chat noir
71 (misyonunun farkında)
dördüncü nesil yazar 1 takipçi 1.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bangkok

    17.
  1. Asil adi Melekler sehri olmasina ragmen, soylenisi zor oldugu icin, ismi yabancilar tarafindan degistirilip Bangkok olan bir sehirdir. Taylandin baskentidir. Ayni zamanda turismin merkezi olup, buyuk sarayi tapinaklari, mukemmel thai yiyecekleriyle buyuk sayida turisti kendisine ceker. Bu guzel yemeklerin varligindan bir haber turistler de patates kizartmasi ve birayla karinlarini doyurmaktadir.
    Trafigin en cekilmez oldugu sehirlerin basinda gelir, ayni zamanda klima kullaniminin da en yaygin oldugu sehirdir. Ama bun un yaninda cok yaygin olan takatukalarla ulasim daha da kolaylasir. Bir cok zorluga gunluk strese ragmen, insanlar guleryuzlu, ve musafirperverdirler.
    0 ...
  2. tosun paşa

    60.
  3. tum turk halkinin, dialoglarini bile ezbere bildigi filmdir. Her ne kadar 50 kez izlense de yine yeniden bikmadan izlenecek olan esprileri eskimeyen, turk sinemasinin en basarili filmlerindendir.
    1 ...
  4. les parents les plus strictes du monde

    1.
  5. Dunyanin en siki aileleri adli fransiz televizyon programi. Yaramaz fransiz gençlerini (13-17 yas arasi),secip farki bir ulkeye fransizca konusulan bir ailenin yanina gondriyorlar. Giden iki genç, bulunduklari ulkeyi hic bilmiyor (mesela ,lubnan, canada, turkiye vb.) ve yeni ailelerinin yaninda bir haftada ailelerinin onlara veremedigi sorumlulugu terbiyeyi vermeye calisiyor. tabi bunun bir program olgudunu unutmamakla beraber reyting amacli senaryolarda yazilmiyor degil. 1 hafta sonra cocuklar fransaya geri donuyor ve artik kotu huylarindan vaz geciyorlar. tabii bir haftad adegismeleri nasil mumkunse, ozellikle kameralarla birlikte.....
    0 ...
  6. nice

    12.
  7. Tamamiyle akdeniz kulturunu tasiyan, bir yani masmavi deniz diger yani yemyesil orman, Fransiz sehri, italya sinirina 1 saatlik uzaklikta, sehir her nekadar emekli parislilerin yazlik mekani gibi gozukse de ayni zamanda bir ogrenci sehridir.
    0 ...
  8. egina adasi

    1.
  9. Yunan adasi, atinaya en yakin mesafedeki adalardan biri. sevimli sakin yasil fistigin bolca bulundugu, sirin mi sirin sevimli konuksever insanlariyla hos bir ada. atinadan gidis donus gemiye 18 euro,atinaya gitmisken gorulmeye deger bir yer ve gormeden donmek de yazik.
    0 ...
  10. caddede yiyişen sevgililere baskı uygulanmalıdır

    1.
  11. baski uygulanmamali insanlar bilinçlendirilmeli, unutmamak gerekir ki istanbulda koyluk bir yer degil gayet kozmopolit avrupali bir sehir. insanlarin gorus acilariyla dunyaya nereden baktiklariyla alakali bir durumdur.
    2 ...
  12. draje dergi

    5.
  13. Marmara universitesi Fransizca kamu yonetimi bolumunde okuyan bir kaç arkadasimizin cikarmis oldugu, ilk sayfasindan emek kokan sevimli okunasi bir dergi. tavsiye edilir
    1 ...
  14. artı değer

    19.
  15. Iscinin kendini yeniden uretebilmesi icin 6 saat calismasi gerekmektedir. Bu 6 saatin degeri 3 dolardir bu durumda, isci butum hafta calisir da sadece pazar gunu calismazsa elde edecegi gelir haftada 18 dolardir. Bu iscinin kendini yeniden uretebilmesi icin yeterlidir. Yalniz bu durumda kapitalist yani sevgili patron, makinain bakiminin giderleri, depo kirais vb giderler ve iscilere odedigi massin toplami kendisini uretim sonrasi kazandigi parayla ayni, o halde hemen devreye girer ve zekilik yapar der ki: ben bu isciyi gunde 9 saat calistirayim ve ayni gunde 3 dolar vereyim hazir gelmisken, teri sogumamisken, bende boylelikle batmamis olurum.iste kapitalist sistemin temel sorunu budur.
    Burada kapitalist kiraladigi emek gucunu istedigi gibi kullanir, cunku burada kapitalist emek gucunu istedigi gibi kullanma hakkini satin alir. emek gun=cunun kullanimi kullanilan emek gucunun verdigi enerjiyle sinirlidir. Emegi degil emek gucunu kiralayip emegin degerini oder ama unutur ki emek gcu emegin kendisinde daha degerlidir.
    2 ...
  16. elif şafak ın çakma yazar olması

    11.
  17. Elif safagin cogu kez verdigi seminerlerde sorulan klasik bir sorudur bu neden ingilizce yaziyorsunuz? ve her seferinde verilen cevap soyle olmustur:
    "Diller arasi gecis yapmayi seviyorum, ve kitaplarimin turkceye cevrilmesinde her zaman buyuk katkim oluyor, osmanlica kelimeleri severek kullaniyorum, bu acidan tdk'ya da biraz karsiyim, omurleri bizden cok olan kelimeleri dilden silemeyiz". ve bunun uzerine bu soruya karsilik kendisi her zaman gocebe bir hayat yasadigini da uzerine basarak belirtmistir.
    1 ...
  18. ditty

    287.
  19. allah rahmet eylesim, allah yakınlarına sabır versin hepimizin başı sağolsun...
    1 ...
  20. selena ile nana yi oldurme hissiyati

    8.
  21. bütün çocukaların ve özellikle kardeşlerimin müptelası olduğu dizi, nefret ettim!!haftalık böşümler yetmiyormuş gibi tekrarları var birde, onu da izliyorlar sonrada garip sorularla karşılaşabiliyorsunuz.gerçekten oyuncaklar dünyası varmı?
    0 ...
  22. nicolas cage

    45.
  23. şimdiye kadar en başarılı bulduğum amerikalı oyuncu, özellikle savaş tanrısı filmi görülmeye değer-dünya ülkelerinin inanılmaz gerçeği ile yüzleşeceğiniz belgesel niteliğindeki film- aynı zamanda melekler şehri de romantik alandaki başarısını ortaya koyuyor.
    1 ...
  24. diyanetin alevilere hizmet vermemesi

    2.
  25. hala daha cem evlerinin ibadethane yapılmamasıyla-sayılmaması daha doğru- beraber, hiç bir şekilde maddi katkı sağlanmıyor diyanet işleri tarafından ama gayet de vergi alınmaya devam ediliyor.
    2 ...
  26. bir okuze bir bebek

    1.
  27. 2006 yapımı mükemmel bir etiopya belgeseli, türk bir yönetmen tarafından etiyopyada çekilen belgeselde, kadınların yakalandığı ilginç bir hastalıktan ve bu hastalık nedeniyle toplumdan dışlanmasından bahsediyor. gayet başarılı belgeselde bahsedilen hastalık kadınların çok küçük yaşlarda evlendirilmesi ve temiz koşullarda yaşanılmamasından kaynaklanıyor. kadınlar erken yaşta hamile kaldıkları için, kürek kemikleri fazla gelişmediğinden doğumu taşıyamıyorlar doğan çocuk erkek olmakla birlikte ilginç bir hastalıkta ortaya çıkıyor, böyle kadınlar çişini tutamaz hale geliyorlar ve sürekli akıntı halindeler , bir daha çocuklarının olması mümkün değil ve tedavi olmak çok pahalı ve hastahane uzak.bu sebeple kocaları kadınlarını boşuyor ve tedavi için herhangi bir uğraşta bulunmuyorlar , toplumda da dışlanan kadınlar psikolojik bir tramva yaşıyorlar.yönetmenin tesadüfen bulduğu bu küçük etiopyalı aile, daha televizyonun ne demek olduğunu bilmeden-ki sadece radyoyu tanıyorlar - böyle bir belgeselin öyküsü oluyor.öykü 8 yaşında evlendirilen ve (kağıt üzerinde deniyor) ve ergenlik çağına erdiği zamanda hamile kalan sonra bu hastalığa yakalanıp tekrar başkasıyla evlendirilen ve 2. kocası tarafında da terkedilen 3. kocasıyla evlendiğinde tedavisi bitmiş olan ama hala doğum yapması imkansız olan , buna rağmen cehalet yüzünden tekrar hamile kalıp bu hastalığa yakalanan bir kadını anlatıyor,ama bu sefer kocası onu terk etmiyor aksine onun için tek malı olan öküzünü satıp (45 euroya)-ki bu etiopyada milyonda bir görülen bir davranıştır-karısını tedavi ettiriyor, yardımseverlerin bağışlarıyla kurulan hastahanede bir çok akdın gibi o da tedavi görüyor ve sonunda bir erkek çocuk dünyaya getiriyor.yönetmen bu hastalığın etiopyada bir tabu gibi saklandığını, ve kimsenin konuşmak istemediğini de belirtti.belgeselde hastalığın yanı sıra, etiopya halkının kültürünü ve yaşayış tarzlarını görebilirsiniz.
    2 ...
  28. durzi

    5.
  29. dürzi inancı:
    genel olarak inançlarının içeriği gizli olan dürzilik ,hristiyanlık ve müslümanlık ,yahudilik gibi tek tanrı inanç sistemine dayanır.realkarnsayona inanırlar,Dürzi inancının ilkeleri: diline sahip olma (dürüstlük), kardeşini koruma (kardeşlik), yaşlıya saygı, diğerlerine yardım, vatanı koruma ve bir Tanrı'ya inanmaktır.Dürziler çok eşli evliliği, tütün ve alkol kullanımını, domuz eti tüketimini yasak sayarlar. Ayrıca Dürzilik Müslümanlar, Yahudiler veya diğer dinlere mensup olanlarla evlenmeyi yasaklar. Fakat bu modern topluluklarda çoğunlukla göz ardı edilmektedir.dürzilik sembolu 5 renkli bir yıldızdır-dürzi yıldızı-, bu yıldızın her rengi ayrı bir sembolü ifade eder:zeka (yeşil), ruh (kırmızı), kelime (sarı), gelenek (mavi) ve içkinlik (beyaz).birçoğu lübnanda yaşamaktadır(batı kesimde)
    3 ...
  30. beyrut

    14.
  31. istanbula benzeyen bir zamanlar orta doğu'nun kültür şehri olan lübnan şehridir.nüfusunun çoğunluğunu müslümanlar oluşturur.Aslında iç savaş öncesinde hristiyan ve müslüman nüfusu eşit olmasına rağmen bugün batıda durziler dahil olmak üzere çoğunlukta müslümanlar yaşamaktadır.Yine sunniler çoğunluktayken göç sebebiyle şiilikte yaygınlaşmıştır.aynı zamanda fransız dili ve kültürüne aşık olan lübnan, farnsız kolonisi olmamasına rağmen ülkede çoğunluğun fransızca konuştuğu bir ülkedir.ve beyrutta bulunan Saint Joseph Üniversitesi, buna örnektir.Saint joseph gibi Beyrut Amerikan Üniversitesi,Lübnan Üniversitesi ve Beyrut Arap Üniversitesi de arap ülkelerinden bir çok öğrenciyi beyruta çeken faktörler arasında.ama çıkan iç savaşlar beyrutun bu cazibesini kaybetmesine neden olmuştur.
    1 ...
  32. adieu ma concubine

    1.
  33. fransızca "elveda kraliçem" anlamına gelen bu film, 1945 komünizm devrimi öncesi, 1960 kültür devrimi ve modernleşme çabalarına kadar geniş üç kuşağı anlatıyor. film 10 yıl boyunca çinde yasak olmasına rağmen bugün serbest bir şekilde izlenebiliniyor.filmde konu edilen pekin tiyatrosu ülkedeki geniş çaplı köklü değişimi anlatabilecek güçte ve filmi zilerken aynı zamanda da çin kültürünü, tarihini çok daha iyi anlıyorsunuz , ve eğer ilgileneniz varsa kültür devriminin tüm inceliklerine varıncaya kadar bu filmde birçok şey bulabilirsiniz.
    0 ...
  34. les choristes

    13.
  35. izlediğim en güzel filmler arasında olan koro bir yatılı okul hikayesi:
    1949 yılı savaş sonrası Fransa'da işsiz müzik öğretmeni clément mathieu gelen bir teklif üzerine yatılı erkek öğrencilerden oluşan bir okulda işe başlar.Yerin dibi adı verilen okulda tamamen birbirlerinden farklı karakterlerden oluşan ve oldukça asi tavırlar sergileyen öğrenciler bulunmaktadır. okulun müdürü ise öğrencilere karşı oldukça sert davranmakta ,acımasız cezlar vererek disiplini sağlamaya çalışmaktadır.Clament bu gibi cezalar ile hiçbir sonuca varılamayacağını,cezaların caydırıcı olmak bir yana öğrencileri ispiyonculuğa özendireceğini ve aralarındaki çatışmayı arttıracağını düşünmektedir.aklına gelen en iyi çözüm ,en iyi bildiği iş olan müzik sayesinde öğrencilere ulaşarak onlara farklı bir dünyanın kapılarını aralayabilmek olur...
    0 ...
  36. lord of war

    30.
  37. gerçek bir silah satıcısının (aslında satıcılarının )hayatından esinlenerek yapılmış belgesel niteliğinde toplumsal bir mesaj veren film, film hikaye olmamakla beraber sonunda, akan ekrandaki silah satış oranlarının dünya ülkeleri üzerindeki sıralaması da dikkat çekiyor:hatırlatalım,
    amerika birleşik devletleri, rusya, ukrayna, fransa ve çin...
    0 ...
  38. persepolis

    36.
  39. okuduğum en iyi çizgi roman.persepolis iranı küçük ve zeki bir kızın gözünden eğlenceli bir şekilde anlatıyor.
    2 ...
  40. sineksagan

    1.
  41. rafik schami'nin hikayelerinden oluşan sevimli bir kitap;rafik schami yine şam sokaklarında gezdiriyor okurlarını,ama bu defa bir çocuğun gözüyle anlatıyor öykülerini.biz de sık sık salim amcayı ziyaret ediyor ve çayımızı yudumlarken onun öykülerini dinliyoruz.Öyküler birbirinden güzel başka öyküleri doğuruyor ve şam'ın sıradan yaşantısı içindeki sıradan insanların hepsi de ayrı birer öykü olan yaşamları anlatılıyor.
    Birbirinden ayrı gibi görünen bu 13 öykünün hepsi de bir noktada ,yine şam'ın güzemli dünyasında birleşiyor.
    0 ...
  42. fethiye çetin

    1.
  43. yazdığı 'anneannem' kitabında anneannesinin sürgün yıllarında türk bir aile tarafından evlat edilmesini anlatan ve yıllar sonra bunu torunu fethiye çetine anlatıp ailesinin diğer üyelerini bulmasını istemesi üzerine amerikada yaşayan kuzenlerini agosa verdiği ölüm ilanıyla bulan fethiye çetin anneannesi hakkında ve bütün anadoluda onun gibi kadınların yaşadıklarını sade bir dilde anlatıyor.
    1 ...
  44. ağrı nın derinliği

    1.
  45. ece temelkuranın ermeni soykırımı hakkındaki kitabı,ama aslında kitap ermeni soykırımını kanıtlamak üzere değil anlamak üzerine yazılmış,ermenistanı tanımak,diaspora ermenilerini anlamak , daha ılımlı yaklaşmak ve 90 yıl sonra iki halk arasındaki birçok problemin çözümünü sağlayacak görüşler ileri sürmek için aidiyet kavramıyla beraber emekle yazılmış bir kitap.
    Aynı zamanda ermeni ve türk milliyetçiliklerini de gözden geçirerek iki toplumunda yanlışlarını dile getirmiş.ece temelkuranın ermeni soykırımı hakkındaki kitabı,ama aslında kitap ermeni soykırımını kanıtlamak üzere değil anlamak üzerine yazılmış,ermenistanı tanımak,diaspora ermenilerini anlamak , daha ılımlı yaklaşmak ve 90 yıl sonra iki halk arasındaki birçok problemin çözümünü sağlayacak görüşler ileri sürmek için aidiyet kavramıyla beraber emekle yazılmış bir kitap.
    Aynı zamanda ermeni ve türk milliyetçiliklerini de gözden geçirerek iki toplumunda yanlışlarını dile getirmiş,ve toplumdaki hassas konuları
    1 ...
  46. les echelles du levant

    13.
  47. Doğunun limanları,amin maalouf'un en derin romanlarından biri,Türkiye Tarihinde bulunan bazı noktaları yabancı birinin kaleminden dinlemek ayrı bir tat ve bazen de bize kendimizi hatırlatıyor(ki bu amin maalouf'un özelliği doğu kültürlerine olan aşkı).
    1 ...
  48. ömer hayyam

    187.
  49. Amin Maalouf,Semerkant kitabında ömer hayyam'ın hayat hikayesini gayet hoş bir dilde anlatmıştır. Yaşadığı yeri, koşullarını ,ilk aşkı cihanı,hayyam yazması'nı hangi şartlarda kimin sayesinde yazdığı'nı küçük bir hikayenin içine oturtmuş,kitabın içinde ömer hayyamı bulabileceğimiz gibi Selçuklular hakkında da bir çok bilgiye ulaşabilirsiniz.Ve doğu kültürleri hayranıysanız, hayyamında bir zamanlar yaşadığı yer olan iran hakkında da geniş bilgiye yer var.

    Hergün biri çıkar,başlar,benim, ben, demeye
    Altınları gümüşleriyle övünmeye,Benim,ben,demeye
    Tam işleri dilediği düzene girer,
    Ecel çıkıverir pusudan,benim ben diyeBenim,ben,demeye
    2 ...
  50. dikkat opusmek yasaktir

    1.
  51. Yakın zamanda böyle levhalarla karşılaşmayalım...karşılaşmasak da sorun yok hatırlatıcılarımız görevlerini gayet iyi benimsemişler -toplum bekçileri- yazık aynı kişiler yere çöp atmayın uyarısını levhalara yüklemişler ahh unuttum bu levhanın işi...
    Basit ama derin bir konu ,ilgilendiren kısmı ise sosyolojik, kaç kişiniz bu şekilde rahatsız edildi? ya da kaç kişi bunun tamamen toplumsal normların dışında bir ideolojik baskı olduğunu düşünüyor?

    Tabi bu olayın görünen ve tartışılması anlamsız kısmı örümcek kafalar o denli sert ki çekirdeğine ulaşamayız her konuda.Ama bu örneğin asıl tehlikeli kısmı toplumsal olanı ki bugün en çok konuştuğumuz konulardan biri ;mahalle baskısı; her toplumun normları ve değerleri vardır değerlere göre de normlar belirlenir uzun yıllar boyunca böyle süre gelmiştir, norm dediğimiz şeyse baskıya dönüşebiliyor ve çoğu zaman aslında bir baskı.Ve yazık bunu dinle yapana , inancın tartışılmasının ayıp bir şey olduğunu öğretmiyoruz.Geriye daha da geriye .....bir tabu değil mi?mantık nedir ?toplumsal özgürlüğün sınırımı?elbette her toplumda olması gerekli ama sadece sınır kısıtlayıp korkutma değil.Konu belki küçük sokakta öpüşmek ayıptır,ama anlamı gayet derin unutmayın bizim ülkemizde siyasi düşünce de ayıp,sesimizi duyurduğumuz da elinde coqlar olan polislerle tanışıyoruz,ya da biber gazının tadına bakıyoruz lezzetli mi diye....
    1 ...
  52. adam smith

    30.
  53. klasik iktisat düşünürlerinin başında gelen adam smith'in bilinen kuramlarından biri "la main invisible"(görünmez el). piyasalar devlet müdahalesine gerek olmadan kendi hallerine bırakıldığında daha çok verimin elde edileceğini ve iktisadi refaha ulaşılabileceğini savunur. Toplumu bir satranç tahtasına benzetir, bireylerin kendilerine ait sınırlı alanları vardır, bu sınırlarla beraber bireyler arasındaki çıkar çatışmaları önlenmiş olur.Tekel gibi toplumdaki kısıtlayıcı güçlere karşıdır. Serbest piyasa ekonomisini savunur herkesin bildiği gibi ünlü sözü:"laissez-faire laissez-passer"(bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler)'dir.
    Adam smith için iş bölümü de çok önemlidir hatta bu iş bölümünü gelişmiş olmanın göstergesi olarak düşünür yalnız bu iş bölümü ülkeler arası değil sektörler arasıdır.iş bölümü üretimi hızlandıracağından üretim fazlası yani ekonomik artık dediğimiz olayın gerçekleşmesiyle artık ürünün ticaretinin de yapılabileceğini savunmuştur.
    Adam smith için bir malın değeri ancak onun üretilmesi için sarfedilen emekle ölçülebilir.
    2 ...
  54. 27 mayıs 1960

    36.
  55. Kısa bir özetle:

    Menderes, toplumun entellektüel kesimi ve (Atatürk devrimlerinin tehlikede olduğunu düşünmekte olan) askeri kesim arasında desteğini giderek yitirmeye başladı. Bu gelişmeler politik yaşamının sonunu hazırlayan etmenler oldu.
    27 mayıs 1960 da gerçekleştirilen askeri darbe sonucu Adnan Menderes aynı gün de Kütahya'da göz altına alındı. Demokrat parti üyeleri çeşitli suçlardan,akeri harekatın idarecilerinin isteği üzerine Yassıada'da yargılandılar.Menderesin suçları arasında üniversite yönetimine ve öğrencilere fazla baskıcı politika uygulaması gibi konular vardı.Ayrıca Menderesin özel yaşamı ile ilgili suçlamalarda da bulunuldu.
    Bütün bu davalar sonuçta Anayasa'yı ihlal suçundan:Cumhurbaşkanı Celal Bayar,Adnan Menderes,Hasan Polatkan,Fatin Rüştü Zorlu “ cunta mahkemesi”tarafından suçlu bulundu ve idama mahkum edildiler.Celal Bayarın cezası yaşı nedeniyle müebbet hapsine karar verildi.Devlet başkanı Cemal Gürsel ve ismet inönü'nün diğer dünya liderleriyle birlikte idam cezasının affını istediler ama komite tarafından bu istek reddedildi.
    .Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 eylül 1961'de idam edildiler.
    .ADNAN MENDERES 17 eylül 1961'de imralı adasında sabaha karşı saat: 2,31 de idam edildi.

    Adnan Menderes infazından hemen önce yazdığı mektupta şöyle diyordu:”Kimseye dargın değilim.. Kırgınlığım yok. Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum... “

    7 kasım 1964'de Celal Bayar'ın hapis cezası cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in affı ile kaldırıldı.Ve ölümünden uzun bir süre sonra Adnan Menderesin itibarı geri verildi,Aydın'daki bir üniversiteye Adnan Menderes üniversitesi ve izmir'deki hava limanına Adnan Menderes hava limanı adı verildi.

    ihtilal sonuçları:ihtilali büyük bir coşkuyla karşılayan halk,ihtilal sonuçlarından çok memnun değildi."vurun dedik öldürün değil" diyen halkın devlete kızgınlığı vardı ve yeni politik seçimlerde halkın %42 Süleyman Demirel'e oy vererek bir nevi darbenin sonuçlarına tepki gösterdiler.
    1 ...
  56. edip akbayram

    50.
  57. Hani şimdi bize
    Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
    Yalnız cumaları, yalnız pazarları

    Hani şimdi biz
    bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
    Işıklı caddelerde mağazaları,
    Hani bunlar
    77 katlı yekpare camdan mağazalardır.

    Hani şimdi biz haykırırız
    Cevap:
    Açılır kara kaplı kitap:Zindan

    Kayış kapar kolumuzu
    Kırılan kemik, kan

    Hani şimdi bizim soframıza
    Haftada bir et gelir
    Ve
    Çocuklarımız işten eve
    Sapsarı iskelet gelir

    Hani şimdi biz
    inanın güzel günler göreceğiz çocuklar
    Güneşli günler göreceğiz
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
    Işıklı maviliklere süreceğiz

    bı şiir bir çok mitingin vazgeçilmez parçası olup,hiç bir zaman anlaşılamayanlar arasında...
    0 ...
  58. pierre loti

    37.
  59. bazı yazarlarımızın kaleminden "pierre loti":

    ERGUN HiÇYILMAZ
    "Halk onu bağrına basmak için birbirini çiğnerdi"
    "Fransız illistrasyon, Petit Journal gibi kalbürüstü dergilere öykülerle Türkiye ile ilgili anılarını yazar. Yedi düvelin Osmanlı düşmanı olduğu bir dönemde akademi üyesi bir yazarın mazlumdan yana çıkışı az iş değildir.
    Sadece bu içtenliği bile, Piyer Loti'yi sevmemize yeter. Zaten toplasanız ve nakl-i yekün alsanız Piyer Loti ve Claude Farrer'den başkasını Türkiye'nin yanında görmezsiniz.
    istanbul'un iki caddesinde onların adının olması bu şükranın ifadesidir.
    Piyer Loti'nin Türkiye'nin yaşadığı bozgun dönemine gerçekten içten bakması ve bizden yana tavır alması toplumu oldukça etkilemişti.
    istanbul'a geldiğinde neredeyse devlet başkanlarına uygulanan protokol içinde karşılanıyor, bando mızıka çalıyordu.
    Halk ise kendilerinden yana olan bu yazarı bağrına basmak için birbirini çiğniyordu.
    Göğsünde Osmanlı nişanı taşıyan Loti, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da aynı sevgi ve ilgiyi görecek, Atatürk katında da onurlandırılacaktı."
    ("istanbul'u Sarsan Çok Özel Aşklar", Altın Kitaplar, 1995)

    -YAKUP KADRi KARAOSMANOĞLU
    "Çapaçul bir Türk dünyasını müdafaa etti"
    "Dişi tırnağı sökülmüş, çöküş Türkiye'sini Pierre Loti cinsinden Frenk muharrirleri bir fes, peçe, sarık, kafes ve nargile dekoru içinde seyredip anlattılar. Yıkık duvarlarla çevrilmiş çökük mezarlıklar, çınaraltı kahvelerinde uykuya dalmış afyonkeşler, mezbele sokakların uyuz köpek sürüleri, bekçilerin 'Yangın var' naraları...
    işte dostumuz Pierre Loti'nin müdafaa ettiği, 'Dokunmayın' dediği Türk dünyası bu çapaçul, bu zavallı şeyden ibaretti.
    Pierre Loti, Madagaskar zencilerinden, Seylan maymunlarından ve havai adalarındaki kelebeklerden de bu sevgi ve alaka ile bahsetmiştir. Çünkü onun bezgin ve endişeli ruhu, kendisini avutmak için yeryüzünde arkaik ve pitoresk manzaralar keşfine çıkmış bulunuyordu.
    Bundan dolayı ne Loti ne de Loti gibi bizi acaip ve zavallı bularak seven Frenk muharrirleri, Mustafa Kemal'in itibarını asla kazanamamışlardır. O, kendisini bir 'Yeni Adam' hissettiği ve Türk milletinden bir canlı ve ileri cemiyet çıkacağını bildiği için, memleketimizi bir müze halinde görmek isteyenlere karşı bize doğrudan doğruya düşmanlık edenlerden ziyade kızıyordu." ("Atatürk", istanbul, iletişim, 2005)

    -NÂZIM HiKMET
    "Şarlatan Piyer Loti"
    Tevekkül!
    Kısmet!
    Kafes, han, kervan
    şadırvan
    Gümüş tepsilerde rakseten sultan!
    Mihrace, padişah,
    bin bir yaşında bir şah...
    Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar,
    burunları kınalı kadınlar
    ayaklarıyla gergef dokuyor.
    Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor! Frenk şairinin gördüğü şark!
    işte
    dakikada 1.000.000 basılan
    kitapların
    Şark'ı!
    Lakin
    ne dün
    ne bugün
    ne yarın
    böyle bir şark
    yoktu,
    olmayacak!
    Şark
    üstünde çıplak
    esirlerin
    aç geberdiği toprak! Şarklıdan başka herkesin
    orta malı olan memleket!
    Açlığın kıtlıktan olduğu diyar!
    Ağzına kadar
    buğdayla dolu ambar!
    Avrupa'nın ambarı!
    Asya!
    Amerikan dretnotlarının tel direklerine
    senin Çinlilerin
    uzun saçlarından
    sarı mumlar gibi asıyorlar kendilerini!
    Himalaya'nın
    en yüksek
    en dik
    en karlı tepesinde
    Britanya zabitleri cazbant çaldırıyorlar,
    kara tırnaklı ayaklarını daldırıyorlar,
    Paryaların
    beyaz dişli ölülerini attığı Gania!
    Anadolu baştan başa
    Armistrong'un
    talim meydanı oldu!
    Asya'nın bağrı doldu!
    Şark
    yutmayacak
    artık!
    Bıktık be bıktık!
    içinizden biri
    can verebilse bile
    açlıktan ölen öküzümüze,
    burjuvaysa eğer
    gözükmesin gözümüze!
    Hatta sen
    sen Pier Loti!
    Sarı muşamba derilerimizden
    birbirimize
    geçen
    tifüsün biti
    senden daha yakındır bize
    Fransız zabiti!
    Fransız zabiti sen
    o üzüm gözlü Azadeyi
    bir orospudan
    daha çabuk unuttun!
    Kalbimize diktiğin
    Azadenin taşını
    bir tahta hedef gibi topa tuttun!
    Bilmeyenler
    bilsin:
    sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin!
    Şarlatan!
    Çürük Fransız kumaşlarını
    yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan:
    Piyer Loti!
    Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer!
    Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer, Şarkın kurtulduğu gün
    senin ruhunu
    köprü başında çarmıha gerer
    karşısında cigara içerdim.
    3 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük