını yaşamak. yürek nasıl dayansın?
bakamadım...
karşı tarafın "ggoooollll gogogooooolll" nidalarını duyunca anladım ki atatürk ilk golünü o bedbaht çocuğa atmış.
ayrıldım ordan, yan taraftaki inşaatı izlemeye gittim.
recep tayyip erdoğan'ın zaman zaman, hatta çoğu zaman başvurduğu siyaset çeşidi.
özel hayatı yeniden tanımlama çabaları, ailelere üç çocuk tavsiyesi, vatandaşa mesir macunu dağıtmak ve siyasilerin seks kasetlerini diline dolamak şeklinde yapılır.
şimdi kalkıp özel hayat tanımı yapsan anlamaz, bireyin duygusal-cinsel kısacası kişisel hayatı özel hayat kapsamına girer desen hiç anlamaz.
anlamaz yani, kapasitesi yetmez.
internet filtresi gelince ne olacak onca çük, düşünen yok!
--spoiler--
o zaman halk gelip bizi mi siksin (hey gidi sülü, ne güzel adamdın!
--spoiler--
valla bak burdan uyarıyorum!
1 milyon adam, çükü elinde taksim meydanı'nda "bunlar ne olacak" deyyü çükünü göstermezse ne olayım.
o değil de, meclise yürümeye karar verirlerse sakat.
ne uğraşıyorsun milletin çüküyle.
hani liberaldiniz?
bırakınız çeksinler, bırakınız çüksünler.
yaaa!
şu cümle üzerinden irdelendiğinde ortaya çıkan iki seçenek, üçüncü seçenek ise zinhar yok.
(bkz: ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar)
bu lafı neden etmişti yüce devledlü. işçilerin 1 mayıs'ı taksim'de kutlama talebine istinaden.
ee, iki yıldır 1 mayıs taksim'de kutlanıyor, ne iş?
ayaklar baş oldu, kıyamet nerde?
3 sene sonrasını görmeyen adamdan başbakan mı olur?
yalancı: evet, bu, iki seçenekten biriydi. taksim'de 1 mayıs kutlanacağını biliyordu ama bize "kutlanamaz" diye yalan söyledi. insanlar onca copa, biber gazına, tazyikli suya, işkence-gözaltı olaylarına bir adamın söylediği yalan sebebiyle mâruz kaldı.
karacahil: ülkenin başbakanı olmuş ama yönettiği ülkede polis-devlet provokasyonu olmadan 1 mayıs'ın nasıl kutlanacağından haberi yok. bu da tam anlamıyla karacahillik.
hüzünlüydü gördüm ben.
geçmiş 1 mayıs'larda kullandığı yüzlerce biber gazını kendi gözüne sıkmış gibi ağlamaklıydı.
halk meydana akın ederken, onlar burunlarını çekiyor, orda "sadece bir memur" olmanın ezikliğini yaşıyorlardı.
çok acıklıydı hâlleri.
ne üzülecem amına koyim.
attıkları biber gazları kadar götlerinde biber gazı patlayasıcalar.
geçmiş 1 mayıslar yaklaşırken çokça duyduk bu lafları.
"tıkanıyoo" ifadesi, bu götten tespitin ne denli çocukça yapıldığını ortaya koymak için tercih edilmiştir.
üstelik de devletin başbakanından tut valisine, içişleri bakanından tut emniyet müdürüne varıncaya değin aynı bahaneyi kullandılar.
"trafik tıkanıyoo"
bağ bağ bağaaa! laf etmiş balkabakları!
ulan o taksim trafiğinde ne değişti de iki senedir 1 mayıs kutlamaları taksim'de yapılıyor.
15 üst geçit, 8 metro hattı, 25 de tünel mi yapıldı taksim'e?
2 sene önceki hâliyle şimdiki hâli arasında ne fark var.
kadir topbaş'ın işi varmış muhallebicide, cevabı ben vereyim.
hiç bir fark yok!
ee, neden izin verilmedi yıllarca peki?
göt korkusundan mı?
e kimse kusura bakmasın, göt korkusunun da ecele faydası yok.
kanalistanbul çok rerörö değil saçmalıktan kasıt. nihayetinde açıklanalı 24 saat bile olmadı, uzmanlar tartışacak, türkiye insanı futbol yorumculuğu, deprem profesörlüğüne ek olarak şehir planlamacısı kesilecek.
saçmalık; "sanırsam tek eksiğiniz yaraktı" özdeyişine yakın bir ifadeyle "sanırsam tek eksiğiniz kanaldı" durumu.
tayyip erdoğan'ın bir önceki seçimde vaadettiği gap'ın tamamlanmasıydı. hakket ne oldu o iş?
gap bitti sıra kanala mı geldi yani?
dinci tayfanın çiğnediği sakız.
vaay be, muhalefet etme yöntemine bak!
bu laf bana, yaşar büyükanıt'ın "kutlu doğum haftasını 23 nisan'a denk getiriyorlar" sözünden pek de farklı gözükmedi.
aynı foseptikte yüzdüğünüzü zaten biliyoruz, bari renginizde farklılıklara gidin.
"burda herkes türkçe konuşuyor. ben anlamıyorum ki hangisi türk hangisi yabancı!"