bugün halen daha "kadın hakları" diye birşey varsa, bunun zıttı veya dengi olarak "erkek hakları" diye bir konu yoksa, "kadın hakları" bir tartışma konusuysa; dünya düzeni erkeklerin elinde ve erkek bir karakter taşıyorsa; bu kadınların politik anlamda zayıf olduklarını gösterebilir veya erkeklerin politik anlamda kadınlardan daha güçlü olduklarını gösterebilir. zeka düzeyinde tartışmak ancak bilim adamlarının işi olabilir çünkü istatistiklere, genetik ve sosyolojik veriler gibi birçok faktöre bağlıdır. ancak erkekler varolan düzende (makro ve mikro ölçeklerde farketmez) kadınlardan daha akıllı hareket ediyor gibi görünüyorlar, bin yıllardır hem de... dolayısıyla kadınlar aslında doğalarına erkeklerinki kadar uymayan bir düzen içindedirler ve bunun içinde kendilerince hayatta kalma mücadelesi verirler. sonuç olarak kadınlar erkeklerin kurallarıyla oyundalar.
penis gölgesinde yaşayan kadınlara gelince, dünyanın çok büyük bir kısmında kadınlar bir köpek kadar değerleri olmadıkları için erkeklerin malı gibi yaşamaya, intihara, kan davasında canına kıyılmasına, parayla alınıp satılmasına, işkence yapılmasına mahkumdur. kadınlar fizyolojik olarak değilse de fiziksel olarak güçsüz olmalarıyla beraber erkeklerden oluşan "toplum" içinde o kadar izole kalmıştır ki hiç bir zaman kendi aralarında organize olabilme yeteneği ve bilgisini de edinememiştir. hiçbir bilgiye ulaşamamıştır. akılları da şekil alamamıştır. bir kadının yaşamak için parayla seks yapması ve bir kadının görücü usulü/töre gereği/başlık parası olarak bir inek, bir arsa, ağırlığınca altın karşılığı evlilik yapması arasında özünde bir fark görmüyorum. yani şunu demek istiyorum, görücü usulüyle evlenen ve hiç sevmediği bir adamdan üç tane çocuk yapan kendi babaannemle ve anneannemle, bir fahişenin hayatını devam ettirmesi için yaptıkları arasında özünde bir fark görmüyorum. ancak bu benim için aşağılanacak bir şey de olamaz.
sorun olan şu ki, başlık altında yazan herkese göre önüne farklı sıfatlar gelen "kadınlar" erkeklerin anasıdır. biyolojik olarak baba çocuğun neredeyse sadece bir akrabası durumundadır. buna benzer olarak, çocuğu şekillendiren de, çoğunlukla, annedir.
sonuç olarak, bugün büyük şehirlerin çekirdeklerinde yaşayan biraz daha "özgürleşmiş" kadın dahi kendi potansiyelinin farkında değildir. fiziksel hiç bir sınırlamaya maruz kalmayan bu kadınlar kendilerini, kendilerine kitaplar, diziler, filmler, televizyon, müzik, reklamlar...vb. olarak satan sistemden mental anlamda özgürleşmelidir. aynı kapitalist yöntemler erkekler içi de geçerlidir, ancak erkeğin değişimi, kadınınki kadar radikal sonuçlar yaratmayacaktır diye düşünüyorum. çok zor da görünse ütopik değil.
haradaki beş tane kısrağa ve bir eşşeğe atlayan ve dizginlenemeyen beygir haberinde (evet haber, hatta ana haber)seyisle konuşurken orgazmik kahkahalarla çınlayan ve haberi yaklaşık 30 dakika boyunca deşeleyen mukoid şahsiyet.
arayan telefonu kapatmadan çıkıp konuşan öğretmenin öğrencileri ilerde çok mal mülk sahibi olurlar; arayanı meşgule bırakan öğretmenin öğrencileri ilerde emekli maaşıyla mandalina alıp kiralık evinin sobasında tütsü yapar.
xx: orda kimseyle yattın mı?
xy: yattım.
xx: kaç kişiyle yattın?
xy: üç.
xx: (kaç kişi olduğu ne farkeder? biriyle yatıp yatmadığı ne farkeder? niye soruyorum bunları?) nasıldı, anlatsana.
xy: biri şöyle.......
xx: (niye kızgınım? kızgınlığımın mantıklı bir sebebi yok.) hmm...
xx: orda sevgilin var mı?
xy: hayır. benim bir tane sevgilim var.
xx: peki. hastalık kapma olur mu.
xy: e heralde dikkat ediyoruz.
xx: (kızgınım ama kime? neye? gerçekten bana mı ait bu duygu yoksa ahlak mı? aşkın olmadığını biliyorum, ama olmayan bişeyi nasıl hayal edebilirim? ben neden başkasıyla yattım? onsuz da yapabileceğimi mi göstermek için kendime? ne beni rahatsız eden? beni aldatmamış olması mı?) peki.
annenin yaşlanınca napıcaz biz bilmiyorum demesine sessiz kalmak ve kendi olası yaşlılığını düşünmek. olur da kendine bakamayacak durumda kalırsa sonuçta ben bakıcam bu kadına, peki ben napıcam. bi arkadaştan rica ederim artık! yani sonuç olarak fizyolojik bir problem olmasa da üreyemeyeceğini bilmek ayriyeten sike sike yaşamak zorunluluğu iç ve beyin burkan kocaman bir detay aslında.
ilişki zaten çeşitli yalanlar üzerinde seyrediyorsa, ki öyle olmayan bir ilişki var mı bilemiyorum, ilişkinin seyrini değiştirecek bir girişimdir. halk arasında bu duruma "ayrılmak" da denebilir. çünkü zaten iki taraf da birbirinin yalanlarını bilir, birbirinin gözünün içine baka baka yalan söyler. o yüzden "nyalann söylüyosunnn" konusuna hiç girmemek en güzelidir.
bazılarının gerçek anlamını düşününce pek de akla hoş gelmiyor. mesela 'bebeğim' var, çocuğunu mu skiyosun. 'çiçeğim' var, bitki üreme organı, üstelik hem penis hem vajina birarada. 'kelebeğim, böceğim' falan trake solunumu yapan gelişmemiş bir canlı. hele de 'aşkitom, böcüğüm, bebişim' gibi eğri büğrü laflar var ki tamamen münasebetsiz. hayatım, canım, ruhum, kalbim... vb. bildiğin yalan yahu. mecaz falan da, aslında yalan. hatta aşkım lafı bile yalan. aşk ne lan? ne ara, kim soktu aklımıza böyle şeyleri bilmiorm... ama kullanıyo muyuz, kullanıyoruz valla. 'sevgilim, hatun' falan mantıklı. yine de ben en çok kadın lafını severim. şöyle bi "kadın gel yamacıma","kadın rakımı koy","kadın kalk giyin dışarı çıkıyoruz" duyayım daha bi hoş olurum. şöyle bir tek "kadınım..." duyayım kafam güzel olur.
kitap okuma sırasında gerçekleşirse, paragrafın başına dönüp tekrar okumak şeklinde devam eder. paragrafın başına dönüp okuma işlemi birkaç kez devam ederse kitap kapatılır. zihnin tecavüzü dursun diye ne düşünmek istiyorsa düşünmesine izin verilir. akabinde genelde uyunur.
yüz senedir çözülemeyen poincare varsayımı'nı çözen rus matematikçi dr. grigoriy perelman'ın, amerika'daki clay matematik enstitüsü'nün varsayımın çözümüne koyduğu bir milyon dolarlık ödülü neden reddetmiş olabileceği üzerine varsayımlardır.
faslı yazar. badem adlı kitabında küçük yaşta zorla evlendirilişini, sonra teyzesinin yanına kaçışını, orada başka bir adamla tanışmasını; kendini, aşkı ve seksi keşfedişini anlatmıştır.
kızılaydaki birçok mekan gibi burası da son derece boktan bir mekandır. birası nerdeyse yarı yarıya suludur, her daim metal çalar, pistir, sevimsizdir.
mükemmel ötesi şarkı. mj'in dirty diana şarkısıyla benzerlik göstermesiyle beraber, slash'in varlığıyla bir üst lezzet düzeyine çıkarak gönlümde taht kurmuştur. elimde cep telefonuyla kah vokalist, kah gitarist olup, ayna karşısında sahnecilik oynamamak mümkün değil.