"kendi kendine düşük yap gelme hayat cok pahalı yavrucum sana sutu sadece ben verebilirim pınarda sutte pahalı sen bide mama isteyeceksin onuda fransızlar uretiyo ama o da pahalaı sonra okula gitmek isteyeceksin hatta sen istemesen bile senı askere alırmıs gibi alacaklar okula ki okumakta parayla sonra askere cagıracaklar senı yangelip yatma yeri deil deyip seni bizden ayıracaklar ki zaten sen dogar dogmaz 2500 usd borçlu doguyorsun senın anlayacagın gelme yavrucum sen dusuk olasın diye hergun zıplıyorum" diyen annenin feryadı.
Siyaset ve devlet adamı. 1875 yılında istanbul'da doğdu. istanbul Hukuk Mektebi profesörü olan Celâleddin Bey, 1919 yılında Erzurum milletvekili olarak Meclisi Mebusan'a girdi. TBMM'ne katılan ilk üyelerdendi. Meclis başkanvekilliğine seçildi. 1920 yılında icra Vekilleri Heyeti'ne ve Adliye vekilliğine seçildi. 1921'de istifa ettikten sonra Roma büyükelçiliğine atandı. 1909 yılında Hukuku Esasiye adlı 2 ciltlik kitabı yayımlandı. 1930'de Paris'te öldü.
sıkıntı anında elinde kalanların sadece bundan ibaret oldugunu sigaranın efkarını dagıtacagını kibritin ise seni yakacagını dusunerek hareket etme yetisi.
Sıkıntı insanlık tarih kadar eski bir histir. Bu his, hissedeni tarafından çoğunlukla iç sıkıntısı huzursuzluk, gerginlik, daralma şeklinde ifade edilir. Bu hisle hepimiz günlük hayatımızda tanışırız. Ancak gelip geçici olduğunda pek etkilenmeyi. Bazen sıkıntılarımız öylesine yoğunlaşır ki işimizi gücümüzü yapmamıza mani olacak bir hal bile alabilir. Sürekli gergin ve tedirgin olduğunuzu düşünün; Hayattan zevk almanız azalır, dikkatinizi toparlayamazsınız, işe gitmeyi canınız istemez eskiden zevk alarak yaptığınız bir çok işi artık boş ve anlamsız bulursunuz.
Sıkıntının bariz ve yaşadığınız durumla uyumlu bir nedeni varsa bu doğal bir duygu yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak eğer bu anlamda bir sebep yokken siz kendinizi sıkıntılı ve gergin hissediyorsanız bunu biraz incelemek gerekir.
Burada hemen şu soru akla geliyor sıkıntının normali var mıdır ? Evet her insanın hayatında hastalık olmadan yaşadığı normal bir sıkıntı vardır. Ciddi kayıplar (para, sevilen birinin kaybı vs gibi) bir süre için kaybın kişi için anlamı oranında sıkıntıya sebep olabilirler. Ancak bu süre işimizi gücümüzü engelleyecek boyuta ulaşmışsa, sosyal ilişkilerimizi bozuyorsa artık eskiye kıyasla asabi olmaya başlamışsak sınırlar aşılmış normalin ötesine geçilmiş olur. En çokta depresyonda bu durumu yaşarız. Depresyonun en önde gelen belirtisi zaten duygu duruma hakim ola sıkıntı ve isteksizlik halidir.
Sözün özü sıkıntınız 2 haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa; sosyal mesleki ve aile yaşantınıza negatif yansımaları varsa sıkıntının normal sınırı aşılmaya başlanıyor emektir. Dikkatli olmalısınız.
Depresyon ve panik bozukluk başta olmak üzere pek çok psikiyatrik hastalığın biyolojik boyutu bilimsel araştırmalar ile doğrulanmıştır. Beyinde bazı alanlarda biyokimyasal düzensizlikle bu hastalıklar arasındaki ilişki laboratuar çalışmalarında gösterilmiştir. Ancak insan beynin olağanüstü karmaşık yapısı ve dokunulmazlığı bu ilişkinin ayrıntılı biçimde çözümlenmesinin önünde güçlü bir engel oluşturmaktadır. insan beyni direkt olarak görülemediği, diğer organlarda olduğu gibi bir parçası alınıp incelenemediği için araştırmacılar beynin çalışması hakkında dolaylı olarak bilgi verebilecek tekniklerden yararlanmaktadırlar.
Uykunun ilk birkaç saati içinde bir rüya olmaksızın kişini birden büyük bir korku ile bağırarak uyanma nöbetidir. Yoğun bir korku ve panik nöbeti ve buna bağlı çarpıntı, titreme, terleme gibi belirtiler vardır. Bu bozukluk 4-12 yaşlar arasında başlar ve çocukluk döneminin sonlarında kaybolur. Erişkinlerde bunaltı bozukluğu olan kişilerde görülebilir.
Horlama üst hava yolunun tıkanmasından, gündüz uyku hali ise gece uykunun sürekli bölünmesinden kaynaklanıyor. Sabah uyanıldığında hasta kabus gibi bir güne gözlerini açıyor. Nitekim ingiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, bütün trafik kazalarının yüzde 11 kadar kısmını bu hastaların yaptığı ortaya çıkıyor. Peki, apne nasıl uykusuzluğa yol açıyor?
Burada sorun apne atakları sırasında yaşanan soluksuz kalma anlarından kaynaklanıyor. Hasta soluksuz kaldığı için kandaki karbondioksit miktarı artıyor. Bu da baş ağrısı ve uykusuzluğa yol açıyor ve bu süreç giderek uykunun sürekli bölünmesine bağlı kişilik değişikliğinden depresyona; iktidarsızlık ve hafıza kaybından, yüksek tansiyon ve ani gece ölümlerine kadar uzanabiliyor.
yaşlı insanların ciddi bir ortamda oturduklarında konuşacak birşey bulamamaları durumunda ortaya attıkları konu başlığı
(bkz: ortamda hariçten entry yazmak)