Tansiyonu da ölçtüysek tanımlayalım; affedersiniz gavurların sexual tension dediği şeydir.
iki taraf arasındaki cinsel gerginlik ya da anlamsız konuşulmayan cinsel etkileşim.
Hemen tanımlamaya geçeyim; her sene bir haber çıkıyor 100 yılda bir görülen kanlı ay tutulması..
Hop iki sene sonra tekrar yüz yılda bir görülen kanlı ay tutulması.
Efendim haber yapıyorlar, güneş 500 yılda bir anasının genital organını görüyor.
hop seneye tekrar 500 yılda bir görülen güneşin anasının genitali.
Yani diyorum ki acaba bizi mi silkeliyorkar?
Diyeceksiniz ki amcasına kodumunun cahili clickbait bunlar yani tıklansın diye yapılıyor.
iyi yapsınlar o zaman bana ne ya. Ne artistlik yapıyorsunuz? Sizin de dalganız bana yükseliyor he...
öğretmenlik kutsal meslektir, doktorluk kutsal meslektir, askerlik kutsal meslektir muhabbetinden sonra kafa karıştıran düşünce.
öğretmene bakıyoruz yılın yarısı yatış, iyi de kazanıyor. Dönüp doktora bakıyorum kimsenin kazanamayacağı parayı kazanıp o ayarda saygınlık kazanıyor. Asker desen aynı.
şimdi nasıl kutsal oluyor kardeşim? seçim değil midir bunlar? Amme hizmeti veriliyor da bizim haberimiz mi yok?
Geç saatte whatsapp’ta konuşurken ortamın alev almasıyla konum isteme durumudur. Az yol yapmadık gecemiz güzel geçsin diye. Manita = flört edilen herhangi bir kadın
Saat ortalama 00:30-01:30 arası zuhur eden azgınlıktır. Birden beyin shot down olur ve bütün düşünce güdüsü genital bölgeye kayar. Gece olması ile de bünyede bir azgınlık bir azgınlık... whatsapp Instagram falan şiddetle uzak durulmalıdır.
He bence azan azdığına azdığını söylemeli.
insanların takdir edilme, beğenilme, özenilme, kanaat önderi olma hevesiyle bağlantılıdır.
herkes kendini birilerine ispat etme peşindedir.
güzel görünmek için her şeyi yaparlar.
önemsenmek için saçma dahi olsa her türlü fikrin savunucusu olurlar.
olmadıkları gibi yaşar ya da gösterirler kendilerini çünkü takdir edilmek isterler.
kendini ispat etmek kadar saçma bir şey yok bence, seni takdir edecek insanlar da vasat tipler salt çoğunluk bile değil.
Bir süredir görüyorum böyle başlıklar yok artık diyorum.
Bir insanın bir tane hesabı olur onunla yazar. Diğer yazarlar da beğenirse artıya beğenmiyor ya da seri eksi veren ruh hastasıysa eksiye basar.
Fake hesap açacaksın, üstüne bir de kendini oylayacaksın. Ağır aptal işi gibi geliyor.
Bunu yapan insan eziktir, yıkık bir insandır.
Her insanın içinde olan, kimseye anlatmadığı daha doğrusu anlatamadığı şeylerdir.
Anlatsan birileri bilse rahatlayacaksın gibi ama yapamazsın, hem o sırra ortak edemezsin hem de utanırsın.
içinde yaşarsın onca yükü, kendi kendine dertlenir durursun. Biri dinlese rahatlayacak gibisin ama yargılanmaktan korkarsın, anlaşılmamaktan korkarsın.
kimseye anlatamadıkların vardır hep içinde bir yerde.
seksi tanımlamak isterdim ama gerçekten ben de bilmiyorum, şimdilik deplasmanı tanımlamayı yapıp geçicem. deplasman karşı takımın sahasına gitmektir.
deplasmanda seks de karşı tarafın evine gidip seks icra etmek olarak bakabilirsiniz.
Yeni nesil bilmez, zamanında telsim'in öğrenciye yaptığı kıyakların getirisiydi.
sen 2003 üniversiteye yeni başladım. aklım kalbim beynim tek bir şeye odaklı eğitim aşkı değil tabi ki sekssssss affedersiniz salt seks.
telsim kullanıyorum o dönemler, 30 dakikası 1 kontör.
internet böyle yaygın değil he ekşi'de yazıyorum o zamanlar. bir ekşi biliyorum bir kaç porno site biliyorum bearlı bir download uygulaması var falan. yani imkanlar kısıtlı MSN tavan yapıyor ama herkeste internet yok tabi.
neyse bir manit yaptım ellerinizden öper, pınar kimya bölümünde okuyor şiir gibi kız.
akşamları telsimden telsime konuşuyoruz. tabi muhabbetler 3-5 gün sonra eee napıyorsun üstünde ne vara evrilmeye başlıyor.
dedim ya aklım kalbim bütün ruhumla seks odaklıyım. 17 yaşındayım bu arada ben ilk okula da erken başlayınca üniversiteye erken gitmek durumunda kaldım.
yani ergenliğin zirvesi birisi canım dese titreyerek boşalıyorum.
neyse tabi muhabbet bir yerde dediğim gibi aşkım yanında olsam ne yapardık olunca telsimin nimetlerinden yararlanma safhası başlıyor.
ulan düşünüyorum çok komik geliyor ama o zamanlar şimdi kucağımdasın bebeğim, yavaş yavaş öpüyorum nasıl da ön sevişmeydi.
3 saatte 6-8 kontör harcayarak tatminle geceyi kapatırdık.
allah cem uzan abiden razı olsun az çektirmedi şebekeyi.
herkesin vardır böyle anıları...
anasıyla, babasıyla, arkadaşıyla, sevgilisiyle, eşiyle...
Onunla olan her şey geçmişte kalsa bile insan geçmişi özler.
Bazen bir filmde, bazen bir şarkı sözünde, bazen birlikte gittiğin bir yerin önünden geçerken aklına bir gelir saatlerce hatta günlerce aklından gitmez.
insanların iç dünyası farklıdır. kimi duygusal, kimi hayalperest, kimi maceracı, kimi realist...
realizm gerçekçiliktir, iyi ya da kötü olarak bakmaz gerçeklik durumuna bakar.
öyle hayal kurdurmaz olası sonuçları hesaplayıp en net olanına odaklar.
duygulara gerek yoktur realizmde matematik vardır.
maceraya da atlamaz çünkü kaybedecek vakti yoktur realist insanın.
realizm insanı en doğru karara ulaştırır, bu nedenle diğerleri gibi hayal kurdurup sonra o hayali yıkmaz. güçlü kılar, en kötü şartları bile kanıksatır.
sene 2004 üniversiteye yeni başlamışım, sakallar yanakta 6'ya 6 maç yapıyor. bambaşka bir şehir, hep özgür yaşadım ama ilk defa yalnızım. bir şeyler eksik ama ergenlik midir nedir bilemiyorum. ye iç uyu 31 çek böyle geçiyor günler.
okula pek uğramıyorum ilk dönemler. herhalde arpam fazla geldi geziyorum parayı yiyorum falan. sağolsun evdekiler de piç gibi hissetmeyeyim diye parayı pulu eksik etmiyorlar.
iddia oynuyorum o dönemler yeni mi çıkmıştı çok mu popülerdir bilmiyorum. paranın 2/3'ü basit kumara gidiyor anlayacağınız.
baktım böyle olmayacak, 3-5 arkadaştan başka bir şeyim yok okulla bağım yok.
o kadar para gönderiyorlar derslerin tamamına yakınından kalıyorum. ben birden abdest alıp 2 rekat namaz kılıp tövbe ettim. pazartesi diyete başlayan kadınlar gibi okula başlama kararı verdim.
okula gittim, blok derse girdim 80 dakika falan. dışarı çıktığımda astım hastası gibi nefes alamıyordum. bünye alışık değil daraldım içeride. yaktım bir sigara baktım çaysız gitmiyor. hemen fakültenin karşısındaki güzel sanatlar fakültesi kantini gözüme ilişti.
bir farklılık olsun diye oraya gitmeye karar verdim.
işte o verdiğim karar beni okula yeniden bağlayacaktı. içeriye bir girdim marjinal tipler, günah yuvası resmen. dedim oğlum eğitim güzel şey bundan sonra okulu aksatma.
size yemin ediyorum öğrenci işlerinde memur gibi 8:00-17:00 okuldayım ama okuldayım dediysem güzel sanatlar fakültesi kantinindeyim.
önceleri 1-2 arkadaş yaptım sonra sonra resim, heykel, fotoğraf her bölümden arkadaşlarım olmaya başladı. renkli kafalı kızlar canlarım hepsini çok seviyordum. hangi bölümdesin hocam diyor sikerim hocanı msn ver diyorum alıyorum, ötekinin msn'ini de alıyorum.
tabi bütün derslerden yine kaldım. bana tövbe kapısı da kapanmıştı artık. o güzel kızlar beni kurtaramazdı artık. okulu bırakmaya karar verdim. bu maç buradan dönmez diye düşünüyorum. neyse uzatmayayım okulu bırakmadım uzata uzata bitirdim. bütün okul boyunca da güzel sanatlar fakültesi yuvam, baba ocağım, sığınağım olmuştu. halen özlerim...
Sözlük kurallarına göre meşhur gammaz butonunda da bulunduğu üzere subjektif entrylerin hatalı olduğunu hepimiz biliyoruz.
nedir subjektif? öznel, yani kişiye özgüdür.
boyunuz, göz renginiz, fotoğrafınız kısacası bizi ilgilendirmeyen her türlü size ait şey.
bakıyorum sözlüğe akşama kadar kimseyi ilgilendirmeyen entryler ile dolup taşıyor.
gözünün rengi yok boyunun uzunluğu.
gammaz arkadaşlar, moderatörler şu kuralı işletirlerse allahın izni kerimiyle inşallah tez zamanda bu sikko entrylerden kurtulacağız.
olay tamamen flört etmek ile sevgili olmak arasındaki versus'tur.
kişiden kişiye göre değişir fakat flört iki insan arasındaki evlilik dahil en güzel dönemdir.
şimdiki arkadaşlar flörtü sınırsız sayı olarak algıladıkları için flört güzel çünkü birden çok kişi ile edilebilir yanılgısına düşüyorlar. tercihtir efendim beni ırgalamaz.
flört en anlayışlı oluna dönemdir ayrıca. misal hatun sana dese ki canım akşam eski sevgilimde kalacağım, senin cevaben dikkat et canım demen lazım çünkü o dönem en modern sensin, en anlayışlı en ona yakın.
flört keyiflidir yeniden keşif gibi. tanımaya çalışırsın, anlamak istersin, her şeyi anlatmak da istersin. hem kaybetmek kolaydır diye kaybetmekten korkarsın.
sevgili olmak garantidir, flört öyle mi? zaten adı konmamış bir durum birbirini merak etme hakkın bile sınırlı çünkü biraz fazla merak edersen sen kimsin pozisyonuna düşebilirsin. ayarında merak etmek zorundasın.
flört kraldır, sürekli iletişim halindesin çünkü bütün boşluğu o doldursun istersin.
yıllardır sol - devrim kavramındaki gereksiz kargaşayı adım adım işleyeceğiz.
devrimciler neden atatürkçü olamaz?
öncelikle kavramlarla başlayalım. nedir devrim? mevcut düzeni ortadan kaldırıp yerine ( genelde komünizm ) başka bir düzen getirmektir.
ikinci adım atatürk düzeni. nedir atatürk düzeni? cumhuriyet ile yönetilen demokratik bir ülke.
şimdi ben bu düzeni ortadan kaldırmak yerine komünizm getirmek istersem öncelikle atatürk düzenini beğenmemiş olmuyor muyum?
sonra anayasal düzeni tehdit ediyor olmuyor muyum?
atatürk'ün yaptığı şeyin yanlış olduğunu düşünüyorum ki yerine başka bir düzen getirmek istiyorum doğru mu?
dikkat ederseniz sorularla gidiyoruz ki cevaplar sayesinde bu devrim ile komünizm hikayesinin aslında terörist bir eylem olduğunu ortaya koyalım.
nedir terörizm? silah ve şiddet ile demokratik olarak yapamayacağın değişimi sağlamaya çalışmaktır.
finale doğru geldiğimizi düşünüyorum.
eğer birisi devrim yapmak istiyorsa öncelikle bu kişi doğrudan atatürk düşmanıdır. atatürk ilke ve inkilaplarına karşıdır. atatürk'ün kurduğu bu yapıya saldırıyordur.
yıllarca deniz gezmiş'lere kahraman gibi bakan tatlı su solcuları oldu bu ülkede. solcu vatanseverdir, solcu demokratiktir, özgürlükçüdür, atatürkçüdür. şimdi sen hem solcu olup hem devrimci olup hem de atatürkçü olamazsın.
anarşizm ve devrim aklı kıt ergen safsatası olması dışında gerçekten soldan uzak, atatürkçü düşünceden ıraktır.
adalete inanmayan, kanunların yeterli olduğunu düşünmeyen insan davranışıdır.
bunu kesinlikle doğru olmadığını şimdiden belirteyim ki ileride başıma bir şey gelmesin.
şimdi soruyorum çocuğunu taciz eden adamı serbest bırakıyorlar, bu adam adaleti nasıl dışarıda aramasın?
Kadın adamı aldatıp dolandırıyor sonra bütün hayatını mahvediyor. Hukukta bunun cezası var mı? ben söyleyeyim saçma salak tazminat davası onu da kazanmak zor kazansan 3 kuruş para hangi yüreği soğutacak? Ver bu kadına 5 yıl ceza dolandırmaktan, aldatmaktan bakalım adam kendini yakıp bu kadına el sürüyor mu? sürmez kardeşim kimse başını belaya koymak istemez fakat adam bakıyor kadının yaptıkları yanına kalıyor kendince adalet oluşturuyor.
hırsıza ceza yok, arsıza ceza yok, dolandırıcıya ceza yok... adaletin adaleti dışarıda aratmaması ümidiyle.
Gecenin karanlığından mütevellit midir, sessizliğin ve ıssızlığın verdiği gaz mıdır bilememekle beraber sözlükteki yazılanları da analiz edince kanaat getirdiğim durum.
gereksiz konuşan, konuştuğu şey hakkında fikri olmayan, yoran insandır.
argo tabirdir aslında alkol akabinde saçma sapan konuşarak o alkolün muazzam kafasını yaşatmayana söylenir.
birine dert anlatırken hemen araya girip aklınca seni teselli etmek için kendinden ya da başkasından daha beteri bir örnek ile araya giren affedersiniz dalyarak arkadaştır.
senin derdini küçümser ya da sana küçük gibi göstererek teselli etmeye çalışır.
yahu anten birincisi ben sana bir olay anlatıyorum ne başka şeyler sokuyorsun araya.
ikincisi ben şükür sebebi aramıyorum dinle işte faydan dokunacaksa dokunsun yoksa öyle dümdüz dinle değil mi?
biraz kaba bir tabir olmuş olabilir ama nettir.
Bu sözlüğün hatta sosyal hayatın da genel mottosudur bu.
biz sosyal hayatı başka bir başlıkta incelemek üzere kenara bırakıp sözlüğü konuşalım.
sözlük öyle bir hal aldı ki sırf kadın diye gerizekalı gibi yazan tiplere çanak tutulması sinirimi iyiden iyiye bozmaya başladı. bunlara köpek gibi yanlayan her başlığına ilgi her yazdığına ilgi nick altlarına yüzlerce entry. ya kardeşim çek 31'ini bir rahatla allah aşkına.
belki de kadın bile değil, kadınmış gibi ilgi çekmeye çalışıyorlar ve sen acaba beni fark edip o bal kutusundan bir parmak bal çalar mı ağzıma diye hepimizi rahatsız ediyorsun, onun da etmesine çanak tutuyorsun.
vallahi bir gün tankları moderasyona yürütüp yetkiyi alıp sıradan hesaplarını kapatacağım böyle tiplerin.
ya trollük yaparsın eyvallah hatta öyle bir yap ki sinirden delirelim içten içe takdir edelim ama yok evlenicem de evlenicem yok anasının nikahı.
öteki sürekli sikiş sokuş ile sazan avında. bir bitmediniz be.
belki de her devrin virüsü hadsizlik demeliydik. bilemedim ama bana son yıllarda daha batar oldu bu durum.
kimse haddini bilmiyor, bilakis herkes her şeyi biliyor.
Haddini bilmek diye bir deyimi vardır. Bunu insanlar kötü algılar fakat tam tersi aslında haddini bilmek önce kendini bilmektir.
birisi şişman insan güzelliyor yok body shaming yapmayın. yok CK markası şişman oynattı bak ne kadar güzel. ulan andaval senin bir tıp eğitimin var mı? şişmanlık nefes darlığından, kolestrolden, ortopedik olarak bel bacak ağrılarına, kalp krizine kadar tonla hastalığın müsebbibi olarak gösteriliyor. hadsiz sırf hümanist görünmek için neden böylesine önemli bir konuya dalış yapıyorsun.
bak ben eğitimimi iktisadi bilimler üstüne aldım, yüksek lisansta bunun üstüne adamın biriyle sohbet ediyoruz, bir ortamda hasbelkader bir araya gelmişiz ve benden haberi yok. paradan piyasadan dolardan konuşuyoruz. dedim ki aslında yüksek kur düzgün yönetilse bir kaç yıl sonra çok daha güçlü kalkar bu ülke, yemin ediyorum bana dedi ki saçmalama laf mı bu şimdi hiç anlamıyorsun. be amına numaratör koyduğum bu bilindik bir iktisat teorisidir sen ne akla hizmet bana anlamıyorsun diyorsun demedim tabi ki. hadsiz çünkü cahille sohbeti kest.
neyse bu ufak bir anektottu. günümüzün ciddi hastalığı bu olay. herkes hakem hakim doktor siyasetçi futbolcu film eleştirmeni. hassiktir oradan ya.
az önce aklıma işkembe çorbası geldi. Şöyle sarımsaklı sirkeli olsa ne gömerdim diye düşündüm.
Bunu düşünürken aaaaaa bir baktım kokoreç ulan dedim gece 12'yi geçince kadıköy'de birayla ne güzel giderdi. tüm bunları hayal ederken bumbar dolması ile babaannemi rahatlıkla takas edebileceğimi düşündüm. oradan ver elini kelle paça derken bir insan, hatta nasıl bir insan bu güzelliklerden mahrum kalır.
ben sakatat yemiyorum diyen insana acıdım. Kendini bu harika nimetlerden mahrum bıraktığı için.
yarım kaldın be kardeşim, o işkembe çorbasını içmedin ya işte seninle orada ayrıldık biz.
uzanmışım 3'lü kanepeye, isterdim tabi 3'lü deyince devamında iki hatunla yaptığım zinayı aktarmayı ama yok öyle ortamlarımız.
düz 3'lü kanepeye uzanmışım, youtube'da bir iki dandik video izliyorum geçmiyor vakit.
açıyorum netflix'i o da kesmiyor izleyecek, odaklanacak modda değilim.
ulan diyorum açayım sözlüğü ne yazmış kerkenezler bakayım.
işte bu tam can sıkıntısının zirvesi.
canım sıkılmasa sözlükte ne işim var öyle değil mi?
