uludağ sözlük'ü her fırsatta kötüleyen bir insana sözlükçülerin ilgisini de anlamış değilim. beni gerçek çaylakkız sananlarla mesaj kutum doldu. enteresan.
akşam ne yapacağımızı anlatan bir mail, doğum gününde alınmış bir hediye bunları ortadan kaldırmak kolay da ya birlikte dinlenen ve çok sevdiğiniz müzik radyoda çıkarsa?
korkuyorum radyo dinlemekten. hayatımdan sildim şimdilik müziği. mp3 ile ilgili anımız var, mp3 alamıyorum elime. ya bir alışveriş merkezinde o şarkılar çalarsa. hep bu korkuyla dolaşıyorum ortalarda. onunla ilgili hiçbir şey görmek, duymak istemiyorum. canım acıyor.
bunu yazarken de hatıraları çağırdım kafama. birlikte dinlediğimiz müzik eşliğinde klip gibi geçiyorlar gözümün önünden.
bir cumartesi akşam üstü, yani bizim buluştuğumuz tek gün canım acıyarak yazıyorum. her şeyin anlamı var o yokken, ya da her şey anlamsız, zor...
büyük bir kasaba. sabah işe giden, akşam evine dönen asık suratlı insanların şehri. hep bir koşuşturmaca, hep bir telaş.
kaybolduğumu hissediyorum onların arasında. üstelik çevremdeki herkes bir yerlere giderken hep kalan olmak, hep bekleyen olmak, hep özleyen olmak çok dokunuyor bana. denizi rüyamda görüyorum bazen, miss gibi özgürlük kokusu, sonsuzluk kokusu. o kokuyu içime çekerken uyandığımda boğulacak gibi oluyorum.
işte o zaman gitmeyi istiyorum çok uzaklara. kumsalda uzanıp hiçbir şey düşünmeden uyumak istiyorum. bilmediğim bir memlekette kaybolmak istiyorum, istiyorum ki bu kez beklenen ben oluyum.
hafta sonu bile çalışıyorum. kaçma planlarım bir sonuca varmıyor, olmuyor, olmuyor...