çok duygusal bir cümledir, bunu söylediğiniz hatun kişisinin gözlerinden yaşlar boşalır. ama ne yazık ki aşermeye çalışmayın, kafanızda piriketi un ederler.
Bu hafta uykusuz'da ender yıldızhan'ın hayalgücünün enginliğini görmemize vesile olan istilacılardır. Tam böyle miydi değil miydi hatırlamıyorum ama gerçekten insanın böyle bir istilacı grubu hayal etmesi akla zarar gibime geliyor. Plan 69 from Outer Space'de ed wood'un bile hayallerinin sınırlarını zorlayacaktır bu uzaylı zombi robot istilacılar.
Aslında uzaylıların ileri teknoloji robotlar olması bir nebze mantık sınırı dahilinde. Hani çok uzak gezegenlerde ileri bir uygarlık kurmuşlar, biz uzaylı sanıyoruz onları falan, mümkündür(!) Lakin bu robotların zombi olması durumu kafa karıştırabilir.
Tuncay özkan ve merdan yanardağ isimli yardımcısı, eski özgür gündem yayın yönetmeni uludalsı (!) arkadaşın, çalışanların parasını ödedikten sonra kalan bir milyon dolarcıkla şeysel adalarına gitmeleri durumunu ifade eden tezahür(-at)tır. Şeysel'de ikditara islamcılar geçmiş tuncay abi, rejim elden gidiyor koş belki ekmek çıkar. *
tuncay özkan'ınbiriktirdiği anılarını toplayacağı kitaba şimdiden verdiği isim. Hayra alamet değil.. Emin abi'yi de i. melih gökçek'e kitap imzalarken görmüşler...
ASlında gözardı edilen, görmezden gelinen bir gerçek. Sümenaltı edilmesi elbette türk medyasının işine geldiğinden, yoksa nasıl yaza giriş ritüellerinden yarı çıplak turist kızların eğlencesi cinsel meta olarak sunacak? Barlarda masaların üstünde, köpük banyosunda askılı bluzu meme uçlarına yapışmış ingiliz kızlarını göstermezse nasıl reyting sağlayacak?
Bu ülkede medya en büyük güçtür arkadaşlar. Medya'da bunun farkında, ve bu saltanatı olabildiğince sürdürmek adına bu tip ucuz işlerin peşinde. Yakışıklı türk erkeklerinin peşinde damızlık hayvan gibi ülkeye giriş yapan kadınlar ve onları yürüyen, buram buram "ateş seni çağırıyor=Gavur .mı temalı" yürüyen vajina olarak gören biz erkekler.
Medya sayesinde en koyu türk-kürt ırkçısından en alelade sıradan üniversite öğrencimize kadar hepimiz tek bir amaç için kenetleniyoruz. Bir turisti yatağa atmak! (SAhilde olur) Ve bu imgeler, görüntüler bilinç altımıza öyle derin pompalanıyor ki artık biat ediyoruz hepsinin bizi arzuladığı sanrısına. Ondan sonra da türkiye'ye gelen italya sanatçıya tecavüz ediliyor, güney koreli genç kıza tecavüz ediliyor, danimarkalı üniversite öğrencisine tecavüz ediliyor.
Şunu asla ima etmiyorum, tek neden budur. Hayır, elbette bu yaratıkların yaptıklarının tek müsebbibi medya değil. Ama medyanın bu bilinçsiz sunumu tetikliyor bu durumu. Bence Rtük'ün bu duruma el atması lazım, gerçi bu kadar haberden sonra bu yerleşmiş inancı kırmak insanın gen haritasını açıkalamak kadar zordur eminim ki, ama en azından azaltabilir. ASlında Rtük'ün alkol reklamlarını, sigara içilen dizileri incelemeye almak yerine biraz da bu konulara eğilmesi o kadar gerekli ki, keşke meşhur kampanyatör brick top bir kampanya başlatsa da destek olsak...
ERman toroğlu ve Zekeriya beyaz'ın birbirlerinine muadil olabileceği konusunda bir iddiam var. ikisi de şoven ve boş konuşma konusunda kafa kafaya gidiyor çünkü. Sonra Hülya Avşar'ın yerinde gülben ergen'i görsem yine şaşırmam, hiç fark etmez.
geçenlerde gazetede okuduğum haber başlığıydı. Tabii ilk akla gelenden bambaşka bir amacı kastediyordu. Bir vatandaş akciğer yetersizliğini bu şekilde atlatmış falan.
+iç münir amca iç iç, yarasın..
-gızııımm, yavrııım.. Yapmayın vallahi içim bi duhaf oldu. Eneeem, dur hele başım döniyi..
+Ben osman'ı gönderiyorum 2 paket daha kapsın eczaneden.
-Şu saksı gözüme bi hoş göründü, menekşe mi o içindeki? Dur olmazsa sen sor bakalım akşam boş muymuş...
Yıllardır hepimizin muzdarip olduğu bir konudur bu, çoğumuz gençlik ateşi'ndeki yaşar alptekin kıvraklığıyla gelmedik bu dünya'ya, ya da bruce lee'nin dünya'ya geri dönüp karate öğrettiği çocuğun muhterem arkadaşı zenci lastik oğlan figürlerini sergileyemedim. Bırakın bu bizim ayıbımız olsun..
Ama yıllardır bize akdeniz'in, Ege'nin, istanbul'un en ciks mekanlarında harala gürele dans eden mekanları gösteren sözümona eksperlik muadili programlarında payı var bunda. ADam anadan babadan zengin, mekandan çıktığı yok itoğlu itin. Shantel başlıyor ona ayrı bir figür, dj frog başlıyor ona ayrı bir el hareketi -ki adları bile doğru yazdığımdan emin değilim- böyle her müziğe bir teknik bir vücut kıvrımı... Ben olamadım böyle, ayda yılda eşin dostun doğum günü olursa, kafa dağıtmaya iki tek atmaya gittik ancak.. Bırakın gittiğim mekandan hatun kaldırmayı tuvaletine adam gibi sçamadım arkadaş ben. O bile bambaşka bir kendine güven, modern insan duruşu gerektiriyor.
Zorlaya zorlaya, kolumuzdan tuta tuta götürdüler, ne yapalım. Are you ready'ler çıktı ilk bunlarla başladı fobim. ASlında odamda walkman'in kulaklığıyla o figürden bu figüre atlıyor, yılan misali kıvrıla kıvrıla coştukça coşuyordum ama toplu ortamlarda inme sarıyordu resmen vücudumu. Ancak yerimde sayıyorum, iyi oynayan birine alkış tutuyor, yaltakçılık yapıyorum ki bu tür aktivitelerdeki beceriksizliğim ortaya çıkmasın. Bende yerimden sallanıyorum, yazın favori parçası falan çıkarsa arkadaşlarla omuz omuza verip yerimizde zıplıyor, ellerimizi birbirimize savurarak şarkıya eşlik edebiliyoruz ancak. Lanet olsun, mezuniyet balosunu da böyle bok ettim işte zamanında. Heyhat...
edit imla: ilk cümle de "hepimizin" demişim ki sizlerinde, bu satırları okuyanlarında benim gibi medenic cesaret yoksunu olduğunu varsaymışım, tüm fırlamalardan süzme piçlerden iyi dans eden arkadaşlardan özür dilşiyorum sizi de bu kategoriye dahil ettiğim için.
gelişmiş, musassır medeni ülkelerde mevcut bulunan sosyal yönetim şeklidir. Bizde öyle mi? Sosyal refah yok insanlar açlık sınırında lanet ediyorum arkadaşlar lanetler olsun.
evet tarihçe kısmını "ağustos böceği ile karınca" fabl'ından alan bu mezbut bayramı götümden uydurmuş bulunmaktayım. Ya biliyor musun geçenlerde düşündüm, "ulan" dedim şimdi biz haftalık çalışma saatleri diyoruz, sigorta primi diyoruz, işten atılmalar diyoruz, gemi tershane ölümleri, yörsan, cavit çağlar diyoruz.. Bunca emekçinin, işçinin hakkını savunuyoruz canhıraş bir şekilde, gelin şimdi dürüst olalım birbirimize, tüm bu hengamede sen ki taksim'e çıkmışsın zaar gibi dolanıyorsun sokaklarda, hava 29 gavur .mı yanıyor, yoldaşları buldun, fonda enternasyonal marş çalıyor, almışsın eline manifestoyu william wallace gibi bağırıp çığırıyorsun, tiradın bini bir para... Ha diyorsun aldık alacağız hakları, dünya'nın bütün işçileri bir oldu "yolumuz hak, sevdamız emek" diye geçiriyorsun içinden fakat gel gör ki o an bir tane işçi arı kondu enseye, elinde tuttuğun manifestoyu külah gibi yapıp en okkalısından bi fiske vurdun arıya, arı öldü.
Bu mudur senin hak gözeten, emeğe inancın? O arılar ki sendikaları yok, o arılar ki geniş ya da çekirdek ailesiyle yaşayacak, ayrı kovana çıkacak kadar bile düzeltememiş durumunu sen tüm bu çabasını, uğraşısını bir çırpıda yerle bir ediyorsun... SAdece yarın iş yerine fabrikaya gittiğinde ortaya çıkacak amele yanığının vereceği utancın gerginliğiyle güzelim emekçi, hakperver arının hayatını aldın.. Ne yapsın şimdi onun ailesi? Ne yapsın, kraliçe arıyla masaya mı otursun? Zaten kraliçe arı hoşnut değil kovanın gidişatından, sende arsız umarsız yekpare bir el hareketiyle bok ettin güzel gününü emekçi arının...
Ya işçi karıncalar? Onlar ki kırıntı, bayat demeden yuvalarına yiyecek helal lokma götürme peşindeki hayvancağızlar... Sırf yanındakine enternasyonelden ne kadar anladığını gösterme uğruna ezip geçiyorsun az önce senin emekçi kardeşinin simitinden düşen susamı paylaşan güzel karıncaları... Orantısız güç kullanıyorsun, sonra utanmadan diyorsun bir de "Ya arılar zararlı, donun içine giriyor, çorbaya düşüyor, akşam rahatsız ediyor.." nedir yani, bu mudur senin koskoca şehr-i istanbul'da rakip gördüğün, dişine bilediğin?
nişanen batsın, halk insanısınız dedik, gör bıyıklarınıza, kafasında tabla/demir klonu/ihracat ürünü taımaktan kafası ile gövdesi arasındaki mesafe 0.4 cm'ye inmiş dedik, güvendik yerle bir ettiniz güvenimizi.. Alacağınız olsun emekçi geçinen muammer bey'ler, celalettin yoldaş'lar...
ACayip önemlidir yiğitler. ŞÖyle tırnak içinde aratın "dünyası yasta" diye, hemen karşınıza 6.700 küsür sonuç geliyor. Yani medya dünyamız bu kalıbı, bu tamlamayı durmaksızın kullanıyor ölüm haberlerinde. Trank! Edebiyat dünyası yasta.. Trank! Bilim dünyası yasta.. Trank! islam dünyası yasta...!
NE yasıymış arkadaş, sanki dünya ile bağlantıyı kestik.. Cenaze evi gibi değil, hatta çoğu bu ölümlerden mutluluk duyuyor ustası, üstü piri, mihmandarı öldü belki ama ortam sana kaldı sinsi, ne üzgün canı yanmış adam pozlarına giriyorsun.. Hepimiz biliyoruz işte senin üzerine yasta sıfatını yaPIŞTIRAN o medya akşam arkadaşlarıyla içip içip arkasından o adama sövdüğünü, onun ölümünden sonra ilk iş karısını metresini düzmek olduğunu...
Şimdi bir varsayım, stephen hawking hani olmaz da oldu, öldü diyelim... Sende benden sağlıklı ya maşallah.. Neyse bu abi öldü diyelim, şimdi bunun nasa'dan, mir'dan çeşitli fizik kongrelerinde sempozyumlarında tanıştığı ahbap olduğu onca adam arkasından "Gül yüzlü stefınım gittti, şimdi ben nerelere gideyim, aman kimlere sığınayım bağrıma taş mı basayımmmm" diye yas mı tutuyor olacak? Ne münasebet. sütun bacaklı köfte dudaklı şeftali duruşlu pıtıcığı olan dilber karısına yavşayacak tüm o yasta olan bilim dünyası.. Hele birde mirasa konsun, uuu uuuv o zaman gör sen..
Papa öldü badem gözlü oldu, katoloik dünyası yasa girdi amınakoyim, ne yası lan ne yası? Kime yas'ıyorsun sen, gebeş. Bilmiyor muyuz gerçekleri sanıyorsun, daha adamı bulgar gizli servisinin elinden ağca'ya vurdurduğunuz günleri unutmadık nasıl bir metamorfoz geçirdiniz de büyük kayıp oldu sizin için? Hadi ordan, terbiyesiz utanmazlar. Ar edep kiler poşetine girmiş mecliste vahit kiler tarafından elden ele dolaştırılıyor yauvv..
SÖzlükte tanışılan yazarın kişiye illlallah dedirtmesi, ilişkinin samimiyetin bokunu çıkarması... Aslında başlık bu.
Çok defa başıma geldi bu, gerek eksi'de gerek uludağ'da, gerek itü'de...
Zirvelere gidersiniz, iki muhabbet döner o kadar.. Yani sözlükten tanıştığınız biriyle ne kadar samimi olabilirsiniz ki içmeye gidilir, sçmaya gidilir, eğlenilir.. Yani ben kişisel problemlerimi, ailevi durumumu anlatmam paylaşmam kimseyle..
Lakin bu arkadaşlar, bu düzeyli sorunsuz ilişkiyi öyle bir noktaya çekerler ki.. Mal bulmuş magribi gibi bu adamı nasıl olurda daha fazla sömürürümün, nasıl olurda sinekten yağ çıkarırımın üçün-beşin peşine düşerler.. Hayır işte belli bir ivmede gidiyor, arasıra araşıyoruz mesajlaşıyoruz falan.. Şimdi işin bokunun çıkması şu noktada devreye giriyor. Misal bu arkadaşla siz farklı şehirlerdesinizdir, ya da memleketler farklıdır. Bir şekilde bu elemanın sizin bulunduğunuz yere işe düşecektir, hemen bir telefon bir mesaj..
-Dostum naber ya, ben x.. Ya hacı ben y'ye gitcemde, hani senin orada vardır bir yerler....
Yok, olur tabii kendi evim olmasa da tanıdığım eşim dostum var. SAğolsunlar bir telefonla hallederiz, ses etmezler..
Lakin bu davar, orada bir hatun falan bulmuştur, sosyal hizmet evi arıyordur bir nevi, sizi de bu yüzden rahatsız etmiştir.. Be hayvan ne utanmaz arlanmaz pis bir adammışsın arkadaş sen, seni tanıdığım güne lanet ediyorum ben. Gayet ski taşağına denk bir şekilde diyor bir de.. ulan ben 10 yıllık dostuma açılamıyorum bu kadar rahat, sendeki nasıl bir puştluktur ben çözemedim valla..
Peki falan dersiniz, ondan sonra yine böyle bir işi düşer bu adamın, tabii öncesinde şöyle iyidir böyle süperdir entrysi döşemiştir işin ücreti olarak.. Hani "bAk kanka herkese övüyorum, takdirlerimi belirtiyorum öneriyorum nasıl iyiniyetli bir pezevenk olduğunu" yazısıdır aslında bu. Ve sonraki arayışlar için işi sağlama alma takTiği.
Aslında suç buna sebep olanlardadır, bu hayasızlara hadlerini bildirmeyenlerdedir. Hep şu popüler olayım, nick altım dolsun, kısaca "namım yürüsüncülüktür" başımızı yiyen. Yeminle söylüyorum izmir'de bir arkadaşım var, adam benden fazla görüştü, benden fazla girdi çıktı çocuğun evine. E be yeter be abi..
ismini-cismini bilmediğim bir sabah programında, telefonla bağlanan eski kaynınını sunucuya "üzerime çöpünen şişinen yürümediğiz mi, kardeşin demedi mi bağa seni sikecaam diye" şeklinde şikayet eden yurdum bağyanının, stüdyodaki seyircilerin küfürden dolayı "aaaa" tepkisi vermesi üzerine kullandığı tümcedir. Halbuki onlar aaa'yı canlı yayında ettiğinm küfre yapıyorlardı abla, anlattıklarına inanmadıklarından değil..
edit: şöyle kullanıyor bir de; Eveeet, eveet aynen bu kelimeyi kullandı..
aslında bir yöremize ait olsaydı hiç fena olmazdı diyedüşünyorum bu yöntemin. Sıçar pozisyonda halay çeker, kakarin kakarin kamaya hey derdik aheleloy..
Tüm sabah programlarının reyting malzemesi olan kadınlardır. Aile içi şiddet, koca dayağı, aldatılmak dahil her bok püsürü görüp milyonların karşısına geçip ağlayan yurdum bayanlarıdır. O programa illa ki -format gereği- bu durumun müsebbibi olan birisi katılır ve laf dalaşına girilir. Kimin ne söylediği anlaşılmaz, sunucu araya girer, seyirciler alkış tutar, kadın ağlar.. Aile içi şiddet görmüşsünde, programa yanına getirdiğin sürüyle çocuğu niye peydahladın be kadın? Madem kayınpederinin tecavüze uğradın, anlamadın eşe dosta.. Bu kadar utangaçtın, öldürüleceğinden korktun, dayaktan korktun, iftiradan korktun, utandın ulan hangi cesaretle çıkıyorsun milyonlarca kişinin karşısına? Madem içine attın sustun, kimseye açılamadın ekranda ne işin var ? insan stüdyoyu basıp tekme tokat dövesi gelir böylelerini.
Sürekli aklıma geliyordu, şimdi yazayım dedim. Ancak fırsat buldum iş güç giremiyoruz sözlüğe... Şimdi aklımıza gelen tüm kahramanlık destanı yazılan filmlerde, genelde ordu komutanı olan başrol oyuncumuz büyük savaş öncesi orduyu bir güzel toplar. Braveheart, gladiator, lord of the rings, last region, troy, 10000 B.C. etc...
Ordu toplandı mı? Güzeeeel. Şimdi atın üstüne çıkıp bi sağa bi sola aşırı gaz bir ses tonunda nutuk çekme faslı gelir. Yalnız nutuk öyle lise müdürü zabaattin gibi çekilmez, önce yavaş bir tonda can damarlarından girersin olaya. Ortamdan bi iki lavuk bulursun, eziğinden... Özellikle onları konu mankeni yapar, kalabalığa onlar üzerinden seslenirsin ki daha bir sükse yapar.. "Hey sen o çok sevdiğin sarı öküzün galyalıların eline geçtiğinde, sen yine aynı sen olabilir misin? Heeeeeaah, söyle olabilir misiiiinnnn?"
şatafatlı, egzantrik cümleler olmazsa olmazdır zaten. Ve tüm ahali pür dikkat kesilir bu tirada... Sanki az önce götoğlanı yaptığınız adam bu değildi.. Tiradın ortalarında ahaliden fısıldaşmalar yükselir bu işlerin iyiye gittiğine, 2 dakika sonra o denyo güruhun cevval kesileceğine dalalettir. ÖYle böyle değil yalnız ne kol bırakırlar ne bacak süsküyü dşmanın beline beline vururlar. tapirin elinde ışın kılıcı var mübarek..
Yok ben görmedim henüz aradan ayrıkotu çıktığına, afyon yutmuş gibi dinler hepsi de. "Ulan şu burnu sümüklüyü çıkarmış hala dinliyorsunuz, kendi başına bıraksan götün silemez var ya aha bu mınagoduumunun evladı, yiri lan, hassi" şeklinde çıkış yapan görmedim. ARtık ahalinin höykelenmesinden korktuğundan mı "Vay ne de güzel konuştu içime cesaret doldu hemen 20 tane ingiliz askeri öldürmeliyim" moduna girerler. Lanet olsun sizin gibi hollywood senaristlerine be..
Tanım olarak kendini bir nevi subcomandante marcos sanan, biz de sanaldaki özgürlüklerin yılmaz savunucularıyız ayağına yatan aslen pasif, durağan sanal aktivistleridir bu arkadaşlar. ÖZellikle sürü psikolojisiyle hareket ederler ki açmak gerekirse "Hepimiz ebeyiz hepimiz anızız" ayağına tüm görüşlere, ideolojilere hoşgörüyle yaklaşıyorum herkesin hakkını savunuyorum benim için yegane değer özgürlüklerdir düsturunu benimsemişcesine, içten içe tırsak korkak şovenist bünyelerdir.. Birileri başörtülüleri eleştirmeye mi kalktı, hooooop başlık altına nicklerini veriyorlar sanki yağmur altındaki bir avuç hürriyet sevdalısı anarşiste son köprüyü geçip kol açmak, kanat germek için gelen puslu yandaş havaları var.. LAfa gelse mangal'da kül bırakmayacak komiser cemil ne ki, castro'nun mına koyacak adamlar bunlar.. Gomünist kelimesi geçer bunlar hemen "bizde gomüniztiz" ayağına yatarlar.. He bir kere bile teröre maruz kalmış sivil halkız dediklerini duymadım ben, bu ibneler uğur kaymaz olurlar, ramazan yüce olurlar ama bombalı saldırıda hayatını kaybeden atilla eraslan olmaz. eda okyay, ufuk yücedeniz olmaz bu ibnetorlar. Bu isimler kim diye sormayın, onları gizli bkz adı altında bile dile getirme gereği duymadım merak dışında en ufak bir empati uğraşınız olmayacak çünkü, alt paragrafa geçince saydığım isimleri bile unutacaksınız, bakın unuttunuz işte.
gel 301 kaldırılsın diye eylem yapıyoruz, taksim'e iniyoruz desen "yeeeah valla gelirdim de işte ders iş güç falan biliyor musun ya ben şey ya.. işte şey..." diye bin dereden su getirirler bir kere de arındıklarını görmedim ben bu şovenist yavşakların. Var çok var, hepimiz yalakayız hepimiz götünü yaydığı yerde ahkam kesen zavallı sanal bağımlılarıyız demek istiyorum... onlar kendilerini biliyor, bu sözlüğü okuduklarından ve yazdıklarından eminim çünkü ben.
giriyorum "gelişmeler" butonu yanıyor, çıkıyorum şöyle bir hava alayım diyorum gelişmeler butonu bir daha yanmış. gir -çık gir-çık hep yanıyor bu gelişmeler ışığı. Yok yani tasarruf yapın diye demiyorum, hiç söndürmeyin isabet olur valla.
-münir abi akşam bu galibiyeti rasim abilerin evinde maklübe yiyerek kutlayacağız, duştan sonra hemen gelin.. heyoo..
+(iç ses)cemaatten kurduğum takımla uefa'da çeyrek finale kaldım, gidebileceğimiz yeri gerçekten merak ediyorum..)inşallah inşallah.
yıllardır sözlükle hasbıhali olan bir adam olarak çok kez şahit olduğum vaka. Şimdi bir sözlük yazarı bir olay, bir yer, bir hikaye entry'si girdiği vakit, şahıs eki getirmeden sonuna üç nokta koyuyorsa bilin ki bahsettiği entry kendini refere ediyordur. örnek;
başlık: Bar tuvaletinde sevişmek
sevişirken dikkat edilecek hususlardan biride mekan eylenen yerin bayanlar tuvaleti olması gerektiğidir...
bakın burada arkadaş demek istiyor ki; Ben aldım manitayı hacı, gittik bar tuvaletinde bi güzel yiyiştik. Ama kendi yaşadığım gibi anlattığımda görgüsüzlük olarak nitelendirilebileceği için ortaya konuşuyormuş gibi yapıyorum, ama adres tabii ki belli.Ben.
başlık: range rover
ısıtmalı deri koltuklarıyla uzun yolda büyük bir rehavet veren, andrea bocelli dinlenildiğinde rehavet+özgüven+modern insan profili çizdiren araba...
bakın benim range rover'ım var. Ya da benim yokta arkadaşın var, patrondan da ödünç almış olabilirim ama netice de ben bir range rover kullandım öyle ya da böyle. ayrıca şiir yazarım, klasik müzik dinlediğimi bilmem söylememe gerek var mı? Yani mesajlarınızı bekliyorum. oportunist bir insanım bak bunu söylemeyi unutmuşum.
her gün gördüğü, siklemediği dilencilerin hayat hikayesini falan kurgular kafasından. "Yok kimbilir şimdi ne acılar çekiyordur, belki öğlen yemeği yememiştir kimbilir..." Ama gidipte adama halini hatrını sormak yerine bunu "hayata dair iç burkan detaylar başlığı'na taşır. Ya da halk otobüsünde 5 yaşında kanserli bir kız çocuğuna rastlar, denizi görmek istiyordur, yalvarıyordur babasına sadece bir kez deniz görmek için. Belki son arzusudur kimbilir... Ama bu arkadaşımız "Abi al şu kol saatini, ben telefonuda satıyorum siz şöyle güzel bir güneye inin ailecek demek yerine" kafasını çevirip sakladığı gözyaşlarını nameli nameli retorik bir şekilde yazıya döker sözlükte. Orada vicdanını bir şekilde rahatlatmak yerine gelir burada olaya tamamen fransız insanların takdirini bekleme bayağılığına, piçliğine bürünür... Aslında tek kaygısı reytingtir vicdanının, vicdanını siktiimin rospu çocuğu...insanlığın batsın senin.
özellikle light house'larda bolca içe çekilip öğürülecek kokudur. abdest dolayısıyla bol bol su değdirilmiş ayaklar o sert halı'ya basa basa nasıl iğrenç bir koku meydana getiriyorsa. Camilerden tiksindim arkadaş, sırf bu koku için gitmiyorum camiye falan, daral geliyor namazda bozasım geliyor namazı.