sadakat bağlı olmaktır, aşk' a gelince tanımı pek yok ama birçok düşünür ve şair şöyle tanımlar aşk' ı
Aristo: "Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek. Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur"
Augustinus: "Sevgi ruhun güzelliğidir."
Costance Foster: "Sevgi bizi zamanın yıkımından koruyan yıkılmaz bir kaledir"
atilla ilhanın kimi sevsem sensin şiir' i
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
can yücel özledim şiir' i
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
atilla ilhan ben sana mecburum şiir kitabından bir şiirdir.
izmir limanında suya çöktüğüm malum
suya kırk beş kuruşluk bir akşam çöktüğü
yiirmi yıldızın battığı malum
lacivert üstüde beyaz joseph conrad
sipsicim dilerimin ucundan çekilmiş
dört yöne bıçak sırtı telgraf telleri
on sekiz nokta yirmi bir hat malum
ışıltılı bir sakal gibi çenemden sarkıyor
blaise cendrars' ın kıvırcık şiirleri
iki gözümün arasında üçüncü gözün
akrepsiz yelkovanı delirmiş gömgök bir saat
izmir limanında battığım suyya çöktüğüm
toprağın ve suyun korktuğu malum.
bira yeşili oğlan alaca bıyık
bir eli silahında uyur/ neme lazım
murassa bir kılıç gibi yakışıklı
çetrefil dili var anlayamadım
kulağı tırmalıyor hayli çapaklı
yıldızlardan çok fena alacaklı
olanca aydınlığını yürütmüşler
dilinin altında bir şeyler saklı
zindan karanlığında öğütmüşler
galiba gün ışığına meraklı
bir yosmaya takılmış saçaklı
adamın aklını başından alan
kahkahası bol iyice çıngıraklı
allığı ruju yalnızlığına bulaşan
hele yürüyüşü nasıl tumturaklı
dolar yeşilinde yosmanın aklı
ne yapsa boş lira yeşili oğlan
bu işin sonu tabancalı bıcaklı
siyah beyaz bir film belki bir roman
ayaküstü bir cinayet suratı ağlamaklı
bir hedefe ulaşmak zordur. kararlılık, istikrar, azim gerekir. her ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın vazgeçmek olmaz. vazgeçersen kaybedersin; aslında bu hayattan ne bekliyoruz ne istiyoruz, amacımız ne... genelde yola hedefimiz amacımız olmadan çıkıyoruz ve tökezliyoruz kaybediyoruz, vazgeçiyoruz. peki böyle yapılırsa başarı gelir mi? yada istenilen olur mu? genelde sabrımız olmadığı için hedefimize ulaşamıyoruz ve bu arada biraz tembellikte var. çıktığımız yolda arkadaşlarımız varsa eğer onları muhakkak dinlememiz gerekir. hedef ulaşmak ve başarı zordur, engebelidir. yeri geldiği zaman agresif çekilmez olabiliriz; bu yüzden etrafımızda ki eşimiz, ailemiz dostumuz vs. kalplerini kırmamak gerekir. gün gelir hedefine ulaşırsın ama bunu paylaşacak kimseyi bulamazsın. hedefimizden vazgeçersek eğer yaşamanın ne anlamı kalır o zaman... asla hedeflerinizden vazgeçmeyin sabırlı, azimli olun gerisi gelir...
Saygınlık Bazen Başkalarının itibarını Koruyarak Kazanılır
okuduğum bir yazı şöyle anlatır;
iş dünyasının başarı sırları arasında birlikte çalıştığınız kişilerin; itibarını korumak da vardır. Çünkü, başkasının itibarına özen göstermek, kendi itibarınızı yükseltmeyi de beraberinde getirir.
işte müthiş bir örnek: Mad Men isimli diziyi seyredeniniz var mı? Izlemeyenler, iTunes dan indirebilir.
Mad Men, ların New York unda Madison Avenu üzerinde bulunan Sterling Cooper isimli reklam ajansında yaşanan olaylar üzerine kurgulanmış bir dizi. Mad Men in ana karakteri ajansın hem küçük ortağı hemde kreatif direktörü olan Don Draper. Yanında çalışan junior executive lerden biri de Pete Campbell. Pete kendini kanıtlamaya çalışan bir reklamcıdır; ne var ki yöneticileri tarafından fazla sevilmeyen bir karakteri canlandırır.
Reklam kampanyasının sunumunun yapıldığı bir toplantıda müşteri Dan in yaratıcı fikrini anlamsız ve başarısız bulur. Bunun üzerine kendini göstermek çabasında olan Pete, müşterisini Dan den ve herkesden habersiz a götürür. Yanına da iki tane hoş bayan verir. Pete, da müşterisine kendi fikrini satar. Ertesi gün ajans toplantısında aynı müşteriye yeni bir sunum yapan Dan bu olaydan habersizdir. Müşteri Dan in fikrini yine beğenmediğini Pete in fikrininse mükemmel olduğunu söylediğinde, toplantının havası değişir.
Pete in kendi başına iş yapmasından hoşlanmayan Dan, düştüğü durumdan rahatsız olduğundan Pete in işine son verir. Şirketin ortaklarından ve Dan in yakın arkadaşı olan Roger Sterling ile birlikte durumu açıklamak üzere şirketin diğer ortağı olan yaşlı Bertram Cooper ın odasına girerler. Sterling, olayı anlatır ve Cooper ın fikrini almak isterler.
Büyük ortak açıklamayı dinler. Dan in küçük düşürüldüğü durumun ve Pete in şirketin çıkarları için değil kendi çıkarları için hareket ettiğinin farkındadır. Sizi anlıyorum. Ama Pete i işten çıkartmanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum der.
Cooper, itiraz etmek için hareketlenen Dan in söz söylemesine izin vermeden konuşmasını sürdürür. Pete in annesini tanır mısınız? diye devam eder.
Bir zamanların en zengin ailesinin oğludur Pete. Artık varlıkları eskisi gibi olmasa da Manhattan ın en etkili aileleri arasındadırlar. Camplbell ların sosyal çevrelerine oğullarının ; Sterling Cooper ile ilgili yaşadığı tatsız olayları anlatmasını istemezsiniz herhalde. Mesajı net bir şekilde alan Dan ve Sterling, Pete in odasına girer. Dan, tükürdüğünü nasıl yalayacağını bilemez.
Sterling, Dan in konuşmasına izin vermez. Pete e sinirli bir ses tonuyla dönerek. Pete, yaptığın şeyin bu şirkette kabul görmediğini bilmeni isterim. Olayı Cooper a anlattığımızda, Cooper senin derhal işine son verilmesi gerektiğini söyledi. Seni içeride savunan ve işini kaybetmemeni sağlayan Dan oldu. Eğer patronun Dan olmasaydı, burada işin bitmişti. işini Dan e borçlusun der ve odadan çıkarlar. Bu sahnenin, ders alınacak çok fazla bilgiyle yüklü olduğunu düşünüyorum. Size de yol gösterici olmasını umarım.
saygı önemli bir unsurdur, saygı duyulmak, takdir edilmek önemlidir. insanlar saygınlık kazanmak için çok acımasız olabiliyor gaddarlaşıyor, tanınmaz hale gelebiliyor. ama o zaman elde edilen saygınlığın bir anlamı olmaz ki bir hükmü olmaz bir amaç üzerine olmaz. saygınlık demek kriterlerin olması demektir bence... gerçek saygınlığa ulaşmak dürüstlük, tutarlılık, kararlılık, kalıcılık ve güven gereklidir. bazen hakikatli olman lazım ki saygın olabilesin. saygınlık kalıcı olmaktır, kalıcı bir saygınlık başarı getirir.
"Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım."
Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.
2. Azim paha biçilmezdir
"Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum."
Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.
3. Bugüne odaklanın
"Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir."
iki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.
4. Hayal gücü güç verir
"Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir."
Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.
5. Hata yapın
"Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir."
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.
6. Anı yaşayın
"Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir."
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.
7. Değer yaratın
"Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın."
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.
8. Farklı sonuçlar beklemeyin
"Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek."
Hergün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.
9. Bilgi deneyimden gelir
"Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir."
Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.
10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
"Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz."
Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. ikincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur !.
aşık olmak varya hem kazanmaktır hem kaybetmektir... başlamadan bilemezsin sonucunu nasıl devam edeceğini nasıl biteceğini. ben hep şöyle düşünürüm nasıl başlarsan öyle yaşarsın ve öyle bitirirsin. aşık olmak varya o duyguyu yaşamadan nasıl birşey olduğunu anlayamazsın, aşık olmak yaşamak başlı başına bir cenktir, savaştır...
evet başlayan herşeyin bir sonu varmış anladım bir kez daha anladım. hayatımda geçirdiğim en güzel en özel zamanları seninle geçirdim aynı zamanda kötü günleride birlikte başa çıktık. sen benim acem kızımdın bazen mırıldanırım o türküyü, kendime ihanet ederek keşkeler kefamı kemiriyo keşke söylemeseydim yapmasaydım diyorum kendime ama olan oldu herkez kendi yoluna gitti hala konuşsak da senle eskisi gibi değiliz artık. çünkü kalp kırıldı hayatta tedavisi olmayan tek şeydir kalp, senin mutuluğu görmek, duymak bana yetiyo. sigaramın dumanında kayboluyorum bazen anlık bazen dakikalarca bunuda şükür en azından sadakatımın cezasını çektim. ben hep yanında olacağım bilesin acem kızı...
Mekatronik, teknolojik ürün ve tasarımda makine, elektrik-elektronik ve bilgisayar mühendisliklerinin kaynaşmasını ifade eden disiplinler arası bir alandır. Mekatronik Programı, makine, otomasyon, robotik, endüstriyel veri toplama ve analizi, SCADA, v. b. alanlarda çalışacak teknik elemanlar yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
Bu programdan mezun olan öğrenciler, otomotiv, fabrika otomasyonu, makina imalat ve bilgisayar kontrollu sistemlerin kullanıldığı iş kollarında çalışmaktadırlar.
Dikey Geçiş Sınavını kazanan öğrenciler aşağıda belirtilen alanlarda öğrenimlerine devam ederek lisans diploması almaktadırlar.
Bilgisayar ve Kontrol Öğretmenliği
Elektrik Mühendisliği
Elektrik Öğretmenliği
Elektrik-Elektronik Mühendisliği
Elektronik Mühendisliği
Elektronik Öğretmenliği
Elektronik ve Bilgisayar Öğretmenliği
Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği
Elektronik ve Haberleşme Öğretmenliği
Endüstriyel Teknoloji Öğretmenliği
imalat Mühendisliği
Kontrol Öğretmenliği
Makine Mühendisliği
Mekatronik Mühendisliği
Mekatronik Öğretmenliği
Tasarım ve Konstrüksiyon Öğretmenliği
Uzay Mühendisliği.
sevmek güzeldir ama sevdiğine sadık olmak daha önemlidir. seversin ama sadık değilsindir bir önemi yoktur. ben sevdiğine sadık bir insanım ama hep sadakatımın kurbanı oldum çok sevdim son noktasına kadar sadıktım. şahıslar neyi daha iyi yapıyorsa onla vurulurlar, hayat bana şunu öğretti ne kadar çok seversen ne kadar çok sadıksan o kadar çok acı çekersin. ben onu sevdim o sevmedi ama hayat işte yine seviyorum her ne kadar çağırsa yine gidecem.
Ne hayatlar var ne yaşanmışlar ne hüzünler ne acılar ve daha neler neler ama insan bunları hakeder mi bilerik ve isteyerek mi yapıp yaşar yada hayata inat mı...Geçenlerde bir yazı okudum içim burkuldu gözlerim doldu bir noktada kendimi gördüm çünkü yaşananlar kısmen aynı ama ben o yazıdaki duruma göre biraz şanslıyım. O yazıdaki mağdur insana o kadar üzüldüm ki hayat bir anda gerçek yüzünü gösterdi bana ama ne yapabilirsin ki kimisi elde etmek için herşey yapar kimiside gücünün yettiği yere kadar gider ve bittiği yerde yığılır kalır. insanlar buna karamsarlık diyo yada adı her neyse ve o insanlar umudunu kaybetmişsin hayata olan bağlılığını kaybetmişsin diyip saçma sapan konuşuyolar kimileri gülüp geçer bu sözlere kimileri oturup düşünür. Belki de herşeyin kaynağı sadakattır evet evet belki de öyle çünkü ne kadar sadıksan o kadar sevilirsin yada üzülürsün.
Bir söz var kim söylediğini tam hatırlamıyorum sadakatla ilgili galiba Oscar Wilde söylemişti emin değilim. Şöyle demiş :
Sadakat endam değildir aslında sevgiden kör olmaktır, hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakalanmaktır sadakat.
Hayattan beklentilerin nedir ne istiyosun amacın ne hayalin ne ? insan bazen bu sorular karşısında cevapsız kalabiliyo bunun nedeni hayal kurmamak yada kendine bir hedef belirlememiş olmandır. Tabi bir hayalin yada hedefin olsa dahi bunları yapabilmenin yegane şeyi istikrarlı bir yapıya sahip olmandır. Bazen aynı şeyi defarlarca denememiz gerekebilir. Tabi bu yolda yılmamak devam etmek çok önemlidir. Önemli olan vazgeçmemektir. Ünlü bir düşünür, istikrarlı ve azimli olmak gerektiğini şöyle anlatır " Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama ddğil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılır verir. işte o zaman anlarım ki;taşı ikiye bölen son vuruş değil, ondan öncekilerdir."Sonuca ulaşmak için, işte son vuruşu mutlaka yapmak gerekir. insanın bir hedefinin olması, aslında kendisine verdiği sözdür...
Kimseyi kırmayayım diye uğraşırım..
Herkes iyi olsun diye..
Susarım bu yüzden..
Öyle herkes gibi küçük şeylere takılmam..
Güler geçerim çoğu zaman..
Kırılırım ama yinede kırmam..
Üzülürüm belli etmem..
Sanar ki dışarından gören biri; Dertsiz..
Tasasız..
Öyle herşeye gülüp geçmemi; umursamaz..
Böyle sanarlar işte..
Oysa içimde yaşarım.. Öyle bir yaşarım ki dışımdaki sessizliğe inat fırtınalar kopar bedenimin her yerinde..
Biriktiririm.. Kimseler üzülmesin yada en azından benim yüzümden üzülmesin diye..
Bilirler evet belkide herşeyimi.. Ama hep belli yüzlerini bilirler..
Bilmezler ki daha ne tarafları var..
içimdeki kızgınlığı durdurmasını bilirim..
Bunu becerebilirim..
Ama herkesinde bir sabrı var..
Susarak nereye kadar ?
Gün gelir öyle bir konuşurum ki kimse anlayamaz bunun sebebini..
Ancak herkes birşeyler çıkarır içinden kendine..
Gün gelir tükenir sabrım ve içimdeki kızgınlığı susturamazsam eğer tanıyamazsınız beni..
Sustuklarım birer birer dökülür ortaya..
Geçiştirdiklerim gülüp geçtiklerim yığılır bir anda üst üste..
Ve çok geç olur o zaman..
Beni anlarsınız elbet ama büyük bir pişmanlıkla..
Kırdığınız zamanlarımda anlmadığınız yada anlamak istemediğiniz beni anlayıverirsiniz bir anda..
Benim bu suskunluğum boşuna değil elbet vardır fırtınası sonunda...