bugünlerde niye böyleyim bilmiyorum. çok sulu gözlü biri oldum çıktım. ve her gözlerim dolduğu anda aklıma gelir oldun. aylar sonra buraya girip sana daha önce yazdıklarımı okumak isteyişim neden, bunu da bilmiyorum. velhasıl cok özlüyorum anne, göcüp gittiğinden beri çok zaman geçti ama alışamadım işte, alışamıyacağım da anlaşılan...
değerini zamanında anlayamadığım annem nur içinde yat...
uzun süredir yazmıyordum. başlığı görünce dayanamadım.
tahminime göre istanbul'a yeni gelmişti ve yine tahminime göre apartman görevlisi idi. işyerime geldiğinde bana abi derdi, abi aşağı abi yukarı, bende buna elimden geldiğince yardımcı olurdum.
bir süre sonra bu yine geldi ve bana '' yakışıklı naber '' dedi. cin çarpmışa dönmüştüm götü kalkmış ibnenin. belliki açılmış özgüveni yerine gelmiş.
ogün bugündür o amına kodumun ibnesini de sevmem, bana yakışıklı denmesini de.
ilk oyumu verdiğim parti. o zamanlar üniversitedeyiz, besim tibuk tv lerde çıkıyor ve ekonomiyi o kadar iyi anlatıyor ki, ağzımız açık izliyoruz.
o seçimde ben ve arkadaşlarım oyumuzu ldp'ye verdik. biliyorduk oyumuzun boşa gideceğini, ama hiç olmazsa safımız belliydi.
bugünkü ortamın tam tersine bizler adaletin güçlünün değil haklının yanında olmakla yerine geleceğine inananlardandık. bir partiye oy vermekle adaletin alakası yok diye düşünülebilir ama bu düşünceyi felsefeniz yaparsanız her kararınızı buna göre verirsiniz. işte o zaman başınıza birileri diktatör olmaya kalkmaz.
enteresan bir şekilde fırat aydınus'un atandığı maçtır. işin daha da enteresan kısmı aydınus'un caner erkin'i '' lan '' dediği için attığı maçtan sonra 2. fenerbahçe maçıdır. ne enteresandır ki bu 2 maçta da caner erkin kart cezalısıdır. valla helal olsun büyüklerimiz her şeyi düşünmüş!!!
çalıştığım mağazaya kürt kökenli çocuklu bir aile girdi. çocuk paketli bir eşyayı ellemeye başladığı anda annesinin ağzından o dehşet verici cümleler döküldü.
'' elleme oğlum bomba var onun içinde. ''
arkadaş nasıl bir ortamda yetiştiriyosunuz bu çocukları, pes.
o değilde bu takımın partizan deplasmanında ki maçı cuma akşamı saat 12 ye doğru bitti. bu takımı bir deplasmandan diğer deplasmana 37 saat sonra maç yapmaya gönderen zihniyete sokayım.
oynanan futbol sebebiyle duyduğum hazdan, duyduğum gururdan dolayı beni gecenin büyük bölümünde uyutmamış maçtır.
yanlız üzüldüğüm bir konu var. bu takım bu seviyeye çok daha erken haftalarda gelirdi. bu takıma özellikle son yıllarda sene başlarında diyorlar ki, sen güreşe yerde başlıyacaksın arkadaş. önce yerden kalkacaksın sonra da rakibini tuş edeceksin. önceki yıl 3 temmuz süreciyle bu yılda alex kriziyle bu yaşatıldı bu camiaya.
alex demişken ey alex efendi, sen benim ahımı çok aldın. nolurdu sene başında hocanın istediği gibi davransaydın. dün akşamki maçta sen 70 de oyuna girseydin nolurdu biliyomusun. ben söyliyeyim sen şimdi o kupanın bir ucundan tutmuştun. maç en az 3 olurdu. sen benim ve bu taraftarın gözünde efsaneydin hala da öylesin ancak yaptıkların çok zarar verdi. biliyoruz ki sen birilerinin maşası oldun, sen akıllı adamdın bu tuzağa düşmemeliydin. düşünsene hollanda da kupayı kaldırıyosun ve futbolu bırakıyorsun. şimdi kim kaybetti önce sen sonra fenerbahçe. kazanan ise malesef yok.
bir fenerbahçeli olarak, üstelik avrupa arenasında galatasaray'ı desteklemeyen bir fenerbahçeli olarak benim nazarımda galatasaray turu geçmiştir. helal olsun.
o değilde sabri ile ronaldo'nun maç sonu birbirlerini tebrik etmelerine bittim.
ıslık çalmayı bilmiyorum sözlük. ne kadar uğraştıysam öğrenemedim. bilmiyosan ne olurmuş deme. sırf bu yüzden kaçırdığım minibüsün haddi hesabı yok. tam yola yaklaşıyorum minibüs kalkıyor. hey hay ooop diye de bağıramıyorum. halbuki ıslık öttürebilseydim aah ah.