hiçkimsenin cevap veremeyeceği sorudur. zira bu dünyaya gelmeyi biz istemedik.
sahi insan ne? neden yaşar? yaşaması ne işe yarar? bugüne kadar belki de yüz milyarlarca kişi öldü. bundan sonra da yüz milyarlarca kişi ölüp gidecek.
dini yorum getirmeyin. çünkü bu durumu anlatmaya yetmiyor. zira insanlık tarihi dinler tarihinden çok daha uzun zamanlardan önce başlamıştır.
ilk insan ilk lisan ilk canlı ilk su ilk toprak... milyarlar yaşında ki evren. bu korkunç büyüklükteki zamanda teşkil ettiğimiz hiçlik...bilimin dahi yeter cevap veremediği bilinmezlik...
düşünerek işin içinden çıkılamayan bir durum. benim ki sadece bir yorum. nerden geldik nereye gidiyoruz bilmiyorum.
Malezya'da gerçekleşen kahredici olay.
kursun müdür yardımcısı tarafından dövülen 11 yasindaki cocuk ameliyata aliniyor. bacaklarinin kesilmesi sonrasinda hayatini kaybediyor.
Malay mail adlı internet gazetesinin haberine gore ölen cocuk, tuttuğu günlükte "sevgili allah, lutfen anne ve babamin beni baska bir okula gondermelerini sagla cunku artik dayanamiyorum" diye yazmis.
saglam din adamlarina lafim yok. onlara saygim var. ama din adina cocuklara zulmeden kim varsa sülalesini sikim!
kim yazmış bilmiyorum. alıntı diye geçiyor. korkunç öngörülerdir.
1. Türkiye'nin resmî adı değişebilir. Türkiye Devleti yerine Yeni Türkiye Devleti veya Anadolu Devleti hatta Osmanlı Devleti vs. bir isim getirilebilir.
2. Federasyon er ya da geç gelecektir. Bu kesin. Federasyonla beraber her bölge özerk olacağı için Güneydoğu da özerk olacaktır. Bu "yeni" devletin anayasasını zaten hazırladılar. Alt yapı uygun.
3. Federasyon gelince Marmara da ayrı özerk bir bölge olacaktır ve Marmara demek istanbul demek olduğu için, istanbul da derece derece ayrı bir özerklik statüsüne kavuşacaktır. (bknz: Hong Kong, Vatikan vs.) inanmayanlar Washington'ın statüsüne baksınlar. Hiçbir eyalete bağlı olmayan kendine özgü bir bölgedir.
4. Yeni devletin başkenti istanbul olacaktır.
5. Başkent istanbul olunca, Türkiye'nin yönetimi de istanbul'a taşınacaktır ve yönetim merkezi Osmanlının son döneminde olduğu gibi Dolmabahçe Sarayı olacaktır.
6. Osmanlı Hanedanın Nilhan gibi köylü torunları vasıtasıyla hanedanı göstermelik bir şekilde canlandırılacaktır. Akpli köylüleri gazlamak için bu olmazsa olmazdır!
7. Yine akpli köylüleri gazlamak için, halifelik kurumu canlandırılıp, bu Osmanlı hanedanının köylü yaşlılarından birine verilecektir. Dünyada islam dünyasından bir iki istisna hariç kimsenin tanımayacağı bu çakma halife ile, istanbul'un Vatikan benzeri bir yapıya kavuşturulması süreci hızlandırılacaktır.
8. Türkiye hızla sahte bir islami modele koşacaktır. Yüzeysel, Ortadoğu arap ülkeleri tarzı, diktatörlükle yönetilen bir ülke haline alacaktır. Akpli köylüleri gazlamak için bu şarttır!
9. Türkiye'nin dışarıdaki imajı sıfıra yakın olacaktır. Orta Asya ülkelerinin veya Orta Doğu ülkelerinin dışarıdaki imajları nasıl sizce. Sıfıra yakın! Aynı şey Türkiye için de geçerli olacaktır.
10. Türkiye bu hale dönüşürken kafası çalışan, eğitimi sağlam insanlar beyin göçüyle yurt dışına göçeceklerdir. Akp burada tam da istediği gibi kendi sığ müslüman köylüleleriyle baş başa kalacaktır. Başında bir diktatör olan bir Orta Doğu ülkesi olacaktır.
11. Atatürk eğitim kitaplarından çıkarılacaktır. Heykeller yavaş yavaş kaldırılacaktır. Bir süre sonra ise Atatürk devr-i sabık yaratmak mantalitesiyle deccalleştirilecektir.
“dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.
terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.
terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver.
doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’
tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’
bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.
bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.
ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’
savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”
evet verenler yuzunden parlementer sistem bitti. sonu dikta olan tek adam yonetimine gecildi.
işin en acı tarafı ise evet oyu verenlerin ekseriyeti maddeler ne getirdi ne götürdü bilmiyorar. alay-ı vala ile yaptıkları propaganda, boş laf, ysk şaibeleri vesaire, toplamda buna milli irade diyorlar.
ben kendi payima saygı duymuyorum. kabul etmiyorum. ha elimden bi sikim gelmiyor orası ayrı. ama parlementer sistem bu şekilde bu sartlarda degisemez. evetciler maddeleri bilmiyor, secim saibeli, hersey boktan.
sıkıldım ya, ülke huzur vermiyor amk ya.
Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla sözde toplu açılış töreni adı altında yapılacak olan 'Evet' mitingi öncesi okullar tatil edildi. https://www.evrensel.net/...mitingi-icin-tatil-edildi
Devlet tüm gücüyle, parasıyla, yasakları ve dayatmalarıyla evet diyor, biz de buna karşın millet olarak var gücümüzle hayır diyoruz. hodri meydan ulan!
1. bahsi geçen "kimyasal saldırı" trump'ın, esad'ın suriye'deki egemenliğini kabul ettiği gün oldu. bakın bu çok ilginç.
2. aynı "kimyasal saldırı" tezgahı daha önce de 2013'de kurulmuş, aynı “katil esed” yaygarası koparılmış ve sonrasında bm’nin yaptığı araştırmalarda saldırıyı cihatçıların yaptığı ortaya çıkmıştı.
3. yukarıda anlatılan hikayenin sonunda bm denetiminde suriye devletinin sahip olduğu kimyasal silahlar tamamıyla tasfiye edilmişti.
4.bize anlatılan hikayeye göre esad o kadar gerizekalıdır ki başına alacağı belayı bile bile canı sıkıldıkça “kimyasal saldırı” yapmaktadır.
5.abd daha önce ırak’a” kimyasal silah var” iddiasıyla saldırmış, işgal etmiş, 1 milyon ıraklıyı katletmiş, sonra da “ırak’ta kimyasal silah falan yoktu, saldırmak için yalan attık” demişti.
6.abd bu tip “insanlık düşmanı saldırı” masalına ek olarak bir de sürekli olarak “diktatör” masalı anlatmaktadır.
7.abd’nin en sıkı iki müttefiğinin insanlık düşmanı bir kriminal devlet olduğu herkes tarafından kabul edilebilecek israil ve ortaçağ’dan daha geri bir hayatın hüküm sürdüğü suudi arabistandır.
8.abd’nin kriminal ilan ettiği devletler abd’nin katletti sivilin binde birini bile öldürmemiştir.
9.ışid başta olmak üzere islamcı terör abd tarafından üretilip, abd tarafından, abd’nin çıkarlarına göre yönlendirilmektedir. bu trump’ın kendi ağzından da itiraf edilmiştir.
10.dünya halkları o kadar aptallaştırılmıştırlardır ki yukarıdaki hikayeyi farklı zamanlarda dinleyip farklı zamanlarda buna inanabilmektedirler. abd bir devleti “kriminal” diye işaret ettiği zaman bir de bunu kimyasal tiyatro ile desteklediği zaman hemen inanmaya hazır zombi sürüleri "öeee kimyasal silah kullanmış işteaa", öeeee diktaöör" diyerek harekete geçmektedirler. ne kadar akıl dışı olursa olsun. bu kültür-ideoloji alanının konusudur.
hala aynı yalanları, aynı hikayeleri dinleyip, onlara ağzınızdan salyalar akarak inanmaya sıkılmadınız mı gerçekten? bu yalan dolan tiyatrosundan , bu ikiyüzlülükten, bu riyakarlıktan benim midem bulanıyor çünkü.
düne kadar en anti amerikancı, en anti siyonist olam tiyatrosu oynayıp bugün göbek atan siyasal islamcılar is her zaman yaptıklarını yapıyorlar, onların bu tip durumlarda nasıl davranacaklarını az buçuk tahmin ediyoruz. ama bu bombaların aynısının yarın türkiye'ye atılacağını gerçekten anlamıyorlar mı yoksa emperyalizm bunlara "sen canını sıkma koçum biz sana thames nehri kıyısında, ya da istersen katar'da denize karşı bir villa ayarlarız" mı diyor onu anlayamıyorum.
unhopefully - ekşi
Suriye yerel basını ABD'nin düzenlediği roket saldırısının ardından terör örgütü IŞiD'in Suriye'nin Şaryat Hava Üssü yakınlarında saldırıya geçtiğini duyurdu.
Dünyada Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar bu masalı güzel anlatan, Türkler kadar bu masala inanan ikinci bir millet yok. Mirza Fetali Ahundov (Azeri filozof)
"sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş, hurdaya çıkmış."
devlet bahcelinin 2015'te, elazığ'da yaptigi bir konusma.
devamı da var. iyi okuyun, işte bunlar hep "evet" cephesi! bir okuyun bakalim bahceli kime evet demiş!
şöyle devam etmektedir:
“türkiye cumhuriyeti recep tayyip erdoğan’ın kuşatması ve tazyiki altındadır. erdoğan layık olmadığı makamın ağırlığı altında ezilmiş, siyasi tarafgirlikle, açılış kılıfı altında düzenlediği mitinglerle cumhurbaşkanlığını mahvetmiştir. bu şahıs her gün fitne saçmaktadır. her gün dedikodu yapmaktadır. her gün yalan dolanla milli vicdanı sarsmaktadır.”
erdoğanla geçen her gün artık zarar, ziyan hale gelmiştir. erdoğan israf, itham, inkar ve iftiradır. erdoğan kavga, kutuplaşma, karanlık ve kargaşadır.
bak sayın erdoğan, mhp genel başkanı olarak, bölücü hdp’nin meclis’e girmediği takdirde kaos olur türünden bir beyanatım varsa ve sen bunu somut şekilde, yer ve zamanını göstererek açıklayamıyorsan, tekrar ifade ediyorum, alçaksın, şerefsizsin.
erdoğan, sen nasıl bir müslümansın? hadi cumhurbaşkanı olmanı geçtik de, nasıl bir insansın? sen de hiç mi allah korkusu yok? sen de hiç mi günaha girme kaygısı kalmadı? yalan söylemek, iftira atmak, gıybet yapmak, dedikodu ve tezviratlara bel bağlamak islamiyet’in hangi buyruğunda, kur’an-ı kerim’in hangi ayetinde vardır? senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs edecektir.
erdoğan sen yakın tarihimizin en yanlış şahsiyetisin. milletimiz adına çok üzülüyorum. elazığlı adına kahrediyorum. böyle birisinin cumhurbaşkanı olması yıkımdır, kayıptır, zulümdür, milli ve manevi depremdir.
"Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş, hurdaya çıkmış."
devlet bahcelinin 2015'te, Elazığ'da yaptigi bir konusma.
devamı da var. iyi okuyun, işte bunlar hep "evet" cephesi! bir okuyun bakalim bahceli kime evet demiş!
şöyle devam etmektedir:
“Türkiye Cumhuriyeti Recep Tayyip Erdoğan’ın kuşatması ve tazyiki altındadır. Erdoğan layık olmadığı makamın ağırlığı altında ezilmiş, siyasi tarafgirlikle, açılış kılıfı altında düzenlediği mitinglerle Cumhurbaşkanlığını mahvetmiştir. Bu şahıs her gün fitne saçmaktadır. Her gün dedikodu yapmaktadır. Her gün yalan dolanla milli vicdanı sarsmaktadır.”
Erdoğanla geçen her gün artık zarar, ziyan hale gelmiştir. Erdoğan israf, itham, inkar ve iftiradır. Erdoğan kavga, kutuplaşma, karanlık ve kargaşadır.
Bak Sayın Erdoğan, MHP Genel Başkanı olarak, bölücü HDP’nin Meclis’e girmediği takdirde kaos olur türünden bir beyanatım varsa ve sen bunu somut şekilde, yer ve zamanını göstererek açıklayamıyorsan, tekrar ifade ediyorum, alçaksın, şerefsizsin.
Erdoğan, sen nasıl bir Müslümansın? Hadi Cumhurbaşkanı olmanı geçtik de, nasıl bir insansın? Sen de hiç mi Allah korkusu yok? Sen de hiç mi günaha girme kaygısı kalmadı? Yalan söylemek, iftira atmak, gıybet yapmak, dedikodu ve tezviratlara bel bağlamak islamiyet’in hangi buyruğunda, Kur’an-ı Kerim’in hangi ayetinde vardır? Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs edecektir.
Erdoğan sen yakın tarihimizin en yanlış şahsiyetisin. Milletimiz adına çok üzülüyorum. Elazığlı adına kahrediyorum. Böyle birisinin Cumhurbaşkanı olması yıkımdır, kayıptır, zulümdür, milli ve manevi depremdir.
bizzat erdoğan ve "abidik gubidik" yıldırım tarafından sistemli olarak on milyonlarca vatandaşa edilen hakaretlerdir.
Hayır oylarının önde olması hükümette paniğe yol açtı. Hayır diyenler terörist, hayır diyenler çukur, hayır diyenler feto'cu, hayır diyenler hain ilan ediliyor. Bugün de boş geçmediler.
Daha önce "Hayır demek 15 Temmuz'un yanında olmaktır" diyen Rte, bu sefer de "15 Temmuz'da öldürülenlerin hepsi evetçiydi, onları öldürenler ise hayırcı" dedi.
Yani ölenler evetçi, öldürenler hayırcı...
Bu "abidik gubidikler" ölüm, terörist, mezar, çukur, hain, darbeci gibi kelimelerin bulunduğu cümlelerle millete hakaret üstüne hakaret, tehdit üstüne tehdit yağdırmaya devam ediyorlar.
2010 referandumunda hükümet ortakları olan Feto'nun "imkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda 'Evet' oyu kullandırmak lazım." şeklindeki söylemini hatırlayalım.
2010'da Feto ölülere de evet dedirtelim diyordu. 2017'de de Rte, Feto'nun katlettikleri evet diyecekti, diyor.
Bir 'ölüm' siyasetidir gidiyor. Toprağın altında yatanlar, toprağın üzerinde dünyalığı dünyalar kadar olanlara 'kalkan' yapılıyor.
Bize de "toprağın altında yatanları bırak, yatacak yerin var mı sen ona bak!" demek kalıyor.
Aya öfkelenmişim ben,
işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.
Padişaha kızmışım,
Çırılçıplak bir yoksul olmuşum.
Güzeller sultanı gel demiş,
Evine çağırmış beni.
Ben bir yolunu bulmuşum,
Yola başkaldırmışım.
Sevgilim baş çeker, naz ederse,
Gamlara atar, kararsız korsa beni,
Biz kez olsun ah demem, inad için.
Ah'a da kızmışım ben!
Bir bakarsın altınla aldatır beni o,
Bir bakarsın şanla şerefle aldatır beni.
Oysa altın falan istemiş değilim ondan,
Şanla şerefe hele çoktan boş vermişim.
Ben bir demirim,
Mıknatıstan kaçıyorum,
Bir saman çöpüyüm ben,
Mıknatıslara yan çizmişim!
Ben öyle bir zerreyim ki,
Bütün aleme isyan etmişim!
Havaya, toprağa isyan etmişim!
Ateşe, suya isyan etmişim!
Altı yöne isyan etmişim!
Beş duyuya isyan etmişim!
Hava, toprak, Ateş, su da neymiş ki,
Altı yönde neymiş,
Beş duyu da ne.
Benim hiç bir şey umurumda değil!
kas erkeği erkek yapmaz. yani boşuna kasma kendini. erkeklik iddianı burda kanıtlamaya çalışma. yani kes sesini.
erkeklik tarifi yapan kim varsa emin olun kendinden suphe eden biridir. yarasi olan gocunur.
Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaralanan vatandaşın "gazilik" evraklarıyla ilgilenmediği için "haddini bil" dediği Bahçelievler Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit'in görev yeri değişti.
bu arada ışid'in yaktıği iddia edilen askerler ile ilgili hala aciklama yok!
(bkz: 17 ocak 2017 reina saldırganının yakalanması) bu başlıkta yapılan yorum ve oylamalarda bazı yazarların ışid'e toz kondurmadığı görülmüştür.
çok açık ve net söylüyorum ışid denilen çöl maymunlarına zerre kadar sempatisi besleyenler vatan hainidir. önce sözlükten sonra da bu ülkeden siktir olup gitsinler.
onların ben cibileyetini sikeyim. cok sinirliyim lan. bu ne soysuzluktur. bu ne yuzsuzluktur. bu ak davarlar acilim zamaninda pkk'lılarin altina yatiyordu. simdi sehit cocuguna satasiyorlar. memlekette ne olsa hep onlar hakli! vay duzenini siktiğimin dünyasi.
ankaralı söz ve metin yazarı tarık ümit genç, 2012 model otomobilini satmak için internette yayınladığı ilanda arabasının özelliklerini şiirle anlattı. sitede yayınlanan ilan için 200 bin mesaj yazılırken, 2 milyonun üzerinde de tıklanma aldı.
işte tarık ümit genç’in arabasının özelliklerini anlattığı o şiiri:
“aracımda hata yok, kusur yok diyemem,
yalana dilim dönmez, asla söyleyemem,
haram dokunur, aç kalsam da yiyemem,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
boyası, değişeni var mıdır? vardır.
öndekine çarpmıştım, sebebi kardır,
sorunsuz kullanıyorum üç yıldır,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
araçta efsane kedim de vardı, korktu,
hızım çok değil, belki otuz, belki kırktı,
boyasızdı, aracım için bu kaza bir ilkti,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
ne kadar hasar olur ki ikinci viteste ?
hasarı ve bakımları yetkili serviste,
ne yapıldıysa hepsi kayıtlı tam liste,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
kimse yoğurdum ekşi demez, doğrudur,
kimininki şifa, kimininki midede ağrıdır,
hatasız derler, ama şasesi bile eğridir,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
aracıma kefilim, ne diyorsam odur,
nereye istersen götür, sor, sordur,
söz, adamda senet; para, elde kirdir,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
1 depoyla tam 1300 km gider,
bu da 100 kilometrede 3,7 lt eder,
hesap yanlışsa, keyfe keder,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
passat cc, audi tt ile kapışır,
geçemez ama tamponuna yapışır,
şiir gibi araca şiir gibi ilan yakışır,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
bakımı ucuz, sürüşü keyiflidir,
sanayi görmemiş, servis kayıtlıdır,
ses sistemi süper, usb teyplidir,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
bagajı geniştir, dünyaları alır,
6 bavul koyunca yine de yer kalır,
böyle fırsat 40 yılda 1 denk gelir,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
2500 tl ziebart uygulaması vardır,
o fiyata şimdi yaptırmak zordur,
iyi araba erkek adama yardır,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
alın teridir, haram yoktur içinde,
alan dua eder, direksiyona geçince,
nasipse uçak alacam, aracımı satınca,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
dij klm, çelik jant, bagaj halısı
abs, esp, cc, bluetooth ve dahası,
yani özetle, sport still, dolusu,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
japon gibi seyir halinde fren kitlemez,
fransız gibi bakım masraflarını katlamaz,
note 7 değil ki, durduk yerde patlamaz *
alana hayırlı, uğurlu olsun.
sahibi, freelance viralci, metin yazarı,
reklam mühendisi, dizayn eder pazarı,
asfalt canavarı diye sattırır dozeri,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
gizlim saklım yok, gayet açık seçiğim,
her üretken gibi biraz uçuk kaçığım,
köleliğe kapalı, projelere açığım,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
pazarlık var mıdır? vardır, sünnettir,
gerçek alıcı dosttur, cana minnettir,
hakiki dost, insan ömründe ziynettir,
alana hayırlı, uğurlu olsun.
korku imparatorluğunu yıkacak olan düşüncedir. eleştiri anayasal haktır. eleştirmekten korkmayalım. inaın rte eleştirilmekten korkuyor. hatalarının dile getirilmesini hazmedemiyor.
bedeli ne olursa olsun hiçbir mecra da susmayalım.
allah şeytanı yaratıyor. sonra şeytanla ters düşüyor. sonra şeytanı lanetliyor. sonra şeytana uyanları yakacağını, cehenneme atacağını söylüyor. ya niye yaratıyorsun şeytanı. hadi yarattın niye ters düşüyorsun da bu durumun önümüze mayın gibi çıkmasına vesile olup bize bir nevi tuzak kuruyorsun.
ne diyelim allah akıl fikir versin.
paradoks içinde paradokstur.
-15 temmuz darbe girişimine dair hala çok sayıda soru işareti var. darbeyi kimler planladı, kimler organize etti. darbenin siyasi ayağı kimler, neden başarılı olması imkansız olan bir saatte başladı, adil öksüz neden bırakıldı. mit darbeyi neden vermedi gibi sorular hala cevap bulamamıştır.
-rte 19 temmuz günü yaptığı açıklama da "kim ne derse desin, taksim'e topçu kışlası yapacağız" dedi. 15 temmuz gecesi türkiyenin kaderi madem direkten döndü, böyle bir açıklamanın, kutuplaştırmanın mantığı nedir?
-devlet bahçeli çıktı ve mealen 'rte anayasayı çiğiniyor, rte nin anayasaya saygı duymasa da olur, biz anayasayı değiştirelim, onu tek adam' yapalım şeklinde demeçler verdi.
-rte ye "biz olduğumuz sürece sen başkan olamayacaksın" diye meydan okuyan demirtaş tutuklandı (teröre destek veriyor demeyin, onu biliyorum, bir zamanlar akp ile aynı anda birlikte de destek vermişti. bilinen ve onaylanan bir durumdu)
sonuç: 15 temmuz darbe girişimi acaba, başkanlık sistemi için zemin oluşturma harekatı mıydı? tamam ordu da fetöcüler var ve harekete geçtikleri de aşikar. ama hükümet bundan nemalanmak için bu darbeyi anında bastırıp hesabını sormak yerine, küçük bir grubun sokağa çıkmasına izin vererek, kan akmasına ses çıkarmayarak bu kalkışmayı kendi lehine kullanış mıdır. zira mavi marmara da aynısı olmuş o günlerde eyy israil diye bağıran rte, daha sonraları "mavi marmaray'a binerken bana mı sordunuz." demiştir.
başkanlık için her şey mübah mı?
bir teoridir.
devlet bahçeli durduk yere başkanlık sstemini yeniden gündeme getirdi. parti içinde buna karşı çıkanları partiden attı.
(bkz: ümit özdağ)
son seçim sürecinde, meydanlarda rte'ye hakaret yağdıran, rte'ye 17-25 erdoğan diye lakap takan bahçeli, birden herşeyi unuttu ve akp'ye yamandı.
hal böyle olunca mhp tabanın aslında ne düşündüğü sorusu sorulmaya başlanmıştır.
içeriği merakla beklenen tepkilerdir. öfke ve kızgınlık olduğu öngörülmektedir.
Zekeriya Sertel geçmişe yönelik özeleştirisini yaparken şunları itiraf etmiştir:
"Atatürk'ün ölümü, geniş halk kitleleri arasında derin bir keder yaratmıştı. Memleketin yüreği durmuştu. Halkın Atatürk'ü ne kadar sevdiği şimdi daha iyi belli oluyordu... Vicdanımla hesaplaşmak gereğini duydum. Sağlığında biz bu adama karşı hürriyet ve demokrasi savaşı yapmıştık. O'nun hareketlerini diktatörce buluyorduk. Ağaçları görüyorduk, ama ormanı bütün büyüklüğüyle göremiyorduk... Halife ve padişahtan yana olanlar O'na cephe almışlardı. ittihatçılar O'na karşı suikast düzenlemişlerdi. Emperyalistler de memleket içinde isyanlar çıkarmışlardı. istanbul'da bütün halifeci, padişahçı ve gerici basın, Atatürk'e karşı yaylım ateşi açmıştı. Bütün bu koşullar içinde hürriyet ve demokrasi gelişebilir miydi?.....Kişi yönetiminden çok meclis egemenliğine, yani halk egemenliğine önem verdi. Bütün koşullar O'nun Doğulu bir diktatör olmasına elverişliydi. Fakat, asker olmasına rağmen, yumuşak, sevimli ve akıllı bir otorite kurdu. O'nun otoritesi, diktatörlüklerde olduğu gibi korkuya değil, sevgiye dayanıyordu.... Günün koşullarının elverdiği ölçüde hür bir rejim kurdu. Biz eleştirilerimizi özgürce yapabildik. Nâzım Hikmet en devrimci şiirlerini O'nun döneminde yazdı.... Bugün memlekette ilerici kuvvetler Atatürk ilkelerine dayanarak savaşabiliyorlar. Onun için Atatürk dün de büyüktü, bugün de büyüktür..."