gelen mesajlar, destekler, bana "bu ne ki?" diye anlatılanlar beni çok mutlu etti bilesiniz sevgili yazarlar.
emindim yanlış anlamayın, bahsettiğim kişi hakkında yazdıklarımdan emindim, daha onun attığı ilk mesajda niyetinden emin oldum. sadece inandırmam gerekeni inandıramadım. bana öyle şeyler anlattınız ki, yazdığım yerden daha fazla nefret ettim, sanki mümkünmüş gibi..
anlamanız gereken bir şey var. bana kiminiz "niye bu kadar kafana takıyorsun? yaz geç. eğlen geç." dediniz. bu ben değilim. bunu yapamam. sadece konuşmuyor, yazıyorsunuz diye, kişiliğini nasıl tamamen değiştiriyorsunuz? ben buna hayret ediyorum. önünüzde yaşanan bir taciz olayına "eğlen geç." diyebilir misiniz? diyemezseniz burada da demeyin. burada gerçekten toplumdan uzaklaştırılması gereken bireyler var ve ben bunu görmezden gelemedim.
yazımı yazdıktan sonra, bana inanmayan kişiler de oldu. nickaltımdan bakabilirsiniz. orada en karşıt yazı gördüğünüz üzere bir yetkili tarafından yazıldı. konuştuk. kendisine kızgın olmadığımı tekrar söylemek istiyorum. bana artık hak veriyor mu bilmiyorum. ancak bunu okuyorsa eğer, dediklerimi tekrar düşünmesini, anlattığımdan fazlasını da öğrendiğime emin olsun. belki ona göre davranır. öyle umuyorum. öyle birine beziyor..
gelen en büyük eleştirilerden birisi "kabul etmeseydi yetkili teklifini." idi. artık gidiyorum, bu yüzden bunun da cevabını veriyorum.
bana sordu; ne diyorsun?
"ol" dedim. demez olaydım.
neden dedim?
çünkü o zaman durumun vehametinden haberim yoktu. bu konuda hak yenmesini istemiyorum. yapılan yanlışlar, ahlaksız tavırlar ortadadır. ekstra hiçbir şey katmanıza gerek yok. hikayeyi çekiştirmenize gerek yok. olduğu yönüyle, olduğu kadarıyla yeterlidir.
bu konuda bir ricam da var.
size bahsettiğim kişinin davranışlarını, gösterdiğinden ne kadar farklı olduğunu anlattım. kandıranın o olduğunu söyledim. suçluyu başkası sanmayın. suçlu kandırmaya çalışandır. başkası değil.
gelelim veda kısmına...
burası kötü insanlarla dolu bir yer değil. muhabbet ettiğim, halihazırda konuştuğum insanlardan özür diliyorum. iyi adamdı diyecek olanların olması benim için kafidir.
ancak artık burada durmanın bir manası yok.
pişman olduğum şeyler de var, ama sonuçtan memnunum. kimin ne olduğunu gösterdiğim için mutluyum.
göstere göstere bahsettiğim kişinin ne denli birisi olduğunu önüne dizdim ya önüne dizmem gerekenin, bu da benim zaferimdir.
pişman olduğum ise, bunu yaparken incittiklerimdir. böyle sert olunmasaydı belki, bu kadar kesinlik kazanmayacaktı bu iş, onun da farkındayım.
her şeyde bir hayır var.
bir kadinın aldığı her kararın sorumluluğunun bir parçası bendedir. sözlük içinde eleştirdiğiniz her şeyin kararını da beraber aldık. "olmaması lazımdı böyle" dediğiniz şeylere sonradan katıldığım da oldu. ancak hata yapıyoruz, ben de yaptım.
"hiç yetkili olmamalıydı! "
evet olmamalıydı.
buna artık tüm kalbimle katılıyorum.
çünkü böyle insanların kirlettiği bir sıfatın içinde yer alması, aranızda en çok beni üzüyor.
bir kadin benim gözümün nurudur.
"niye böyle davrandın?" diyebilirsiniz. bu da bizim özelimiz kalsın. sadece denemediğim bir şey kalmadığına emin olmanızı isterim.
onu tanıyana kadar bu sözlüğe yazmaya, tanıdıktan sonra gözüm üzerinde olsun diye giriyordum zaten.
olmadığı yerde kalmak da istemiyorum.
birkaç saattir uzanıyorum. saat sabah 5:35 ve yapabileceğim çok şey kalmadı. durumumun en kötü yanı ne biliyor musunuz? an itibariyle ebeveynlerimle aynı odadayım. bana bakıp duruyorlar, ve geriye dönüp, onlara bakıp ağlamak ya da çığlık atmak dışında hiçbir şey yapamam. gözleri bana odaklanmış durumda ve ağızları açık. çok keskin bir kan kokusu var ve korkudan donmuş durumdayım.
olay şu. uyuyor olmadığımı hissettirdiğim ilk anda, yarrağı yedim. öleceğim ve yakınımda beni kurtaracak hiç kimse yok. çıkış için bir yol arayıp duruyorum ama aklıma gelen tek fikir kapıya koşup, dışarı çıkmak ve komşularım duyar umuduyla çığlık atmak. riskli olduğunu biliyorum, ama burada kalırsam, kesinlikle öleceğim. benim uyanıp, başyapıtını görmemi bekliyor.
büyük ihtimalle neler döndüğünü merak ediyorsunuz. bazen aceleci olabiliyorum.
3 saat önce, evin diğer tarafından gelen çığlıklar duydum. tuvaleti kullanmam gerektiğini farketmeden önce ayağa kalktım ve sesi kontrol etmeye gittim. akıllıca olanı, yani soruşturma yerine, önce tuvalete girdim. o an kendi aptalca davranışlarım yüzün kendimi öldürmüş olabilirdim. ama aslında işimi yapıp ve tuvaletin dışına bir göz gezdirdim. halının üzerinde kan vardı. çok endişelenip odama geri koştum. çarşafların arasında saklanmaya başladım, benim gibi bir korkağa yakışacak şekilde. kendimi uykuya geri dönmeye ikna etmeye çalıştım, bunun sadece bir garip bir rüya olabileceğine de.
ama odamın kapısının açıldığını duydum. korkmuş bir çocuk gibi, battaniyemin altından odamı izlemeye çalıştım. ölü anne babamı odamın içinde sürükleyen bir şey gördüm. insan değildi. emin olduğum tek şey bu. keldi, gözleri yoktu ve çıplaktı. bir dağ adamı gibi yürüyordu ve kamburlaşmıştı ebeveynlerimi sürüklerken. ama o şey bir dağ adamından çok daha zekiydi. ne yaptığının farkındaydı.
babamı yatağımın kenarına dikti, benimle yüzleştirdi. ondan sonra annemi sandalyeye oturttu ve onu da bana bakar halde bıraktı. derken elini duvarlara sürtmeye başladı, yaptığı şeyi kanla renklendirdi ve şeytan pentagramını ortasına bir daire çizdi. başyapıt olarak adlandırılabilecek bir şey yapmıştı. bitirmek için, karanlıkta okuyamadığım bir mesaj yazdı içine.
ardından yatağımın altına geçti, saldırmak için beklercesine.
en korkuncu ise, gözlerim karanlığa alıştı ve artık duvardaki yazıyı görebiliyorum. bakmak istemiyorum, çünkü düşünmesi bile korkunç. ama ölmeden önce bakmam gerektiğini hissediyorum.
yaratığın başyapıtına bakıyorum..
"uyanık olduğunu biliyorum."
Kabuslar evi serisini izlediniz mi?
Tam bir Çağan Irmak harikasıdır.
Araya müziğini sıkıştıralım;
Vikipedi'den hemen bir tanım (ç)alalım.
"Kabuslar Evi, birçok farklı hikâyeden oluşan, ortak noktası eski bir köşk ve bir emlakçı olan gerilim-korku dizi filmidir. Bu köşke gelen kişilerin başından geçen gizemli, geçmişin bir köşesinde sıkışıp kalmış ve doğaüstü kimi olayları anlatır."
"Türkçe'de 'saçı başı karmakarışık, üstü başı özensiz kadın' anlamında kullanılır, zaman zaman Alkarısı'na tekabül eder.
Çarşamba gecesi işe başlanırsa, kızan ve o eve kötülük yapan kötücül çirkin bir kadın olarak tanımlanan Çarşamba Karısı, gelip -genelde- evin çocuğunu kaçırır. Yine Anadolu inançlarında haftanın belirli bir günü, yarım kalan işlerin olduğu evlere gelerek işleri karıştıran, insanlara kötülük yapan dişi varlık olarak tanımlanır.
Çarşamba karısından korunmanın bir yolu olarak, salı gününden çarşamba gününe yarım kalmış bir iş bırakılmaz.. Sözgelimi, örmekte olduğunuz bir kazak salı gecesi henüz bitmemişse, çarşamba karısı gelip kazağın örülmüş olan yarım parçalarını söker ya da karmakarışık eder. Bu yüzden kimi yörelerde çarşamba günü ev hanımlarının tatil günü gibidir. çamaşır yıkanmaz, ev süpürülmez vs.
Mitolojik bir yaratıktan ziyade hortlak, hayalet, -genel anlamda- cin, peri, öcü, dunganga türünde bir memorat unsurudur."
Bizim ilgilendiğimiz kısım, alkarısına tekabül ettiği kısım. Gelelim,
"Alkarısı - Türk, Anadolu ve Altay halk inancında lohusa dönemindeki kadınlara ve atlara musallat olduğuna inanılan yaratıktır. Efsanenin temeli Şamanizm'e kadar uzanır. inanışa göre lohusaların ve yeni doğmuş çocukların ciğerleriyle beslenir. Alkarısından korunmak için çeşitli çarelerin olduğuna inanılır. Lohusa kadını yalnız bırakmamak, ışıkları sürekli yakmak, başucuna Kuran koymak, yüzünü kırmızı örtüyle örtmek bunlardan bazılarıdır. Albastıya neden olduğuna inanılır. Albıs adlı yaratık ile de alakalıdır."
"Albastı bir varlığın adından daha ziyade, neden olduğu hastalığı ifade eder. Albastı olan kişiye Albıstar adı verilir. Boğucu sıkıntı. Sara hastalığı. Lohusa humması denilen ve yüksek ateşle ortaya çıkan, temizliğe dikkat edilmediği için meydana gelen hastalık. Bunlara bağlı baygınlık. Bir çeşit korku halidir. Gebe kadın kan kaybetmeye başladığında değişik varlıklar görmeye başlar. En çok korktuğu şey gözünün önüne gelir. Bunun sonucunda bazen bayılır. Alkarısı o esnada göğsüne dizleriyle çökerek soluğunu keser. Hatta ölüme bile neden olabilir. "
____
Çarşamba karısı,;
Evdeki henüz yeni doğmuş çocuğunuzu, çarşamba gecesi kaçırıp, ona ait ne anınız varsa silen, çocuğunuz olduğunu dahi, siz yatarken size dokunarak unutturan bir varlıktır.
Binlerce yıldır devam eden bu hikaye ile ilgili bulabileceğiniz pek çok kaynak mevcut.
iyi hatırlanmış, iyi saklanmış bir uydurma mı?
Yoksa gerçekten ateş olmayan yerden duman çıkmaz mı sözlük?
Onlar, Allah'ın yarattığı cinleri, O'na(Allah'a) ortak kıldılar. ilimsiz bir şekilde, O'na(Allah'a) oğullar ve kızlar uydurdular. O(Allah), onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir ve yücedir.
(Allah), gökleri ve Arz'ı örneksiz yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi(zevcesi) yoktur. O, her şeyi yaratmıştır. O, her şeyin Alim'idir.
O gün (Allah) onların hepsini toplar: "Ey cin topluluğu, siz insanlardan kendinizi çoğaltmak istediniz." (Bunun üzerine) onların(cinlerin), insanlardan dostları olan kimse dedi ki: "Rabb'imiz, bazımız, bazımızdan yararlanıp, bizim için takdir ettiğin süreye ulaştık." (Allah) dedi ki: "Allah'ın dilediklerinin dışında onların barınağı ateştir, orada kalıcıdırlar. Muhakak senin Rabb'in Hakim'dir, Alim'dir."
işte böyle, kazandıkları sebebiyle zalimlerin bazısını, bazısına dost kılarız.
Ey cin ve insan topluluğu, size, içinizden ayetlerimi size açıklayan ve sizi bu karşılaşma gününüzle uyaran resuller gelmedi mi? Dediler ki: "Biz kendimize şahidiz." Dünya hayatı onları aldattı ve onlar, şüphesiz kendilerinin kafir olduklarına da şahit oldular.
(Allah) dedi ki: "Sizden önceki geçmiş cin ve insan topluluklarının arasına; ateşe girin!" (Ateşe) giren her bir ümmet, kardeşi olan (ümmete) lanet etti, ta ki hepsi orada toplanıncaya kadar. Sonradan gelen bir ümmet, onlardan önce olanına dedi ki: "Rabb'imiz, bunlar bizi saptırdılar, onlara ateşten azabın katlısını ver." (Allah) dedi ki: "Her biri için (azap) katlıdır ancak siz bilmezsiniz."
Muhakkak Biz, cehennem için cinlerden ve insanlardan çokça yarattık. Onların kalpleri vardır onunla anlamazlar, onların gözleri vardır onunla göremezler, onların kulakları vardır onunla duyamazlar. işte onlar hayvanlar gibidir bilakis onlar daha da sapmıştır. işte böyle olanlar gafil olanlardır.
Şayet Rabb'in dileseydi, insanları tek bir ümmet kılardı. (Hakk'a) muhalefet edenler, devam eder.
Ancak Rabb'inin acıdıkları müstesna. (Rabb'inin) onları yaratması böyledir. Rabb'inin kelimesi tamamlanmıştır: "Elbette cehennemi, tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım."
De ki; şayet cinler ve insanlar, bu Kur'an'ın benzerini getirmek için toplansalar, birbirlerine yardım etseler dahi onun bir benzerini meydana getiremezler.
Biz meleklere dediğimiz zaman: "Adem'e secde edin!" (Melekler), iblis müstesna, secde ettiler. O, cinlerdendi. Böylece Rabb'inin emrinden dışarı çıktı. Beni bırakıp, onu ve soyunu mu veliler edineceksiniz? Onlar(şeytanlar), sizin düşmanlarınızdır.
Zalimler için, ne kötü bir (tercih) değiştirmedir. Ne göklerin-Yer'in yaratılmasında, ne de kendilerinin yaratılmasında, Ben, onları şahit tutmadım. Ben, saptırıcıları, yardımcı edinen de değilim.
Süleyman'a, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgarı (verdik). Erimiş bakır kaynağını onun için akıttık. Ve cinlerden de Rabb'inin izniyle onun elinin altında çalışan (kimseler) vardı. Onlardan kim emrimizden sapacak olsa, ona ateş azabını tattırırız.
(O cinler), ona(Süleyman'a) dilediği mihraplar, temsiller(heykeller), oyma tekneler ve sabit kazanlar yapıyorlardı. (Ey) Davut Ailesi, teşekkür edin. Kölelerimden teşekkür edenler azdır.
Ne zaman ki onun(Süleyman'ın) ölümünü takdir ettik. Onun ölümünü cinler anlamadı ancak onun asasını yiyerek yere düşmesine sebep olan bir arz canlısı(ağaç kurdu), onun ölümünü fark ettirdi. Şayet cinler gaybı bilselerdi, aşağılayıcı bir azabta(Süleyman'ın emrinde) kalmazlardı.
O gün (Allah), onların hepsini bir arada toplayacak, sonra meleklere diyecek ki: "Bunlar size mi köle oluyorlardı?"
(Melekler) derler ki: "Seni tenzih ederiz, bizim velimiz sadece Sen'sin. Bilakis onlar, cinlere köle oluyorlardı ve onların çoğu, onlara(cinlere) iman ediyorlardı."
Biz, onlara yakınlar(cin-şeytanlar) hazırladık. Onlar(cin-şeytanlar), onların önlerinde ve arkalarında olanları güzel gösterirler. Onlardan önce geçmiş olan ümmetler içindeki insan ve cinler gibi, onlara da söz(azap) hak oldu. Muhakkak onlar hüsrana uğrayanlardır.
Kafirler dedi ki: ''Rabbimiz, insanlardan ve cinlerden bizi saptıranları bize göster; en aşağılıklar olmaları için onları ayaklarımızın altına alalım.''
Bunlar(hakkı örtenler) üzerine, onlardan önce yaşamış olan insan ve cin toplumlarına olduğu gibi söz(azap) hak olmuştur. Muhakkak böyle olanlar, hüsrana uğrayanlardır.
O zaman ki; cinlerden Kur'an dinlemek isteyen bir topluluğu sana yöneltmiştik. Orada hazır oldukları zaman dediler ki: ''Susun!(Dinleyin!)'' Kur'an'ı dinledikten sonra oraya, kavimlerini uyarıcı olmak için döndüler.
(Cinler) dediler ki: ''Ey kavmimiz, muhakkak biz, Musadan sonra indirilmiş bir kitap dinledik ki, önündekini (Tevrat'ı) tasdik ediyor, oraya Hakk'a; doğru yola iletiyor.''
''Ey kavmimiz, Allah'ın çağrısına icabet edin ve ona iman edin ki; sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.''
''Her kim Allah'ın çağrısına icabet etmezse, Arz'da O'nu aciz bırakacak değildir ve O'nun dışında da bir dost yoktur. Böyle olanlar(Allah'ın çağrısına uymayanlar), apaçık bir sapıklık içindedirler.''
Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve Arzın sınırlarından, nüfuz etmeye(aşıp-geçmeye) güç yetirebilirseniz, yapın! Nüfuz edemezsiniz, ancak bir 'sultan'(üstün bir güç) müstesna.
Siz ikiniz(cinler ve insanlar), Rabb'inizin hangi nimetlerini yalan sayıyorsunuz.
Üzerinize bir 'ateş topu' ve 'nuhas'(manyetik şok dalgası) gönderilir ve yardım da olunmazsınız.
(Ey Muhammed) de ki: "Cinlerden bir grubun beni dinlediği bana vahyedildi." (Cinler) dediler ki: "Muhakkak biz, hayret uyandırıcı bir Kur'an dinledik."
"O doğruluğa iletiyor ve ona iman ettik. Elbette Rabb'imize hiç bir kimseyi ortak koşmayacağız."
"Muhakkak Rabb'imiz Azamet ve ululuk sahibidir. O bir arkadaş ve evlat edinmemiştir."
"Doğrusu bizim beyinsizimiz(iblis), Allah konusunda saçma şeyler söylüyor.''
"Doğrusu biz, cinlerin ve insanların Allah'a karşı yalan söylemeyeceğini sanmıştık."
''Muhakkak insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlar; onlar da, onların azgınlıklarını artırırlar.''
''Sizin zannettiğiniz gibi, onlar(cinler), Allah'ın bir kimseyi (elçi olarak) göndermeyeceğini sanıyorlardı.''
(Cinler): "Doğrusu biz Gök'ü yokladık, ancak onu, 'güçlü koruyucular' ve 'ışın topları'yla dolu bulduk."
"Oysa biz, duymak(kulak hırsızlığı yapmak için), (Gök'ün) oturma yerlerinde otururduk. Ancak şimdi, kim dinleyecek olursa, onu gözleyen bir 'ışın topu' bulur."
''Biz anlamıyoruz, Yer'deki kimseler için şer mi isteniyor, yoksa onlara Rab'leri doğru yolu mu göstermek istiyor.''
"Bizden(cinlerden) salih olanlar da var, bunun dışında olanlar da var. Bizler çeşitli yollara(fırkalara) bölünmüşüz."
"Bizler, Yer'de(Arz'da) Allah'ı aciz bırakamayacağımızı ve O'nun elinden kaçamayacağımızı anladık.''
"Bizler hidayeti(Kur'an'ı) dinlediğimiz zaman, O'na(Allah'a) iman ettik. Her kim Rabb'ine(Allah'a) iman ederse o ne (ecrinin) eksileceğinden ne de haksızlığa uğrayacağından korkar."
"Bizden Müslümanlar da, zalimler de var. Her kim teslim olursa; böyle olanlar, doğruluğa(Hak'ka) erişenlerdir.''
''Ancak zalimler, cehennemin odunu olacaklardır."
(Allah): "Şayet (cinler), (doğru) yola yönelselerdi, biz onların sularını bol bol kılardık."
"Ki onları 'orada' deneyelim. Her kim Rabb'inin zikrinden yüz çevirirse, onu da meşakkatli bir azaba sürükleriz."
De ki: "infilakın(patlamanın) Rabb'ine sığınırım!"
"(Bu patlamayla) yarattıklarının, şerrinden!"
"Ve çöktüğü zaman, karanlığın şerrinden!"
"Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden!"
"Ve haset ettiği zaman, haset edenin şerrinden!"
[FELAK(113)/1-5]
De ki: "insanların Rabb'ine, sığınırım."
"insanların Meliki'ne sığınırım."
"insanların (gerçek) ilah'ına sığınırım."
"Vesvese veren Hannas'ın(şeytanların) şerrinden."
"Ki o(şeytanlar), insanların göğüslerine(kalplerine) vesvese verir."
"O(şeytanlar), cinlerden ve insanlardandır."
[NAS(114)/1-6]
___________
Kuran'ı Kerim'in Allah'ın sözü ololduğuna inanan herkes, yukarıda da görüldüğü gibi Cinlerin gerçek olduğuna inanmak zorundadır.
Yukarıdaki mesajda, cinlerden korkmaya lüzum olmadığı anlatılmıştır. Ancak, ayetlere gelecek olursak, özellikle;
De ki: "infilakın(patlamanın) Rabb'ine sığınırım!"
"(Bu patlamayla) yarattıklarının, şerrinden!"
"Ve çöktüğü zaman, karanlığın şerrinden!"
"Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden!"
"Ve haset ettiği zaman, haset edenin şerrinden!
De ki: "insanların Rabb'ine, sığınırım."
"insanların Meliki'ne sığınırım."
"insanların (gerçek) ilah'ına sığınırım."
"Vesvese veren Hannas'ın(şeytanların) şerrinden."
"Ki o(şeytanlar), insanların göğüslerine(kalplerine) vesvese verir."
"O(şeytanlar), cinlerden ve insanlardandır."
Ve çöktüğü zaman karanlık, onun şerrinden,
Vesvese veren şeytanların şerrinden...
BU bize gösteriyor ki, (uu tüyler diken) bu şeytanların hepimizin üstünde etkileri vardır. An itibariyle ben yazarken yanımda oturup bana bakanı göremediğim gibi, onlar bizim onları göremediğimiz yerlerden bizi izlerler.
islam inancına sahip herkesin silahı ise, Allah'ın adıdır.
Yazarların başlarından geçen, ya da duydukları paranormal, korkunç hikayelerin yazıldığı, çeşitli kültürlerde inanılan doğa üstü varlıkların öğrenilebileceği, korku ile ilgili her türlü film, kitap, dergi ve derlemelerin paylaşıldığı başlıktır.*
# Özellikle müslüman coğrafyada, en çok korkulan ve çekinilen yaratık, şüphesiz ki "Cin"dir.
Batı dünyasında biz, geleneksel hristiyan inançlarımıza göre. şeytanlar ve iblisler, yani ruhani dünyaya ait kötülüklerin kavramları ile büyüdük. Tabii ki Dünyadaki diğer dinlerde de bunun gibi ruhani varlıklar var. islam dininde, Cin, iyi ve ya kötü olabilen bir ruhani varlıktır.
Bundan önceki makalemiz, "Islam'da kötü ruhları kovma"da öğrendiğimiz üzere, tıpkı hristiyanların şeytanların insanın içine girebildiğine inandığı gibi, Müslümanlar da, kötü cinlerin bazen insanların içine girebildiğine inanır.
Peki cin nedir? "M.M." olarak adlandıracağımız, bize bir "cin çıkarma" videosu gönderen Müslüman kaynağımız, bu ruhani varlıklar hakkında sorularımızı cevapladı.
Cevap: Kuran ve hadislerden anlayabildiğimiz üzere, cinler dumansız ateşten yaratılmıştır. Ibn Abbas'a (http://en.wikipedia.org/wiki/Abd_Allah_ibn_Abbas ) göre, dumansız ateş, "alevin son parçası" demektir. Diğer bilim adamları (Aynen çeviriyorum, bilim adamının alakasını çözen konuda ve ya özel mesaj ile açıklayabilir) ise, "Dumansız ateş"in, ateşin en saf noktası anlamına geldiğini söyler. Burada önemli olan, basitçe, cinlerin ateşten yaratılmış olması ve bu yüzden bizlerden farklı olmasıdır.
Cinler insanlardan daha önce yaratılmıştır. Cinin kaynağı ateş iken, insanınki toprak, meleklerin ki ise ışıktır (Nurdur).
Cinler görünmezdir. Peki görünmez iseler, var olduklarını nasıl bilebiliriz?
Gözümüzün görmediği bir çok şey aslında vardır, etkileri sezilebilir, havada ve manyetik alanlarda görülebilir.
Ayrıca, bunlar Allah'ın sözleridir ve Allah yalan söylemez.
Cevap: Cinler, insanların yaşamadığı, örnek olarak çöllerde ve boş arazilerde yaşamayı tercih ederler. Aralarından bazıları kirli yerlerde, kimileri de insanlarla beraber yaşar. Kirli yerlerde yaşayan cinler, insanlar tarafından atılan yemeklerden geriye ne kaldıysa onları yerler. Ayrıca, bazı tür cinler harabe ve mezarlıklarda yaşamayı tercih ederler.
Cevap: Cinler bir sürü yaratığın şekline girebilecek kapasitededir. imam Ibn Taymiya(http://en.wikipedia.org/wiki/Ibn_Taymiyyah )'ya göre, insan ve inek, akrep, yılan, kuş gibi hayvan şekillerine girebilirler. Siyah köpekler ise köpeklerin kötü olanlarıdır (LoL) ve cinler genellikle bu şekli alır. Ayrıca siyah kedi şekline de girebilirler.
Cin bir hayvan ya da insanın şekline girdiğinde, o şeklin fiziksel kısıtlamalarına uymak zorunda kalır. Örneğin; insan şekline girmiş bir cini, silah ve ya bıçak ile öldürmek mümkündür. bU YÜZDEN, Cinler bu şekillerde uzun süre kalmamayı tercih ederler. Aslında, görünmez formlarında iken, insanları korkutmak onlar için daha karlıdır.
Cevap: Aynı insanlar gibi, cinler de yaptıklarından sorumludur. Şüphesiz Allah, son yargılama gününü onlara da gösterecektir.
Imam Ibn Taymiya'ya göre, cinler kendi doğalarının zorunluluklarını icra ederler. insanlardan farklı olarak, onların görevleri kaçınılmaz derecede farklıdır.
Onların da dini inançları vardır. Aynı insanlar gibi, onlarda Hristiyan, Musevi, müslüman ya da inançsız olabilir. Bazıları dindar, bazıları kötüdür.
Cevap: The djinn and men feared each other mutually, but the djinn were able to instill fear more intensely than men. The djinns are more fearful beings by nature, but they can also feel such human emotions as anger or sadness. In fact, the djinn benefit from these states, being better able to cause fear in the heart of man. Like bad dogs, when they sense your fear, they will attack.
Cinler ve insanlar, birbirlerinden karşılıklı olarak korkarlar, ama cinler insanlardan daha fazla korku yayma becerisine sahiptir. Cinler daha korkunç canlılardır, ama insanların belli başlı, hüzün ve sinir gibi duygularını sezebilir. (Kamon hadi)
Aslında, cinler bu gibi durumlardan yarar sağlarlar, duyguları kullanarak daha fazla korku salabilirler. Kötü köpekler gibi, korktuğunuzu hissettiklerinde, saldırırlar.
Ancak son zamanlarda Hristiyan dünyası tarafından da ilgi görmeye başlamıştır. Supernatural ADLI PARANORMAL OLAYLARIN ANLATILDIĞI dizinin 2. sezonunun 20. bölümünde cinler, insanların içine girebilen ve kontrol ettikleri insanı yavaş yavaş öldüren canlılar olarak tasvir edilmiştir.
Hepimizin bununla alakalı bir hikayesi vardır, ben kendiminki ile başlıyorum.
(Bir tanıdığımın ağzından anlatıyorum.)
Gece vakti, telefonu aldım, yatağa geçtim. Kız arkadaşımla mesajlaşıyordum. Tanışalı 1 ay falan olmuş o zamanlar. işte o cicim ayları meselesi, konuşma bitmiyor bir türlü. Ama saat oldu 4-5, nasıl uykum var anlatamam. Artık dayanamıyorum yani ama kırmak da istemiyorum kızı. Neyse, telefonun şarjına baktım, yüzde 30-40 falan kalmıştı. Yine de idare eder bir bahaneydi tabi. Dedim ki kıza, "Aşkım benim şarjım bitiyor, şarj da abimin odasında, girip uyandıramam şimdi, yatalım istersen. Ne dersin?"
Kız cevap vermedi 2 dakika. Abi yazarken mesela herkesin bir üslubu vardır değil mi? Mesela sen, (Bana diyor) güldüğünde "^^" yapıyorsun. Bende ona benzer başka kimsede görmediğim şeyler kullanıyorum. (Benim notum: Burada nasıl bir işaret kullandığını göstermişti ama ben hatırlamıyorum, kesinlikle daha önce gördüğüm birşey değildi. Mesela yazının sonuna :77 olsun bu işaret.) Daha öncede kıza hiç bunu göndermedim bu arada ha. Baktım cevap atmıyor. "N'aptın uyuya mı kaldın * E tamam hadi iyi geceler o zaman" yazdım tam göndericem, baktım o da bana yazıyor. Bekledim hani o göndersin sorna ben gönderirim diye. Yine 2 dakika oldu, gelemdi. Bende gönderdim. Gönderdiğim anda, "N'aptın uyuya mı kaldın * E tamam hadi iyi geceler o zaman" diye cevap geldi. Benim yazdığımın aynısı abi, aynısı. Garibime gitmedi yani ne yalan söyleyeyim. O zaman şunu yazdım "Oha tesadüfe bak:77" Daha önce hakikaten hiç görmedi bu işareti. Aynı şey oldu, gönderdiğim an, "Oha tesadüfe bak:77" yazdı ve gönderdi. Şok oldum gerçekten. Olacak şey değil. Dondum yani, bir gariplik vardı çok belli.
Ben birşey yazmadan o tekrar yazdı. "Aşkım şarjın masanın üstünde, yatağa da yetişir kablosu (:"
Korkudan ne oldum biliyor musun, kıpırdayamadım resmen. Hani çocuklar üstlerine battaniye çeker ya korktuklarında, bende öyle oldum. Ayaklarımı falan kendime çektim. "Nereden biliyorsun" yazdım. Sanki korktuğumu anlamış hareketlerimi görmüş gibi, "Korkmana gerek yok" yazdı. Daha fazla telaşlandım ve ne olduğunu sordum. O da açık açık anlattı. Beni gördüğünü, odada "Arkadaşlarının" olduğunu, ama zararsız olduklarını, iyi niyetli olduklarını söyledi. Yemin ediyorum korkudan titremeye başladım abi, bana başta güvenmediğini o yüzden izlettirdiğini söyledi. Ama sonra sadık biri falan olduğumu gördüğünde beni korumak için "Arkadaşlarını" yanımdan ayırmadığını söyledi. Hala da odada olduklarını, şu an ne yaptığımı gördüğünü anlattı. Abi o kadar korktum k, gerçekten anlatılmaz yaşanır.
Bir anlık cesaretle, telefonu odaya çevirdim, belki görürüm diye. Ama hiçbirşey göremedim. O sıra tekrar titredi telefon. Ne olabilir abi sence? Gerçekten en kötü ne olabilir.. Söyleyeyim.
Telefonu aldım, mesajı okudum. Şu yazıyordu; "Göremezsin"
O geceyi nasıl geçirdiğimi hatırlamıyorum emin ol. Sadece gündüz olana kadar uyuyamadım onu hatırlıyorum. Sabah olduğunda ise, kızla konuştum. Gerçekten korkuyordum da ondan. Ama durumu anlattım. Çok korktuğumu, böyle yapamayacağımı söyledim. Kız da anlayış gösterdi. Ve o gün ayrıldık. O odada yine de rahat uyuyamadım ondan sonra...
Her sosyal yapı, kadın ve erkek dediğimiz iki cinsin birbirini tamamlamasıyla var olmuş bir bütündür. Tek başlarına düşünülemeyen bu bireyler, birlikte yaratıcı bir güç kazanırlar. Erkek, kadınla beraberken daha bahadır, daha erdemli ve daha bilge olmak zorunluluğunu duyar.Kadın da bir erkekle birlik olunca daha soylu, daha ince ve daha içlidir. Türk milletinin sosyal yapısını incelerken de Türk kadını ile Türk erkeğinin birbirini tamamlayan bir bütün oluşu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Eğer yurt ve millet işlerinde kadın, gücünü erinin gücüne kalmışsa başarı elde edilmiş; tersine kadın, umursamaz olmuşsa her şey yarım kalmıştır. Bu gerçeği bilen Türk milliyetçileri, daha savaşın başında, Türk kadınını bilhassa genç kızlarımızı kendi aralarında görmenin büyük mutluluk olduğunu inanıyorlar. Onun için de sizleri kendi yanlarına, savaş alanına çağırıyorlar.
Ey genç Türk kızı; Atillalar, Alpaslanlar, Osman Beyler, Timurlar yaratıcı güçlerini hep sizin kucağınızda kazandılar, ibni Sinalar, Kaşgarlı Mahmutlar, Uluğ Beyler, Fuzuliler ve Barbaroslar sizden emdikleri sütün kudretiyle Türk tarihinin birer parlak yıldızı oldular.
Siz, her çağda Türkçülük davasına kucak açıp süt verdiniz.
Genç Türk kızı, Kurtuluş Savaşı yıllarında ineboludan Ankaraya dek uzanan yolları dolduran kağnı kafilelerinin bütün insanları cinsdaşlarınızdı. Yamalı yorganını çıplak çocuğunun değil, nem kapmasından korktuğu, mermi sandıklarının üstüne örten sizin veya benim anam veya bacımdı. O savaşın kadın Mehmetçikleri, tarihimizin birer adsız bahadırıdır.
Ey genç Türk Kızı, Türk tarihinin büyük anıtlarında da sizin adınız, sizin ruhunuz var. Dünyanın en ince sanat eserlerinden biri olan Tac-Mahal sizden biri için yaratılmadı mı?
Fuzuli veya Nedimin şiirlerinde her biriniz kendinizi bulmuyor musunuz? Ankaranın Zafer Anıtındaki mermi taşıyan kadın da yine sizden biri değil mi?
Bugün Türk tarihinin yeni bir hamle çağı başlarken, sizleri aralarında görmek, sizlerden ışık, sizlerden inanç, sizlerden heyecan istemek Türk milliyetçilerinin en doğal haklarıdır.
Türkçülüğün; sosyal, ekonomik ve kültürel yönlerde kalkınmak için çadırlarını toplamış ve yeni ufuklara doğru göç hazırlığına başlamış damarlarınızdaki kanı ülkü yolunda karşı cinsin çabalarını katmak zorundasınız. Sizler de, Ankaraya sırtında mermi taşıyan adsız dişi bozkurtlardan biri olunuz. Sizler de adı Zerrin Taç olan Kazvinli Türk kızı gibi, inançlarınız uğruna, yüzünde tatlı bir gülümseme ile ateşe doğru erkek bir bozkurt gibi yürümesini biliniz.
Bir kocamış kurt, delikanlı Türke olduğu kadar -ve hatta belki de ondan fazla- siz genç Türk kızlarının yaratıcı atılışlarına inanan bir kişidir. Sizler isterseniz, toplulukları göz kırpmadan ateşe ve Ölüme sürebilirsiniz. Sizler isterseniz o toplumları kalkındırmak için yapılan her savaş kolay ve rahat bir savaş olur. Sizler isterseniz önünüzde eğilmeyecek baş ve devrilmeyecek kudret düşünülmez.
Ey Genç Türk Kızı, yarının mutlu ve büyük Türkiyesini kendine ülkü edinen insanlar senin gücüne, senin inancına, senin desteğine muhtaçtırlar. Bu çetin yolda karşı cinsi her zorluğu göze almış delikanlı Türk yalnız bırakmamak sadece Ödevin değil, boyun borcundur da Sen ona yardımcı oldukça tarihimiz yücelecek, sen, yüceleceksin
Ey genç Türk Kızı, istedikten sonra her şeyi başaracağına inanıyorum. Çünkü: Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Pınar başına geldi
Bir elinde güğümü;
Çattı yay kaşlarını
Görünce güldüğümü,
Bağlamıştı gönlümü
Saçlarını düğümü.
Bilmiyordum bu örgü
Acaba bir büğümü?
Sordum: nerdedir yerin?
Nedir senin değerin?
Yedi kral vurulmuş,
Ne bu ceylan gözlerin?
Hangisine varırsın
Bu yedi ünlü erin?
Şöyle dedi bakarak
Göklere derin derin:
Kıralların taçları
Beni bağlar büğü mü?
Orduları açamaz
Gönlümdeki düğümü.
saraylarda süremem
Dağlarda sürdüğümü.
Bin cihana değişmem
Şu öksüz Türklüğümü...
Video'yu izledim. Ardından merak ettim neler olup bitiyor video'da.
Arap arkadaşıma sordum. Çevirdi.
Olay şu;
A:Arap
T: Türk (Ben işte ^^ )
A: Şia mensuplarını öldürüyorlar. Çünkü onlar islam hakkında yanlış fikirler empoze edip dururlar. (Bu kendi yorumu.)
T: Evet, peki neden ağlıyorlar başta? Öldürüleceklerini biliyorlar değil mi?
A: viDEO'NUN BAŞINDA BiR ADam islam'ın hüküm süreceğini söylüyor. Müslümanlar bütün dünyada olacak ve saygıyla anılacaklar. Kimse bir daha bir müslümanı tehdit edemeyecek. Tabii ki biliyorlar öldürüleceklerini.
T: Yani yalvarıyorlardı.
A: Evet bazıları. Konuşanlardan birisi bir adam hakkında kötü sözler etti. (Lehçe farklılıkları var her şeyi anlayamıyor.) Bunların hepsi sizin yüzünüzden oluyor, Allah sizi unutmaz diyor.
A: Bu adamlar Irak'ta yeni bir islam devletinin başlangıcından bahsediyorlar. "Hiç kimse bizi durduramayacak, geliyoruz." diyorlar.
An itibariyle hisettiğiniz aşk değilse önemsizdir.
Çok abartıyorsunuz bazı şeyleri sözlük ahalisi, "ilk senin gözlerinde gördüm gökyüzünü, yıldızlara ilk o zaman bakmışım.." tarzı - bu arada bunu yazarken sağa sola kafamı salladım, yani "Yav he he" "Bah hele bah" diyen bir tonda - edebiyatlara gerek yok.
Doğru olabilir. Ama artık önemi yok demek ki. Önemi olsa hala orada olurdu.
Değil.
Yani bitmiş.
iste sade iste ayrı 7 pınardan su toplarım,
iste eski medeniyetler gibi yerin dibine batayım.
Ben gerçeğim onlar hayal, iste sana ispatlarım,
bir sevsen beni gönlündeki derdi siler atarım.
Aradan çok yıllar geçti çok sular aktı düştüm bu hale,
Eller heva hevesine düşkün konuştu halimi yedi mahalle,
Herkes anladı ne yazık ki anlatamıyorum derdimi yare,
Kalbim ellerden düştü oldu ciğer de pare pare.
Göründüm güçlü düzeldim sandım ama hep bunalımdayım,
Ne mümkün dengede durmak,fırtınadan bir uçurumdayım.
"Hayattaki yegane üstünlüğüm, Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin."
"Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek."
"Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir."