gece olmuştur, sabaha karşı. uykunuzun en tatlı yerindesinizdir. birden yan daireden gelen bağırtı ve kavga sesleri uyanmanıza neden olur. dişlerinizi kenetlersiniz çünkü uykudan uyandırılmaktan nefret eden, uyanınca bir daha uyuyamayan bir tipsinizdir.
velhasıl kelam, olan oldu deyip, salona geçersiniz kahve hazırlayıp rahatlamaya çalışır, balkona çıkarsınız. derken birden bire yan tarafta kalan bir daire'deki boşanmış kadının densiz ve zıpır çocuğu uyanmış ve balkona çıkmıştır. bariz belli bir şekilde ve görebildiğiniz bir açıdan burnunu karıştırmakta ve insanların bakışlarına ve iğrenmelerine aldırış etmemektedir. ve üstüne üstlük sinirlisinizdir, çocuktur deyip geçemeyecek kadar sinirlisinizdir. ve dayanamayıp kendinizi daire'nin dışına atarsınız. tam merdivenlerden aşağı inecekken apartman görevlisi size çarpıp düşmenize sebep olur.
o an, okun '' yaydan çıkıyorum '' diye size bağırdığı andır.
kalkıp apartman görevlisi'nin o nemrut suratını görürsünüz, zaten günlerdir uykusuzluktan şişmiş gözleriniz o gün daha pis bakmaktadır. ve bu apartman görevlisinin daha nemrutlaşmasına neden olur. o an ''tamam'' dersiniz ve yumruğu yapıştırırsınız. ilk yumruğun karşınızdakine gittiği an vücudunuzda adrenalin pompalamaya başlar. ve bir yumruk daha gelir. bir tane daha. bir tane daha, minyon görevli kendinden geçene kadar buna devam edersiniz. ve en sonunda görevliyi baygınken evinize sokar, bir yere bağlarsınız. uyandığı zaman, evinizde nöbetleriniz için bulundurduğunuz thorazine'i aşırı doza denk gelecek şekilde görevlinin vücuduna enjekte etmeye başlarsınız. enjeksiyon bittiği zaman. şifonyerinize koyduğunuz avcı bıçağınızı çıkartır, ve yavaşça kesmeye başlarsınız, thorazine'in etkisiyle anestezi yapılmıştan beter olmuş görevli, en ufak bir ses bile çıkartamamaktadır. cesedi sabah olmadan bagajınıza atar ve kan içinde kalmış çarşaflarınızı cesede sararsınız. sonra hızlı bir şekilde, şehre yakın olan doğduğunuz kasabaya gidip, oradaki müstakil evin bahçesine, cesedi yakıp gömersiniz.
tebrikler, artık öldürdüğü insanın cesedini saklayan bir katilsiniz, ve vicdanınızı kaybettiniz.
bu sefer edebiyat parçalama niyetinde değilim, fakat biraz uzun bir yazı olacak. şimdiden söyleyeyim dedim. bu yazıda sosyalizm'e farkında olup saldıran sol düşmanlarını ve, farkında olmadan saldıran sözde sosyalist, troçkizm diye bir türkü tutturmuş, ''liberal sol'' şeklinde bir taraflarından kavramlar püskürten gerizekalıları ele alacağız diyeceğim, fakat burası basketbol sahası değil, haklarında tartışalım ve beyin fırtınası yapalım en iyisi.
herkesin hatırlayacağı üzere bir referandum oldu. evet önde çıktı, eveti destekleyenler sevindi, hayırcılar üzüldü, fakat boykot %23 civarında bir etki gösterdi, ilk dersimiz boykot'u bdp'ye ve doğu'ya mâl edip, sosyalizme saldıran salaklar hakkında. bizim partizan milletimizin derme çatma boykot kültürü sağolsun, insanlar boykot'u bdp'ye atfetti, bdp'de boykotu iyice sahiplenince, ortaya kürt milliyetçilerinin boykot ettiğini sanan bir takım tabir-i câizse, yavşaklar çıktı. aslında boykot, bu yavşakların direttiğinin aksine; 12 eylül 1980'in de, 12 eylül 2010'un da suratına tükürmekti. hem evet, hem hayır cephesinde mevcut olan bu sığ beyinlilerin hayırcı kısımı, boykotçuları akp sempatizanı ve (gbkz: şeriatçı), evetçi kısımı ise boykotçuları darbeci, ulusalcı gibi acziyet dolu bir şekilde yaftaladılar. bu da boykot'un ''öcü'' şeklinde lanse edilmesine yol açmıştır kanımca, ki bu halk anlayamadığı şeyleri korkar ve reddeder, ki bu tatlı su özgürlükçüleri, bizim halkı pekâla çözmüş gibi gözüküyorlar. zaten sol, referandum konusunda ikiye ayrılmıştı; hayır ve boykot. ''yetmez ama evet'' diyen dsip'li iktidar yalakası troçkistleri, kimse bana solcu diye getirmesin lütfen, kalbini kırarım. neyse hülasa, bu ibneler, solu parçalamayı ve bölmeyi denemiş fakat başaramamışlardır, ama daha kötü bir şey yapmışlar, halkı bölmüşlerdir.
''özet geç piç'' şeklinde çığıran ergenlere de not: bazı bağnaz evetçiler ve hayırcıların (yarası olan gocunsun) boykot üzerinden sosyalizme saldırmasına bir karşı saldırıdır ilk ders. anladınız mı, eğer anlamadıysanız, bu yazıyı okumayı burada bitirin kanımca.
ders iki; sosyalistiz diye geçinip, sol'a saldıran sempatizan haşeratlar.
bu böcek beyinli şorololar, devrimi çiçek böcek senfonisi sanan aptallardan başka bir şey değildir, neymiş lenin diktatörmüş, katilmiş, stalin manyağın tekiymiş. he yarrağım he. lev trotsky hakkında fazla bir şey okumayıp, mâlum partinin ismine kanan bazı saftirikler olduğu gibi, bu partinin içine sızmış ve sosyalizmi karalayan liberal kesim de vardır. ilk kısım, '' sosyalistiz, hebele hübele '' deyip, koyu (gbkz: liberal) iktidar partisiyle tek yumurta ikizi olan kişilerdir. alenen ikiyüzlülerdir veyahut aşırı saflardır. başlarını roni margulies denilen zeka küpü(!) kişi çekmektedir. öyle ki bu salaklar, iktidar partisiyle beraber iftar yemeği verip, can ciğer kuzu sarması takılırlar, sonra da bizim muhalif geçinen saf iktidar karşıtlarına, solu iktidar yalakası şeklinde lanse ederler, oysa ki kendileri sosyalist falan değildir. ancak boş boş konuşurlar ve sosyalist gözüküp liberallere destek verirler, durumları tıp literatürüne stockholm sendromu olarak geçmiştir, daha açık bir tabirle; tecavüzcüsüne aşık olma durumundan başka bir şey değildir.
şimdi, şapkanızı önümüze koyup, bir süre düşünelim.
devlet, sözde halktan gelen bir kaç solucanın, ellerine güç verilince sapıtıp ortaya çıkardıkları kurumdur. devlet, katliamlar yapar.
devlet insan ayrımı da yapmaz. herkesi öldürür. kürdü-türkü-lazı-çerkesi. herkesi.
dünya'daki ilk devlet örneği zaten az sayıda olan insanları etkileyip, onlardan çıkar sağlamaya çalışan bir sülük tarafından ortaya konmuştur. çevre şartları hakkında diğer insanlardan daha fazla bilgiye sahip olması ve, kendisini öne çıkarması, kendisini ilk devlet adamı yapmıştır. devlet, savaş çıkartır. devlet kirli politikalarla kendi insanlarını bile öldürür. devlet, kendi fikirlerine katılmayanları zindanlarda çürütür. devlet, metazori bir biçimde insanlarına baş eğmelerini ve mutlu olmayı, uyumayı aşılamaya çalışır. devlet, maskesini değiştiren bir cellat gibidir. o maskeyi kim takarsa taksın, cellat olmaya mahkûmdur.
devlet, insanları koyun gibi gütmeyi amaçlar. halkın vergileriyle 5 yıldızlı suitlerde ağırlar yardakçılarını. devlet'in derin'i, sığ'ı yoktur. devlet zaten derin bir organizasyondur. devlet, kendini zeytinyağı gibi üste çıkarmayı pek sever.
'' Li çiya zinar ezmanan xinim
Axa jindari ji hilweşinim
Ger be wargehbim eze neminim ''
bu bölümde '' ger be wargehbim '' kısmı intihara neden olabilir. o derece melankolikir. hele bu kısımdan sonra giren melodide öldüğünüzden emin olursunuz..
düzenleme: imlâ.
düzenleme 2: kürtçe olması birilerine fena batmış. basıyorlar eksileri.
kendimde değilim..
duvarları yumrukluyorum.
saat sabah altı olmak üzere
ve hâla uyumadım.
aşk kaybından ölüyorum. lütfen beni kurtarın.
yanıyor dilim.
aşktan ağzım yandı,
artık her dudağı üfleyerek öpeceğim.
söz veriyorum hemşire hanım.
seni çok seviyorum. büyümeni kendi gözlerimle görmek istiyorum... ilk kelimenin ''baba'' olmasını istiyorum mathilda.. eğer bir gün bunu okursan.. bil ki seni çok seviyorum.
çünkü sen bana, çektiğim tüm acıların bıraktığı tek iyi yâdigarsın.. kanımdasın mathilda.