Ey gözlerinin rengi bütün ruhumu sarsan!
Kalbimde bugün açtı siyah renkli çiçekler
Bir gün beni rüzgârlara kalbinle sorarsan
Can verdi senin uğruna çoktan diyecekler.
iki insan arasında tarifi imkansız bir çekim bir elektriklenme gibi birşey olur hani. Hostesle yolcu arasında öyle birşeyler olmuş. anlaşmışlar yolcu demiş ki ben hostes çağırma şeysine basarım sen de müsaitsen businessin perdeyi çeker sevgi dolu anlar yaşarız falan filan!
Gecenin kör saati eleman düğmeye basmış bakmış ki karşıdan hostes gel gel yapıyor kalkmış usul usul gitmiş sabaha kadar çok özel şeyler yaşamışlar.
Sabah yaşlı ve transparan çoraplı bir adam günün ilk ışıklarıyla bulutların arasından el sallayan güneşe gözlerini kıpraşarak merhaba derken susadığını fark etmiş. Tam elini uzatıp hostes çağırma şeysine basacakken arkadan biri son anda uzanıp bileğini tutmuş.
-yav kimin abisi adamın biri gece bastı sabaha kadar da adama bastılar etme eyleme ha!
Siz ulaşabildiniz mi Allah’a? Öyle denizin ikiye yarılması, ayın bölünmesi gibisinden çok uç noktada belirtilere ihtiyacım yok benim, çöldeki bir yanılsama gibi birşey bile olsa tüm kalbimle inanmak istiyorum!
Uhudu gördüm, çocukluğumun en epik motifiydi uhud. Mus’ab bin umeyr gibi varlıklı birisinin inandığı değerler uğruna tüm dünyadan vazgeçişi, dinine sadakati, kolları kesilse de sancağı bırakmayışı, inanmışlığı.
Hz. Hamza gibi cesaretini ve gücünü örnek aldığım ve hatta onun gibi şehit olmayı hayal ettiğim, eğer şehit olursam onunla beraber cennette yürüyeceğime inandığım.
Hz. Hamza! Müslüman olduktan sonra Müslümanlar ibadetlerini açıktan yapmaya başlamıştı. O kadar gözü karaydı ki müşrikler kalabalık bir grup halinde Müslümanları engelleyince tek başına bir ordunun önüne atılıp kılıcını çekip karısını dul çocuklarını yetim bırakmak isteyen varsa karşıma çıksın demişti.
Ve herkes önünden çekilmişti Hz. Hamza’nın.
Mus’ab ve Hamza’nın doğru düzgün bir mezar taşı bile yok. Mezarlarını görseniz moloz dökülmüş bir yer zannedersiniz!
Lan sırf bu iki adam olmasaydı o çok övdüğünüz müslümanlık olmazdı! Olayın dini boyutunu geçtim Araplar için milli kahraman sayılmaları lazım!
Bu adamların doğru düzgün mezarı bile yok! Niye yok? Zoruma gidiyor benim!
Herkesin hayatından onlarca insan geldi geçti, kimse kimsenin ilk ve son aşkı değil. Sevmeyi, sevilmeyi ve hatta sevişmeyi bu insanlar sayesinde öğrendik.
ideal partnerimiz, ruh eşimiz, sevdiğimiz emin olun geçmişte kaldı, şimdiden sonra karşımıza en iyisi çıkmayacak, bunu garanti ederim.
işte geçmişte kalmaması için bazen affedici olmak lazım, herkes hata yapabilir. Pişmanlık duyabilir.
Müslümanlık! Vaadedilen sonsuz bir cennet için tek yol mu? Araştırdığınızda müslümanlıkta akla ve mantığa yatmayan onca şey hiç gözünüze çarpmadı mı? Akıl ve mantık cennet için müslümanlıkla benzer ancak daha kapsamlı şeyler emretmiyor mu? Ola ki müslümanlık gerçekten hak dinse bir insan bu saçma ritüellere inanmamış olsa ama yine de evrensel bir iyilik algısıyla yaşamış tıpkı Müslümanlar gibi iyi olmaya çalışmış hatta dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için çabalamış, kötülüklerden uzak durmuş ve bununla savaşmış olsa vaadedilen cennete kavuşamaz mı?
Bu dünyayı yaratan bir kimse varsa yaratılanların aç kalmasına muhtaç değil, ama biz yaratılanlar olarak birbirimize iyi davranarak dünyanın daha iyi bir yer olmasını sağlamaya muhtacız, çünkü üzerinde yaşıyoruz. Yaşadığımız soluk alıp verdiğimiz her an bu dünyayı cennete çevirmek bizim elimizde aksi takdirde sırf şekilsel olarak birtakım dini ritüelleri icra edip kötü bir kalple cennete kavuşacağını ummak fazla hayalcilik olur.
Fazla ilkel bir uygulama. Üstelik bir ritim, ahenk de yok, tamam perküsyon ustası değilsin ama bunu ben çalsam senden iyi çalarım lan! Komikli maniler söylerim hiç değil ki insanlar mutlu olsun, hofff!
Sen geliyorsun aklıma, avuçlarının kokusu, güzel gözlerin, gülümseyişin geliyor. Bazen gün içinde geliyorsun. Birşey ansızın seni hatırlatıyor ama çoğu zaman kafamı yastığa koyup kendimle yüzleştiğimde aklıma geliyorsun.
Önce gülümsetiyorsun, kış günü yüzünü gösteren güneş gibi Sonra araya bir kara bulut giriyor hepsi aniden yok oluyor, üşüyorum.
Kendi kendime kahrediyorum, birşeyler söylemek istiyorum, boğazıma düğümleniyor.
Böyle olsun istemezdim ama oldu işte şimdi ben en güzel duyguların katiliyim. Özürler dilemek bile arsızca.
Ama bir gün, olur da bir gün beni affedersen ki hiç sanmıyorum ama bir gün beni affedersen belki zamanın öfkeni sildiği bir gün onca güzel anı hayal kırıklığına galip gelirse;
Sizler sözde Müslümanlar vadettiği cennet için 14 saat aç kalıp dinden imandan çıkıyorsunuz, trafikte birbirinize saygınız bile yok, en fakir aile bile 3 çeşit içecek olmayan iftar sofrasına oturmuyor.
Bugün trafikte kavga etmek için küfür kıyamet arabasından inen iki kişiyi tekrar arabasına geri soktum, öyle yaka paça da değil, sarılarak yalvar yakar, ben normalde böyle sakin yqratılışlı bir insan değilim bak o adamı anasının amına geri sokarım normalde ama bugün Allah rızası için lafı dudaklarımdan dökülüverdi.
iftarda bir tas çorba içebildim, niye bilmiyorum bugünlerde her sofraya oturuşumda boğazıma birşey düğümleniyor. Boğazımdan geçen her lokmada kendmden utanıyorum.
Yoğurt yiyeceğim biraz. Aslında o bile içimden gelmiyor. Ben niye böyle oldum.