Üç türlü insan vardır:
Allahı bulanlar ve Ona hizmet edenler;
Onu aramakla meşgul olup, henüz bulamayanlar;
Onu, ne arayan, ne bulan, zaten arayıp bulma çabası olmadan yaşayanlar.
ilk gruba girenler, akıllı ve mutlu,
Ortadakiler ise mutsuz fakat akıllıdır.
Sonuncu grubun insanları ise, aptal ve mutsuzdur.
inançlarında hatalar olabileceğini kabul edemeyen insanların, haksız yere iftiralarına ve hakaretlerine maruz kalan gruptur. "uydurulan din ve kuran'daki din" kitabından sebebe grubun din düşmanı olduğunu idda edenler olmuştur. kitabın giriş bölümüne göz atanlar grubun amacını anlayacaktır. giriş bölümünden bir bölüm:
"Din hakkında yapılan tartışmalar hem medyada, hem de halkın arasındaki tartışmalarda sürekli gündeme gelmektedir. Bu tartışmalarda kimin haklı olduğuna, hangi fikrin dini gerçeklere uygun olduğuna nasıl karar vereceğiz? Neden din adına farklı doğrular ileri sürülmektedir? Gerçek dini din adına uydurulanlardan nasıl ayırt edeceğiz?
işte elinizde duran bu kitap tüm bu soruları cevaplamak ve bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek için yazılmıştır. Kitabın hareket noktası olan ve cevaplanması gereken en önemli soru, Dinin kaynağı nedir? sorusudur. Bu soruya verilecek cevap diğer soruların cevabını da belirleyecektir. ilerleyen sayfalarda görüleceği gibi, din adına ortaya atılan farklı fikirlerin temel kaynağı bu soruya verilen farklı cevaplardır. Dini tartışmalara Dinin kaynağı nedir? sorusuna net bir şekilde cevap vermeden girişmek ve her soruyu teker teker, dini anlamadaki yöntemi belirlemeden ele almak, medyada ve halkın arasında gördüğümüz çıkmazın birinci sebebidir.
Dinin kaynağı nedir? sorusuna vereceğimiz cevap, bizim dini anlamadaki yöntemimizin temelini belirleyecektir. Bu soruyu cevaplamadan tartışmaya girenler, yöntemsiz bir şekilde dini anlamaya kalkışıyorlar demektir. Söz konusu kişilerin bir soruya Kurandan, bir soruya bir hadis kaynağından, bir soruya kendi dünya görüşlerinden, bir soruya bir mezhepten, başka bir soruya apayrı bir mezhepten cevap verdiklerini görüyoruz. Yöntemsiz bir şekilde dine yaklaşanlar sonunda; kendi istek, arzu ve saplantılarını dinselleştirmeye kalkmaktadırlar. Bu kişilerin ileri sürdükleri fikirler sağlam bir mantığa (yönteme) dayanmadığı için ise, bu görüşleri duyan kişiler, bu fikirlerin neden ve nereden kaynaklandığını anlayamamaktadırlar. Bu yüzden dini anlamadaki yöntemi belirlemek ve Dinin kaynağı nedir? sorusuna öncelikle cevap vermek, din adına ortaya atılan kafa karışıklığını gidermenin en önemli şartıdır.
Din, Allah tarafından insanlara gönderilen bir sistemdir. O zaman Dinin kaynağı nedir? sorusu; Allahın beklentilerinin, isteklerinin, emirlerinin, tavsiyelerinin neler olduğunu doğru bir şekilde anlamamız için cevaplanmalıdır. Acaba dinin kaynağı sadece ve sadece Kuran mıdır? Yoksa Kuranın yanında hadisler de dinin kaynağı mıdır? Mezheplerin dini konularda otorite olması mümkün müdür? Tarikatlar ve bu tarikatlardaki şeyhleri nasıl değerlendirmeliyiz, bunların dindeki konumu nedir? işte tüm bu ve benzeri soruların cevaplarını bu kitapta inceleyeceğiz ve bu sorulara verilen yanlış cevapların dini anlamadaki yanlış bir yönteme sebep olduğunu, yanlış yöntemin ise din adına ortaya atılan uydurmaların nedeni olduğunu göstermeye çalışacağız.
Bu kitabı okuduktan sonra dini konularda görüş beyan eden kişilere ilk olarak dini anlamadaki yöntemlerini sormanızı; Dinin kaynağı nedir? sorusuna verdikleri cevapları öğrenmenizi, sonra bu kişilerin bu soruya verdikleri cevaplar ile (yöntemleriyle) çelişip çelişmediklerini kontrol etmenizi öneriyoruz. Sadece bu yöntemi uygulamak bile, din hakkında otorite olarak sunulanların, aslında kendi içlerinde nasıl çelişkide olduklarını saptamak için yeterli olacaktır.
Toplumda, yöntemi olmadan dini konularda konuşan kişiler kadar, savundukları yöntemleriyle hayattaki uygulamaları birbirine uymayan kişilere de dikkat etmek gerekir. Bu kişilerin uygulamalarına bakarak gerçek dini inançlarını anlamak mümkün olmayabilir. Örneğin Dinin kaynağı nedir? sorusuna verdikleri cevap, aslında Afganistandaki Talibanlar gibi yaşamalarını gerektiren bu kişilerin, yaşam tarzları hiç de Talibanlara benzemiyor olabilir. Bu kişiler, savundukları teori/yöntem ile yaşadıkları pratik arasında uçurum olan kişilerdir. Şunu belirtmeliyiz ki örneğini verdiğimiz bu kişiler, islam dünyasının bir azınlığı değil, önemli bir kalabalığıdır. Gerekli olan, yöntem ve teori diye adlandırdığımız temeli doğru kurmak ve bu sayede yaşam ile inanç arasındaki çelişkiyi kaldırmaktır. Sağlam, ayakları yere basan, doğru bir yöntem ile dini anlamanın neticesinde ve yaşam tarzını teoriden, yöntemden kopartmayan bir yaklaşım ile rasyonel, mantıklı, düzgün bir sonuç ortaya çıkabilir. Tüm bunları sağlayacak olan ise en başta Dinin kaynağı nedir? sorusunu doğru cevaplamamız ve bu doğru cevaptan hiç kopmadan, sapmadan yaşam tarzının (pratiğin) nasıl olması gerektiğini ortaya koymamızdır.
Allahın gönderdiği sistem olan dinin saptırmalardan, sömürülerden, geleneklerden ve keyfiliklerden korunmasının çaresi budur. Çünkü dinin kaynağı olanı, dinin kaynağı olmayandan ayırt etmeyi öncelikli sorun gören yöntemimiz, aslında Allahtan olan ile insani olanı ayırt etmek anlamına gelmektedir. Bu yöntemdeki titizlik, Allahtan olanı (dinin kaynağını), insani olanla (uydurma dini kaynaklarla) karıştırıp, din diye (Allahın sistemi diye) sunma çabalarına set çekecektir."
acıbadem üniversitesinde öğretim görevlisidir. "insanlar uyurlar ölünce uyanırlar", "modern bilim: tanrı var", "kuran'daki temel emir ve yasaklar" kitaplarının yazarıdır. "insanlar uyurlar ölünce uyanırlar" kitabında ölümü çok tatlı bir dille ve hiç sıkmadan insanlara hatırlatmış ve ölümlü olan insanın dünyadaki gerçek amacını ne olduğuna dair güzel tespitler tapmıştır. "bilinmeyen" programında odtü biyoloji bölümü öğretim görevlisi yrd. doc. dr meral kence'ye evrim konusu hakkında çok güzel ders vermiştir. nihat hatipoğlu gibi hurafelere dayanıp din konusunda insanları kandırmaz. her konuyu kuran'a dayanarak açıklar.
istanbul büyükşehir başkanıyken, özel halk otobüslerinin hak ettiği akbil paraları belediye tarafından verilmeyen ve hakkında "akbil yolsuzluğu" davası olan ama dokunulmazlığı olduğu için hiç bir şey yapılamayan çok dürüst(!)başbakandır.
"Dahi ve Dindar: ısaac newton" adındaki harika kitabın yazarıdır. Kitabın sadece "son söz" bölümünü okuyanlar, enis doko'nun ne kadar zeki biri olduğunu anlayacaklardır. bilimsel verilere dayanarak allah'ın yokluğunu savunan kişilerin bu kişiyle karşılaştıklarında dört nala kaçmalarını tavsiye ederim. geleceğini çok parlak gördüğüm ve ileride ateistlere büyük bir bela olacağını düşündüğüm biridir.
Kepler aşırı dindar bir bilim adamıydı. Matematiği Evrene başarıyla uygulayan ilk bilim adamlarındandı ve bu uygulamanın arkasında Tanrının Evreni matematiksel bir planda yarattığı ve insanların bu planı anlayabileceği düşüncesi vardı. Bilimsel yazıları mistik ve dinî argümanlarla doluydu.
Caner Hocam,
Onunla ilgili birçok şey yazılabilir ama kimse akademisyenlikte ki başarısını göz ardı etmesin. Dini görüşü tartışılabilir (tartışılacak bir yönü de yok ama), bilim hakkındaki bilgeliği de fakat kendisi Yıldız Teknik Üniversitesi'nin en değerli hocalarındandır. Caner TASLAMAN'a Cern Deneyi hakkındaki son gelişmeleri anlatırken, Cern deneyi, evren modelleri, evrenin oluşumu ve kaderi hakkındaki teorileri açıklarken bir çok tv kanalında denk gelmişsinizdir. Basındaki herhangi bir programını bir kaç dakika izlemeniz profesyonelliğini anlamanız için yeterli olacaktır. Bir uzay bilimcisi olarak söylüyorum ki, Uzay bilimleri konusundaki bilgisi ve araştırmaları bir gök bilimciye ışık tutacak kapasitededir. Kur'an ve din hakkındaki araştırmacı ruhu ise bir çok inanana ve islam hakkında doğru bilgi almak isteyen tüm islam alemine örnek olmaktadır. Din ve bilimin birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerektiği söyleniyor ama keşke herkes Caner TASLAMAN gibi din ve bilimi birbirine karıştırsa... Tüm Dünya'nın onun gibi aydınlara ihtiyacı var, kıymetinin bilinmesi ve çalışmalarına, bilgilerine, sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum...