peynirle iyi giden meyvedir. Eskiler karpuz deyince şimdi olduğu gibi büyük diyarbakır karpuzundan ziyade, kara karpuz diye ifade ettikleri, büyük çekirdekli, şekerinden yenmeyen karpuzu anlarlar.
Sabah uyanırsın, gözlerini ovuşturup, bir heyecanla takvime gider gözlerin, aman Allah'ım bugün o gündür, içini bir heyecan kaplar sonra, yemeyip yediren, gerektiğinde ceketini satıp seni okutan babana armağan edeceğin 365 günün belki de en güzel minnettarlık günüdür o gün; sonra bir çiçek, bir torba dolusu şeker ve bir şişe suyla mezarlığın yolunu tutarsın...
sen, benim aşkım ve bebeğimin biricik annesi, ağustosta ülkemizi terk eden leylekler seneye mayısta tekrardan gelecekler ama ben seni her an sevmeye devam edeceğim.
daha olgunlaşmamış insan fikirlerini görebilmemiz ve aynı yazarın 30'lu yaşlara geldiğinde yazdıklarıyla çelişmesini ilerleyen 10 yılda görebilmemizi sağlayacak enfes durumdur.
realite dışında bir durumu anlatan başlık şeysi. türbanlı kadınlar da zaten polis olayım jandarma olayım efenim komando olayım diye ölüyorlardı zaten de olamıyorlardı.
aslında kadınları araba tekeri benzeri bir mal gözüyle gören zihniyetin benzetmesiyle ilişkin bakış açısını da yansıtır kendi içerisinde. patlak dediğiniz kızlar patlak diye gören sizlere düşsün diye bedduayı da içinde barındırmaktadır.
paralı, zeki, yakışıklı, kıskanç olmayan, her istediğini yapan, alan, getiren, en güzel yemek ve salataları hatta mangalı en usta şekilde yapan; olmayan erkektir.
her şarkının bir hikayesi vardır, bu şarkının da olduğu gibi. Çocuk bir kıza aşıktır deliler gibi sevmektedirler birbirlerini ve gün gelir çocuk iki senelik askerlik vazifesi için yollara düşer gurbete gider. Dönüşte sevdiği o güzel kızın zengin ve de yaşlı bir adamlar sırf para için evlendiğini öğrenir. Sonra bu sözler dökülmeye başlar dilinden "sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin" ve sonra bu şarkı dilden dile sanat güneşimize kadar ulaşır ve hepimizin yüreğine dokunan nağmelere dönüşür. Bu da benim hikayem olsun.