düşük özgüvenli bir bireyin özgüvenine göre daha yüksek ideallere sahip olması durumunda da ortaya çıkabilecek düşünce bozukluğudur. idealleri gerçekleştirme amacıyla hayata geçirilen eylemlerin başarıya ulaşma olasılığı, kişinin özgüveniyle doğru orantılı olacak şekilde, kişinin algısında değişime uğrayarak*, kişinin o eylem hakkındaki düşünce-davranış biçimini belirler*. hal böyle olunca düşük özgüvenli kişilerde zaten varolan karamsarlık dürtüsüyle, kişi eylemin gerçekleşmeme olasılığı üzerine odaklanır ve bu obsesyona dönüşerek dramatik bir şekilde zihinde sadece eylemin gerçekleşmeme yollarının hayal edilmesine sebep olur. kişinin o an işi nasıl daha iyi halledeceğini düşünmesi gerekirken, o, nasıl halledemeyeceğini düşünür. ne yazık ki bu durumda iş kalitesindeki düşüş kaçınılmazdır.
edit:
(bkz: obsesyon kelimesini tanımlama obsesyonu)
(bkz: bir beynin kendisine tecavüz etmesi)
obsesif kişiler çoğu zaman bir savunma mekanizması olarak obsesyonlarını eyleme dökerek bunun kompulsiyona dönüşmesine sebep olurlar. bu durum her ne kadar o an için zihni rahatlatsa da sonradan bir alışkanlığa dönüşür ve obsesyonun uzaklaştırılması için artık hep somut bir sebep gerekmeye başlar. somut sebepler bulunamadıkça obsesyonlar daha da şiddetlenir. sonuç olarak hem kompulsif hem de eskisinden daha obsesif bir birey olursunuz. bu yüzden kompulsiyona dönüştürmeden bu düşünce bozukluğunun önüne geçmekte büyük yarar var.
gerek oyunculuklar gerekse konunun işlenişi açısından gayet etkileyici ilerleyen dizi. bende bir breaking bad havası uyandırdı. ikisinin de sıkmayan drama dizilerinden olmasındandır belki. bilemedim.
"ben uludağ sözlüğün en iyi yazarıyım. bakın yazıyorum: en iyi." diyen kişinin olmadığı konusunda tüm otoriteler hemfikir durumda.
not: başlığa tıklarken bir an olsun heyecanlandım. hayır kendime soruyorum ne bekliyordun ki? böylesine rezil bir entry yazabiliyorsun. bir de pişkin pişkin heyecanlanıyor.
--spoiler--
walter ın evindeki sahne çok iyiydi. skyler yine tüm kasvetini ortama yaydı. walter ın kurtulma olayı iyi düşünülmüş. ancak sonrasında jesse ye söylediği ve herkesin kazandığı öneri çok net kabul edilebilir bir öneri değil sanırım. eğer öyle olsaydı bunu son seçenek olarak söylemezdi ve mike ı ikna edebilmek için de jesse yi çağırmazdı. ikinci bir soygun düşünmezler. olsa da satacakları adamın asıl derdi mavi meth. sonrasında bir kartel daha bela olur. walter ın bir şekilde 10 milyon bulup jesse ve mike a ödeme yapması da düşünülebilir. phoenix tekilerle anlaşma yapmaları zor gözüküyor çünkü meth piyasadan çekilmeyecek. methin tarzı değişebilir. mavi yerine kırmızı olabilir mesela. walter ın sıradan meth görünümlü yapacağını sanmıyorum. adamımız ego derdinde. methini diğerlerinden ayıran bir imza yine bırakacaktır. 7. bölüm çok heyecanlı olacak gibi. all hail walter!!!
--spoiler--
a scandal in bohemia* bölümü izlediğim en güzel dizi bölümlerinden biri olan ve the reichenbach fall* bölümü ile bunun üstüne çıkıp izlediğim en güzel yapım olmayı başarmış dizidir. sadece 6 bölümde böylesine güzel 2 bölüm sunmuş bir dizinin istikrarlı devamı halinde efsane olması işten bile değil.
trailerlara göre ilk 6 sezonu 7. sezon için yapılmış gibidir. şu 6 sezon boyunca rita ve doakes dışında kayda pek bir şey olmadı. tabiki sürekli bir şeyler oluyordu ancak kurtulacağından emin olduğumuz için o heyecanı saf bir şekilde yaşayamıyorduk. artık her şey olabilir. kayış koptu.*
kuramsal fizikte bir idoldür. her ne kadar günümüzde en az onun kadar yenilikçi ve zeki olan fizikçiler yaşasa da dramatik yaşam hikayesinin yanında geniş bir kitleye hitap eden kitaplarıyla, yaşayan en popüler fizikçi haline gelmiştir.
çok fazla ayrıntıya girmeden, izleyiciyi sıkmadan görelilik teorisi, sicim teorisi ve az da olsa kuantum mekaniği hakkında bilgi veren, görselliğiyle mest eden üç bölümlük çok güzel bir belgesel.
not: zaman genleşmesine ve lorentz dönüşümlerine de ufaktan değinse mükemmel olabilirdi.
teknik servisi ile yine beni delli eden firmadır. bilgisayarı almamın üzerinden henüz 1 yıl geçti ki 3. kez problemle karşılaştım. ilki bilgisayarın her açılışta rastgele bir zamanda 2-3 dakika boyunca donmasıydı. onu hala çözemediler. diğer ikisi batarya ile ilgili. ayrıca teknik servise bataryamı değiştirmeleri için yolladığım fotoğraflar, "sahte ve kurumu kandırmaya yönelik" damgasını yedikten sonra bir de beni dolandırcı yaptılar. hayır, kullanıcı hatasından deseniz elimden zaten bir şey gelmezdi. susar kendi bataryamı kendim alırdım. iftira niye atıyorsunuz onu anlamadım. bu markayı kesinlikle almayın aldırmayın! hem aletleri problemlidir hem de servisi ultra dandiktir.
paralel evrenlerin her birinin oluşma mantığı, her zamanın yaşandığı farklı bir paralel evrenin olmasıysa, biz kendi dünyamızda ışık hızına yakın bir hızla hareket edip zamanda ileri yolculuk yaparsak farklı bir paralel evrene gitmemiz gerekir. ancak bu mümkün değil çünkü eğer öyle olsaydı ışık hızına yakın hareket eden herhangi bir maddenin bizim dünyamızda etkisi olamazdı. durum böyle olunca akla tek cevap geliyor: aynı zamanların yaşandığı farklı paralel evrenlerin olması. bu durumda zamanda geçmişe yolculuk yaptığımızda ulaştığımız bir paralel evrende değişiklik yaparsak ve tekrar kendi evrenimize dönersek. değişiklik yaptığımız geçmişteki paralel evrene bir daha ulaşamayız çünkü aynı zamanı yaşayan birden fazla paralel evren var. aynı şekilde geçmişi yaşayan paralel evrenden kurtulup gelecekteki asıl evrenimize dönmek isterken kendimizi geçmişteki paralel evrenin uzantısı olan bir evrende bulmamız işten bile değildir.
mükemmel oyunculuk ve mükemmel bir film. olay akışı, konunun işlenişi, oyuncular arasında geçen konuşmalar, hepsi üst düzey. kesinlikle kaliteli bir yapım.
etrafımızda sürekli benzeri bulununan insanlardandır. bir de bu marş çalınca bulunulan ortamdaki herkesin kendi telefonuna bakması vardır ki bu durum toplumumuzun içler acısı durumunu gözler önüne sermektedir.*
seslendirmesi, konusu, işleyiş tarzı güzel olan anime. senaryosunu final bölümüyle belki de olabilecek en iyi şekilde sonlandırmış olmasına rağmen death note ile karşılaştırılabilecek seviyede değil. ama fma den daha iyi*.
3d'si, ismi ve yönetmeniyle insanların aklını çelen, fakat dandiklikte, basitlikte, üstünkörülükte sınır tanımamış bir film.
--spoiler--
filmde senaryo yok. amaçsızca mağaranın derinliklerinde gezen ordan oraya sürüklenen bir gurup insan, ölme sıraları bile önceden kestirilebilecek dizilimle ölürler. beyaz suratlı olan, sürekli duygusal hallerde, sadece seyircinin düşündüğü gibi düşünen, dolayısıyla seyircinin kurtulmasını istediği kişi kurtulur.
bu kadar batırdınız en azından kişilik çözümlemesi yapsaydınız da sanatsallıktan puan alsaydınız. o da yok. bunun yanında çekim hataları da cabası. joshua, boynundaki ışığı yaktığı sırada arkasında gölge oluşabilirdi mesela. ama onu bile gözden kaçırmışlar. o ne yüce bir ışık öyle dememek elde değil.
spoilerımı burda sonlandırırken 3d'sinin çok güzel olduğunu belirteyim. artık tercih sizin.*
--spoiler--
edit: bu filme gideceğinize oturun 1-2 bölüm breaking bad izleyin. *
telefondaki dandik bir oyunda dünya rekoru kırmama ramak kalmışken yanlışlıkla new game e basmamla skorda "0" ı görmem içime evlat acısı gibi oturdu sözlük. ağlamak istiyorum ama bi oyun için ağlamak istiyor olmam kendimden şüphelenmeme neden oluyor. galiba delirdim...
insanların birbirlerine olan güven kayıpları genelde tek taraflı düşünce-duygu bozukluğundan doğuyor. birine fazla iyi davranırsanız karşınızdaki çoğu kişide gereksiz ve istemsiz olarak bir beklenti potansiyeli oluşturursunuz. bu beklentileri karşıladığınız sürece karşınızdakiyle ilişkileriniz güzel gider. zaman gelir o beklentiler artık saçma ve düzeysiz boyutlara ulaşır. o zaman siz beklentileri karşılayamazsınız ve suçlu duruma düşersiniz. oluyo bu