Bence saldırı anında pek yapılacak birşey yok. Son bir çare olarak en iyi yapılabilecek sey, varsa elinizde bir bıçak ayının gözüne odaklanıp saplamak olduğunu dusunuyorum. Ekşi sözlükten bir yazar bu durumla birkaç defa karşılaşıp, nasıl hayatta kaldığını anlatmıştı. Aslında bence böyle durumlar için teorik bilgiden çok, pratik edilmiş bilgiler daha kıymetli. Kendisi bir defasında ayının önüne çantasını atarak onun ilgisini çantaya çekme yolunu denemiş ve başarmış. Bir defasında uzaktan gördüğü bir ayıyı eline bıçak alarak beklemis. Planı, gelirse gözüne saplamakmis. Ancak ayı saldırmayıp geri dönmüş. Başka bir olayda başka bir yazar ise çadıra saldıran ayidan, dışarıya attiklari yüksek sesli maytaplarla kurtulmus. Üstelik bu maytaplarin en ucuz ve etkili bir yol olduğunu belirtmiş. Saldırı anı için değil belki ama uzakta görüldüğünde; eğer kamptaysaniz ve imkan varsa (tüm canlıların ateşten korktuğu dusunulur) büyük bir ateş yakıp, mümkün mertebe heybetli ve güçlü görünmeye çalışın.
Kendilerine yıka-cik saç dediğim saç tipi. Kıvırcık sacta, düz saçta ayrı ayrı güzeldir. Sanırım en kötüsü yarısı düz, yarısı dalgalı olan saç modelidir. Hiçbir zaman yıkayıp çıkamadığım bir saç tipim var. Karmaşıklığı gidermek için ya dalgalilari düzleştiriyorum, ya da duzleri maşayla dalgalandiriyorum.
Aklıma yalnız ve ayı karikatürlerini getiren yorumlara sahip başlık. Bence büyük olasilikla uyuyamamıştır ve sizin de genelde geç yattiginizi biliyordur.
Bir sürü kağıda imza atiyorsun. Sayfalarca kağıda. Tek tek okuyamadan, neyi kabul ettiğini bilmeden. Sonra birde sana sormadan üzerine kart çıkarıp gönderiyorlar. iptal için ugrasiyorsun. Zor yani bilin.
izlediğim bir programda burçların zamanlarının kaydığı, şuan verilen burç tarih aralıklarının artık doğru olmadığı anlatılmıştı. Ondan sonra biraz şüpheli yaklaşsam da hala inanıyorum. Belki de hayatımıza biraz renk katıyor burçlar. Maksat muhabbet.
Klasikleri okuduktan sonra diğer kitapların çok hafif geldiği eylem. Klasikleri mutlaka okuyun derim. Bir keresinde bir klasik sonrasi canan tanın kitabını elime aldığımda ne kadar hızlı okuduğumu farkettim. Aslında bu şey gibi; ayağına taş bağlayıp koştuktan sonra taşı çıkarmak gibi. Aynen böyle. Anlamayi hızlandırıyor.
Vayy be bir dönem ne okurdum. Bu aralar vakit bulamadığım ama çok özlediğim şeydir kitap okumak.
insanların kendilerinin sebep olduğu, yine kendilerinin sikayetlendigi durum. Bu ortamda hep doğru olanı yapmaya çalışmak çok zor ama sonuç huzur verici.
Çok rahatsız edici pankartlar. Ne yani karşı sapkın zihniyetle, yine sapkın bir zihniyetle mi mücadele edeceksiniz. Kadının gerçek anlamda bircok sıkıntısı varken, kadına şiddet ve kadın cinayetleri gibi onca önemli problem varken, bu ne biçim söylemler. Bence ciddiyetle ortaya konması gereken sıkıntıların daha başka anlatılma biçimleri olmalı. Sadece haklı mucadeleye gölge düşürmüş ve hakliyken haksiz duruma düşürmüş.
Konuşulacak insan var, konuşulmayacak insan var. Karşımdaki değer verdiğim bir insansa, açık açık konuşurum. Ancak değer vermedigim, konuşsam da anlayamayacak bir tipse kendimi yormam.
Biz bunları kitapla anlattık, biz bunları terlikle anlattık, ne bileyim biz bunları dinozorla anlattık.
Hala mi yahu? Şöyle kalıplaşmış bir deyim bile vardır; doktora namahrem yoktur. Üstelik alanında iyi bir doktorsa niye gidilmesin ki?
Dizilere göre yorumlanması gerekir. Dizilerdeki çok yapmacık. Bir Egeli olarak söyleyebilirimki gercek ege ağzını dondurmam gaymak gibi, kendi yerlilerinin oynadığı Ege filmlerinde görebilirsiniz. Ki o da çok samimi ve sıcacıktır.