--alıntı-- Jim Jefferies ve Peter O'Fallon ikilisinin yaratıcısı olduğu Legit'in hikayesi, insanlardan pek hoşlanmayan bir komedyen olan Jim'in düzgün bir hayat sürmeye çalışması ile bu yolda atılan yanlış adımları çerçevesinde şekillenecek. Bu sürede Jim'in en yakın arkadaşı Steve ve Steve'in erkek kardeşi Billy onun en büyük destekçileri olacak.
göt kadar yere sığacam die uğraşırken bir yandan da yorganı yere düşürmemenin formülünü bulmak gerekir bu durumdan kurtulmak için. iki ihtimal var ilki, yorganı uyku tulumu gibi kullanmak, ki bi zamandan sonra gına geliyor, böylece hem ısınmak hem de yorganın düşmesini önlemek. bir ihtimal daha var o da çekyatı açmak amk. üşengeçlik çok fena bir hastalık.
bütün o uyku sersemliğini atmak için alternatif bir yöntem aslındaa ma yine de kot pantolonlara şefkatle davranalım. sıcacık odalarda tutalım ki kullanılıp atılmış havası yaşamasınlar. sonra fena intikam alıyorlar.
sınavdan çıkmışım kafam bomboş bir yandan da arada derede kalan bildiklerimi unutmaya çalışıyorum. uyku sersemine dayanmışım körüğe kafamı direğe vermişim yaslanıp göz dinlendiriyorum.
o ara sarışın bir bayan bindi otobüse, altında siyah bir tayt üstünde kalın bir mont çok da güzel alımlı biri. otobüste yer olmayınca doğal olarak ayakta gitmesi gerekti ve tek hamleyle gitti dayandı körüğe. ben de ufaktan ufaktan kesiyorum ama klasik izmir kızı işte beni sallamıyor.
neyse otobüs yol almaya başladı, ama pek aldığı söylenemez trafik var götüm götüm ilerliyoruz. abla da yerleşme planları içerisinde başını öne eğmiş rahat etmeye çalışıyor körüğün üstünde. her şey de bu andan itibaren başladı zaten, götü başı çok oynamaya başladı. sanarsın titreşime aldı kalçayı.
otobüs dur kalk yaptıkça daha dik durup iyice yaslanıyor. bizim körükteki erkeklere bile o körük batarken insan ister istemez kıllanıyor. ulan dedim göz ucuyla keseyim napıyor bu böyle. başını yerden ara ara kaldırıp etrafına göz attıktan sonra tekrar yerleşme çabaları içine giriyor. baya baya 3 4 er kişisi hatta 1 2 bayan da izliyor bu garipliği. yaklaşık 5 dakka süren bu yerleştirme eyleminden sonra otobüs sola doğru dönerken abla körüğün üzerine yığıldı kaldı. kalktığında da montonu çıkarıp eline aldı.
iki durak sonra indiğinde de bi güzel sigarasını çıkarıp yaktı.
ben merak ediyorum amk. kime gülüyor ulan bu kitle ya da neye gülüyor. dizi, film, şahıs vs vs. şimdi abi gülmeyebilirsin vardır kendine göre geçerli sebeplerin mesela ben ota boka gülen bir insanım. ben tutar cem yılmaz'a da gülerim şafak sezer'in garip triplerine de gülerim. ulan mehmet ali erbil'e bile gülüyorum bazen. komik olduğundan değil o benim saflığım. neyse öyle bir yelpeze amk işte sen hesap et. hadi beni geç ben maldan anlamıyorum diyelim ki. bu maldan anlayanlar cem yılmaz'a gülmüyorsa kime gülüyor.
cuma namazında oluşan vakit namazlarını da eda etme isteği başlığın tamamı. sığdığı buydu.
bir tek bana oluyor olamaz. zaten müslümanlığım büyük günahlardan uzak durmaya çalışıp cuma namazlarını kılmak. ezanı da çoğu sefer müziğin sesini kısmak ve oturma adabımı düzeltmek için kullanırken, vakit namazları insanın aklına dahi gelmiyor cuma namazı hariçlerinde. ne güzel abdestimi alıyorum gidiyorum camiye ibadetimi ediyorum sonra bu huzuru niye her vakti yaşamıyorum diye esiyor. kendimden utanıyorum yeminle. o hissi yaşamak istemek güzel bir şey ama yaşayabilecek durumum varken yaşamamak kötü. halbuki gün boyu evde çömüyorum toplamda yarım saatimi alacak ama işte cuma namazı sonrası gidiyor o istek. yine erteleniyor bir başka ramazana.
15 20 arkadaşın bir araya gelmesiyle başlayıp yaklaşık 50 kilo kadar patatesin tüketilmesiyle sona erer. set üstü ocağın alayında birer tencere vardır bi de ek olarak fritöz çalışır ama sofraya koyar koymaz biter oradakilerin hepsi. öğrenci evlerinde çok sık olur bu partilerden.
maç izliyor kafasında sadece futbol. film açıyor sadece onu irdeliyor. derse geçiyor bütün odak noktası o. uyumaya geçiyor zart diye yatıyor. ulan hatta kafasında göreceği rüyayı tasarlıyor onu görüyor. çok imreniyorum bunlara. dertmiş tasaymış, cebinde 3 kuruş para varmış, sevgilisiyle sorunu varmış evlilik planı gelecek tasası hiçbir şey yok o an kafasında sadece yaptığı iş var. ya hakketten dünya sikime minare götüme felsefesi var ya da sadece anı yaşabilmeyi öğrenmiş artık.
eskiden böyle miydi herkesin bi lakabı vardı ya da takma futbolcu isimleri bunlarla seslenirdik. naifti art niyetlilik yoktu. lakaplar sevilirdi. yarma, civciv, garf, at, ortega, beckham vs. dendiğinde kimin bakacağı belliydi şimdi amk kanka diyorlar 10 kişi birden dönüp bakıyor. x'i kastettiğini söylüyor, öbürleri hüzünlü hüzünlü önüne dönüyor falan. köy kahvelerinde orta yaşlı insanlar bile der oldu kankayı. yahu karısına kanka diyen var yuh amk.
boxera boşalınca yaşanılabilcek bi olay. aslında zevkli de hani. böyle kuru kuru yapıştıktan sonra yavaş yavaş acıtmadan kafasından boxerı ayırmak. ama eğer yapıştığının farkında değil ve aniden asıldıysanız işte o sakat.
yarak gibi bişey. başına gelmeyen anlamaz arkadaş bunu.
daha 12 yaşında bile yokum, ilkokula 6 yaşına basmadan başladığımdan ötürü. altımı ıslatma sorunum hali hazırda dururken hangi mantık "oğlumuz çok zeki çok çalışkan (ki alakam yok) onu özel okula yatılıya gönderelim" der. neyse zannediyorum ufakken çok dayak yememden ötürü aile baskısından uzaklaşmam için göndermişler yine aile tarafımdan gönderiliyorum, sözde.
okula beni ilk bıraktıkları günü dahi hatırlıyorum da okul elbisesi nasıl giyilir onu dahi bilmiyordum. kıravat ceket gömlek pantolon kombinasyonu yemin ediyorum bildiğin kafa karıştırıcıydı. kıravat gömleğe hali hazırda takılı zannediyordum da neyse ki sabah milleti taklit ederim giyinmiştim. tabi benim kafam geceleri altını ıslattıktan sonra sabahına banyo etmeyi bilmiyor. bu normal mi anormal mi tam bilmiyorum. bu yüzdendir ki kimse yemeklerde falan yanıma oturmazdı. "orda çekirdek değil çiğdem oturuyor ona göre" derlerdi. mimlenmek bu olsa gerek.
elbise yıkatmak sorun, çamaşırhane diye bir yer var ama bende nerde o deli cesaret git sor öğren yıkat parasını öde vs. aydan aya altına kaçırmaktan ötürü pis kokulu elbiseleri akrabaya yıkatmaya götür, ancak temizlik bu benim için henüz. cekete pantolana bir şey olsa yıkayabilme gibi bir yeteneğim yok, (ütü olayına hiç girmiyorum paso kırışık üstüm başım) olsa dahi onu bilebilme ya da "bunun yıkanması gerekiyor" gibi bi düşüncem yok. çocuğum lan daha sünnet bile olmamışım bu yönüyle de dalga geçiliyorum ayrıca okulun en küçük yaşta ve en kısa boylusuyum. bir de burnumu halıflekse sürttürme olayım var ki aylarca benle "sürtük" diye dalga geçmişlerdi, ben de ortama dahil oldum diye seviniyordum ki ben asıl kelime anlamını liseye doğru ancak öğrenmiştim.
ulan var ya hala hatırlar hatırlar sinirlenirim, hangi kafa ortaokul için oğlunu şehir dışına yatılıya gönderir. ondan sonra lise 2'ye kadar kendimi daha da toparlayamadım, herkes tarafında dışlanma korkusundan. bana tek artısı o 2 senelik yatılı döneminin, ebeveynden dayak yemiyor olmak. gerçi sonra film daha devam etti ama neyse.
sezonluk 6 bölümden yaklaşık 30 dakika dizi yazan ingilizlere burada yaklaşık birer buçuk saatten sezonda 30 bölüm civarı yazdırtmak hayatlarında ciddi bir deneyim olur herhalde. ya bizimkiler gibi 1 sezon iyi bir şey yapıp sonrasında cıvıtırlar ya da oradaki sistemi buraya zorla sokarlar. ikincisi temennimiz elbet.
liseli ergen olmak zor amk. yaş en az 20ye gelince okumak gerek liseyi. bundan yaklaşık 8 9 sene kadar önce, yer kimya laboratuvarı (bu tamamen kopyala yapıştır, yoksa siksen yazamam bu kelimeyi) ders ise doğal olarak kimya. zaten süper lise diye saçma salak bir şeyden 8 kişilik fen alanı yaratırsan dersler güle oynaya enseye şaplak göte parmak formatında geçer tabi.
neyse hocanın masasının sol yanında mermer alan, ya da fayans alan, her ne haltsa benim yerim orası klasik. hocanın dibinde güle oynaya mal mal ergen ergen hareketler eden espri yapmaya çalışan bi ergen. hayal etmesi zor olmasa gerek. hani her sınıfta vardı lisede böyle mallardan, eğer şimdi bunlar ne halt yiyorlar diye düşünüyorsan söyleyeyim. işsiz güçsüz açıktan üniversite bitirmeye çalışan saplar. bi değişiklik yok yani. neyse hocanın çantası benle hocanın arasında ve çantanın ucunda beliren 20 milyon lira. hani şu yeşil ve bol sıfırlı olan. işte o zamanlar benim internet kafe (internet değil) ve menajerlik oyunu tutkum var. hala daha da var ama sadece cm 03 04 ile kısıtlı. neyse tabi yatılıdayım lisede, yurtta falan kalıyorum. fetocular değil yanlış düşündün. paranın kıt olduğu zamanlar kimden para dilensem diye düşünüyorken bu yeşillik birden aklımı çeldi. ulan hoca derste yarı ders anlatırken yarı da gırgır şamata yaparken şeytan ne ara dürttü de benim onun (ç)almam gerektiğini kafama soktu acep. karşımda sınıfta 7 8 kadar öğrenci dibimde de kimya hocası, bi dibimdekine bi öbürlerine baka baka ben o 20'liği ufak ufak aldımlarla aldım, öğleden sonra okula da gitmedim çatır çatır oyunumu oynadım. hala daha düşünüyorum yan kesicilik işine girsem mi diye ama bence hata olur elbet. mal değillerse o kadar insandan biri görmüştür ben bunu yaparken. bi de aksilik ben o gün sınıf nöbetçisiymişim olayı bana yıkmaya çalışmışlardı çakallar. hiç affetmicem sizi! fadime hocam kusura bakmayın ergenlik işte.
düşman başına bi durum. azarsın bi porno açarsın beğenirsin çok seversin titrersin ama yer imlerine eklemezsin yahut indirmezsin sonra da fellik fellik ararsın. arkadaş bu mastürbasyon sonrası anlık tiksinme olayına isviçreli bilim adamları çare bulsun amk nice pornolarımı bulamadım sırf bu yüzden.
buzdolabını açıp dakikalarca içine bakmak gibidir eğer ki ne izleyeceğinizi bilmiyorsanız. bunu yapmamak için önceden ne izleyeceğinize karar vermeli ya da listeyi daraltmalısınız. mesela bugün x yönetmenden bir film izleyeceğim deyip listeyi olabildiğince daraltacaksınız. ya da hali hazırda olan film listelerinden yardıracaksın yoksa en sonunda "dur len ben dizilerde nerde kalmıştım" oluyor. o da güzel ama öncelik sinema.