bir köşe yazısında bahsedilmesi ile varlığından haberdar olduğum, en kısa zamanda edinip okuyacağım kitap. zira, kürtleri anlamakta iyice zorlanır oldum.
yaşıtları orda burda eller havaya yaparken boyunu aşan kitaplardan sınav olan, öğrencilik hayatında kitaba, öğrenim harcına harcadığı paranın haddi hesabı olmayan, 6. sınıftayken bile nöbetten çıkıp eve geldiğinde hastane florası ve ter balçığından kurtulmak için 1 saat boyunca keselenmek zorunda kalan üstelik internlük dedikleri bu seviyede çalışmalarının karşılığında hiçbir ücret alamayan, okul bittiğinde ücra bi ilçede tek hekim olarak çalıştırılabilen, yurdum insanını standart birçok kimseden daha iyi tanıma fırsatına çok acı bi şekilde erişmiş, onları özel hayatlarıyla, vücud ve ruhlarıyla değerlendirip, önemseyen belkide tek kişi olan tıp doktorlarının uzmanlık sınavını kazandıktan sonraki "asistanlık" denen 3-6 yıllık süreçte annelerinden emdikleri sütün burnundan geldiği çok defalar görülmüştür. bu insanların nasıl yaşadığını sağlık bakanı başta olmak üzere meslektaşları görmek istemiyor, var güçleriyle iyi olmaları için uğraştıkları, prosedürle ilgili işlemlerinden tutun da özel hayatlarından maddi sıkıntılarına her şeyleriyle ilgilendikleri hastalar görsün ve asistan denen bu insanın haklarının kendi hakları olacağını göz ardı etmesinler. unutmayalım ki, her yurdum insanının bir gün 30 küsür saattir gram uyumamış bir asistan doktor eline düşebilitesi vardır. (bkz: kendimi bu bilgi ve bilinç yumağı entry'mden dolayı alkışlıyorum)
facebook'ta duvarına gönderdiği şarkının altındaki "beğen" butonuna "tık tık!" yapmadığın için sevginden şüphe etmesi. (bkz: yaşanmış bir hikayeden alınmıştır) bu olay, bazı insanların ergenlik döneminin uzun sürdüğünün bir örneğidir. benim başıma gelse hiç acımadan karşımdaki elemana hormonu basarım vallahe... domateslere bile kıymadılar mı zamanında?
çocukluk yıllarımdan sonra tekrar karşılaşmamızın birkaç gün öncesine tekabül ettiği güzide rize ilçesi. trabzonun akçaabat'ı gibi il merkeziyle neredeyse birleşmiş ve benzer gelişmişlikte bir yer olup çıkmış. bi sürü taksi durağı var örneğin ilçede. doğu karadenizde bi ucundan diğer ucuna yürürken yorulunan ilçeler görmeye alışkın olmayan bünyem çayeli'de yürürken bitap düştü. çayelililerle ilgili olarak da biraz bilgi vermek gerekirse, muhafazakar insanlar olarak bilinirler, lazca konuşmazlar ama dehşet şiveleri vardır. bu faideli entry'mi şu şekilde sonlandırmak istiyorum: çayeliden öteye gidelim yali yali, gidelim yali yali...
birkaç gün önce otobüsle içinden geçmek suretiyle iklimine birkaç yıl aradan sonra tekrar nail olduğum şehir. iç kısımlarını bilemiyorum ama, sahil şeridi oldukça gelişmiş görmeyeli. kocaman bir mado var örneğin. gece saat 11'de sahil yolunda kalabalık denecek kadar insan vardı.
adını görünce bile bi coşum yaşadığım alet edevatlar topluluğu. hastanelerde katlar arasında tahlil tüpleri ve kons kağıtları başta olmak üzere bilimum şeyleri ulaştırmak için kullanılır bu sistem. kim bulmuşsa, bu amaçla kullanımını akıl ettiyse saygı duyuyorum. hatta görsem hiç düşünmem, ilyas salman olsa öperim kendisini. tekrar saygılar.
alevilere boka verdikleri kadar değer vermeyen bi sürü insan varmış bu ülkede, en yakınlarımızda bile. öğreneli çok olmadı. halbuki tanıdığım alevilerin hepsi birbirinden harika insanlar. kime ne benim inancımdan, sana ne komşunun namaz kılıp kılmamasından? "allah'la kul arasında"ki şeyler ne zamandır ulu orta yaşanıyor?
hakkında yazılanları okuyunca "ühü"msü belli belirsiz bi ses çıkardığım duygu durumdan bahseden başlık. ayrıca, bir sabunum bile yok, anlıyor musun sözlük? *