Anadolu üniversitesi , turizm fakültesi , rehberlik bölümünün güzide hocalarındandır.
Hangi vasıflarından başlasam bilemedim. Hani on parmağında on marifet deyimini tam olarak hak ediyor.
Dillere destan e-seminer dersleri vardır ki; AÖF'de herhalde en çok izleme alan derslerdir.
Sektör geçmişinden dolayı çok sağlam bir birikime sahiptir ve her geçen gün bunun üzerine daha ne koyabilirim diye çabalamaktadır. Geleceğe ışık tut, kadın sığınma evleri, köy okulları ve daha nice yardıma ihtiyaç duyan insanlara el uzatmayı kendine misyon edinmiştir. Bu yardım için çevresinde ki herkesi seferber eder. Laf aramızda arkadaş grubunda pos cihazıyla gezdiğine dair söylentiler bile vardır.
Bu kadar iyi, sağlam karakteri birde güzelliğiyle birleşince efsane olması kaçınılmaz oluyor.
Seviyoruz kendisini...
Sözlükte bakteri gibi türeyen ve kemalizmi faşist, anti-demokratik olarak betimleyen islamcı yazarların genel görüşüdür.
islamın devlet yapısında egemen olduğu, kaç ülke de demokrasi vardır acaba?
Özellikle 90'ların ikinci yarısında sigaranın zararını ispatlamaya çalışan yurdum araştırmacılardır.
isviçreli bilim adamları gibi laboratuvara gerek duymazlar, bir sigara ve tırnakla büyük keşifleri gerçekleştirmişlerdir.
"bugün bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın çok büyük kısmı, bu ülkenin geleceğine dair fikrini söylemekten çekinir hale geldiyse... ülkenin geneline bir korku hakim olduysa... ülkenin yarısından çoğu fakir, daha da fazlası gelecekten kaygı duyar haldeyse... birlik ve bütünlüğümüz, neredeyse her alanda keskin çizgilerle ayrışmışsa... kardeşliğimiz risk altındaysa... ortada bir sorun var demektir.
her şeyden önce, korku, doğru karar vermenin, sağlıklı düşünmenin önündeki en büyük engeldir. öyleyse gelin, önce korkularımızdan arınalım. korkunun bizi yanlış yönlendirmesine izin vermeyelim. sağlıklı düşünmenin önündeki engelleri kaldıralım. madem demokrasiyi dilinden düşürmeyen bir hükümetimiz var, demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanalım. böylece demokrasimizi ve bizi yönetenlerin samimiyetini de test etmiş oluruz.
bizler, yüzlerce yıl etle tırnak gibi birbirine bağlı, bir arada yaşamayı başarmış yurttaşlar olarak, bu birlik ve beraberliğin gücünü tüm dünyaya bir kez daha ispatlayalım. sorunlarımızı, dertlerimizi, sıkıntılarımızı tek bir eylemde birleştirip, sesimizi önce bizi yönetenlere, sonra da tüm dünyaya duyuralım.
1 mayıs 2011 tarihinden itibaren, her akşam, saat 21.00da, tekrar tek yürek, tek ses olalım. 1 mayıstan, 13 hazirana kadar, her akşam saat 21.00da, ışıklarımızı 1 dakikalığına açıp kapatarak, geleceğimize sahip çıkalım. bir olursak, başaramayacağımız şey yok. bu ülkenin geleceği, birlik olmaktan geçiyor. sen yoksan, bir eksiğiz, unutma!"
sürekli aydınlık için 12 hazirana kadar one mınute karanlık diyoruz!
sol portal tarafından açılan, internet üzerinden yayın yapan radyo kanalıdır.
şimdilik sadece 21 ile 24 saatlari arasında yayın yapmaktadır.
ilk hedeflerini tüm gün yayın yapmak olarak belirlemişlerdir.
yurdumuzda çağdışı bir düzeni kurmak uğruna cumhuriyetimizin bütün değerleri, kazanımları aşındırılmakta, haraç-mezat satılmakta, ülke bütünlüğüne kastedenlerin cesaretlerini artırıcı pazarlıklar aralıksız sürdürülmektedir.
ülkemiz emsali görülmemiş yolsuzluklarla talan edilirken, her geçen gün halkımız daha da yoksullaştırılmakta, bugünü ve geleceği karartılmaktadır. cemaat mensupları devletin bütün kalelerindeki kilit noktaları işgal ve tahkim etmiş bulunmaktadır. devletin kilit görevlerinde bulunanlar attıkları her adımda cemaat mensuplarını kayırmakta, desteklemekte, hatta devletin düzenlediği sınavlara dahi aynı amaçla hile ve desise karıştırdıkları gün yüzüne çıkmış bulunmaktadır.
diğer yandan yurttaşların anayasal hakları çiğnenmekte, anayasal kurumlar işlevsiz hale getirilerek keyfi ve baskıcı uygulamalar hayata geçirilmekte, insan hak ve özgürlüklerine her gün yeni darbeler indirilmektedir.
ülkemizde adalet mülkün temeli olmaktan çıkmış, zulmün aracı haline gelmiş bulunmaktadır. siyaset, medya, emniyet ve adaletin seçmece simalarından oluşan mahşerin dört atlısı, kendinden yana olmayanlara karşı acımasız bir kıyamı, kendine özgü bir cihadı başlatmıştır. bu konuda t.c. başbakanı hiç çekinmeden, açıkça taraf olmayan bertaraf olur diyerek, yandaşlarına ruhsat ve cesaret, karşısında olanlara da gözdağı vermiştir.
bu kıyamda esas hedef, iktidarın boyun eğdirmek, baskı altına almak istediği sivil ve asker türk aydınları olmuştur. muvazzaf ve emekli olmasına bakılmadan, kemalin askerlerine cumhuriyete ve devrimlere bağlılıklarının kefaretini ödetmek için davalar açılmış, hiçbir gerçek kanıt olmamasına rağmen yüzlerce kişi terörist oldukları suçlamasıyla parmaklıklar ardına konmuştur.
bu yolda daha pervasızca yol almak istercesine mahşerin dört atlısı, son yasal düzenlemelerle yeni zırh ve silahla kuşandırılmıştır.
iktidar yüce divanda yargılanma olasılığına karşı, anayasa mahkemesinin yapısını değiştirmiş, yüksek mahkemenin yarıdan fazlasının hukukçu olmayanlardan oluşmasını sağlamıştır.
özel yetkili mahkemelerde görevli savcı ve hakimlerin haksız, hukuksuz eylem ve klişe kararlarının bedelini ödememeleri için haklarında açılan tazminat davalarının bedelini devletin, daha doğrusu halkımızın ödemesi için özel yasa çıkarılmıştır. iktidarın sağladığı bu dokunulmazlık zırhı, cemaatin güdümündeki savcı ve hakimleri hukuk cinayetlerini işlemeye devamda cesaret verici olmuştur.
cemaatin güdümündeki emniyetin esas zırhı sehven kelimesinde saklıdır. sehven yapılanların doğurduğu sonuç başkaları için ne kadar vahim olursa olsun sorgulanamaz. yapanların haklarında
işlem yapılabilmesi için imamdan ve en tepelerden müsade almak gerekir.
dokunulmazlık zırhından yandaş medya da nasiplenmiştir. özel olarak çıkarılan bir yasa ile soruşturmanın gizliliğini ihlal ve adil yargıyı etkileme suçlarını işleyenlere af getirilmiştir. bu suretle aydınlarımıza ve kemalin askerlerine karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla başlatılan ve sürdürülen çirkin kampanyaların kalemşor ve silahşorlarına ceza verilebilmesinin önü kapatılmıştır.
ben çetin doğan, parmaklıklar ardına konan kemalin askerlerinden bir numaralı sanığım. bir zamanların genelkurmay harekât başkanı, jandarma asayiş komutanı, ege ordusu komutanı ve de son olarak da birinci ordu komutanı bugün mahşerin dört atlısının tertibi ile boynumda asılı duran balyozun bir numaralı sanığı yaftasının er ya da geç, dün görevdeyken göğsüme takılan üstün hizmet ve üstün cesaret ve feragat madalyalarından daha fazla övünç kaynağı olacağından kuşku duymuyorum.
bu nedenle mahkemedeki duruşmamda, meşru zemini olmayan, daha başlamadan dayandığı bütün kanıtların çürütüldüğü, hukukun, hak ve adaletin çiğnendiği, yok sayıldığı bir davanın sanığı olamaz diyerek savunma yapmadım.
savcı ve hâkimlerin yüzlerine bu davayı tezgâhlayan mahşerin dört atlısının parmak izlerini göstererek kendi iddianamemi okudum. gösterdiğim bütün kanıtlara rağmen kılları kıpırdamadı. buna karşılık söylediklerimi yüce türk ulusu ve gelecek kuşaklar tarafından tarihe not düşen bir tanığın manifestosu olarak algılanacağından emin olduğumu bildirdim. kitaplaştırdığım iddianamemi şu cümlelerle sonlandırdım:
halkımız inançlıdır ve haksızlık karşısında susanların dilsiz şeytan olduğu söylemi yüreklerine ve beyinlerine kazınmıştır.
halkımız inançlıdır ve de bir haksızlık görürseniz önce elinizle, elinizle yapamazsanız dilinizle, dilinizle yapamazsanız kalbinizle düzeltin kutsal söylemi vicdanlarında yankılanır.
bu nedenle 12 haziran 2011de sandığa giderek kendi eliyle adaletin ülkemizde tekrar mülkün temeli olmasını sağlama yolunda gerekeni yapacak, dilsiz şeytanlara, mahşerin dört atlısına dersini verecektir.
savcı ve hâkimlerin yüzlerine okuduğum iddianamemde söylediğim bu sözlere yürekten inanıyorum. bu dava sürecinde yandaş medyanın yarattığı bilgi kirliliğine rağmen halkımızın büyük çoğunluğunun yakın ilgi ve desteğini gördüm. sergilediğim dik duruşta bu bana güç verdi, vermeye devam ediyor.
bundan aldığım cesaretle, halkımızın aydınlıklara yürüyüşünde katkı sağlamak, yurttaşlarımızın yarına daha güvenle bakabileceği bir türkiye yaratmak için politikaya atılmaya karar verdim.
ülkemizin birlik ve dirliği ağır bir tehdit altındadır. bu tehdide son vermek bizlerin elindedir. bu, çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. artık bu talana, yurttaşların demokratik hak ve özgürlüklerinin tasallutuna, yoksulluk ve yolsuzluklara son verme zamanıdır. bu yolda bana inanmanızı ve güvenmenizi istiyorum. ülkeme 43 sene alnımın akıyla hizmet verdim. hayatımın bundan sonrasında ülkemin aydınlığa çıkış yolunda hizmet verebilmek için istanbul 2nci bölgesinden cumhuriyet için güçbirliği bağımsız adayı olarak katılıyorum.
seçilirsem sesim sizin sesiniz olarak türkiye büyük millet meclisinde ve bütün yurt sathında çınlayarak dalga dalga yayılacaktır.
meclise girersem, laik demokratik cumhuriyeti korumak ortak paydasında birleşeceklerin az olmayacağına inanıyorum. bu ortak paydada birleşenler mecliste önce bir denge unsuru, daha sonra da bir hareket üssü olarak, belirttiğim amaçlar doğrultusunda özenle görev yapmasını sağlamak için hiçbir gayreti esirgemeyeceğim.
bu yolda partili ve partisiz bütün yurttaşların da benden desteklerini esirgememelerini istiyorum. özellikle oylarını ehveni şer anlayışı ile bir partiye kerhen vermeyi düşünenler ile seçim sandığına gitmeme kararında olanlara sesleniyorum. bu seçimlerde ülkenin kaderi belirlenecektir. ya hep birlikte karanlıktan aydınlığa çıkacak, ya da yalanın, yandaşın, talanın ve atlantik ötesindeki i̇mamin tutsağı olacağız.
eğer laik demokratik cumhuriyetten yana isen,
eğer ülkende korkmadan ve özgürce yaşamak istiyorsan,
eğer ülkende adaletin mülkün temeli olmasını istiyorsan,
eğer mahşerin dört atlısının talanından, tasallutundan, ülkeni ve geleceğini kurtarmak istiyorsan,
eğer mecliste bir fark yaratmak istiyorsan, cumhuriyet yıkıcılarına, talancılara, yalancılara ve de eyyamcılara geçit vermek istemiyorsan, seçim sandığında mührünü doğru yere vur!
eğer istanbul 2nci bölge seçmeni isen, bu doğru yer, bağımsız adaylar içerisinde çetin doğanın isminin olduğu yerdir.
büyük devrimci hanefi yoldaşın ayni örgüte üye oldugu için silivride yatan sdp genel başkanı rıdvan turan ile birlikte istanbuldan aday gösterilecegi söylentileri kulislerde dolaşmaya başlamış. * tkp ve ödp'de adaylık için "hanefi avcı istedigi takdirde kapılarımız her zaman açık" şeklinde açıklamada bulunmuşlar.
yandaş basının her zaman ki gibi anadolu üniversitesi'ni ve eskişehir'i hedef alan bir haberi.
yorumsuz olarak haber;
--spoiler--
geçtiğimiz günlerde okul içerisindeki bir sergi açılışında kazanda kaynatılarak öğrencilere sıcak şarap dağıtılmasıyla gündeme gelen anadolu üniversitesi güzel sanatlar fakültesi, şimdi de kantindeki panolara küfürlü, cinsel içerikli yazıların yazılması ve erotik resimlerin çizilmesiyle dikkat çekiyor.
öğrencilerin eğitimle ilgili fikirlerini yazmaları için hazırlanan söz konusu panolarda yer alan yazılardan bazıları şöyle:
eşcinseller bu fakültede var, hepimiz e...cinseliz, n... sapına kadar, ben bir kız alemmeye v.is, bunu yazan..t. okuyanı.k..., bende g..üm, i̇... olmak istiyorum, "g... verenler içinizde, i̇... o.. (ifadeleri sansürleyerek aktarıyoruz).
okul yönetiminin söz konusu panolara bu şekilde yazı yazılması ve resim çizilmesini müsaade etmesi ise dikkat çekiyor. fakülteyi ziyaret eden ö.t. isimli bir vatandaş ise 'fakülte görevlileri böyle bir çirkinliği nasıl izin veriyor?' diye tepki gösterdi. ö.t., 'bu ne biçim çağdaşlık, bu ne biçim eğitim merkezi. böyle bir eğitim merkezi olabilir mi? burada yazılanların köprü altlarına yazılanlardan farkı yok. burası köprü altımı yoksa bir eğitim merkezi?' diye konuştu.
--spoiler--
zaten üniversitelerimizin tek sorunu bunu yazan tosun okuyana kosun yazısı. mehmet pakdemirli gibi demokrat,aydın rektörler olsa böyle ahlaksızlıklar yaşanmayacak. sıkıysa yazsınlar valla kimliklerini toplatıp okuldan atar. zaten hep allahsız 68 kuşagı bunları şımartıyor.
ortalama olarak 15 gün bir teke tek yada bay jölenin programına katılan nakşibendi hocası.
sorulan sorular süper;
altaylı : hocam birden fazla kadınla ilişkiye girmek yani grup yapmak günahmıdır?
cübbeli : tabi günahtır ya herkez birbirinin şeyini görecek, olur mu öyle şey.
cevap üzerine altaylı yarılıyor. heralde aklına cübbelinin gizli çekim görüntüsü geliyor.
degerli hocamız montaj diyerek olayı yalanlıyor.
söze gerek bırakmayan haber;
3 aylık kabızlık sorunun ardından hastanelerine başvurduğunu kaydeden doktor:
"hastanın tomografisini incelediğimizde şaşkına döndük. hastanın karnı tamamen kalın bağırsakla doluydu. kalınbağırsağı içinde tamamen dışkı kaplıydı. kalınbağırsağı en fazla 15 santimetre olması gereken çapı 60 santimetreye çıkmıştı. böyle büyük bir barsak görmedik. 3 ay tuvaleti çıkamamak çok nadir görülen bir tanı. patoloji sonrasında bunun hangi hastalığa bağlı olarak geliştiğini tespit edeceğiz" diye konuştu.
ameliyat esnasında doktorları düşünemiyorum. o koku, bir sis bulutu.*
"eskişehir anadolu üniversitesi güzel sanatlar fakültesi'nde öğrencilerin yaptığı resimlerden oluşan serginin açılışında öğrencilere kazanda kaynatılan sıcak şarap ikram edildi.
bazı öğretim üyeleri, kepçeyle şarap dağıtımının yapıldığı sergiye küçük yaştaki çocuklarıyla birlikte katıldı. geçtiğimiz günlerde aynı üniversitenin iletişim fakültesi'nde de öğretmen ve öğrencilerin birlikte katıldığı içkili kantin partisi yapılmıştı."
kaynak: zaman
ortalama her hafta anadolu üniversitesi'ne sitematik bir şekilde saldıları yapan zaman gazetesinin haberidir. tarihe bir not düşelim, umarım bunlar yapılacak bir komplonun öncü işaretleri degildir. bu arada isteyen içer istemeyen içmez zaman'a mı kaldı çetelesini tutmak.
türk solu ve ileri yayınları'nın bünyesinde yeşeren yeni bir parti. kendilerini ulusal sol, milliyetçi, devrimci parti olarak tanımlıyorlar. türk solunun başyazarlığını gökçe fırat yapmaktadır. kendisi "türk oğlu, türk kızı türklüğünü koru" , " kürt sorunu yok, istilası var" gibi sansasyonel yazıları ile tanınıyor. bir zamanlar işçi partisinin gençlik örgütü olan öncü gençlikte çalışmalarda bulunuyordu. zaman içerisinde perinçek ile arası aralarında ipler kopmuştur. perinçekler gökçe fırat'ı mit'in elemanı olmakla suçlamışlardır. gökçe fırat'da her platformda perinçek grubunu hedef almıştır. muhtemelen kurulan bu yeni partinin fikir babası veya da lideri olacak kişi gökçe fırat'dır. partinin internet sitesinde yer alan bir makale:
Türkiyede 50 'nin üzerinde siyasi parti varken yeniden mi bir siyasi parti
Evet çünkü Türkiye'de hâlâ Atatürkçü bir parti yok!
Türkiyenin siyasal rejimi sözde çok partili demokrasi, ama sağıyla soluyla
partilerin birbirlerinden program olarak farkı yok. Eğer bu tür bir parti
kurulacak olsa, doğru o partiler yığını içine bir tane daha eklemiş olursunuz.
Ama bu çok partili kandırmaca içinde temsil edilmeyen ve kendisine yer
verilmeyen büyük bir kesim var.
Atatürkçü Parti işte bu kesimlerin sesi ve temsilcisi olmak için kuruluyor."
"Cumhuriyetimizin en önemli kazanımlarından biri olan Üniversitelerde görev yapan öğretim elemanları olarak, "Ergenekon" adı ile anılan soruşturma sürecinde yaşanan gelişmeleri başından beri kaygıyla izliyoruz.
Bunun bir parçası olarak tüm yaşamını bilime, çağdaş eğitime, insanların yararına, toplumun aydınlanmasına adamış bulunan rektörler ve bilim insanlarımızın hukuka ve insan haklarına aykırı uygulamalar karşısında bırakılmalarından rahatsızlık duyuyoruz.
Akademisyenlerin evlerinin, çalışma odalarının basılmasını, sağlıklarının tehlikeye atılmasını, üniversitelerde bir suç yuvası gibi aramalar yapılmasını, üniversitelerde her zaman çatışmalara karşı özveriyle görev yapmış rektörlerin ve saygın biliminsanlarımızın kamuoyuna "terör suçlusu" olarak tanıtılmasını kabul etmiyoruz.
Üniversitelerin, Atatürk ilke ve devrimleri konusunda taraf olması gereğine inanan bizler, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında toplumumuzun tepkilerini paylaşıyor, bu süreçte tutuklanan, gözaltına alınan veya soruşturmaya uğrayan değerli aydınlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz.
Cumhuriyet değerlerini savunup geliştirmeyi, yaşamlarının en önemli amacı haline getirmiş aydınlarımıza karşı yürütülen "sürek avı", Türk toplumunun saygınlığını da zedelemektedir. Bu koşullarda devleti, basını ve halkımızı uyararak tepki göstermeyi sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz."
yaşamı boyunca hiç bir iş başaramamış, hiç bir yetenegi olmayan insanların, hakaretler savurarak kendi egosunu tatmin etmek için üzerinden toplayarak nazım'a atma eylemidir.bu tiplere sorsan bir kitabını okudun mu, hangi şiirini okudunda üzerindeki boku ona atmaya kalkıyorsun desek alacagımız cevap "ama o komünist" , "o bir ateist" vb cümlelerdir.onlar o küçük beyinlerinde o koca , ulu çınardan ancak bunu anlaya bilmişlerdir.zaten o beyinle daha fazla bir şeyler anlamasını beklemek hata olurdu.zaten hocaları neydiki bunların bunlar ne olsun.anca onların zekası kafatasını elleyip ırkını belirlemeye yeter.nazım yeterki bu ülke abd'nin sömürü ülkesi olmasın diye , abd 'nin çıkarları için mehmetçigimiz ölmesin diye mücadele verirken onlar sadece yeterki nazım'a muhalif olmak uğuruna amerikanın kucagına oturup boyunlarına abdnin taktığı tasmayla ülkemizde kuduz köpekler gibi saldıracak yer aramadı mı?onlar ilk başta bunun hesabını versin ondan sonra üzerlerindeki bokları atacak yer arasınlar.