geceleri karanlık yerlerden, google reklamları'nın ardından ve muslima.com reklamlarının yanından fırlayıp 6. nesil liseli çıtırlara tecavüz eden sapık hayvan.
genelde sapık sapık başlıklar açar. arada bir seks der, ki bildiğiniz gibi seks ülkemizde yasaklı sözcüklerdendir. seks. hihi.
uludağ sözlük'ün kapısı önündeki çimenlere sinsice yerleştirilmiş sevgi dolu bir kapandır. kürtleri yer bu kapan. kürt olmayanları da yer. öyle değişik bir kapan, siyasi kapan.
küçükken başbakan'a başkapan dermişim, onun gibi bir şey işte...
ek: o değil de kürtler insan biliyorsunuz değil mi? bir an unuttunuz gibi geldi hatırlatayım dedim.
ne kadar ilginç değil mi? parkta yaşıtlarıyla oynaması gereken, okumayı ve yazmayı geliştirmesi, annelerinin gözbebeği olması gereken çocuklar hapiste. bu 23 nisan'ı da hapiste geçirecek bazıları, polise taş atmaktan. çünkü suçlu olan çocuklar ve doğru olan çocukları hapise tıkmak. çocukları taş atmaya teşvik edenlerin ya da teşvikçilerin neden bunu yaptıklarını sorgulamak gibi bir durumumuz yok.
hele devleti milyon dolarlarca hortumlayanları, şeriat getirmeye çalışanları, masum insanları öldürenleri yargılamamıza da gerek yok, zaten onları yeterince kahraman yapıyoruz biz! bir ergenekonumuz var zaten, o bize yeter. suçları kökünden çözmeye çalışmaktansa, küçücük fidanları hapisanelerde çürütüp daha büyük suçlular haline dönüştürmek çok daha kolay.
ah var ya... bir de 1 hafta sonra, 1 mayıs'ta yerde yatan insanların kafasına tekme atan polisi, dostluk maçında kürtçe konuştuğu için adam döven polisi, gözaltında adam öldüren polisi bana gelip savunacaklar ya, bu çocuklara tekme atanları savunacaklar ya...
ama ilginç, böyle milli bir günde ben moderasyondan en azından arka plana bir bayrak, atatürk resmi falan beklerdim. yoksa moderasyon aslında muhsin yazıcıoğlu'nu bulan sorosçu köylüler mi?
olmadı moderasyon, olmadı, gençliğimle, hayallerimle oynadınız. yine de ne mutlu türküm diyene değil mi la?
ek: bu başlığın doğruluğunu kontrol etmek için faremi taa çıkış butonuna kadar sürüklemem gerekti. mousepad allah belanı versin.
bundan sonra hakaret edilirken fikibok denilsin. böylece hem götümüze entry girmez, hem de hakaret ederken eğlenelim, eğlenirken öğrenelim, öğrenirken şeyapalım diye şey ettim.
mesela moderasyon son günlerde çok fikibok. hadi bakalım.
biri günlük dilde hakaret amacıyla kullanılır, biri kimsenin karışamayacağı bir yaşam stilidir.
o kadar çok ibne diyince açıklama gereği hissettim. mesela ben size hepiniz homoseksüelsiniz demem. hepiniz ibnesiniz derim. çünkü homoseksüel hakaret değil. bu da demektir ki ben size hakaret etmek ve ilgi toplamak istiyorum. ilgi manyağı köpekler olur ya, yemek olan yere gider pezevenkler.
o yavşaklık ibneliktir işte. ama homoseksüellerin başımızın üstünde yeri vardır. ne demiş can baba, 'küfür işçi sınıfın ağzındaki çüçektir'.
var böyle bir algı. bunu düşünenlerin sayısı da az değil.
(#5070574). bu sadece bir örnek. bütün bu kürtçe cin alisi şeysi başlığında 'kürtçe diye bir dil yok', 'kürtler insan değildir', 'dilleri olsa bile burası türkiye, kürt ne lan allahsız' gibi çıkarımlar var. ben bu arkadaşlara format dahilinde hassiktir demek istiyorum.
sadece bütün kürtleri pkk'lı sanmak değil, ifade özgürlüğünü savunanları pkk'lı olarak isimlendiren tüm yazarlara burdan hassiktir diyerek seslenmek istiyorum. sağduyulu olun, ibnelik yapmayın. ibne derken ahmet yıldız ölmedi gibi homoseksüellik değil, anladınız siz onu.
yalan yanlış bir beyanattır. kürtlerin ezilmesine artık bir dur denilmeli, onlara da kendi dillerinde eğitim hakkı verilmelidir. yıllardır aranan barış artık gelsin demek istiyorum ama, anlamıyacak kimse nası olsa.
he tamam pkk, tamam. git hürriyet gazetesi sayfasına, çıplak fotoğraflara bak ve osbir çek allasen. hadi. teraziye tıkla bi de.
maçı tel örgülerden izleyen küçük sergen'in umudu olan zencidir, idolleşirken unutulurlar. şimdi ırkçı falan demeyin, bunlardan mutlaka 3-4 senede bir olur her anadolu takımında. yılların effa'sı vardır, altay'da, elazığ'da, ankaragücü'nde yıllarca dilini bilmeden top koşturup, sonra da yılmaz vural'ın uçan karate kid tekmesine maruz kalmıştır. bu zenciler çok istisnai durumlar hariç (mesela cm'den bildiğimiz için agahowa saylanmaz) birkaç yıl içerisinde unutulurlar ve anavatanlarına balıkçılık yapmak için geri dönerler.
bu zenciler genelde afrika'da safariye çıkan kulüp yöneticileri tarafından ormanlık alanda keşfedilirler, sonra da anadolu takımlarına futbolcu olarak kakalanırlar. sahada bu arkadaşlar kendi dillerinde sürekli olarak 'hocam ben futbolcu değilim bırahın ben sanayiide çalışacam' diyerek ağlasalar da, sevgili anadolu klüplerimiz yabancı oyuncu oynatma sevdasına bu kara adamlara forma şansı tanırlar. bu adamlardan bazıları din olarak 'karta tapma dini'ni seçerler. daha önce sarı kart görmedikleri için, fosforlu sarı kartları tanrı sanarlar. kırmızı ise tabii ki bildiğiniz gibi şeytandır.
bu adamlar birkaç yıla türkiye vatandaşlığı da alırlar bazen, sonrasında bir kratoçvil, el saka gibi bu ülkede takılıp kalırlar. sonra da altyapı koçu falan olup yerelden yerelden türkleşirler. tekel bayii açarlar.
bunların elebaşısı tabii ki en büyük zenci olan sinan engin'dir. aman dikkat edin, beyaz görünümlü zenci.
sürekli durum komedisi dolu entryler giren, politikaya popüler politika dışında hemen hemen hiç bulaşmayan, anlaşılmayan bir entry'si olunca çevresindekilere 'hacı şunu bi artılar mısın gözüm' diyen yazardır.
flatcast'ten 2 saniyede açılan radyolar kervanına katılmış mini mini bir radyo. henüz çok online yapmayı planlamıyorum, malum radyo lümpen var, ama kenarda köşede dursun da vakti gelince yeriz.
tek başıma organize edeceğimi veya edebileceğimi sanmamama rağmen, destek gelirse 'neden olmasın?' sorusunu ayağıma getiren zirvedir. nasıl olsa bu zirve olsa da olmasa da ben çatır çatır gidip izleyeceğim dream theater, ondan önce demlenir gideriz lan.
hatta zirvenin adına ondan lan koydum. metalci dediğin adam böyle kışkırtmalara gelmeli bence.
sol alt köşede beliren yeni tuş. hatta çaylak olmama rağmen bu entry sonrasında deneyeceğim. çalışmazsa çatır çatır edit yapıp küfredeceğim. nazan öncel'in şarkısı gibi oldu bu entry evet.
nedense ahmet türk'ün kürtçe konuşması kadar yadırganmamıştır.
aa doğru lan unutmuşum, kürtçe aslında bir dil değildi. yaa, yaa.
edit: bu arada antimatter'in bir uyarısı var, dediği gibi yasa sadece parlemento içerisindeki türkiye vatandaşları için geçerli. yani türkiye'nin temsilcisiysen türkçe konuşacaksın birader.
ortada ilginç bir örnek de var, barzani türkiye'ye gelse ve mecliste kürtçe konuşsa ne olur? cevaplarınızı 3055'e kısa mesaj olarak yollayın, benden size bi tane öpücük gelsin.
başlığı yeniden nasıl açacağım konusunda oturdum düşündüm biraz. moderasyon'un önceki entry'mi katile katil demek suçundan dolayı sildiğini gördüm ve haklılar da. sözlüğün başı belaya girebilir. sözlük iyi de çevresi kötü işte.
dünün beğenilen entry'lerine bakarsanız 5. sırada bulursunuz bu entry'i. bu kadar bahsettim, şimdi moderasyon entry/başlık uyumsuzluğundan silecek lan.
ama içime sindiremiyorum. maraş'ta, bahçelievler'de, madımak'ta parmağı değil eli kolu, hatta kafası olan bir adamın, hrant dink suikastında rol alan bir adamın bu şekilde kahramanlaştırılmasını, ben, geçmişi unutmayan bir birey olarak içime sindiremiyorum.
deniz gezmişler'e, hrant dink'e, turan dursun'a, ahmet kaya'ya ve nicelerine küfürler saydıranların, benim muhsin'in ölümüne üzülmemiş olduğum için beni insanlıkdışı olarak adlandırmalarını içime sindiremiyorum. ahmet kaya başlığı altında ağza alınmayacak küfürleri saydıranların, muhsin yazıcıoğlu'na gelince nasıl hümanist kesilmelerini seyretmeyi içime sindiremiyorum.
alın işte o entry, halk kahramanımız muhsin'in hakkındaki o güzel entry:
(ara: muhsin yazıcıoğlu)
bunu gördükten sonra dedim ki, vay be, muhsin abi ne büyük adammış, o kötü zamanlarda ülkemizi ülkü ocaklarıyla ne kadar iyi bir hale getirmiş, ne vatansever adammış dedim. kendisiyle ve küçük bozkurtlarıyla gurur duydum. ama tabii o devlet bahçeli gibi değildi, o esas milliyetçiydi. biz oyumuzu ona vermedik ama yine o türkiye'nin en iyi politikacısı, hiç kimseyi öldürmemiş büyük sağcıydı, kral adamdı, hrant dink'i de severdi.
yalan yanlış önermedir bu. muhsin abi yapmazdı, yapamazdı. maraş'ta 505 insanın öldürülmesiyle alakası olamazdı, çünkü o milliyetçiydi. 7 tip'linin öldürülmesinde, sivas madımak'ta yakılan aydınların yanında parmak izi olamazdı. aziz nesin'i itfaiye aracının üstünden linçe atan zihniyetle alakası olamazdı.
sonuçta muhsin yazıcıoğlu'nun iki çocuğu ve bir annesi vardı, olamazdı. muhsin babaa, unutma bizi.
korkunç bir durumdur. çoğu yazarın nicki türkçe, onlarda pek sorun olmuyordur, kâğıt'a kağat diyen ayular var tabii ama yine de türkçe bizim anadilimiz, çiçeğimiz böceğimiz, herkes bilmeli. yerli malı yurdun malı. mesela mülayim diye nickin var, ama zamanında mulayim diye almışsın. zirvede 'meraba ben mulayim' mi diyeceksin, yoksa mülayim mi?
her neyse, uludağ sözlük 1. geleneksel kokobongo zirvesi'ndeydik... puslu bir gündü, zall bile 'belki gelebilirim ama beklemeyin, salça'nın midesi bulanıyo bi de altını değiştircem' demiş, bizi heyecanlandırmıştı. katılımın yoğun olduğu bu muhteşem zirvede tabii ki birçok altıncı nesil sarışın taş bayan ohş vardı. nickleri hiç bilinmiyordu ama önemli değildi.
cave ab homine unius libri: cahul(c), tweety77: t
c: meearaba bağyan, tanışalımmmı?
t: ay tabiikiii, ben altıncı nesil olduğumdan veriyorum hem de.
c: (anam) sizin nick ve isim neydi?
t: benim nickim tiviti yetmişyedi, ismim de verengül, boyum 1.75, kilom 50.
c: pek güzel pek güzel. benim isim cahul, nickim de kaaveab hömünü ünü kosinüs
t: efendim?
c: ee şey, kahveab hömünüs kümülüs libris
t: ???
c: havekab hömünük üterus lepriz
t: ay çok banalsaaan, ben gidiyorum, bir daha da kokobongo'ya gelmem!
c: ühühü gitme verengül, daha oyunlar oynatacaktık, sana gösterecektim!! kalbimi...
(artan ışık, arkadan gelen kutsal hristiyan müzikleri ve yalnızlık, ve bir seess)
abberline: yok la bi şey, gel sana bi bira ısmarlıyım. ağlama melis
iddia ediyorum, bu durum ilkokulda futbol ile ilgilenen ve yakınlarında halısaha bulunan her 5 çocuktan 4.1121'inin başına gelmiştir. futbolla ilgilenen, duvarında hakan şükür posteri bulunan mini mini birler, çalışkan ikiler, edepsiz yediler, okulda bol bol futbol oynayarak, pantolon sikerek ve kafasına top yiyerek geleceğin maradona'ları, pele'leri, ronaldinho'ları ve anadolu takımlarında oynayan isimsiz zenci'leri olmaya hazırlanırlar. bir yasin sülün, emre aşık, ne bileyim saffet akbaş, hep bu okul bahçelerinde keşfedilip dudullu gençlikspor, zeytinburnu akşamcı spor ve deliorman elazığ gücü gibi takımlara dahil olup, büyük topçular olurlar.
normaldir ki, okulun beton zemininde vücudunun çeşitli bölgelerinde atraktif yaralar yaratan çocuklar için, suni çimlere ve ayakkabının içine kaçıp bütün maç uyuz eden plastiklere sahip halısaha ikinci bir peygamber gibidir. mütemadiyen okul sonrası bu sahalar, uzaktan bakılıp aşkına 'offff'lanan bir selin ya da melis havası oluşturur. tabii bu minicik yavrucaklar da, 'bigün ben de oynucam lan, yenicem seni hüsnü amcaaaa' diyerek figan-ı feryat ederler.
özellikle yaz gecelerinde çevre halkının oynadığı maçlar tel örgü arkasından izlenir, telin yakınından geçen cengaverlere 'hmmm, pffff, ohhhhh' (abarttım biraz sonuncuyu) gibi ses efektleri verilerek 'ben de oynamak istiyom yeaaa' hissi verilir. biri sakatlanır gibi olunca hemen heyecanlanır afacan minik sergen, 'abi çıksın da ben girem' paranoyalarına gark olur. ya da muhsin abi'nin işi çıksın da ben oynuyayım yeaaa fantazilerinden kendisini kurtaramaz.
keza bilmez ki aslında sitenin psikopat defansı rahman amca kendisini top diye oynayabilir. gençliği boyunca izler bu sergenler, izlerler, ve güçlenirler, büyürler, sütlerini içerler. gün gelir lise 3'e başlarlar, ve rahman amca: 'ula kim o pezeveng gelmeyen maça. la şu bıdığı alalım da o oynasın' der. minih sergen havalara uçar, adeta bir uefa kupasını kaldıran bülent korkmaz, beşiktaş'a transfer olan bir baki mercimek gibidir.
sonra da türk aydınları gelir de 'türk eğitim sistemi niye bozuk' diye sorarlar. işte bundan be, halı saha maçında oynama sıkıntısından kaynaklanır bütün psikolojik sorunlar. geçti küçük sergen, geçti, bak abiyley sana hep iyi davrancaklar artık, seni hep iyi oynatçaklarmış, he mi?
yok yeaaaa...
tel örgülerden yanağında tost izi çıkan okul bebesi sergendir bu.
dipnot: bu entry'i hala başına ne geldiğini bilmediğim allahsız kitap hırsızı'na gönderiyorum. mnskym.
