komik bir başlık. sanki başka takanlar olmuş da takmayan bir erdoğan kalmış gibi. asıl salman erdoğanı takmıyor. taksaydı cinayeti Türkiye'de işlemezdi. basit şeyler için tv ekranlarının camını titreten, mikrofonların diyaframlarını yırtan adamın, burnunun dibinde işlenen yüzyılın cinayeti ilgili konuşmaları ise masal anlatma tonundaydı.
intihara sebep olan nedenler de denebilirmiş diyeceğim ama maalesef her ikisi de denemez. çünkü yazım mantığına aykırı olur her ikisi de.
hala anlamayanlar için bir de şöyle diyeyim: babiali yüksek kapısından yek bir atlı duhul edip geçti!
başlığın meramına gelince intihar, kararı son anda veya bir gecede verilen eylem olamaz hiçbir zaman. bir başlangıcı, süreci ve son damlası vardır intiharın. intihar eden kişiyi eleştirmek büyük bir haksızlıktır, ama çevresindekileri, yakınındakileri eleştiriden öte lanetleyebilirsiniz bile. intihar etmiş denilse de aslında intihar ettirilmiştir.
intihar, tükenmişliği temizlemek olarak da ifade edilse, aslında intiharcının yakın çevresine olan bir intikam alma eylemidir de.
Kürtçeyi inkar ettik diyelim; (bir şey inkar edilince yok olmadığını belirtelim de) 4 ayrı ülkeye dağıtılmış Kürt milletini ne yapacağız? Onu da inkar edebilecek miyiz?
çizerliği de, espriyi de, mizahı da katleden ve belki de dünyada eşi benzeri olmayan iktidar yanlısı dergicik. sözde derginin sözde karikatürlerine bakıldığında, bildiğimiz gerçek mizah dergileri binalarında hizmet işleri yaparken özentiye düşmüş salakların çizildiklerine benziyor.
öyle bir noktaya gelindi ki, bu adam bu seçimde kazanırsa da bela, kaybederse de bela. kaybettiği durumda 7 haziran'dan sonra yaptıklarının bin beterini yapmaya kalkabilir. haydi eyvallah ben man adasına gidiyorum dese bile, iktidar olmanın olanaklarına sülük gibi yapışmış sürüngenler kazan kaldırabilirler.
kazanan muhalefet olası akp zorbalığını iyi yönetemezse tehlikeli durumlara sürüklenme olasılığı yüksek.
vatan-millet gibi bir derdi olmayan adam, vatanı da milleti de kendi istikbali için kaosa sokmaktan kaçınmaz.
Ben sözlük ahalisinin göçe zorlanmış Efrin halkıyla empati kurmak amacıyla buraları terk eylediklerini sanmıştım. biraz yanılmışım. Baksanıza buralarda hala canlılık emareleri var.
Nükleer yakıt kullanılarak üretilen elektrik enerjisinin bir zararı yoktur. Zararlı olan nükleer yakıt ve bunun atığı. Nükleer konusunda, atılan taş ürkütülen kuşa değmez.
mastürbasyon kendi kendini tatmin eylemi olarak biliniyor. ve bu her zaman cinsel anlamda olmayabilir. örneğin siyasi anlamda benzer grupların veya insanların bir araya gelince birbirlerine propaganda yapma durumları da bir tür mastürbasyondur. bunu halk arenası denen programda ve cnntürk'de yapılan sözde tartışma programlarının geldiği son halinde belirgin şekilde görebiliyoruz.
beraberinde götürdüğü sporcu ve sanatçı bozuntuları ve diğer saray erkanı sivil iken adamın kamuflaj giymesi tam bir arabesk durum. ya diğer siviller de kamuflaj giymeliydi, ya da kendisi de giymemeliydi.
bu adama punduna getirip bir de 'gazi'lik sokmazlarsa şaşmam. sahte olmayan bir o vardı onu da tamamlar artık.
tam oturduğu anda gözlerimin 1/8 saniyede kaptığı kareyi, başımı çevirdikten sonra bi analiz ederim. bana doğru atılmış sıradışı bir bakış varsa; 'herifin bu bakışı muhtemelen arkamda oturan bir kızadır' diyerek bir bahaneyle arkama bakarım. yanılmamışsam yapacak bir şey yoktur, da; yanılmışsam ikinci bir kare daha çekip bakış açımı boğaz'ın sularına kilitlerim herhalde, parmaklarımla bıyıklarımı örtmeye çalışarak.
erkek başımla bile ürktüm bu ihtimali olaydan. allah kadınlarımıza çelik irade versin.
bir 'tuvalet'tir gidiyor. sanırsan kenefler, namıdiğer aptesaneler parasız hale getirilmiş. yav, sırtımda bir çanta, avrupa'yı iki ay gezdim, water closete bir cent bile vermedim. bir iki günlüğüne ankara istanbul turalayıp geleyim desen cebindeki paranın bir kaç avucunu hacete harcamak zorunda kalırsın. ne 1 lirası 1,5 liradan aşağı yüz numara yok.
cebinde parası olmayan evsizlerin, sokaklarda dolaşan yoksulların para bulup tuvalete mi gittiğini sanıyorsunuz? kolon dipleri, merdiven altları, duvar siperleri tam bir çişane. oralardan geçerken nefesinizi tutmuş olarak depar atmazsanız burnunuzda ne direk kalır, ne kiriş.
pek dini bütün akp belediyeleri şehir merkezlerine, parklara parasız tuvalet sistemini getirmiş olsalardı, hem yukarıda anlattığım rezalet önlenmiş olurdu, hem de; eleştirdiğimizde, 'bu iktidar hiç mi bir şey yapmadı ya' diye kızan akepeciye, 'tabi ki de yaptı, toiletleri parasız yaptı' derdik hiç değilse. ben derdim şahsıma. çünkü bunun sosyolojik ve insani bir anlamı olurdu. paradan bilmem kaç sıfırın atılmasının bir okuma ve yazma kolaylığndan başka kime ne yararı olmuş olabilir ki!
doğan yayın grubu zorla sattırıldı. buna aslında el konuldu demek daha doğru olur. bir milyar 200 milyon falan değer biçilesiymiş. sarayın medya görevlisi demirören bu parayı akşam ve vatan gazetelerinde olduğu gibi cebinden vermeyecek tabi.
paranın üstüne yatılmayıp da aydın doğana verilecek olursa, bin asker tarafından beklenen katar çölündeki many konteyn eden yüzlerce sandıktan bir adedi kargo uçağına yükleniverir.
aydın doğan, 'ben bu parayı nasıl sisteme sokacağım' diye feveran ettiğinde de, 'yav telaş etme, koy bi kenara. müstakbel haraçlarımızı temin ederken kolaylık olur sana. bulup buluşturma derdinden kurtulmuş olursun.'
ahtapot kendine yeni kollar eklemeye devam ediyor. kollarının kendi kafasına dolanıp boğulmasına ramak kaldı.
şehir tiyatrosu denetiminin kasaplar derneğine verilmesi gibi bişey. faşizm kurum kurum kurumlaşıyor. saray rejimi ciddi finans sıkıntısı içinde. yandaş olmayan iş dünyasına yazılan cezalar kesmez hale geldi. satılacak kamu malı da neredeyse kalmadı.
halkın vazgeçilmez meşgalleri üzerinden cezalar yağdırılarak yeni kaynaklar yaratılıyor. tabi faşist trollerin ahlaksızlıklarına dokunmazken, faşiste faşist dedim diye örneğin bana fahiş ceza yazacak. ödeyemezsem zindanına atacak.
aile hekimlerine en küçük ve önemsiz kusurlar üzerinden 72 bin tl cezalar yazılmaya başlandı.
nemrut iyice azgınlaştı. sınırötesi işgaller falan. sonu hitlerinkinden beter olacak bu gidişle. bu kötü gidişatın aptal destekçileri biraz sonra bana (-) yağdırmaya başlayacak. bakalım (+) verecek kaç yürekli insan çıkacak.
Muhammed Arap ya; o nedenle yani. Bir kısım müslüman Türk'ün, islamı yaşıyorum diye Arap kültür yaşamını, üstelik ilkel olanını taklit ettiğini biliyoruz her halde..
1. sosyalistin yaşlısı olur, eskisi olmaz. ha, eskiden maskeli olarak bu alanda yer alıp şimdilerde maskesini atmış olanlardan bahis ise, bu örneğe çöplüklerde rastlamak mümkün.
2. 'kuzey kore'de lideri alkışlamayan asılıyor' ifadesi antikomünizmin müzmin iftiralarından biridir.
3. küba, kuzey kore veya venezuela; yakınımızda rojowa.. birileri bir yerlerde şöyle ya da böyle iyi niyetle bir şeyler yapmak istediğinde yani emperyalist kapitalist sistemin burjuva ideolojisine aykırı bir yol, çizgi izlemeye kalktığında ne kadar izin verildiğine ve başlarına nelerin geldiğine bakılmadan hükme varmak, burjuva değilsen bile burjuva ideolojine su taşıyorsun demektir.
4. ömrünce duvara bir çivi çakmamış biri, başkaları tarafından hatalı çakılmış bir çivinin durumunu bilgisi ve görgüsü dahilinde eleştirebilir ama suçlamaya, dışlamaya asla hakkı olmamalı.
5. bir ada düşünün; orada yaşıyorsunuz. kaynaklar inanılmaz derecede kıt. etrafınız denizden öte koca bir okyanusla çevrili. ne tuz istemeye bir komşunuz, ne de bir ihtiyaç için kapınızı çalan başka bir insan var etrafınızda. en yakın bir komşuya ulaşımı veya size birilerinin erişmesi için okyanus dalgalarının ve fırtınaların göğüslenmesi gerekiyor. bunu göze aldığınızda da, emperyalist kapitalist alçaklık tarafından sürekli engelleniyorsunuz (ambargolar falan). yetmiyor, her fırsatta saldırıya uğruyorsunuz. şimdi böylesi bir kıskaç altındaki insan veya insanların yaşam kalitesini kendi tuzu kuru halin üzerinden eleştirmek ne kadar insani?
6. şimdi bir de; kendi ülkemize, gettolarımızdan çıkıp etrafımıza bakalım: doğu, güneydoğu falan geçip ankara'ya gelelim. ulus, kale ve çevresinde yaşayan on binlerce, yüz binlerce insandan bir kaçının kapısını çalalım. gariban hanelere rastgele girelim...
bu eylemi özellikle küba'dan resimler yayınlayan arkadaşlara öneriyorum, hangi resmin daha insani olduğunu görmeleri için..
konuya dönersek; eskiden de sosyalist olmayan birinden başlığı atanın beklediği itirafı tahmin edebiliyorum. benim beklediğim itiraf ise şöyle olabilir: 'ben zaten hiç sosyalist olmamıştım ki!'
Beşiktaş salt bir spor kulübü değil, sevenlerini her koşulda ısıtan sosyal bir ailedir de. Bu nedenle yenildiği zamanlarda kitlesi tarafından daha bir sarmalanır. Başarısındaki ıstikrar buradan kaynaklanıyor. Yalnız, oynattığı yabancı oyuncu sayısı konusunda diğer takımlara benzemekten kendini kurtarmalıdır.
bir kızın aynaya döndüğü anda elle gözlerinin eş zamanlı olarak ilk uğrak yeri saçlarıdır. aynadan uzaklaşırken de son vedalaştığı bölge yine saçlarıdır.
türbanlı da olsa bir bir türk kızı süslenme zamanının çoğunu saçlarına ayırır.
saltanat yapılanmasına şu ya da bu ölçüde katkı koymuş, karşılığında az çok nemalanmış, devleti de ele geçirmiş bu tür çıkar örgütlenmelerinin ne milliyetinden, ne dininden ne de klasik yönetim anlayışından bahsedemeyiz. bu tür yapılanmaların, ülke ve halklar için, insanlık için, doğa ve çevre için, bilim ve felsefe için söz konusu edilebilecek değerlerden hiçbirisiyle gerçekçi yakınlığı olmaz. ancak, iktidarlarını (saltanatı) elde tutmak ve korumak adına bu değerleri ustaca kullanırlar.
omurgadan yoksun olduklarından, varlıklarını sürdürmek adına her kılığa girebilirler, hatta olası malzeme ve argümanların tükenmesi durumunda anti emperyalist, solcu, sosyalist bile olabilirler. gerçekte onların dini para, felsefesi yalan, vatanı gasp ettikleri mevkileri, milliyeti de mevkidaşlarıdır.
heykeli dikilecek bir vatan evladından, asılacak bir vatan hainine 'dönüşmüş' tc'nin ünlü baş savcısı!
dikkat edilirse dönüşmüş sözcüğünü tırnak içine aldım. yani adamın dönüşmüşlüğü falan yok. dönüşen, hala binbir dönüşme potansiyeli taşıyan malum iktidar yapılanması. bugün o eski savcıya düşüncelerini sorsanız, dünkü söylediklerinden çok farklı şeyler söylemeyecektir muhtemelen.
tıpatıp aynı olan bir zihniyetin taht (saltanat) kavgasında kaybeden tarafta kalmış bir mağdur aslında. çünkü o kendisine ne dendiyse onu yaptı, ne istendiyse onu yerine getirdi. ha, biraz dönüşebilseydi, hiç değilse sahip değiştirme kabiliyetini kullansaydı, şimdilerde biat etmeyen gazetecilere, muhalif vekillere ve demokrat akademisyenlere saray adına kan kusturmaya devam eden pozisyonda olurdu.
