geleceği merak ettiğim anları düşünüyorum da şimdi, hep yalnızdım o anlarda, gelecekle yalnızlık arasında bir bağ var gibi geliyor bana, insan yalnızken geleceği düşünüyor ve geleceği düşünmek insanı yalnızlaştırıyor.
lisede uzatamadığı için hep içinde kalmış üniversiteye geçince yoğun rahatlıktan ötürü saçı sakalı koyvermiş gitmiştir. aile tarafından pek onaylanmaz ama olsun.
teneffüste öğretmenin muhtemelen odasına çağıracağı ya da müdüre göndereceği öğrencidir. sınıftakilere hava atayım derken öğretmenin kafa atabileceği öğrenci de olabilir orası tartışılır.
Ona çok alıştığın için ayrılınca kimseye bağlanamayıp pişmanlıkla geri dönmektir. Ya da onu ne kadar sevdiğini ancak elinden kaybedince anlayıp pişman olmak.
ilk olarak je vais bien ne t'en fais pas filminde izlediğim ve oyunculuğu hayranlık uyandırdığı için araştırdığım ve aynı zamanda şarkı söylediğini öğrendiğim kişidir. Şarkıları da kendisi kadar güzel olup Damien Rice ile yapmış olduğu düet gerçekten dinlenilmeye değerdir.
Born to die şarkısıyla tanıdığım ve sesine duyduğum anda hayran kaldığım şarkıcı. Defalarca dinleyip sıkılmayacağınız şarkılar yapan şarkıcıdır ayrıca.
Müzikal film sevmediğimi sanırdım, ne kadar yanılıyormuşum. Harika bir filmdi, adeta gözümü kırpmadan izledim. Yalnız sürekli "Bu Johnny Depp mi?" dedim kendime. Bu film kesinlikle Johnny Depp'e hayran olduğum filmdir. Jamie Campbell Bower'ın da sesi gerçekten güzelmiş.
Bana film izlemeyi sevdiren ve tutku haline getiren filmdir kendisi. run forrest run repliği bir efsane haline gelmiştir. ayrıca o replik yalan dünya dizisinde rıza tarafından kullanılmıştır.
Aşkın en değişik halini görmek istiyorsanız izlemelisiniz. Kesinlikle çok güzel bir film bence. Ama kafasında çok soru işaretleriyle ayrılır bu filmden. 'Filmden acaba yanlış mı anladım?!' sorusuyla ayrılıyor insan . Çok değişik bir senaryo olmuş, farklı ve güzel bir film arayanlar için ideal bir film bence..
Kate Winslet her rolünde olduğu gibi bu rolününde hakkını vermiş. Yalnız filmin her bölümü, her dakikası beni etkilemedi. Ortalara doğru etkileyici olmaya başladı benim için. Kadının okuma yazma bilmediğini itiraf etmemesi ama daha sonra okuma yazma öğrenmesi etkileyiciydi. Aslında filmi anlamak için önce mantığını, konusunu kavramak gerekiyor yoksa film sıkıcı bir hale gelebilir. Bu arada genç Michael yerine daha tatlı birini bulabilirleri. Kate'nin yanına daha çok yakışacak birini...
"Bir zamanlar, aşkın ne olduğunu bilmek istemiştim. Orada olmasını istiyorsanız, aşk zaten orada. Sadece güzelliğin arasında dolanmış... ve hayatın anları arasına gizlenmiş olanı görmelisiniz. Bir anlığına durmazsanız..." kaçırabilirsiniz. Tek kelime ile muhteşem bir film. Beğenmeyenlere ise Amerikan Pastası tavsiye edilir...
Bir insanın kardeşiyle arasındaki mükemmel bağ ve anne-babanın bu bağ karşısındaki güçlü sırrı. Bu sır filmin mükemmel sonunu da hazırlıyor. Mélanie Laurent'in rolüne yakışan güzelliğini ve tek parçalık güzel müziği filme tam uymuştur. Aaron'nun seslendirdiği filmin soundtrağı olan Lili en beğendiklerim arasında yerini aldı.
ilk izlediğimde pek anlamadığım ama gerçekten çok etkilendiğim bir film. Bir kez daha izlediğimde olayı biraz daha kavradım. Ayrıca bu söz ile beni çok etkilemiştir "you have to make the right choice. as long as you don't choose, everything remains possible."
Yani Yalnız işte Kimsesiz Ruhen yalnız Nasıl söyleyeyim Öyle bir haliniz var ki
Anlıyorum, anlıyorum Tamamen yalnızım Ama Berlinde değil Bütün dünyada yalnızım Küçükten beri
Ben de yalnızım dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: Boğulacak kadar yalnızım diye devam etti, hasta bir köpek kadar yalnız