her kentin, kasabanın, köyün mutlaka çok ünlü bir delisi vardır.
onları yediden yetmişe herkes tanır.
işte sivaslı heman, sivas'ın böyle bir delisidir.
evet, ama kim bu sivaslı heman? hikayesi ne? derseniz
onu hala öğrenemedim.
o
kafasında uzun sarı bir peruk
üzerinde beyaz ince bir badi
elinde mavi plastik bir kılıç
her daim kepenek caddesinde gezen
deli bir adam.
dönen bir mil etrafına yerleştirilmiş farklı büyüklüklerdeki şişme kristallerden oluşan,
müzisyenin parmaklarını nemlendirdikten sonra dönen camlar üzerine sürtmesiyle çalınan bir müzik aleti.
kristal yerine kurşunlu camdan üretilmişleri de vardır.
benjamin franklin tarafından icat edilmiş olan bu müzik aleti kişilerde davranış bozukluğuna yol açtığı için yasaklanmıştır.
ludwig van beethoven'ın kurşun zehirlenmesinden ölümüne, kurşunlu camdan yapılmış bu müzik aletinin neden olduğu söylenir.
allah kelamı ile aşk!
allah'a aşk, yarattıklarına yarattığından ötürü aşk.
"yaşadıklarını üç harften görenler, çözemezler gizini. bilmezler ki ayn'ın içi cennet, şin'in içi cehennem ve kaf'ın içi de araftır. cennete gönüllü sürgün, metrelerce kuyrukla girenler, sıra aşkın cehennemine geldiğinde koşarak kaçarlar. lutuf penceresini açmadan yola koyulurlar.
ve araf.
ah araf! ah kaf dağının gizi ve zümrüd-ü ankanın varisi. ne tatlı dil, ne sert bakış. ne gerçek ne yalan. ne var ne yok. araf gözlerin gibi, benim arafım senin adın!"