Konuşmayı baştan sona dinlerseniz Atatürk'ün ruhu ile konuştuğunu söylemiyor. Ruh çağırma diye bahsedilen hadisede gelenin cin olduğunu, kendisine cevap verenin de Atatürk ile bağlı mevzuları bilen bir cin olduğunu söylüyor.
Peygamber Efendimiz de Hz. Hatice de hanifti. ikisi evlendikten sonra Hz. Muhammed'e vahy gelmeye başlamıştır, ondan öncesinde de Allah inancı vardı. Hatta Peygamber efendimizin babasının adı da Abdullah (yani Allah'ın kulu) idi. Müşriklerde de Allah inancı olmakla birlikte onlar Allah'a putları ortak koştukları için ortak koşan manasında onlara müşrik denilmektedir.
Böyle bir AKP'li gerçekten varsa hükûmetin icraatlarını takip etmeyen AKP'lidir.
Zira hükûmetin yol yapmak haricinde bir sürü icraatı vardır.
Bu icraatlar yetersiz veya bazıları hatalı olabilir ama Bülent Ecevit'in, Necmettin Erbakan'ın, Tansu Çiller'in, Süleyman Demirel'in koalisyon dönemlerinde ve Turgut Özal'ın tek başına hükûmet kurduğu dönemde yapılamayan çok şeyler bu hükûmet tarafından yapılabilmiştir.
2000'li yıllarda Ak Parti değil de bir başka parti tek başına hükûmet kurabilseydi belki onun da birçok icraatları olabilecekti ancak halkı başlangıçta Ak Parti'ye yönlendiren şeylerin başında geçmiş yönetimlerin verdiği bıkkınlık hissi ve yenilik arayışı vardı.
Bugün Ak Parti'nin en çok oyu alabilmesinde belki muhalefetin yetersizliğinin de büyük tesirleri vardır. Mesela şu zorunlu BES meselesinde CHP'den sert çıkışlar olduğuna dair bir habere rastlamadım. (Sistem bankacılık sektörünü fonlamaya yönelik getirilmiş gibi görünüyor ve CHP bir bankanın hissedarı olduğu için pek sesleri çıkmamış olabilir.) Yahut şu milletvekili emekliliği gibi halkı ciddi manada rahatsız eden meselelerde muhalefetten pek ses çıkmadığı gibi milletvekili maaş zammı gibi mevzularda teklif verildiği zaman hükûmetle birleşip teklifin çabuk kanunlaşması için uğraşabiliyorlar. Muhalefet halkın gerçek problemlerine alaka göstermediği için, umumiyetle kendi tabanına yönelik göstermelik işler yaptığı için hükûmette olan partinin saylavcılarını kendilerine çekemiyor.
Fizikte bir kaide vardır madde maddeye dönüşür, hiçbir madde yoktan var olmaz. Ayrıca madde enerjiye dönüşebilir fakat enerji maddeye dönüşemez. Kâinatın nasıl ortaya çıktığı sualine cevap verebilmek için big bang teorisi ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre -bir kereye mahsus fizik kaidelerine aykırı olarak- enerji maddeye dönüşmüştür.
Biz Müslümanlar olarak kâinatı Allahü Teâlâ'nın yarattığına inanıyoruz ve bu bizim için yeterlidir. Ancak pozitif ilimler olarak bahsedilen fizik, kimya, biyoloji gibi sahalarda bir şeyin laboratuvar şartlarında veya tabiatta müşahede edilebilmesi şartı arandığı için bunlarda "Allah böyle yaratmış" şeklinde bir izaha başvurulmamaktadır.
Diğer taraftan biz Darwin teorisini kabul etmesek de bu teoriyi isbatlamak fikriyle yapılan tetkikler neticesinde birtakım canlıların genetik cihetten benzerlikleri ortaya çıkartılarak muhtelif tasnifler yapılmıştır. Allahü Teâlâ dilese idi herkes iman ederdi fakat iman etmeyen insanların da var olması sebebi ile zaman zaman farklı fikirler çarpışmış, bunun neticesinde insanlar yeni yeni keşifler yapabilmiştir.
Muhtemelen her yerde tatbik edilmeyecek olan kaidedir.
Bu tür kanun kaideler umumiyetle tatbik edilmiyor. Mesela çalıştığınız müessesede çilim çekmek kadağan olduğu hâlde aynı bölmede birlikte işlediğiniz insanlar sizin yanınızda çilim çekebiliyor ve siz onlara ses çıkarmadığınızda başka bölmelerde çalışan insanlar da gelip yanınızda çilim çekmeye başlayabiliyorlar.
«Sıkılmak, canı sıkılmak, bıkmak, bezmek, tenge gelmek, narahat olmak, asabileşmek; tenknefes (tıknefes) olmak, nefesi kesilmek, boğulan gibi olmak, hava çatmamak; bir şahsın ya şeyin olmadığını ıztırap ve yürek acısı ile hissetmek, bir şahsı ya şeyi görmeyi yahut onunla bir yerde olmayı hasretle arzu etmek» manalarında istimal olunan söz.
«Ruhi hastaları, delileri saklamak ve mualece etmek için hastahane» manasında istimal olunan söz.
Mecazen çok hay küy olan, sesten başkulak tutulan yer hakkında istimal olunur.
«Fikir vermek, ehemmiyet vermek, meraklanmak; meşgul olmak, bir işe girişmek, özünü sokmak, müdahale etmek, karışmak; sataşmak, öceşmek» manalarında istimal olunan söz.
Avrupa Birliği uyum yasaları falan filan derken Osmanlı zamanında Rumlar'ın ve Ermeniler'in tapulu malı olan gayrimenkullerin iade edilmesi kabul edilmişken Osmanlı torunlarının dedelerinin tapulu mallarını geri istemesi hatırınıza mı değiyor?
Ayrıca böyle bir yol açılırsa belki Osmanlı torunları 2. Abdülhamid'in tapulu malı olan Ortadoğu'daki petrol çıkan araziler meselesinde de bir şeyler yapabilirler. (Mevzuyla bağlı Doç. Dr. Arzu Terzi'nin verdiği tafsilatlı malumatı okuyabilirsiniz.)
BaCon (basic to c converter) ile çok kolay yapılabilen faaliyet.
--spoiler--
BaCon ile kod yazmak için bacongui adında bir arayüz bulunmaktadır. .bac uzantılı dosyaları bu arayüz ile ilişkilendirebilirsiniz. Böylece dosya düzenleme işlerini daha kolay yapmanız mümkün olabilir. Bu arayüzün Tools menüsünde Convert ve Execute ile programınızı derleyip test edebilirsiniz. BASIC programcılarının hemen tanıyabileceği bir kodla bu testi yapabilirsiniz:
FOR x = 1 TO 10
PRINT “Merhaba dünya!”
NEXT x
Grafik Kullanıcı Arayüzü (GUI) nasıl oluşturulur?
BaCon ile Linux programlamaya hızlı bir giriş yapılabilir. Grafik Kullanıcı Arayüzü (GUI) oluşturmak çok kolay görünüyor. hug.bac dosyasını indirip program kodunuzun başına INCLUDE “hug.bac” şeklinde bir satır ilave ederek GUI yazabilirsiniz. Aşağıdaki kodla başlığı “Merhaba dünya!” olan bir pencere oluşturabilirsiniz:
INCLUDE “hug.bac”
window = WINDOW(“Merhaba dünya!”, 200, 200)
DISPLAY http://berr.in/bacon-basic-kodunu-cye-donusturun/
--spoiler--