şunca fikir çatışması temalı gına getiren saçmalıklara alternatif olarak ilaç gibi gelmiş yeni nesil bir yazar.iki dakkada çaylak olmuş nası oldugunu anlamadığım valla dedesi duymasın adminleri diğer yerlerde olduğu gibi balgama boğabilirler. tez elden tekrar aramıza dönmesini dilediğim.
hatunenin kafasına silah dayayarak cinsel birlikteliğe zorlanıyorsa doğrudur. bu da bilindiği üzre tecavüze girer, dolayısıyla suçtur. fakat silah erkeğin ikinci penisi nasıl olur? tartışma konusu mevzubahis bile olamaz.
ortada sözlük var, yönetim var, eşcinsel nerden çıktı bunu anlayabilmiş değilim. hem madem böyle bir durum olduğu iddiası var, iddiayı ortaya karışık sunan kişi eşcinsel olduklarını nerden biliyor. yoksa eşcinsellik göreceli bir kavram mı? öyle yok şu eşcinsel, yok bu eşcinsel, yok hepiniz eşcinselsiniz gibi şeyleri bu satırlara yazmak o kadar kolay ki.. pardon ya unutmuşum, ortada klavye var, monitör var, hele ki bir de ekle butonu var ki tadından yenmez. *
buyrun karşınızda asgari ücretle çalışan, marka giyen, marlboro sigarası içen, haftada en az 2 kere ortamıyla beraber bara giden, sevmediği halde sırf o seviyor diye çıktığı hatunla her gün en az 4 saat birlikte olan, bu birlikteliğinde deli gibi para harcayan, çalıştığı fabrikada 3 vardiya çalışan, gecesini gündüzünü şaşıran," bugün günlerden ne " sorusunu haftada en az 3 kere arkadaşlarına soran, çektiği avansı bir günde yiyen bir patavatsız var karşınızda. para onun istediği gibi yer veya içer. bu kimseyi ama kimseyi alakadar etmez. etmemelidir de. adamcağız zaten asgari ücretle çalışıyordur, zaten eve gelene kadar iflahı kesiliyordur, bırakın da marka giysindir. bırakın da istediği gibi, özgürce yaşasındır. sanmayın ki bu adam bu kadar şeyi sadece asgari ücretle yapıyor. hayır efendim yan gelirleri ve önceden çalışıp biriktirmiş olduğu paraları olmasa bu şekilde bir yaşam sürdürmesi imkansızdır. anladım burası türkiye, burada asgari ücretli ölmeye mahkumken ben bu tür bir yaşam tarzı benimsemişim ne acı..
yakın zamanda kanser olmaya delalet eder. bilindiği üzre sigara; nikotin bağımlılığı, dudak tiryakiliği veya parmak alışkanlığı gibi sebeplerden dolayı içilir. kimi zaman da ben artık büyüdüm, istediğimi yaparım gibisinden çocukların kendini avutmasıdır. peki bu sigarayı fosur fosur içmeye kişiyi iten nedir acaba.. tahminim şudur ki; lise yıllarında, aceleden 5 arkadaşın şartlı tur sistemiyle tuvalette içtikleri sigaradır. hoca yakalamasın diye sigara orospu olana kadar fosur fosur 1 dakikayı bile bulmadan bitirilir. *
yeriniz sabit ve oturduğunuz koltuğun hemen üzerindeki hoparlörden, arabesk bir radyo kanalının yaptığı yayın kulaklarınızda çınlıyorsa, serviste yanında oturmaktan başka çareniz olmayan, her sabah işkembe çorbası içen ve konuşmayı da bir onun kadar seven bir mesai arkadaşınız varsa rezaletin tavan yaptığı durumdur. bırakın uyumayı, taksi tutup gitmeyi bile düşünürsünüz. fakat aldığınız maaş ve patronunuzun zam yapma olasılığı aklınıza geldiği an her şeyin yalan olduğu andır.
kadından kadına farklılıklar gösterebilecek hadisedir. her kadın bir olmadığı gibi, her erkekte bir olmaz. bu yüzdendir ki kadını kullanacak beyin erkekte olacağından dolayı, zeki ve karşısındaki kadını tanımış bir erkek her zaman kendi kadınını kullanma kılavuzunu, ona istediklerini yaptırma, anlayabilme, zamanında anlamasını sağlama, sağa sola bakmamasını öğretme, sadece ve sadece benim olsunculuk gibi şeyleri yaptırabilen erkektir. bu tür şeyler heryerde kişinin karşısına çıkan temel sebeplerdir. doğruluğu veya yanlışlığı kişinin kendi içinde araması ve bulması gerekir.
eğer ki şartları kendi koşmaz, kurallarını koymaz, ipleri kadına bırakır ve " ben kadınları kullanma kılavuzu istiyorum " derse, hayatının sonuna kadar kendini pişmanlık duyguları içersinde buluverir. her erkek kadınına gerekli sevgiyi aşılayıp, gerekli hassasiyeti gösterirse belki o zaman kadınları anlamaya gerek bile kalmaz. kadınlar her ne kadar anlaşılamaz varlıklar gibi görünse de halbuki durum asla böyle değildir. basittir kadınlar, sadedir. bir çift göz, kaş, el, ayak, burun ve en önemlisi kalptir. sendeki kalp ondada vardır merak etme. gerektiğinde kalbi olduğunu yüzüne haykırırcasına belli eder.
anlaşılmayı değil her zaman karşısındakini anlamayı seçerler. yok ben kendimi ifade edemem diyorsanız o zaman karşınızdaki insanı da anlamaya çalışmayın efendim. atalarımız ne güzel söylemiş; ne ekersen onu biçersin diye. her şeyi devletten beklemek doğru mu sanki? madem ki kılavuz istiyorsun, al eline bir parça kağıt, bir tane kalem otur yazmaya başla. kolay gelsin..
uludağ sözlük için bir şeyler yapmak isteyen, aklındaki fikirleri insanlarla paylaşmayı seven, yazdıklarının arkasında durabilendir. üstüne gelinince savunduğu fikirden vazgeçmeyendir. *
sayfanın sağ tarafında sürekli gözümün içine içine bakan ve gittikçe büyüyen aşağılayıcı kelime.
-caylaksiniz
+evet çaylağım ama bundan sanane ? *
-caylaksiniz
+az kaldı yazar olucam. *
-caylaksiniz
+görüşürüz *
-caylaksiniz
+yakında tövbe edip emrim altına gireceksin, bana "yazarsiniz" diye hitab edeceksin! *
iş hayatı yüzünden boş vakit bulamamasından dolayı akmak isteyip de akamayan, sadece onun için özel gün anlamına gelen tatil günlerinde ortamlara akabilen insandır. ona kalsa hergün akacaktır ama hayatın gerçekleri, değiştirilemez kanunları varolduğu sürece bu tür aktiviteleri sıklıkla yapması çok zordur.
sevgilinin kararsız kalması sonucunda kararı size bırakması, olayı daha da cazip kılacağından dolayı son derece zevkli bir eylemdir. buradaki tek sinir bozucu durum, tezgahtar kızın beğenmediği bir çamaşırı sırf size satmak uğruna," bu renk-desen size çok yakıştı" gibisinden zırvalamalarıdır. sırf sizi çekememesinden dolayı hiç beğenmediğiniz çamaşırı, ki zaten kötü bir üründür, size kakalamaya, bir an önce o mekandan çıkmanıza meydan vermek istemesi ise ayrı bir kıskançlıktır. buraya kadar okumuş yazarlar, alınacak çamaşırı hep bir bayana alınıyormuş, onun için seçiliyormuş gibi algılamışlardır. halbuki çamaşır bir erkeğe alınıyordur ve tezgahtar kız er kişinin yanındaki kızı kıskanmaktadır. (bkz: ipte asılı olan iç çamaşırları)
muhtemelen şu an kaburgalarını aldırıp aldırmamak arasında gidip gelen insandır. kaburgalarını aldırırsa kendini özgür hissedecektir. özgürlük onun için bacaklarının arasındaki, hep uzaktan baktığı, başını aynı yastığa koyarak uyuyamadığı penisinden başka bir şey değildir. bilindiği üzre bazı yabancı ünlüler son olarak bu yola başvurmuşlardır. mutlu olmuşlarmıdır bilinmez ama, amaçlarına ulaşmanın dayanılmaz hafifliği çok uzaklardan bile görünmektedir.