Bu gece yine kendime yakalandım. içimi dökmem lazımmış gibi bir yalnızlık hissi. Lakin içimde dökülecek bir duyguda bulamıyorum. Hayatı kabullenme aşamasında bir yerlerdeyim. Hislerime tercüman olmayıda başaramıyorum. insan yaş aldıkça hissetmemeyi öğretiyor kendine tabi. Düşünmeden, sorulara ya da cevaplara takılmadan, beklemeden yürümek lazım geldiğini öğrendim sanıyorum. insanın bakması gereken en değerli yeri yine kendisiymiş. Tabi bedeli ödenmedikçe bir kırıntı dahi kazanılmayan bu oyunda, dönüp kendine bakmak, güneşe bakmak gibi yakıcı, yorucu. Bu gece yine kendime yakalandım.
gözümün gördüğü dünyayla, kafamın içindeki dile getirilmeyen dünya arasında arafta kaldım.
ne gerçek gibi yaşanılan yalan dünyaya ayak uydurabilecek kadar sahtekar olup rol yapabiliyorum, ne de kafamdaki dünyada yaşayabilecek imkanım var. deli gibi yaptım kendimi.
oynadığı yavşak, yapışkan, safa yatan kurnaz tiplemelerinden başka rolü yoktur. geniş aile deki rolüyle parlayıp o rolden bir türlü kurtulamamış belki de kurtulmamıştır.
tavsiye istenilmediği sürece vermek yanlıştır. sadece dinlemekte üstünkörü bir ilgidir.
en mantıklı ve tatminkarı haddini aşmadan aradaki samimiyet çerçevesinde yorum yapmaktır.
ben içimdekiyle zaten konuşuyorum, sana anlatıyorsam anla ki beraber bocaladık. yorum yap, yap ki devam edeyim.
diye sormak isterdim, lakin cevabın sizde olmadığını bilmekten ziyade, ya biri çıkar da söyler diye ödüm koptuğundan soramıyorum. ellerimi kana bulamaktan korkmuyorum, hazır değilim.
eğer yazdıkların doğruysa; birincisi yüzüğün fiyatıyla ilgili verdiğin ayrıntılardan yola çıkarak aptallık derecesinde safsın.
ikincisi kadın erkek fark etmez her ikili ilişki bir savaştır ve sen çok kolay teslim olmuşsun, hem kıza hem ailesine. o eleman kim ki babanın yerine koyuyorsun, baba taştan da olsa babadır. bak işte tekmelediler anında.
onlar sana kız veriyormuş diye düşünmeyeceksin, sen onlardan kız alacaksın. evet kötü bir tecrübe yaşamışsın doğru ama evlenip ayrılmaktan iyidir( bu konuda tecrübeliyim). geçmiş olsun. dost değilim ama acı söylerim.
ikili ilişkilere dair çok iyi bir yaklaşımla yola çıkmış lakin karakterlere derinlemesine bir analiz yapılamaması sonucu vasat bir film olmaktan kurtulamamıştır.
dişi aslan her üreme döneminde en güçlü aslana verir. doğanın kendinde bizzat bu vardır.
kadının bu içgüdüsel ve evrimsel davranışı, insan kategorisindeki erkek için apaçık ki bir sınavdır.
dinler tam olarak bu gibi durumlar için var. hayvan ile insanı ayırmak.
dünyadaki en zor şey insan olabilmektir.
dünyada iki tür insan vardır; biri karakter biri tip.
biri boşlukları doldurur, konutlarda oturur, kırmızı ışıkta bekler, kaldırımları işgal eder, hayatı olması gerektiği gibi yaşar.
diğeri bedeniyle değil fikirleriyle yaşar, kelimeleriyle, düşünceleriyle, yaptıklarıyla herkesin hayatına dokunur.
peki soruyorum,
siz karakter misiniz, yoksa tip mi?
dürüst olabilecek kadar cesaretli olun.
bu soruya cevap vermek bazen tek bir an, çoğu zaman bir ömür sürebilir.
başta verdiğiniz cevabın üzerine düşündükçe cevaptan uzaklaşabilir, bir diğerine geçiş yapabilirsiniz. seçimleriniz, düşünceleriniz, vazgeçtikleriniz, kazandıklarınız, keşkeleriniz ve iyikileriniz sonucu, günden güne , aydan aya belki de yıldan yıla cevabınız değişebilir.
peki sorunun cevabı sürekli değişebiliyorsa, seçmek istediğimiz cevabı yaşayamaz mıyız?
unutmayın hayat bir oyun sahnesi ve cesaretinizin bittiği yer de rolünüz başlar.
Eski sevgili eski semte benzer. Gördüğünüzde yüzünüze bi tebessüm oturtur dalar gidersiniz, anılarla doludur, ama ne bildiğiniz halini geri getirebilirsiniz ne de yeni halini mesken tutmak istersiniz.