içindeki şeytandır. En karanlık yanımızdır en iyi arkadaşımız. Acı çektikçe güçlenen ve asla bizi yari yolda bırakmıcak olan aynadaki ikinci kişiliğimizdir...
Ey Allah’ım onun içini en iyi sen bilirsin,
Çıkışı nerede bu kalabalık şehrin? Sevdim…
Dudakları suni teneffüs taşıyordu kırılgan nefesime.
Ve kırmızı…
Kırmızı, öylesine şehvetliydi ki dudaklarında,
Adem’in elması görse utanırdı renginden…
Çok sevdim Allah’ım, iman eder gibi;
En çokta bu yüzden günahkarım belki de…Saçları vardı…
Geceyi hasetten öldürecek kadar siyah,
Hasretten boynuna dökülen bir nehirdi sanki.
Penceresi aralanan göğsüne perde…
Hırçın,
Asil,
Ve asi…
Yıldızları koynunda uyutacak gibi...
Yumuşacık,
Uzun,
Ve siyah…
isyan değil Allah’ım bu, yumruğumu sıkmıyorum.
Artık saçlarında gezinemeyen parmaklarımı,
Avuçlarımda boğuyorum…Gözleri…
Suskundu.
Doğuştan sağır olsan anlarsın o bakışların evrensel dilini.
Haykırır gibi bakardı,
Hıçkırırcasına,
Ve gözbebeğinde ışığı kırarcasına…
Kınında kendi gırtlağına dayanmış keskin bir kılıç gibi,
Suskun,
Sessiz,
Hıçkırırcasına.
Öylesine parlardı ki içleri, tarifsiz…
Titreyen ses telini ihbar eder gibi bakardı işte.
Ayrılık demeden, ayrılırdı bakışları gözlerimden.
Ve yere düşerdi sonra…Ve sesi…
Konuştu Allah’ım, duydum sesini!
Sesi…
Kıyametten önce Sur’un ucundaki o son senfoni.
Bir mabedin çöküşü kadar uğultuluydu.
Sesi; harfsiz bir lehçenin tek kelimesi,
Teni terk eden ruhun o son çığlığı,
Dudaklarından akan kırmızı rujun kanıydı sanki,
Sesi, tanımadığım bir melodram ağlıyordu.
‘git’ dedi, git.
Allah aşkına git, öl istersen ve bit…Öldüm kadın!
Dudaklarına,
Saçlarına,
Gözlerine,
Ve sesine…
Sevmekten öldüm seni…Yalnızlığımı tak saçlarına, yokluğumu da…
Benim adım huzur artık, bir daha uğramam sokağına…
Seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlar da...
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor...
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum...
Biraz da kirletti sensizlik beni!
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
"iyiyim"ler yamaladım dilime.
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni...
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni...
Benim derdim yeter bana banane!
Alıştım mı yokluğuna?
Tedirginim aslında,
Biraz kırgın...
Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Ara sıra geliyorsun aklıma, banane diyorum
Vaz mı geçiyorum varlığından?
Ya başkasını seversem?
inan o zaman seni hayatım boyunca AFFETMEM !!
(bkz: Özdemir Asaf)
en iyi bölüm yoktur Erzurum ' hukukla ankara hukuk bir değildir
ama sıralama olursa
tm-1 Uluslararası Ticaret ve( Finans -lojistik)
tm-2 siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler
tm-3 hukuk
tm-1 ve tm-2 bölümleri içinde ingilizceniz iyiyse paraya para demezsiniz.
bir hadise göre dünya üzerine 124.000 peygamber gelmiştir bunların 313 ü habercidir.kuran da adı geçen 25 peygamber vardır.peygamberler uyarıcı oldukları için taşkın milletlere gönderilir ve bir çoğu ortadoğu ve çevresine gelmiştir.